Giriş

Bize Kuteybe b. Saîd ve Muhammed b. Rumh, onlara Leys, ona Ebu Zübeyir, ona Cabir şöyle ri­vayet etmiştir: Peygamber (sav) hurmalığında bulunan Ümmü Mübeşşir el-Ensâriyye'nin yanına girerek ona "Bu hurmalığı kim dikti, Müslüman mı, kâfir mi?" diye sordu. Ümmü Mübeşşir ""Müslüman (dikti)" cevabını verdi. Bunun üzerine Rasulüllah (sav) şöyle buyurdu: "Eğer bir müslüman bir ağaç diker veya ekin eker de ondan bir insan yahut hayvan veya başka bir şey yerse, bu onun için mutlaka sadaka olur."


    Öneri Formu
530 M003969 Müslim, Müsakat, 8

Bize Ahmed b. Harb, ona Ebu Muaviye, ona Haccâc, ona Ebu Zübeyir, ona Tâvus, ona da İbn Abbas'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Umrâ, kendisine verilen için geçerlidir. Rukbâ da kendisine verilen için geçerlidir. Bağışından dönen kusmuğuna dönen gibidir."


Açıklama: UMRA: “bağışlayanın ya da lehine bağışta bulunulan kişinin hayatta olması kaydıyla yapılan bağış” manasına gelir. Araplar, “Şu evimi ömrüm/ömrün boyunca sana verdim; evim yaşadığım/yaşadığın sürece senin olsun” gibi sözlerle veya kısaca, “Şu evimi sana umrâ kıldım” diyerek şartlı bağışta bulunurlardı. Bu tür hibede bağışlayan hibeyi kendisinin veya bağışta bulunanın hayatta bulunacağı süre ile sınırlandırmayı amaçlamakta ve mevhûb lehin ölmesi durumunda o malın kendisine veya vârislerine dönmesini istemektedir. RUKBÂ: Câhiliye devrinde bilinen bir muamele olup Araplar bunu, “Şu evimi ben senden önce ölürsem senin ve vârislerinin olması, sen benden önce ölürsen tekrar bana dönmesi şartıyla bağışladım” veya kısaca, “Şu evimi sana rukbâ (habîse) kıldım” gibi ifadeler kullanarak yapıyorlardı. Kaynaklarda âdeta taraflardan her biri diğerinin ölümünü beklediği için bu işleme rukbâ denildiği belirtilir. (H. Mehmet Günay, "Rukba" DİA: Diyanet İslam Ansiklopedisi İstanbul, 2008, 35:218-219.)

    Öneri Formu
29562 N003740 Nesai, Rukbâ, 2

Bize Ali b. Hucr, ona Hüşeym, ona, Davud, ona Ebu Zübeyir, ona da Câbir'in rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Umrâ ve Rukbâ yoluyla mal alanların ev halkı da o maldan istifade edebilirler."


Açıklama: RUKBÂ: Câhiliye devrinde bilinen bir muamele olup Araplar bunu, “Şu evimi ben senden önce ölürsem senin ve vârislerinin olması, sen benden önce ölürsen tekrar bana dönmesi şartıyla bağışladım” veya kısaca, “Şu evimi sana rukbâ (habîse) kıldım” gibi ifadeler kullanarak yapıyorlardı. Kaynaklarda âdeta taraflardan her biri diğerinin ölümünü beklediği için bu işleme rukbâ denildiği belirtilir. UMRA: “bağışlayanın ya da lehine bağışta bulunulan kişinin hayatta olması kaydıyla yapılan bağış” manasına gelir. Araplar, “Şu evimi ömrüm/ömrün boyunca sana verdim; evim yaşadığım/yaşadığın sürece senin olsun” gibi sözlerle veya kısaca, “Şu evimi sana umrâ kıldım” diyerek şartlı bağışta bulunurlardı. Bu tür hibede bağışlayan hibeyi kendisinin veya bağışta bulunanın hayatta bulunacağı süre ile sınırlandırmayı amaçlamakta ve mevhûb lehin ölmesi durumunda o malın kendisine veya vârislerine dönmesini istemektedir. (H. Mehmet Günay, "Rukba" DİA: Diyanet İslam Ansiklopedisi İstanbul, 2008, 35:218-219.)

    Öneri Formu
29608 N003770 Nesai, Umrâ, 2

Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Nâfi, ona Abdullah b. Ömer'in (r.anhuma) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Vasiyet edecek bir şeyi bulunan herhangi Müslüman bir kimseye vasiyeti yanında yazılı bulunmadıkça iki gece geçirmesi asla caiz olmaz." Muhammed b. Müs­lim, Amr b. Dinar'dan, onun İbn Ömer'den, onun da Hz. Peygamber'den (sav) yaptığı rivayette İmam Mâlik'e, mutâbaat etmiştir.


Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Muhammed b. Müslim arasında inkıta vardır.

    Öneri Formu
280337 B002738-2 Buhari, Vesâyâ, 1

Bize Müsedded, ona Yahya, ona İbn Cüreyc, ona Amr, ona da Câbir (ra) şöyle rivayet etmiştir: Başımıza komutan olarak tayin edilen Ebu Ubeyde ile birlikte Ceyşü'l-habat gazasına çıktık ve ve şiddetli bir açlık baş gösterdi. Derken, daha önce benzerini görmediğimiz büyüklükte ve Anberin denilen bir balık, ölü olarak deniz kıyısına vurdu. 15 gün boyunca ondan yedik. Ebu Ubeyde onun kemiklerinden birini aldı (kaldırdı) altından bir süvari geçebiliyordu. Bana Ebu Zübeyir'in aktardığına göre Cabir, Ebu Ubeyde'nin "yiyin" dediğini işitmiştir. Medine'ye geldiğimizde bunu Hz. Peygamber'e (sav) bildirdik. O, "Allah'ın size çıkardığı rızkı yiyin, yanınızda varsa bize de ikram edin" buyurdu. Bazıları o balıktan biraz getirdi, Rasulullah (sav) da onu yedi.


    Öneri Formu
34489 B004362 Buhari, Megâzî, 65


    Öneri Formu
115663 MŞ019678 Musannef-i İbn Ebi Şeybe, Sayd, 16