3653 Kayıt Bulundu.
Bize Ömer b. Hafs, ona babası (Hafs b. Gıyas), ona A'meş, ona Ma'rûr, ona da Ebu Zerr şöyle dedi:
Ben bir keresinde Hz. Peygamber'in huzuruna vardım, o sırada kendisi Ka'be'nin gölgesinde şöyle diyordu: "Ka'be'nin Rabb'ine yemin ederim ki muhakkak onlar çok ziyandadırlar, Ka'be'nin Rabb'ine yemin ederim ki muhakkak onlar çok zarardadırlar!" Ben kendi kendime "Benim hâlim nedir ki? Bende bir şey mi görülüyor? Benim halim ne olabilir ki?" dedim. Hz. Peygamber (sav) bu sözü (tekrarlayıp) söylerken, ben de yanına oturdum. Sesimi çıkarmadan edemedim. Ne kadar tasa ve endişeye kapıldığımı ancak Allah bilir. "Ey Allah’ın Rasulü! Babam anam sana feda olsun! Bu büyük ziyanda olanlar kimlerdir?" diye sordum. Hz. Peygamber (sav) "Malları çok olanlardır. Fakat bunlardan şöyle, şöyle, şöyle yapanlar infak eden, malını Allah yolunda harcayanlar müstesnadırlar." buyurdu.
Bize Ebü’l-Yemân, ona Şuayb ona ez-Zührî, ona Urve, Ebu Humeyd es-Sâidî’nin şöyle anlattığını rivayet etti. Allah Rasulü (sav) bir adamı zekât toplama memuru olarak görevlendirmişti. Bu memur işini bitirdiği zaman Rasul-i Ekrem’e geldi ve 'Yâ Rasulallah! Şu sizindir, bu da bana hediye verilmiştir' dedi. Rasul-i Ekrem (sav) da ona "Sen babanın ve ananın evinde otursaydın da sana hediye verilir miydi yoksa verilmez miydi bir görseydin!" dedi. Akabinde bir akşam vakti namazdan sonra ayağa kalktı, şehâdet kelimelerini söyledi ve Allah’ı lâyık olduğu sıfatlarla övdü. Sonra "İmdi" deyip şu konuşmayı yaptı:
"Bu memura ne oluyor ki? Biz onu bir işte görevlendiriyoruz, sonra bize gelip 'Şu, sizin verdiğiniz görevin hasılatı, bu da bana hediye verildi' diyor! O, babasının ve anasının evinde otursaydı da ona hediye verilir miydi, yoksa verilmez miydi bir görseydi! Muhammed’in canı, (kudret) elinde bulunan (Allah’a) yemin ederim ki, herhangi biriniz zekât malından hainlik yapıp haksız bir şey alırsa, muhakkak kıyamet gününde o çaldığı malı boynu üzerinde taşıyarak getirecektir. Aldığı şey bir deve ise inleyip bağırarak, sığır ise böğürerek, koyun ise yine meleyerek getirecektir. Ben tebliğ ettim!" Ebu Humeyd 'Bundan sonra Rasulullah (sav) elini, koltuk altının bozumtırak rengini göreceğimiz derecede yukarı kaldırdı' dedi. Yine Ebû Humeyd 'Bu konuşmayı benimle birlikte Zeyd b. Sabit de Hz. Peygamber’den işitmiştir, ona da sorunuz!' dedi.
Açıklama: Memurun hediye alması, ganimet malından aşırmak/ kamu malını zimmete geçirmek şeklinde kabul edilmektedir. (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 10/233 [20474]) Diğer varyantlar: M004738; M004739; M004740; B002597; B006979; B007174; B007197; DM001711; DM002535; D002946.
Bize Kuteybe, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Alâ b. Abdurrahman, ona babası, ona da Ebu Hüreyre (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Sadaka hiçbir zaman malı azaltmaz. Kişi affettiğinde Allah ancak onun izzet ve şerefini artırır. Bir kimse Allah için tevazu gösterdiğinde Allah onun derecesini yükseltir."
Ebu İsa et-Tirmizî şöyle dedi: Bu konuda Abdurrahman b. Avf'dan, İbn Abbas'tan, Ebu Kebşe el-Enmârî'den – adı Ömer b. Sa’d’dır- hadis rivayet edilmiştir. Bu hasen sahih bir hadistir.
