Bize Musa b. İsmail, ona İbrahim, ona İbn Şihâb, ona Zühre oğullarının antlaşmalısı ve Ebu Hureyre'nin talebelerinden Amr b. Esîd b. Câriye es-Sekafî, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) on kişilik bir keşif birliği hazırladı da bunların başına Ömer b. Hattâb'ın oğlu Asım'ın (ana tarafından) dedesi olan Asım b. Sabit el-Ensârî'yi kumandan yaparak gönderdi. Bu birlik, Mekke ile Usfân arasında Hede mevkiine vardıkları zaman bunların haberi, Huzeyl kabilesinden Lıhyân oğullan denilen bir obaya geldi. O kabile halkı yüze yakın okcu ile bunları yakalamak için yola koyuldu ve onların ayak izlerini takip ettiler. Nihayet keşif birliğinin konaklayıp da hurma yemiş oldukları yeri buldular ve "işte bu Yesrib hurmasıdır" deyip takibe devam ettiler.
Birlik kumandanı Asım ve arkadaşları onların geldiğini fark edince bir yere girip sığındılar. Takipçi gurup onları çepçevre kuşattılar ve onlara "aşağıya inip teslim olun. hiçbirinizi öldürmeyeceğimize dair size söz ve garanti veriyoruz" dediler. Asım b. Sabit "Ey Arkadaşlarım, bana gelince ben kâfirin zimmetine girmem" dedikten sonra "Allah'ım Peygamberine bizden haber ver" dedi. Bu esnada kâfirler Müslümanlara ok attılar ve Asım'ı şehit ettiler. Onlardan üç kişi: Hubeyb, Zeyd b. Desine ve başka bir adam, onların, verdiği söz ve garanti üzerine inip teslim oldular. Düşmanlar onları yakalayınca yaylarının kirişlerini çözdüler de bunlarla onları bağladılar. Üçüncü adam "bu ilk ihanettir. Vallahi ben sizlerle yolculuk etmem. Benim için şu öldürülen şehitlere uymak vardır" deyip gitmemekte diretti. Onlar onu sürüklediler ve Mekke'ye götürmek için çabaladılar. O da onlarla beraber olmamakta diretti (onu da öldürdüler).
Hubeyb ile Zeyd b. Desine Mekke'ye götürüldüler ve nihayet Bedir Savaşından sonra onları sattılar. Hubeyb'i, Hâris b. Âmir b. Nevfel oğulları satın aldı. Hubeyb Bedir günü Hâris b. Âmir'i öldürmüştü. Hubeyb onların yanında esir olarak (haram ayları geçinceye kadar) bir süre kaldı. Nihayet onu öldürmeye karar verip birleştiklerinde Hubeyb, etek ve koltuk altı kıllarını gidermek için Hâris'in kızlarının birinden bir ustura istedi. Kadın ona usturayı verdi. Bu arada kadın farkında değilken, onun bir oğlu Hubeyb'in yanına gitti. Kadın oğlunu, elinde ustura olan, Hubeyb'in kucağında oturmuş vaziyette buldu. Kadın "Hubeyb onu ustura ile öldürecek diye çok korktum" demiştir. Hubeyb kadının bu hâlini anladı ve "çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? Ben bunu yapacak değilim" dedi. Kadın "Vallahi ben Hubeyb'den daha hayırlı bir esir görmedim. Vallahi bir gün ben onu, kendisi demirle bağlı olduğu hâlde elinde bir üzüm salkımı tutarak yerken görmüşümdür. O zaman Mekke'de hiç meyve yoktu" demiştir. Kadın şöyle derdi: "Bu muhakkak ki Allah'ın Hubeyb'e ihsan ettiği bir rızıktır".
Nihayet Hubeyb'i harem olmayan bir bölgede öldürmek üzere Harem'den çıkardıklarında, Hubeyb onlara "bırakın da iki rekat namaz kılayım" dedi. Onlar kendisini serbest bıraktılar. O da iki rekat namaz kıldı. Ardından "Vallahi eğer bende ölümden bir korku olduğunu sanmasaydınız, daha uzun namaz kılardım" dedi ve "Allah'ım, onların hepsini say, Onları dağınık dağınık öldür, Onlardan hiçbirini diri bırakma" diye beddua etti. Daha sonra "Ben Müslüman olarak öldürüldükten sonra nasıl öldürüldüğüme hiç aldırmam. Çünkü ölümüm hangi yerde olsa Allah içindir. Bu ölüm Allah'ın Zâtı (O'nun rızâsını arama) yolundadır. Eğer o isterse parça parça edilmiş cesedin eklemleri üzerine bereketler ihsan eder!" demeye başladı. Bundan sonra Ebu Sırva Ukbe b. Hâris, Hubeyb'e doğru kalktı ve onu öldürdü. İşte böylece Hubeyb, hapsedilerek öldürülen her Müslüman için iki rekat namaz kılma sünnetini ilk koyan kimse oldu.
Bu on kişilik keşif birliği bu musibete uğradıkları gün onların haberini Peygamber (sav) kendi sahâbesine haber vermiştir. Kureyş'ten birtakım insanlar, birlik kumandanı Âsım'ın öldürüldüğü konuşulduğu zaman, ondan tanımaya yarayacak bir şey getirmeleri için Âsım'ın cesedinin yanına insan gönderdiler. Asım, Bedir günü onların büyüklerinden birini öldürmüştü. Allah Asım'ı korumak için bal arısı veya eşek arısından gölgeleyici bulut gibi bir sürü gönderdi de, Kureyş'in elçilerinden onu korudu ve onlar Asım'dan bir şey kesip almaya muktedir olamadılar.
Ka'b ibn Mâlik der ki: Bana Mürâre b. Rabî el-Umerî ile Hilâl b. Umeyye el-Vâkıfî'nin Bedir harbinde hazır bulunmuş iki iyi adam olduklarını söylediler.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31102, B003989
Hadis:
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ أَخْبَرَنَا ابْنُ شِهَابٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عُمَرُ بْنُ أَسِيدِ بْنِ جَارِيَةَ الثَّقَفِىُّ حَلِيفُ بَنِى زُهْرَةَ - وَكَانَ مِنْ أَصْحَابِ أَبِى هُرَيْرَةَ - عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ بَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَشَرَةً عَيْنًا ، وَأَمَّرَ عَلَيْهِمْ عَاصِمَ بْنَ ثَابِتٍ الأَنْصَارِىَّ ، جَدَّ عَاصِمِ بْنِ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ ، حَتَّى إِذَا كَانُوا بِالْهَدَةِ بَيْنَ عُسْفَانَ وَمَكَّةَ ذُكِرُوا لِحَىٍّ مِنْ هُذَيْلٍ يُقَالُ لَهُمْ بَنُو لِحْيَانَ ، فَنَفَرُوا لَهُمْ بِقَرِيبٍ مِنْ مِائَةِ رَجُلٍ رَامٍ ، فَاقْتَصُّوا آثَارَهُمْ حَتَّى وَجَدُوا مَأْكَلَهُمُ التَّمْرَ فِى مَنْزِلٍ نَزَلُوهُ فَقَالُوا تَمْرُ يَثْرِبَ . فَاتَّبَعُوا آثَارَهُمْ ، فَلَمَّا حَسَّ بِهِمْ عَاصِمٌ وَأَصْحَابُهُ لَجَئُوا إِلَى مَوْضِعٍ ، فَأَحَاطَ بِهِمُ الْقَوْمُ ، فَقَالُوا لَهُمْ انْزِلُوا فَأَعْطُوا بِأَيْدِيكُمْ وَلَكُمُ الْعَهْدُ وَالْمِيثَاقُ أَنْ لاَ نَقْتُلَ مِنْكُمْ أَحَدًا . فَقَالَ عَاصِمُ بْنُ ثَابِتٍ أَيُّهَا الْقَوْمُ ، أَمَّا أَنَا فَلاَ أَنْزِلُ فِى ذِمَّةِ كَافِرٍ . ثُمَّ قَالَ اللَّهُمَّ أَخْبِرْ عَنَّا نَبِيَّكَ صلى الله عليه وسلم . فَرَمَوْهُمْ بِالنَّبْلِ ، فَقَتَلُوا عَاصِمًا ، وَنَزَلَ إِلَيْهِمْ ثَلاَثَةُ نَفَرٍ عَلَى الْعَهْدِ وَالْمِيثَاقِ ، مِنْهُمْ خُبَيْبٌ وَزَيْدُ بْنُ الدَّثِنَةِ ، وَرَجُلٌ آخَرُ ، فَلَمَّا اسْتَمْكَنُوا مِنْهُمْ أَطْلَقُوا أَوْتَارَ قِسِيِّهِمْ فَرَبَطُوهُمْ بِهَا . قَالَ الرَّجُلُ الثَّالِثُ هَذَا أَوَّلُ الْغَدْرِ ، وَاللَّهِ لاَ أَصْحَبُكُمْ ، إِنَّ لِى بِهَؤُلاَءِ أُسْوَةً . يُرِيدُ الْقَتْلَى ، فَجَرَّرُوهُ وَعَالَجُوهُ ، فَأَبَى أَنْ يَصْحَبَهُمْ ، فَانْطُلِقَ بِخُبَيْبٍ وَزَيْدِ بْنِ الدَّثِنَةِ حَتَّى بَاعُوهُمَا بَعْدَ وَقْعَةِ بَدْرٍ ، فَابْتَاعَ بَنُو الْحَارِثِ بْنِ عَامِرِ بْنِ نَوْفَلٍ خُبَيْبًا ، وَكَانَ خُبَيْبٌ هُوَ قَتَلَ الْحَارِثَ بْنَ عَامِرٍ يَوْمَ بَدْرٍ ، فَلَبِثَ خُبَيْبٌ عِنْدَهُمْ أَسِيرًا حَتَّى أَجْمَعُوا قَتْلَهُ ، فَاسْتَعَارَ مِنْ بَعْضِ بَنَاتِ الْحَارِثِ مُوسَى يَسْتَحِدُّ بِهَا فَأَعَارَتْهُ ، فَدَرَجَ بُنَىٌّ لَهَا وَهْىَ غَافِلَةٌ حَتَّى أَتَاهُ ، فَوَجَدَتْهُ مُجْلِسَهُ عَلَى فَخِذِهِ وَالْمُوسَى بِيَدِهِ قَالَتْ فَفَزِعْتُ فَزْعَةً عَرَفَهَا خُبَيْبٌ فَقَالَ أَتَخْشَيْنَ أَنْ أَقْتُلَهُ مَا كُنْتُ لأَفْعَلَ ذَلِكَ قَالَتْ وَاللَّهِ مَا رَأَيْتُ أَسِيرًا قَطُّ خَيْرًا مِنْ خُبَيْبٍ ، وَاللَّهِ لَقَدْ وَجَدْتُهُ يَوْمًا يَأْكُلُ قِطْفًا مِنْ عِنَبٍ فِى يَدِهِ ، وَإِنَّهُ لَمُوثَقٌ بِالْحَدِيدِ ، وَمَا بِمَكَّةَ مِنْ ثَمَرَةٍ وَكَانَتْ تَقُولُ إِنَّهُ لَرِزْقٌ رَزَقَهُ اللَّهُ خُبَيْبًا ، فَلَمَّا خَرَجُوا بِهِ مِنَ الْحَرَمِ لِيَقْتُلُوهُ فِى الْحِلِّ قَالَ لَهُمْ خُبَيْبٌ دَعُونِى أُصَلِّى رَكْعَتَيْنِ . فَتَرَكُوهُ فَرَكَعَ رَكْعَتَيْنِ ، فَقَالَ وَاللَّهِ لَوْلاَ أَنْ تَحْسِبُوا أَنَّ مَا بِى جَزَعٌ لَزِدْتُ ، ثُمَّ قَالَ اللَّهُمَّ أَحْصِهِمْ عَدَدًا ، وَاقْتُلْهُمْ بَدَدًا ، وَلاَ تُبْقِ مِنْهُمْ أَحَدًا . ثُمَّ أَنْشَأَ يَقُولُ فَلَسْتُ أُبَالِى حِينَ أُقْتَلُ مُسْلِمًا عَلَى أَىِّ جَنْبٍ كَانَ لِلَّهِ مَصْرَعِى وَذَلِكَ فِى ذَاتِ الإِلَهِ وَإِنْ يَشَأْ يُبَارِكْ عَلَى أَوْصَالِ شِلْوٍ مُمَزَّعِ ثُمَّ قَامَ إِلَيْهِ أَبُو سِرْوَعَةَ عُقْبَةُ بْنُ الْحَارِثِ ، فَقَتَلَهُ وَكَانَ خُبَيْبٌ هُوَ سَنَّ لِكُلِّ مُسْلِمٍ قُتِلَ صَبْرًا الصَّلاَةَ ، وَأَخْبَرَ أَصْحَابَهُ يَوْمَ أُصِيبُوا خَبَرَهُمْ ، وَبَعَثَ نَاسٌ مِنْ قُرَيْشٍ إِلَى عَاصِمِ بْنِ ثَابِتٍ حِينَ حُدِّثُوا أَنَّهُ قُتِلَ أَنْ يُؤْتَوْا بِشَىْءٍ مِنْهُ يُعْرَفُ ، وَكَانَ قَتَلَ رَجُلاً عَظِيمًا مِنْ عُظَمَائِهِمْ ، فَبَعَثَ اللَّهُ لِعَاصِمٍ مِثْلَ الظُّلَّةِ مِنَ الدَّبْرِ ، فَحَمَتْهُ مِنْ رُسُلِهِمْ ، فَلَمْ يَقْدِرُوا أَنْ يَقْطَعُوا مِنْهُ شَيْئًا . وَقَالَ كَعْبُ بْنُ مَالِكٍ ذَكَرُوا مُرَارَةَ بْنَ الرَّبِيعِ الْعَمْرِىَّ وَهِلاَلَ بْنَ أُمَيَّةَ الْوَاقِفِىَّ ، رَجُلَيْنِ صَالِحَيْنِ قَدْ شَهِدَا بَدْرًا .
Tercemesi:
Bize Musa b. İsmail, ona İbrahim, ona İbn Şihâb, ona Zühre oğullarının antlaşmalısı ve Ebu Hureyre'nin talebelerinden Amr b. Esîd b. Câriye es-Sekafî, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) on kişilik bir keşif birliği hazırladı da bunların başına Ömer b. Hattâb'ın oğlu Asım'ın (ana tarafından) dedesi olan Asım b. Sabit el-Ensârî'yi kumandan yaparak gönderdi. Bu birlik, Mekke ile Usfân arasında Hede mevkiine vardıkları zaman bunların haberi, Huzeyl kabilesinden Lıhyân oğullan denilen bir obaya geldi. O kabile halkı yüze yakın okcu ile bunları yakalamak için yola koyuldu ve onların ayak izlerini takip ettiler. Nihayet keşif birliğinin konaklayıp da hurma yemiş oldukları yeri buldular ve "işte bu Yesrib hurmasıdır" deyip takibe devam ettiler.
Birlik kumandanı Asım ve arkadaşları onların geldiğini fark edince bir yere girip sığındılar. Takipçi gurup onları çepçevre kuşattılar ve onlara "aşağıya inip teslim olun. hiçbirinizi öldürmeyeceğimize dair size söz ve garanti veriyoruz" dediler. Asım b. Sabit "Ey Arkadaşlarım, bana gelince ben kâfirin zimmetine girmem" dedikten sonra "Allah'ım Peygamberine bizden haber ver" dedi. Bu esnada kâfirler Müslümanlara ok attılar ve Asım'ı şehit ettiler. Onlardan üç kişi: Hubeyb, Zeyd b. Desine ve başka bir adam, onların, verdiği söz ve garanti üzerine inip teslim oldular. Düşmanlar onları yakalayınca yaylarının kirişlerini çözdüler de bunlarla onları bağladılar. Üçüncü adam "bu ilk ihanettir. Vallahi ben sizlerle yolculuk etmem. Benim için şu öldürülen şehitlere uymak vardır" deyip gitmemekte diretti. Onlar onu sürüklediler ve Mekke'ye götürmek için çabaladılar. O da onlarla beraber olmamakta diretti (onu da öldürdüler).
