Öneri Formu
Hadis Id, No:
30358, B003045
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى عَمْرُو بْنُ أَبِى سُفْيَانَ بْنِ أَسِيدِ بْنِ جَارِيَةَ الثَّقَفِىُّ - وَهْوَ حَلِيفٌ لِبَنِى زُهْرَةَ وَكَانَ مِنْ أَصْحَابِ أَبِى هُرَيْرَةَ - أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ بَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَشَرَةَ رَهْطٍ سَرِيَّةً عَيْنًا ، وَأَمَّرَ عَلَيْهِمْ عَاصِمَ بْنَ ثَابِتٍ الأَنْصَارِىَّ جَدَّ عَاصِمِ بْنِ عُمَرَ ، فَانْطَلَقُوا حَتَّى إِذَا كَانُوا بِالْهَدَأَةِ وَهْوَ بَيْنَ عُسْفَانَ وَمَكَّةَ ذُكِرُوا لِحَىٍّ مِنْ هُذَيْلٍ يُقَالُ لَهُمْ بَنُو لِحْيَانَ ، فَنَفَرُوا لَهُمْ قَرِيبًا مِنْ مِائَتَىْ رَجُلٍ ، كُلُّهُمْ رَامٍ ، فَاقْتَصُّوا آثَارَهُمْ حَتَّى وَجَدُوا مَأْكَلَهُمْ تَمْرًا تَزَوَّدُوهُ مِنَ الْمَدِينَةِ فَقَالُوا هَذَا تَمْرُ يَثْرِبَ . فَاقْتَصُّوا آثَارَهُمْ ، فَلَمَّا رَآهُمْ عَاصِمٌ وَأَصْحَابُهُ لَجَئُوا إِلَى فَدْفَدٍ ، وَأَحَاطَ بِهِمُ الْقَوْمُ فَقَالُوا لَهُمُ انْزِلُوا وَأَعْطُونَا بِأَيْدِيكُمْ ، وَلَكُمُ الْعَهْدُ وَالْمِيثَاقُ ، وَلاَ نَقْتُلُ مِنْكُمْ أَحَدًا . قَالَ عَاصِمُ بْنُ ثَابِتٍ أَمِيرُ السَّرِيَّةِ أَمَّا أَنَا فَوَاللَّهِ لاَ أَنْزِلُ الْيَوْمَ فِى ذِمَّةِ كَافِرٍ ، اللَّهُمَّ أَخْبِرْ عَنَّا نَبِيَّكَ . فَرَمَوْهُمْ بِالنَّبْلِ ، فَقَتَلُوا عَاصِمًا فِى سَبْعَةٍ ، فَنَزَلَ إِلَيْهِمْ ثَلاَثَةُ رَهْطٍ بِالْعَهْدِ وَالْمِيثَاقِ ، مِنْهُمْ خُبَيْبٌ الأَنْصَارِىُّ وَابْنُ دَثِنَةَ وَرَجُلٌ آخَرُ ، فَلَمَّا اسْتَمْكَنُوا مِنْهُمْ أَطْلَقُوا أَوْتَارَ قِسِيِّهِمْ فَأَوْثَقُوهُمْ فَقَالَ الرَّجُلُ الثَّالِثُ هَذَا أَوَّلُ الْغَدْرِ ، وَاللَّهِ لاَ أَصْحَبُكُمْ ، إِنَّ فِى هَؤُلاَءِ لأُسْوَةً . يُرِيدُ الْقَتْلَى ، فَجَرَّرُوهُ وَعَالَجُوهُ عَلَى أَنْ يَصْحَبَهُمْ فَأَبَى فَقَتَلُوهُ ، فَانْطَلَقُوا بِخُبَيْبٍ وَابْنِ دَثِنَةَ حَتَّى بَاعُوهُمَا بِمَكَّةَ بَعْدَ وَقْعَةِ بَدْرٍ ، فَابْتَاعَ خُبَيْبًا بَنُو الْحَارِثِ بْنِ عَامِرِ بْنِ نَوْفَلِ بْنِ عَبْدِ مَنَافٍ ، وَكَانَ خُبَيْبٌ هُوَ قَتَلَ الْحَارِثَ بْنَ عَامِرٍ يَوْمَ بَدْرٍ ، فَلَبِثَ خُبَيْبٌ عِنْدَهُمْ أَسِيرًا ، فَأَخْبَرَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عِيَاضٍ أَنَّ بِنْتَ الْحَارِثِ أَخْبَرَتْهُ أَنَّهُمْ حِينَ اجْتَمَعُوا اسْتَعَارَ مِنْهَا مُوسَى يَسْتَحِدُّ بِهَا فَأَعَارَتْهُ ، فَأَخَذَ ابْنًا لِى وَأَنَا غَافِلَةٌ حِينَ أَتَاهُ قَالَتْ فَوَجَدْتُهُ مُجْلِسَهُ عَلَى فَخِذِهِ وَالْمُوسَى بِيَدِهِ ، فَفَزِعْتُ فَزْعَةً عَرَفَهَا خُبَيْبٌ فِى وَجْهِى فَقَالَ تَخْشَيْنَ أَنْ أَقْتُلَهُ مَا كُنْتُ لأَفْعَلَ ذَلِكَ . وَاللَّهِ مَا رَأَيْتُ أَسِيرًا قَطُّ خَيْرًا مِنْ خُبَيْبٍ ، وَاللَّهِ لَقَدْ وَجَدْتُهُ يَوْمًا يَأْكُلُ مِنْ قِطْفِ عِنَبٍ فِى يَدِهِ ، وَإِنَّهُ لَمُوثَقٌ فِى الْحَدِيدِ ، وَمَا بِمَكَّةَ مِنْ ثَمَرٍ وَكَانَتْ تَقُولُ إِنَّهُ لَرِزْقٌ مِنَ اللَّهِ رَزَقَهُ خُبَيْبًا ، فَلَمَّا خَرَجُوا مِنَ الْحَرَمِ لِيَقْتُلُوهُ فِى الْحِلِّ ، قَالَ لَهُمْ خُبَيْبٌ ذَرُونِى أَرْكَعْ رَكْعَتَيْنِ . فَتَرَكُوهُ ، فَرَكَعَ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ قَالَ لَوْلاَ أَنْ تَظُنُّوا أَنَّ مَا بِى جَزَعٌ لَطَوَّلْتُهَا اللَّهُمَّ أَحْصِهِمْ عَدَدًا . وَلَسْتُ أُبَالِى حِينَ أُقْتَلُ مُسْلِمًا عَلَى أَىِّ شِقٍّ كَانَ لِلَّهِ مَصْرَعِى وَذَلِكَ فِى ذَاتِ الإِلَهِ وَإِنْ يَشَأْ يُبَارِكْ عَلَى أَوْصَالِ شِلْوٍ مُمَزَّعِ فَقَتَلَهُ ابْنُ الْحَارِثِ ، فَكَانَ خُبَيْبٌ هُوَ سَنَّ الرَّكْعَتَيْنِ لِكُلِّ امْرِئٍ مُسْلِمٍ قُتِلَ صَبْرًا ، فَاسْتَجَابَ اللَّهُ لِعَاصِمِ بْنِ ثَابِتٍ يَوْمَ أُصِيبَ ، فَأَخْبَرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَصْحَابَهُ خَبَرَهُمْ وَمَا أُصِيبُوا ، وَبَعَثَ نَاسٌ مِنْ كُفَّارِ قُرَيْشٍ إِلَى عَاصِمٍ حِينَ حُدِّثُوا أَنَّهُ قُتِلَ لِيُؤْتَوْا بِشَىْءٍ مِنْهُ يُعْرَفُ ، وَكَانَ قَدْ قَتَلَ رَجُلاً مِنْ عُظَمَائِهِمْ يَوْمَ بَدْرٍ ، فَبُعِثَ عَلَى عَاصِمٍ مِثْلُ الظُّلَّةِ مِنَ الدَّبْرِ ، فَحَمَتْهُ مِنْ رَسُولِهِمْ ، فَلَمْ يَقْدِرُوا عَلَى أَنْ يَقْطَعَ مِنْ لَحْمِهِ شَيْئًا .