Hubeyb ile Zeyd b. Desine Mekke'ye götürüldüler ve nihayet Bedir Savaşından sonra onları sattılar. Hubeyb'i, Hâris b. Âmir b. Nevfel oğulları satın aldı. Hubeyb Bedir günü Hâris b. Âmir'i öldürmüştü. Hubeyb onların yanında esir olarak (haram ayları geçinceye kadar) bir süre kaldı. Nihayet onu öldürmeye karar verip birleştiklerinde Hubeyb, etek ve koltuk altı kıllarını gidermek için Hâris'in kızlarının birinden bir ustura istedi. Kadın ona usturayı verdi. Bu arada kadın farkında değilken, onun bir oğlu Hubeyb'in yanına gitti. Kadın oğlunu, elinde ustura olan, Hubeyb'in kucağında oturmuş vaziyette buldu. Kadın "Hubeyb onu ustura ile öldürecek diye çok korktum" demiştir. Hubeyb kadının bu hâlini anladı ve "çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? Ben bunu yapacak değilim" dedi. Kadın "Vallahi ben Hubeyb'den daha hayırlı bir esir görmedim. Vallahi bir gün ben onu, kendisi demirle bağlı olduğu hâlde elinde bir üzüm salkımı tutarak yerken görmüşümdür. O zaman Mekke'de hiç meyve yoktu" demiştir. Kadın şöyle derdi: "Bu muhakkak ki Allah'ın Hubeyb'e ihsan ettiği bir rızıktır".
Nihayet Hubeyb'i harem olmayan bir bölgede öldürmek üzere Harem'den çıkardıklarında, Hubeyb onlara "bırakın da iki rekat namaz kılayım" dedi. Onlar kendisini serbest bıraktılar. O da iki rekat namaz kıldı. Ardından "Vallahi eğer bende ölümden bir korku olduğunu sanmasaydınız, daha uzun namaz kılardım" dedi ve "Allah'ım, onların hepsini say, Onları dağınık dağınık öldür, Onlardan hiçbirini diri bırakma" diye beddua etti. Daha sonra "Ben Müslüman olarak öldürüldükten sonra nasıl öldürüldüğüme hiç aldırmam. Çünkü ölümüm hangi yerde olsa Allah içindir. Bu ölüm Allah'ın Zâtı (O'nun rızâsını arama) yolundadır. Eğer o isterse parça parça edilmiş cesedin eklemleri üzerine bereketler ihsan eder!" demeye başladı. Bundan sonra Ebu Sırva Ukbe b. Hâris, Hubeyb'e doğru kalktı ve onu öldürdü. İşte böylece Hubeyb, hapsedilerek öldürülen her Müslüman için iki rekat namaz kılma sünnetini ilk koyan kimse oldu.
Bu on kişilik keşif birliği bu musibete uğradıkları gün onların haberini Peygamber (sav) kendi sahâbesine haber vermiştir. Kureyş'ten birtakım insanlar, birlik kumandanı Âsım'ın öldürüldüğü konuşulduğu zaman, ondan tanımaya yarayacak bir şey getirmeleri için Âsım'ın cesedinin yanına insan gönderdiler. Asım, Bedir günü onların büyüklerinden birini öldürmüştü. Allah Asım'ı korumak için bal arısı veya eşek arısından gölgeleyici bulut gibi bir sürü gönderdi de, Kureyş'in elçilerinden onu korudu ve onlar Asım'dan bir şey kesip almaya muktedir olamadılar.
Ka'b ibn Mâlik der ki: Bana Mürâre b. Rabî el-Umerî ile Hilâl b. Umeyye el-Vâkıfî'nin Bedir harbinde hazır bulunmuş iki iyi adam olduklarını söylediler.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 10, 2/47
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. İbn Ebu Süfyan Amr b. Ebu Süfyan es-Sekafî (Amr b. Ebu Süfyan b. Üseyd b. Cariye b. Abdullah b. Ebu Seleme)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
5. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Namaz, idam ve öldürülmeden önce
Savaş, esirler
Savaş, esirlik
Savaş, ilan etme ve savaş hukuku
Söz, sözde durmak, ahde vefa
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16166, D002660
Hadis:
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ - يَعْنِى ابْنَ سَعْدٍ - أَخْبَرَنَا ابْنُ شِهَابٍ أَخْبَرَنِى عَمْرُو بْنُ جَارِيَةَ الثَّقَفِىُّ - حَلِيفُ بَنِى زُهْرَةَ - عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"بَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَشَرَةً عَيْنًا وَأَمَّرَ عَلَيْهِمْ عَاصِمَ بْنَ ثَابِتٍ فَنَفَرُوا لَهُمْ هُذَيْلٌ بِقَرِيبٍ مِنْ مِائَةِ رَجُلٍ رَامٍ فَلَمَّا أَحَسَّ بِهِمْ عَاصِمٌ لَجَئُوا إِلَى قَرْدَدٍ فَقَالُوا لَهُمُ انْزِلُوا فَأَعْطُوا بِأَيْدِيكُمْ وَلَكُمُ الْعَهْدُ وَالْمِيثَاقُ أَنْ لاَ نَقْتُلَ مِنْكُمْ أَحَدًا فَقَالَ عَاصِمٌ أَمَّا أَنَا فَلاَ أَنْزِلُ فِى ذِمَّةِ كَافِرٍ. فَرَمَوْهُمْ بِالنَّبْلِ فَقَتَلُوا عَاصِمًا فِى سَبْعَةِ نَفَرٍ وَنَزَلَ إِلَيْهِمْ ثَلاَثَةُ نَفَرٍ عَلَى الْعَهْدِ وَالْمِيثَاقِ مِنْهُمْ خُبَيْبٌ وَزَيْدُ بْنُ الدَّثِنَةِ وَرَجُلٌ آخَرُ فَلَمَّا اسْتَمْكَنُوا مِنْهُمْ أَطْلَقُوا أَوْتَارَ قِسِيِّهِمْ فَرَبَطُوهُمْ بِهَا فَقَالَ الرَّجُلُ الثَّالِثُ هَذَا أَوَّلُ الْغَدْرِ وَاللَّهِ لاَ أَصْحَبُكُمْ إِنَّ لِى بِهَؤُلاَءِ لأُسْوَةً. فَجَرُّوهُ فَأَبَى أَنْ يَصْحَبَهُمْ فَقَتَلُوهُ فَلَبِثَ خُبَيْبٌ أَسِيرًا حَتَّى أَجْمَعُوا قَتْلَهُ فَاسْتَعَارَ مُوسَى يَسْتَحِدُّ بِهَا فَلَمَّا خَرَجُوا بِهِ لِيَقْتُلُوهُ قَالَ لَهُمْ خُبَيْبٌ دَعُونِى أَرْكَعْ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ قَالَ وَاللَّهِ لَوْلاَ أَنْ تَحْسِبُوا مَا بِى جَزَعًا لَزِدْتُ."