Tercemesi:
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Amr b. Ebu Süfyân b. Esîd b. Câriye es-Sekafî, -kendisi Zühre oğullarının antlaşmalısı ve Ebu Hureyre'nin talebelerinden (ashab) idi- ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) 1o kişilik bir kuvveti casusluk için gönderdi. Başlarına da Âsım b. Ömer'in dedesi Âsım b. Sâbit el-Ensârî'yi komutan tayin etti. Onlar yola koyuldular. Nihayet Usfân ile Mekke arasındaki Hed'e (denilen yere) vardıklarında kendilerine Lihyân oğulları denilip Hüzeyl'den olan bir kabileye (bu kuvvetin) haberi geldi. Hepsi okçu olan 200 kadar adamı onlar için çıkardılar. Onlar da (Hz. Peygamber'in (sav) kuvvetinin) izini sürdüler. Neticede Medine'den azık olarak alıp yedikleri hurmaları buldular da "İşte bu Yesrib hurmasıdır!" dediler. İzlerini takibe devam ettiler. Âsım ve arkadaşları onları görünce yüksek bir yere sığındılar. Düşman ise onları kuşatıp "İnip kendi ellerinizle bize teslim olun! Size söz ve güvence veriyoruz! Sizden kimseyi öldürmeyeceğiz!" dediler. Kuvvetin komutanı Âsım b. Sâbit, "Bana gelince, Allah'a and olsun ki bir kafirin güvencesi altında inmem! Allah'ım! Peygamberine bizim haberimizi ulaştır" dedi. Düşman onları oklayıp Âsım'ın da içinde bulunduğu yedi kişiyi öldürdüler. Onlardan üç kişi söz ve güvence üzerine iniverdi. Hubeyb el-Ensârî, İbn Desine ve diğer bir kişi onlardandı. Onları yakaladıklarında yaylarının kirişlerini çıkarıp kendilerini bağladılar. Üçüncü kişi, "İşte bu ilk ihanettir! Allah'a yemin olsun ki size eşlik etmeyeceğim. Şu öldürülen kardeşlerimizde örneklik vardır! -Râvilerden biri öldürülmeyi istediği açıklamasında bulundu- Düşman onlara eşlik etmesi için onu sürükleyip itip kaktı, o ise diretti de onu öldürdüler. Onlar Hubeyb'i ve İbn Desine'yi götürüp ikisini de Bedir Savaşı'ndan sonra Mekke'de sattılar. Hubeyb'i, Hâris b. Âmir b. Nevfel b. Abdümenâf oğulları satın aldı. (Zira) Hubeyb, Bedir günü Hâris b. Âmir'i öldüren kimse idi. Hubeyb onların yanında esir olarak kaldı.
Bana Ubeydullah b. İyâz, Hâris'in kızından naklen şöyle rivayet etmiştir:
Onlar toplandıkları esnada (Hubeyb), traş olmak için kendilerinden ustura istedi de (Hâris'in kızı) onu kendisine verdi. (Hâris'in kızı anlatıyor):
Boş bulunduğum sırada yanına gelen oğlumu aldı. Onu baldırına oturturken buldum. Ustura da elinde idi. Hubeyb'in de anladığı üzere yüzümde bir korku meydana geldi. (Hubeyb), "Onu öldürmemden endişe ediyorsun! Bunu yapacak değilim" dedi. Vallahi! Hubeyb'den daha hayırlı bir esir asla görmedim. Vallahi! Bir gün onu elindeki üzüm salkımından yerken gördüm. (Üstelik) demir içinde bağlı idi. Mekke'de de meyve (falan) yoktu. (Hâris'in kızı), "O, Allah'ın Hubeyb'i rızıklandırdığı bir rızıktır!" derdi. Onu öldürmek için Harem'den çıkıp Harem sayılmayan bir yere geldiklerinde Hubeyb, "Beni bırakın da iki rekat namaz kılayım!" dedi. Onu bıraktılar. İki rekat namaz kıldı. Akabinde "Benim korktuğumu sanacak olmasanız namazı uzatırdım. Allah'ım! Onlardan kimseyi sağ koyma! Ne hal üzere olursa olsun müslüman olarak öldürülmeme aldırmam! (Zira) ölümüm Allah içindir. Bu, Allah rızası içindir! Eğer o dilerse paramparça olmuş kemikleri bile mübarek kılar" dedi. Onu Hâris'in oğlu öldürdü. Hubeyb, zorla öldürülen her müslüman için iki rekat namaz kılma sünnetini ortaya koyan kimsedir. Allah, şehit düştüğü gün Âsım b. Sâbit'e icabet eti de Nebî (sav), ashabına onların haberini ve şehit düşmeleri anlattı. Öldürüldüğüne dair haberdar edildiklerinde Kureyş kafirleri, kendisi ile tanınacağı bir şeyi ondan almaları için Âsım'ın cesedine insanlar gönderdiler. (Âsım da) Bedir günü onların ileri gelenlerinden birini öldürmüştü! Âsım'ın üzerine arılardan bir gölge misali (bir şey) gönderildi (ve) (Kureyş'in) elçilerinden onu korudu. Onun cesedinden bir şey koparmaya güç yetiremediler.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 170, 1/802
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. İbn Ebu Süfyan Amr b. Ebu Süfyan es-Sekafî (Amr b. Ebu Süfyan b. Üseyd b. Cariye b. Abdullah b. Ebu Seleme)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Namaz, idam ve öldürülmeden önce
Sahabe, çektikleri sıkıntılar
Savaş, esirlik
Söz, sözde durmak, ahde vefa