Tercemesi:
Bize Musa b. İsmail, ona İbrahim b. Sa'd, ona İbn Şihab, ona Zühre oğullarının antlaşmalısı Amr b. Cariye es-Sekafî, ona da Ebu Hureyre demiştir ki:
"Rasulullah (sav) (Mekke'ye) on (kişilik) casus göndermişti. Asım b. Sabit'i de onlara komutan tayin etmişti. Huzeyl (kabilesi) de bunlar (ı takip) için yüze yakın okçu çıkardı (ve peşlerine taktı). Asım (ra) onları (n kendilerini izlediğini) hissedince Karded (denilen yüksekçe bir yer)e sığındılarsa da okçular (oradan) ininiz ve bize elinizdekileri (silahları) teslim ediniz. Sizden hiçbir kimseyi öldürmeyeceğimize dair söz ve teminat veriyoruz, dediler. Bunun üzerine Asım: Bana gelince ben bir kafirin sözüne güvenerek (buradan) inmem (ve onlara teslim olmam) dedi. Bunun üzerine (kafirler) müslümanlar üzerine ok yağdırıp Asımla birlikte yedi kişiyi şehid ettiler. (Geriye kalan) üç kişi ise (kafirlerin verdiği) söz ve teminattan dolayı (bulundukları yerden) indiler. Bu üç kişiden (birisi) Hubeyb, (birisi) Zeyd b. ed-Desinne, (birisi de) başka bir adamdı. (Kafirler) bunları ele geçirince oklarının tellerini çözüp o iplerle kendilerini (sımsıkı) bağladılar. Bunun üzerine üçüncü zat işte (bize) ilk ihanet budur. Vallahi size teslim olmam. Bu şehidler benim için bir örnektir, dedi. Onu sürükledilerse de onlarla gitmeye razı olmadığı için onu da şehid ettiler. Hubeyb bir süre esir olarak kaldı. Nihayet (haram aylar çıkınca) onu da öldürmeye ittifakla karar verdiler. Bu öldürme kararı üzerine Hubeyb ödünç olarak bir ustura aldı. Onunla bir etek tıraşı yaptı onu öldürmek için (harem-i şerif haricindeki Tenim'e) çıkardılar. Hubeyb onlara; beni bırakınız da iki rekât namaz kılayım, dedi ve sonra: Allah'a yemin olsun ki, eğer bende olan şu halin bir korku eseri olduğunu düşünmeyecek olsaydınız (bu namazı) daha da artırırdım dedi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Cihâd 115, /614
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. İbn Ebu Süfyan Amr b. Ebu Süfyan es-Sekafî (Amr b. Ebu Süfyan b. Üseyd b. Cariye b. Abdullah b. Ebu Seleme)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
5. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Yönetim, casus (lar), Hz. Peygamber döneminde
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30358, B003045
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى عَمْرُو بْنُ أَبِى سُفْيَانَ بْنِ أَسِيدِ بْنِ جَارِيَةَ الثَّقَفِىُّ - وَهْوَ حَلِيفٌ لِبَنِى زُهْرَةَ وَكَانَ مِنْ أَصْحَابِ أَبِى هُرَيْرَةَ - أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ بَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَشَرَةَ رَهْطٍ سَرِيَّةً عَيْنًا ، وَأَمَّرَ عَلَيْهِمْ عَاصِمَ بْنَ ثَابِتٍ الأَنْصَارِىَّ جَدَّ عَاصِمِ بْنِ عُمَرَ ، فَانْطَلَقُوا حَتَّى إِذَا كَانُوا بِالْهَدَأَةِ وَهْوَ بَيْنَ عُسْفَانَ وَمَكَّةَ ذُكِرُوا لِحَىٍّ مِنْ هُذَيْلٍ يُقَالُ لَهُمْ بَنُو لِحْيَانَ ، فَنَفَرُوا لَهُمْ قَرِيبًا مِنْ مِائَتَىْ رَجُلٍ ، كُلُّهُمْ رَامٍ ، فَاقْتَصُّوا آثَارَهُمْ حَتَّى وَجَدُوا مَأْكَلَهُمْ تَمْرًا تَزَوَّدُوهُ مِنَ الْمَدِينَةِ فَقَالُوا هَذَا تَمْرُ يَثْرِبَ . فَاقْتَصُّوا آثَارَهُمْ ، فَلَمَّا رَآهُمْ عَاصِمٌ وَأَصْحَابُهُ لَجَئُوا إِلَى فَدْفَدٍ ، وَأَحَاطَ بِهِمُ الْقَوْمُ فَقَالُوا لَهُمُ انْزِلُوا وَأَعْطُونَا بِأَيْدِيكُمْ ، وَلَكُمُ الْعَهْدُ وَالْمِيثَاقُ ، وَلاَ نَقْتُلُ مِنْكُمْ أَحَدًا . قَالَ عَاصِمُ بْنُ ثَابِتٍ أَمِيرُ السَّرِيَّةِ أَمَّا أَنَا فَوَاللَّهِ لاَ أَنْزِلُ الْيَوْمَ فِى ذِمَّةِ كَافِرٍ ، اللَّهُمَّ أَخْبِرْ عَنَّا نَبِيَّكَ . فَرَمَوْهُمْ بِالنَّبْلِ ، فَقَتَلُوا عَاصِمًا فِى سَبْعَةٍ ، فَنَزَلَ إِلَيْهِمْ ثَلاَثَةُ رَهْطٍ بِالْعَهْدِ وَالْمِيثَاقِ ، مِنْهُمْ خُبَيْبٌ الأَنْصَارِىُّ وَابْنُ دَثِنَةَ وَرَجُلٌ آخَرُ ، فَلَمَّا اسْتَمْكَنُوا مِنْهُمْ أَطْلَقُوا أَوْتَارَ قِسِيِّهِمْ فَأَوْثَقُوهُمْ فَقَالَ الرَّجُلُ الثَّالِثُ هَذَا أَوَّلُ الْغَدْرِ ، وَاللَّهِ لاَ أَصْحَبُكُمْ ، إِنَّ فِى هَؤُلاَءِ لأُسْوَةً . يُرِيدُ الْقَتْلَى ، فَجَرَّرُوهُ وَعَالَجُوهُ عَلَى أَنْ يَصْحَبَهُمْ فَأَبَى فَقَتَلُوهُ ، فَانْطَلَقُوا بِخُبَيْبٍ وَابْنِ دَثِنَةَ حَتَّى بَاعُوهُمَا بِمَكَّةَ بَعْدَ وَقْعَةِ بَدْرٍ ، فَابْتَاعَ خُبَيْبًا بَنُو الْحَارِثِ بْنِ عَامِرِ بْنِ نَوْفَلِ بْنِ عَبْدِ مَنَافٍ ، وَكَانَ خُبَيْبٌ هُوَ قَتَلَ الْحَارِثَ بْنَ عَامِرٍ يَوْمَ بَدْرٍ ، فَلَبِثَ خُبَيْبٌ عِنْدَهُمْ أَسِيرًا ، فَأَخْبَرَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عِيَاضٍ أَنَّ بِنْتَ الْحَارِثِ أَخْبَرَتْهُ أَنَّهُمْ حِينَ اجْتَمَعُوا اسْتَعَارَ مِنْهَا مُوسَى يَسْتَحِدُّ بِهَا فَأَعَارَتْهُ ، فَأَخَذَ ابْنًا لِى وَأَنَا غَافِلَةٌ حِينَ أَتَاهُ قَالَتْ فَوَجَدْتُهُ مُجْلِسَهُ عَلَى فَخِذِهِ وَالْمُوسَى بِيَدِهِ ، فَفَزِعْتُ فَزْعَةً عَرَفَهَا خُبَيْبٌ فِى وَجْهِى فَقَالَ تَخْشَيْنَ أَنْ أَقْتُلَهُ مَا كُنْتُ لأَفْعَلَ ذَلِكَ . وَاللَّهِ مَا رَأَيْتُ أَسِيرًا قَطُّ خَيْرًا مِنْ خُبَيْبٍ ، وَاللَّهِ لَقَدْ وَجَدْتُهُ يَوْمًا يَأْكُلُ مِنْ قِطْفِ عِنَبٍ فِى يَدِهِ ، وَإِنَّهُ لَمُوثَقٌ فِى الْحَدِيدِ ، وَمَا بِمَكَّةَ مِنْ ثَمَرٍ وَكَانَتْ تَقُولُ إِنَّهُ لَرِزْقٌ مِنَ اللَّهِ رَزَقَهُ خُبَيْبًا ، فَلَمَّا خَرَجُوا مِنَ الْحَرَمِ لِيَقْتُلُوهُ فِى الْحِلِّ ، قَالَ لَهُمْ خُبَيْبٌ ذَرُونِى أَرْكَعْ رَكْعَتَيْنِ . فَتَرَكُوهُ ، فَرَكَعَ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ قَالَ لَوْلاَ أَنْ تَظُنُّوا أَنَّ مَا بِى جَزَعٌ لَطَوَّلْتُهَا اللَّهُمَّ أَحْصِهِمْ عَدَدًا . وَلَسْتُ أُبَالِى حِينَ أُقْتَلُ مُسْلِمًا عَلَى أَىِّ شِقٍّ كَانَ لِلَّهِ مَصْرَعِى وَذَلِكَ فِى ذَاتِ الإِلَهِ وَإِنْ يَشَأْ يُبَارِكْ عَلَى أَوْصَالِ شِلْوٍ مُمَزَّعِ فَقَتَلَهُ ابْنُ الْحَارِثِ ، فَكَانَ خُبَيْبٌ هُوَ سَنَّ الرَّكْعَتَيْنِ لِكُلِّ امْرِئٍ مُسْلِمٍ قُتِلَ صَبْرًا ، فَاسْتَجَابَ اللَّهُ لِعَاصِمِ بْنِ ثَابِتٍ يَوْمَ أُصِيبَ ، فَأَخْبَرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَصْحَابَهُ خَبَرَهُمْ وَمَا أُصِيبُوا ، وَبَعَثَ نَاسٌ مِنْ كُفَّارِ قُرَيْشٍ إِلَى عَاصِمٍ حِينَ حُدِّثُوا أَنَّهُ قُتِلَ لِيُؤْتَوْا بِشَىْءٍ مِنْهُ يُعْرَفُ ، وَكَانَ قَدْ قَتَلَ رَجُلاً مِنْ عُظَمَائِهِمْ يَوْمَ بَدْرٍ ، فَبُعِثَ عَلَى عَاصِمٍ مِثْلُ الظُّلَّةِ مِنَ الدَّبْرِ ، فَحَمَتْهُ مِنْ رَسُولِهِمْ ، فَلَمْ يَقْدِرُوا عَلَى أَنْ يَقْطَعَ مِنْ لَحْمِهِ شَيْئًا .
Tercemesi:
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Amr b. Ebu Süfyân b. Esîd b. Câriye es-Sekafî, -kendisi Zühre oğullarının antlaşmalısı ve Ebu Hureyre'nin talebelerinden (ashab) idi- ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) 1o kişilik bir kuvveti casusluk için gönderdi. Başlarına da Âsım b. Ömer'in dedesi Âsım b. Sâbit el-Ensârî'yi komutan tayin etti. Onlar yola koyuldular. Nihayet Usfân ile Mekke arasındaki Hed'e (denilen yere) vardıklarında kendilerine Lihyân oğulları denilip Hüzeyl'den olan bir kabileye (bu kuvvetin) haberi geldi. Hepsi okçu olan 200 kadar adamı onlar için çıkardılar. Onlar da (Hz. Peygamber'in (sav) kuvvetinin) izini sürdüler. Neticede Medine'den azık olarak alıp yedikleri hurmaları buldular da "İşte bu Yesrib hurmasıdır!" dediler. İzlerini takibe devam ettiler. Âsım ve arkadaşları onları görünce yüksek bir yere sığındılar. Düşman ise onları kuşatıp "İnip kendi ellerinizle bize teslim olun! Size söz ve güvence veriyoruz! Sizden kimseyi öldürmeyeceğiz!" dediler. Kuvvetin komutanı Âsım b. Sâbit, "Bana gelince, Allah'a and olsun ki bir kafirin güvencesi altında inmem! Allah'ım! Peygamberine bizim haberimizi ulaştır" dedi. Düşman onları oklayıp Âsım'ın da içinde bulunduğu yedi kişiyi öldürdüler. Onlardan üç kişi söz ve güvence üzerine iniverdi. Hubeyb el-Ensârî, İbn Desine ve diğer bir kişi onlardandı. Onları yakaladıklarında yaylarının kirişlerini çıkarıp kendilerini bağladılar. Üçüncü kişi, "İşte bu ilk ihanettir! Allah'a yemin olsun ki size eşlik etmeyeceğim. Şu öldürülen kardeşlerimizde örneklik vardır! -Râvilerden biri öldürülmeyi istediği açıklamasında bulundu- Düşman onlara eşlik etmesi için onu sürükleyip itip kaktı, o ise diretti de onu öldürdüler. Onlar Hubeyb'i ve İbn Desine'yi götürüp ikisini de Bedir Savaşı'ndan sonra Mekke'de sattılar. Hubeyb'i, Hâris b. Âmir b. Nevfel b. Abdümenâf oğulları satın aldı. (Zira) Hubeyb, Bedir günü Hâris b. Âmir'i öldüren kimse idi. Hubeyb onların yanında esir olarak kaldı.
Bana Ubeydullah b. İyâz, Hâris'in kızından naklen şöyle rivayet etmiştir:
Onlar toplandıkları esnada (Hubeyb), traş olmak için kendilerinden ustura istedi de (Hâris'in kızı) onu kendisine verdi. (Hâris'in kızı anlatıyor):
Boş bulunduğum sırada yanına gelen oğlumu aldı. Onu baldırına oturturken buldum. Ustura da elinde idi. Hubeyb'in de anladığı üzere yüzümde bir korku meydana geldi. (Hubeyb), "Onu öldürmemden endişe ediyorsun! Bunu yapacak değilim" dedi. Vallahi! Hubeyb'den daha hayırlı bir esir asla görmedim. Vallahi! Bir gün onu elindeki üzüm salkımından yerken gördüm. (Üstelik) demir içinde bağlı idi. Mekke'de de meyve (falan) yoktu. (Hâris'in kızı), "O, Allah'ın Hubeyb'i rızıklandırdığı bir rızıktır!" derdi. Onu öldürmek için Harem'den çıkıp Harem sayılmayan bir yere geldiklerinde Hubeyb, "Beni bırakın da iki rekat namaz kılayım!" dedi. Onu bıraktılar. İki rekat namaz kıldı. Akabinde "Benim korktuğumu sanacak olmasanız namazı uzatırdım. Allah'ım! Onlardan kimseyi sağ koyma! Ne hal üzere olursa olsun müslüman olarak öldürülmeme aldırmam! (Zira) ölümüm Allah içindir. Bu, Allah rızası içindir! Eğer o dilerse paramparça olmuş kemikleri bile mübarek kılar" dedi. Onu Hâris'in oğlu öldürdü. Hubeyb, zorla öldürülen her müslüman için iki rekat namaz kılma sünnetini ortaya koyan kimsedir. Allah, şehit düştüğü gün Âsım b. Sâbit'e icabet eti de Nebî (sav), ashabına onların haberini ve şehit düşmeleri anlattı. Öldürüldüğüne dair haberdar edildiklerinde Kureyş kafirleri, kendisi ile tanınacağı bir şeyi ondan almaları için Âsım'ın cesedine insanlar gönderdiler. (Âsım da) Bedir günü onların ileri gelenlerinden birini öldürmüştü! Âsım'ın üzerine arılardan bir gölge misali (bir şey) gönderildi (ve) (Kureyş'in) elçilerinden onu korudu. Onun cesedinden bir şey koparmaya güç yetiremediler.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 170, 1/802
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. İbn Ebu Süfyan Amr b. Ebu Süfyan es-Sekafî (Amr b. Ebu Süfyan b. Üseyd b. Cariye b. Abdullah b. Ebu Seleme)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Namaz, idam ve öldürülmeden önce
Sahabe, çektikleri sıkıntılar
Savaş, esirlik
Söz, sözde durmak, ahde vefa
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16169, D002661
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ عَوْفٍ حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ أَخْبَرَنِى عَمْرُو بْنُ أَبِى سُفْيَانَ بْنِ أَسِيدِ بْنِ جَارِيَةَ الثَّقَفِىُّ - وَهُوَ حَلِيفٌ لِبَنِى زُهْرَةَ - وَكَانَ مِنْ أَصْحَابِ أَبِى هُرَيْرَةَ فَذَكَرَ الْحَدِيثَ.
Tercemesi:
Bize İbn Avf, ona Ebu Yeman, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Zühre oğullarının anlaşmalısı ve Ebu Hureyre'nin talebelerinden Amr b. Ebu Süfyan b. Esid b. Cariye es-Sekafî, Ebu Hureyre'den naklen hadisi zikretmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Cihâd 115, /614
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. İbn Ebu Süfyan Amr b. Ebu Süfyan es-Sekafî (Amr b. Ebu Süfyan b. Üseyd b. Cariye b. Abdullah b. Ebu Seleme)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
6. Muhammed b. Avf et-Tâî (Muhammed b. Avf b. Süfyan et-Tâî)
Konular:
Yönetim, casus (lar), Hz. Peygamber döneminde
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19759, D003112
Hadis:
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ أَخْبَرَنَا ابْنُ شِهَابٍ أَخْبَرَنِى عُمَرُ بْنُ جَارِيَةَ الثَّقَفِىُّ حَلِيفُ بَنِى زُهْرَةَ - وَكَانَ مِنْ أَصْحَابِ أَبِى هُرَيْرَةَ - عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ
"ابْتَاعَ بَنُو الْحَارِثِ بْنِ عَامِرِ بْنِ نَوْفَلٍ خُبَيْبًا - وَكَانَ خُبَيْبٌ هُوَ قَتَلَ الْحَارِثَ بْنَ عَامِرٍ يَوْمَ بَدْرٍ - فَلَبِثَ خُبَيْبٌ عِنْدَهُمْ أَسِيرًا حَتَّى أَجْمَعُوا لِقَتْلِهِ فَاسْتَعَارَ مِنَ ابْنَةِ الْحَارِثِ مُوسَى يَسْتَحِدُّ بِهَا فَأَعَارَتْهُ فَدَرَجَ بُنَىٌّ لَهَا وَهِىَ غَافِلَةٌ حَتَّى أَتَتْهُ فَوَجَدَتْهُ مُخْلِيًا وَهُوَ عَلَى فَخِذِهِ وَالْمُوسَى بِيَدِهِ فَفَزِعَتْ فَزْعَةً عَرَفَهَا فِيهَا فَقَالَ أَتَخْشَيْنَ أَنْ أَقْتُلَهُ مَا كُنْتُ لأَفْعَلَ ذَلِكَ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ رَوَى هَذِهِ الْقِصَّةَ شُعَيْبُ بْنُ أَبِى حَمْزَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عِيَاضٍ أَنَّ ابْنَةَ الْحَارِثِ أَخْبَرَتْهُ أَنَّهُمْ حِينَ اجْتَمَعُوا - يَعْنِى لِقَتْلِهِ - اسْتَعَارَ مِنْهَا مُوسَى يَسْتَحِدُّ بِهَا فَأَعَارَتْهُ.]
Tercemesi:
Bize Musa b. İsmail, ona İbrahim b. Sad, ona İbn Şihab (ez-Zührî), ona Zühre oğullarının müttefiki Ömer b. Cariye es-Sekafî -ki kendisi Ebu Hureyre'nin yakın talebelerindendir-, ona da Ebu Hureyre şöyle haber vermiştir:
"Haris b. Âmir b. Nevfel'in oğulları Hubeyb'i (köle olarak) satın almıştı. Hubeyb de Bedir'de Hâris b. Âmir'i öldürmüştü. Hubeyb onların yanında bir müddet esir olarak kaldı. Kendisini öldürmeye karar verdikleri zaman temizlenmek için Haris'in kızından ödünç bir ustura istedi. Kızı da usturayı ona verdi. Bu esnada Haris'in kızı dalgınken küçük oğlu, Hubeyb'in yanına gitti. Kadın Hubeyb'in yanına gidince bir elinde ona verdiği ustura dizinde de oğlunu başka kimse olmadığı halde buldu ve çok korktu. Hubeyb onun bu halini anladı ve onu öldürmemden mi korkuyorsun? Bunu yapacak değilim, dedi."
[Ebû Davud şöyle demiştir: Bu olayı Şuayb b. Ebu Hamza, Zührî'den, o da Ubeydullah b. Iyad'dan nakletmiş ve şöyle demiştir: Haris'in kızı, ailesi Hubeyb'i öldürmeye karar verdiklerinde temizlenmek için ondan ödünç bir ustura istediğini ve usturayı ona verdiğini nakletmiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Cenâiz 16, /728
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. İbn Ebu Süfyan Amr b. Ebu Süfyan es-Sekafî (Amr b. Ebu Süfyan b. Üseyd b. Cariye b. Abdullah b. Ebu Seleme)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
5. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Savaş, esirlik
Yaşam, Hz. Peygamber dönemi hayat standartı
Zaman, haram aylar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31304, B004086
Hadis:
حَدَّثَنِى إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى أَخْبَرَنَا هِشَامُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَمْرِو بْنِ أَبِى سُفْيَانَ الثَّقَفِىِّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ بَعَثَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم سَرِيَّةً عَيْنًا ، وَأَمَّرَ عَلَيْهِمْ عَاصِمَ بْنَ ثَابِتٍ - وَهْوَ جَدُّ عَاصِمِ بْنِ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ - فَانْطَلَقُوا حَتَّى إِذَا كَانَ بَيْنَ عُسْفَانَ وَمَكَّةَ ذُكِرُوا لَحِىٍّ مِنْ هُذَيْلٍ ، يُقَالُ لَهُمْ بَنُو لَحْيَانَ ، فَتَبِعُوهُمْ بِقَرِيبٍ مِنْ مِائَةِ رَامٍ ، فَاقْتَصُّوا آثَارَهُمْ حَتَّى أَتَوْا مَنْزِلاً نَزَلُوهُ فَوَجَدُوا فِيهِ نَوَى تَمْرٍ تَزَوَّدُوهُ مِنَ الْمَدِينَةِ فَقَالُوا هَذَا تَمْرُ يَثْرِبَ . فَتَبِعُوا آثَارَهُمْ حَتَّى لَحِقُوهُمْ ، فَلَمَّا انْتَهَى عَاصِمٌ وَأَصْحَابُهُ لَجَئُوا إِلَى فَدْفَدٍ ، وَجَاءَ الْقَوْمُ فَأَحَاطُوا بِهِمْ ، فَقَالُوا لَكُمُ الْعَهْدُ وَالْمِيثَاقُ إِنْ نَزَلْتُمْ إِلَيْنَا أَنْ لاَ نَقْتُلَ مِنْكُمْ رَجُلاً . فَقَالَ عَاصِمٌ أَمَّا أَنَا فَلاَ أَنْزِلُ فِى ذِمَّةِ كَافِرٍ ، اللَّهُمَّ أَخْبِرْ عَنَّا نَبِيَّكَ . فَقَاتَلُوهُمْ حَتَّى قَتَلُوا عَاصِمًا فِى سَبْعَةِ نَفَرٍ بِالنَّبْلِ ، وَبَقِىَ خُبَيْبٌ ، وَزَيْدٌ وَرَجُلٌ آخَرُ ، فَأَعْطَوْهُمُ الْعَهْدَ وَالْمِيثَاقَ ، فَلَمَّا أَعْطَوْهُمُ الْعَهْدَ وَالْمِيثَاقَ نَزَلُوا إِلَيْهِمْ ، فَلَمَّا اسْتَمْكَنُوا مِنْهُمْ حَلُّوا أَوْتَارَ قِسِيِّهِمْ فَرَبَطُوهُمْ بِهَا . فَقَالَ الرَّجُلُ الثَّالِثُ الَّذِى مَعَهُمَا هَذَا أَوَّلُ الْغَدْرِ . فَأَبَى أَنْ يَصْحَبَهُمْ فَجَرَّرُوهُ وَعَالَجُوهُ عَلَى أَنْ يَصْحَبَهُمْ ، فَلَمْ يَفْعَلْ ، فَقَتَلُوهُ ، وَانْطَلَقُوا بِخُبَيْبٍ وَزَيْدٍ حَتَّى بَاعُوهُمَا بِمَكَّةَ ، فَاشْتَرَى خُبَيْبًا بَنُو الْحَارِثِ بْنِ عَامِرِ بْنِ نَوْفَلٍ ، وَكَانَ خُبَيْبٌ هُوَ قَتَلَ الْحَارِثَ يَوْمَ بَدْرٍ ، فَمَكَثَ عِنْدَهُمْ أَسِيرًا حَتَّى إِذَا أَجْمَعُوا قَتْلَهُ اسْتَعَارَ مُوسَى مِنْ بَعْضِ بَنَاتِ الْحَارِثِ أَسْتَحِدَّ بِهَا فَأَعَارَتْهُ ، قَالَتْ فَغَفَلْتُ عَنْ صَبِىٍّ لِى فَدَرَجَ إِلَيْهِ حَتَّى أَتَاهُ ، فَوَضَعَهُ عَلَى فَخِذِهِ ، فَلَمَّا رَأَيْتُهُ فَزِعْتُ فَزْعَةً عَرَفَ ذَاكَ مِنِّى ، وَفِى يَدِهِ الْمُوسَى فَقَالَ أَتَخْشَيْنَ أَنْ أَقْتُلَهُ مَا كُنْتُ لأَفْعَلَ ذَاكِ إِنْ شَاءَ اللَّهُ . وَكَانَتْ تَقُولُ مَا رَأَيْتُ أَسِيرًا قَطُّ خَيْرًا مِنْ خُبَيْبٍ ، لَقَدْ رَأَيْتُهُ يَأْكُلُ مِنْ قِطْفِ عِنَبٍ ، وَمَا بِمَكَّةَ يَوْمَئِذٍ ثَمَرَةٌ ، وَإِنَّهُ لَمُوثَقٌ فِى الْحَدِيدِ ، وَمَا كَانَ إِلاَّ رِزْقٌ رَزَقَهُ اللَّهُ ، فَخَرَجُوا بِهِ مِنَ الْحَرَمِ ، لِيَقْتُلُوهُ فَقَالَ دَعُونِى أُصَلِّى رَكْعَتَيْنِ . ثُمَّ انْصَرَفَ إِلَيْهِمْ فَقَالَ لَوْلاَ أَنْ تَرَوْا أَنَّ مَا بِى جَزَعٌ مِنَ الْمَوْتِ ، لَزِدْتُ . فَكَانَ أَوَّلَ مَنْ سَنَّ الرَّكْعَتَيْنِ عِنْدَ الْقَتْلِ هُوَ ، ثُمَّ قَالَ اللَّهُمَّ أَحْصِهِمْ عَدَدًا ثُمَّ قَالَ مَا أُبَالِى حِينَ أُقْتَلُ مُسْلِمًا عَلَى أَىِّ شِقٍّ كَانَ لِلَّهِ مَصْرَعِى وَذَلِكَ فِى ذَاتِ الإِلَهِ وَإِنْ يَشَأْ يُبَارِكْ عَلَى أَوْصَالِ شِلْوٍ مُمَزَّعِ ثُمَّ قَامَ إِلَيْهِ عُقْبَةُ بْنُ الْحَارِثِ فَقَتَلَهُ ، وَبَعَثَ قُرَيْشٌ إِلَى عَاصِمٍ لِيُؤْتَوْا بِشَىْءٍ مِنْ جَسَدِهِ يَعْرِفُونَهُ ، وَكَانَ عَاصِمٌ قَتَلَ عَظِيمًا مِنْ عُظَمَائِهِمْ يَوْمَ بَدْرٍ ، فَبَعَثَ اللَّهُ عَلَيْهِ مِثْلَ الظُّلَّةِ مِنَ الدَّبْرِ ، فَحَمَتْهُ مِنْ رُسُلِهِمْ ، فَلَمْ يَقْدِرُوا مِنْهُ عَلَى شَىْءٍ .
Tercemesi:
Bana îbrâhîm ibn Mûsâ tahdîs etti: Bize Hişâm ibn Yûsuf es-San'ânî, Ma'mer ibn Râşid'den; o da ez-Zuhrî'den; o da Amr ib-nu Ebî Sufyân es-Sakafî'den haber verdi ki, Ebû Hureyre (R) şöyle demiştin/Peygamber (S) on kişilik bir keşif birliği hazırladı da, bunların başına Umer ibnu'l-Hattâb'ın oğlu Âsım'ın (ana tarafından) dedesi olan Âsim ibn Sabit el-Ensârî'yi kumandan yaparak gönderdi [147]. Bunlar hareket ettiler. Nihayet bu birlik Mekke ile Usfân arasında oldukları zaman, bunlar, Huzeyl kabilesinden Lıhyân oğulları denilen bir obaya zikrolunup haber verildiler. O kabile halkı yüze yakın atıcı kişi ile bunları yakalamak için arkalarından gittiler. Onların ayak izlerinin ardına düştüler. Nihayet keşif birliğinin konaklamış olduk-lan bir menzile geldiler ve orada, keşif birliğinin Medine'den azık olarak yanlarına almış oldukları hurma çekirdeklerini buldular. Bunun üzerine; "İşte bunlar Yesrib hurmalarıdır" dediler ve tekrar seriyye-nin izleri ardına düştüler. Sonunda seriyyedekilere ulaştılar. Âsim ve arkadaşları son noktaya vardıkları zaman yüksek bir tepeye sığındılar. Ta'kîb eden Lıhyân oğulları topluluğu gelip onları çepçevre kuşattılar ve:
— Size ahd ve mîsâk vardır, eğer bize inerseniz sizden hiçbir kimseyi öldürmeyeceğimize söz veriyoruz, dediler.
Bunun üzerine Âsim (kendi arkadaşlarına):
— Bana gelince, ben bir kâfirin zimmetine (yânî ahdine) inmem! dedikten sonra: Yâ Allah! Peygamberi'ne bizden haber ver! dedi.
Âsim ve arkadaşları müşriklerle çarpıştılar. Nihayet müşrikler yedi nefer mücâhid içinde Âsım'ı oklarla öldürdüler ./Geriye Hubeyb, Zeyd ve diğer bir kimse kaldı. Müşrikler onlara (öldürmeyeceklerine dâir) ahd ve yemin verdiler. Müşrikler onlara bu ahdi ve yemini verince, bu mücâhidler sığındıkları tepeden müşriklerin yanına indiler. Müşrikler mücâhidleri ele geçirdikleri zaman yaylarının kirişlerini çözüp bunlarla mücâhidleri bağladılar. Bunun üzerine iki mücâhidin beraberinde bulunan o üçüncü kişi -ki o, Abdullah ibn Tarık'tır-:
— İşte bu ilk zulümdür, dedi de onlarla beraber gitmeyi kabul etmeyip diretti.
Müşrikler de onu sürüklediler ve kendileriyle gitmesi üzerine çabalayıp dürüştüler. O da gitme işini yapmadı. Bunun üzerine onu da öldürdüler. Hubeyb ile Zeyd'i de götürüp, nihayet onları Mekke'de sattılar/Hubeyb'i el-Hâris ibn Nevfel oğulları satın aldı. Hubeyb, Bedir günü el-Hâris ibn Âmir'i öldürmüş idi. Hubeyb, el-Hâris oğulla-rı'nın yanında (haram aylar geçinceye kadar) esîr olarak kaldı. Nihayet onu öldürmeye karâr verip ittifak ettiklerinde, Hubeyb etek ve koltuk altı kıllarını gidermek için el-Hâris kızlarının birinden bir ustura ariyet istedi. Kadın ona usturayı ariyet verdi.
Kadın şöyle demiştir:
— Bu arada ben farkında değilken benim çocuğum, Hubeyb'in yanma yürümüş ve onun yanına varmış. Hubeyb de (elinde ustura olduğu hâlde) çocuğu baldırı üzerine koymuş. Ben çocuğumu bu vaziyette görünce Hubeyb onu ustura ile kesecek diye çok şiddetle korktum. Hubeyb, elinde ustura olduğu hâlde benim bu korkumu anladı
da:
— Çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? înşâallah ben o işi
yapacak değilim, dedi.
Zeyneb adındaki o kadın şöyle demiştir:
— Ben a'slâ Hubeyb'den daha hayırlı bir esîr görmedim. Yemîn olsun bir gün ben onu kendisi demirle bağlı olduğu hâlde elinde bir üzüm salkımından yerken görmüşümdür. Hâlbuki o zaman Mekke'de bu meyve hiç yoktu. Bu ancak Allah'ın Hubeyb'e ihsan ettiği bir rızktır.
Nihayet Hubeyb'i Hıll'de öldürmek için Harem'den çıkardıklarında Hubeyb onlara:
— Beni serbest bırakın da iki rek'at namaz kılayım, dedi. Sonra namazdan ayrılıp onların yanına vardı da:
— Eğer bende ölümden bir korku olduğunu düşünmeniz olmasaydı, muhakkak namazı artırırdım, dedi.
İşte böylece Hubeyb, öldürülme sırasında iki rek'at namaz kılmayı kaanûnlaştıran ilk kimse olmuştur [148]. Bundan sonra Hubeyb:
— Yâ Allah, onların hepsini say, Onları dağınık dağınık öldür;
Onlardan hiçbirini diri bırakma, diye beddua etti. Bundan sonra da şu mealdeki beyitleri söyledi:
— Ben müslümân olarak öldürülürken buna aldırmam, Çünkü ölümüm hangi yerde olsa Allah içindir.
Bu ölüm Allah'ın Zâtı (O'nun rızâsını arama) yolundadır.
Eğer O isterse parça parça edilmiş cesedin eklemleri üzerine de bereketler ihsan eder.
Bundan sonra Ebû Sirvaa Ukbe ibnu'I-Hâris, Hubeyb'e doğru J:alktı ve onu öldürdü.
Kureyş, birlik kumandanı Âsım'ın öldürüldüğünü kendisiyle tanıyacakları bir şeyin; onun cesedinden bir parçanın kendilerine getirilmesi için Âsım'ın cesedine elçiler gönderdiler. Âsim, Bedir günü onların büyüklerinden birini (Ukbe ibn Ebî Muayt'ı) öldürmüştü. Allah, Âsım'ın üzerine bal arısı veya eşek arısından gölgelik gibi birşey gönderdi de Âsim'ı onların elçilerinden korudu. O elçiler, Âsım'ın cesedinden birşey kesip almaya muktedir olamadılar.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 28, 2/67
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. İbn Ebu Süfyan Amr b. Ebu Süfyan es-Sekafî (Amr b. Ebu Süfyan b. Üseyd b. Cariye b. Abdullah b. Ebu Seleme)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Ebu Abdurrahman Hişam b. Yusuf el-Ebnâvî (Hişam b. Yusuf)
6. İbrahim b. Musa et-Temîmî (İbrahim b. Musa b. Yezid b. Zâzân)
Konular:
Namaz, idam ve öldürülmeden önce
Sahabe, çektikleri sıkıntılar
Savaş, esirlik
Öneri Formu
Hadis Id, No:
38396, DM000514
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَاصِمٍ قَالَ أَخْبَرَنِى ابْنُ جُرَيْجٍ عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى سُفْيَانَ عَنْ عَمِّهِ : عَمْرِو بْنِ أَبِى سُفْيَانَ أَنَّهُ سَمِعَ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ يَقُولُ : قَيِّدُوا الْعِلْمَ بِالْكِتَابِ.
Tercemesi:
Bize Ebû Asım haber verip (dedi ki) bana Ibn Cüreyc, Ab dul melik b. Abdillah b. Ebî Sufyân'dan, (o da) amcası Anır b. Ebî Sufyân'dan (naklen) haber verdi ki o (yani Anır), Ömer İbnu'l-Hattâb'ı (radıyallahu anh) şöyle derken işitti: İlmi yazıyla kaydediniz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Mukaddime 43, 1/437
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Ebu Süfyan Amr b. Ebu Süfyan es-Sekafî (Amr b. Ebu Süfyan b. Üseyd b. Cariye b. Abdullah b. Ebu Seleme)
3. İbn Ebu Süfyan Abdülmelik b. Abdullah es-Sekafî (Abdülmelik b. Abdullah b. Ebu Süfyan)
4. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
5. Ebu Âsım Dahhâk b. Mahled en-Nebîl (Dahhâk b. Mahled)
Konular:
Hadis, hadislerin yazılması
Öneri Formu
Hadis Id, No:
46990, DM002848
Hadis:
أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ نَافِعٍ أنبأنا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى عَمْرُو بْنُ أَبِى سُفْيَانَ بْنِ أَسِيدِ بْنِ جَارِيَةَ مِثْلَ ذَلِكَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ -صلى الله عليه وسلم-.
Tercemesi:
Bize el-Hakem b. Nafi' rivayet edip (dedi ki), bize Şuayb, ez-Zühri'den haber verdi ki, O şöyle demiş: Bana Amr b. Ebi Süfyan b. Esid b. Cariye, bunun (yani bir önceki hadisin) aynısını Ebu Hüreyre'den, (O da) Hz. Peygamber'den(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) haber verdi,
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Rikâk 85, 3/1851
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. İbn Ebu Süfyan Amr b. Ebu Süfyan es-Sekafî (Amr b. Ebu Süfyan b. Üseyd b. Cariye b. Abdullah b. Ebu Seleme)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Dua, Hz. Peygamber'in ümmeti için duası
Şefaat, Hz. Peygamber'in
أخبرنا عبد الرزاق عن معمر قال : سمعت رجلا يحدث عطاء الخراساني بمكة ، قال : أخبرني عمرو بن أبي سفيان أن أبا بكر قال : يا رسول الله ! علمني شيئا استقبل به الليل والنهار ، فقال : قل اللهم فاطر السموات والارض ، عالم الغيب والشهادة ، رب كل شئ ومليكه ، أشهد أن لا إله إلا أنت ، أعوذ بك من شر نفسي ، وأعوذ بك من شر الشيطان ، وشركه ، قال : وقلهن إذا أويت إلى فراشك ، قال : فدعا عطاء بدواة وكتف ، فكتبهن.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
87682, MA019832
Hadis:
أخبرنا عبد الرزاق عن معمر قال : سمعت رجلا يحدث عطاء الخراساني بمكة ، قال : أخبرني عمرو بن أبي سفيان أن أبا بكر قال : يا رسول الله ! علمني شيئا استقبل به الليل والنهار ، فقال : قل اللهم فاطر السموات والارض ، عالم الغيب والشهادة ، رب كل شئ ومليكه ، أشهد أن لا إله إلا أنت ، أعوذ بك من شر نفسي ، وأعوذ بك من شر الشيطان ، وشركه ، قال : وقلهن إذا أويت إلى فراشك ، قال : فدعا عطاء بدواة وكتف ، فكتبهن.
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Abdürrezzak b. Hemmam, Musannef, Câmi' 19832, 11/35
Senetler:
1. Ebu Bekir es-Sıddîk (Abdullah b. Osman b. Amir b. Amr b. Ka'b)
2. İbn Ebu Süfyan Amr b. Ebu Süfyan es-Sekafî (Amr b. Ebu Süfyan b. Üseyd b. Cariye b. Abdullah b. Ebu Seleme)
3. Racül (Racül)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
Konular:
Adab, yatma-kalkma adabı
Dua, sabah/akşam okunacak
Eğitim, Hz. Peygamber'in Müslümanları Eğitmesi
Hz. Peygamber, öğreticiliği
Öneri Formu
Hadis Id, No:
155690, BS018477
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَلِىٍّ الرُّوذْبَارِىُّ أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَكْرٍ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ يَعْنِى ابْنَ سَعْدٍ أَخْبَرَنَا ابْنُ شِهَابٍ أَخْبَرَنِى عُمَرُ بْنُ جَارِيَةَ الثَّقَفِىُّ حَلِيفُ بَنِى زُهْرَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ فَذَكَرَهُ بِمَعْنَاهُ مُخْتَصَرًا دُونَ الشِّعْرِ وَدُونَ قِصَّةِ عَاصِمٍ فِى آخِرِهِ. رَوَاهُ الْبُخَارِىُّ فِى الصَّحِيحِ عَنْ مُوسَى بْنِ إِسْمَاعِيلَ بِطُولِهِ قَالَ وَأَخْبَرَنِى ابْنُ أَسِيدِ بْنِ جَارِيَةَ وَهُوَ عَمْرُو بْنُ أَبِى سُفْيَانَ بْنِ أَسِيدِ بْنِ جَارِيَةَ الثَّقَفِىُّ وَقِيلَ عُمَرُ بْنُ أَسِيدٍ قَالَ الْبُخَارِىُّ الأَوَّلُ أَصَحُّ يَعْنِى عَمْرَو بْنَ أَبِى سُفْيَانَ بْنِ أَسِيدٍ أَصَحُّ وَكَذَلِكَ قَالَهُ شُعَيْبُ بْنُ أَبِى حَمْزَةَ وَمَعْمَرٌ وَيُونُسُ وَغَيْرُهُمْ عَنِ الزُّهْرِىِّ.
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Siyer 18477, 18/479
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. İbn Ebu Süfyan Amr b. Ebu Süfyan es-Sekafî (Amr b. Ebu Süfyan b. Üseyd b. Cariye b. Abdullah b. Ebu Seleme)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
5. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
6. Ebû Dâvûd es-Sicistânî (Süleyman b. el-Eş'as b. İshak es-Sicistâni)
7. Ebû Bekir Muhammed b. Dâse el-Basrî (Muhammed b. Bekir b. Muhammed b. Abdurrezzak b. Dâse)
8. Ebu Ali Hasan b. Muhammed et-Tûsî (Hüseyin b. Muhammed b. Muhammed b. Ali b. Hâtim)
Konular:
Dua, beddua, mazlumun bedduası
Namaz, idam ve öldürülmeden önce
Savaş, barış, eman/güvence vermek
Söz, sözde durmak, ahde vefa