Bana Ebu Nua’ym –bu hadisin yaklaşık yarısı kadarını rivayet etti-, ona Ömer b. Zer, ona Mücahid, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etti:
Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin olsun ki, açlık sebebiyle ciğerimi (karnımı) yere dayardım. Yine açlık sebebiyle karnıma taş bağlardım. Bir keresinde insanların geçtikleri yol üzerine oturdum. Derken Ebu Bekir uğradı, kendisine Allah’ın kitabından bir âyet sordum. Tabi, ona sadece beni doyurması için sormuştum. Asıl gayemi gerçekleştirmeden geçip gitti. Sonra Ömer uğradı. Ona da Kur’an’dan bir âyet sordum. Kendisine sadece beni doyurması için sormuştum. Asıl gayemi gerçekleştirmeden geçip gitti. Daha sonra da Ebu’l-Kâsım (sav) uğradı. Beni görünce gülümsedi, niyetimi ve yüzümdeki ifadeyi anlayıp "Ey Ebu Hirr" (kedi babası) dedi. Ben de “Buyur! Ey Allah’ın Rasulü” dedim. Benimle gel, buyurdu ve yürüdü ben de peşinden gittim. (Evine) girdi, ben de girmek için izin istedim ve bana izin verdi. Kendisi (sav) içeri girip bir bardak süt görünce "Bu süt nereden geldi" dedi. Onu, falan kimse veya falan kadın sana hediye etti, dediler. Rasulullah (sav): "Ey Ebu Hirr" buyurdu. Emrine amadeyim! Ey Allah’ın Rasulü, dedim. "Suffa mektebine git, onları bana çağır" buyurdu.
(Ebu Hureyre): Ashabı Suffe İslam’ın misafirleridir. Onların sığınacakları ne aileleri ne malları ne de dayanacakları bir kimseleri vardı. Rasulullah’a (sav) bir sadaka gelince Allah’ın Rasulü (sav), hiç bir şey almadan bunu, onlara gönderirdi. Bir hediye geldiğinde ise kendisine biraz alır, bunu onlara da göndererek hediyeye onları da ortak ederdi, dedi. Bundan dolayı (onları çağırma) konusu hoşuma gitmedi. Kendi kendime: “Bu kadarcık süt, Ashabı Suffe için neye yetecek ki? Zira ondan içerek kendime gelebilmem için onu içmeye en çok ben layığım. Onlar geldiğinde Rasulullah (sav), (sütü ikram etmem için) bana emredecek ben de onlara dağıtacağım. (Dolayısıyla) bu sütten bana ne kalabilir ki? Ancak Allah’a ve O’nun Rasulü’ne (sav) itaat gerekirdi” dedim. Onlara varıp kendilerini çağırdım. Onlar geldi, (içeri girmek için) izin istediler ve kendilerine izin verildi. Evde yerlerini aldılar. Rasulullah (sav): "Ey Ebu Hirr" buyurdu. Emrine amadeyim! Ey Allah’ın Rasulü, dedim. "Bunu al ve onlara dağıt", dedi.
Bardağı alıp dağıtmaya başladım. Birine veriyordum, doyasıya içiyor, sonra bardağı bana veriyordu. Arkasından diğerine veriyordum, doyasıya içiyor, sonra bardağı bana veriyordu. Nebî’ye (sav) varıncaya kadar bir başkası doyasıya içiyor, ardından bardağı bana veriyordu. Sonunda onların hepsi doymuştu. O (sav), bardağı alıp eline koydu, bana bakıp gülümsedi ve "Ebu Hirr!" buyurdu. Emrine amadeyim! Ey Allah’ın Rasulü, dedim. "Sen ve ben kaldık" dedi. Doğru diyorsun Ya Rasulallah, dedim. "Otur da iç" buyurdu. Oturup içtim. "Yine iç!" buyurdu. Ben de tekrar içtim. Sürekli iç, diyordu. Sonunda hayır, seni hak ile gönderene yemin olsun ki, artık süte gidecek bir yer bulamıyorum (doydum), dedim. "Bana ver" buyurdu. Bardağı kendisine verdim, Allah’a hamdedip, besmele çekerek geri kalan sütü içti.
Bize Süveyd b. Nasr, ona Abdullah, ona Ubeydullah, ona Hubeyb b. Abdurrahman, ona Hafs b. Asım, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Yedi gurup insanı Allah hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde kendi arşının gölgesinde gölgelendirecektir: 1- Adaletli devlet başkanı. 2- Allah’a ibadet ederek yetişen genç. 3- Tenha yerlerde Allah’ı hatırlayarak gözlerinden yaş akıtan kimse. 4- Kalbi Allah’ın mescidlerine bağlı olan kimse, 5- Allah rızası için birbirini seven dostlar, 6- İtibarlı ve güzel bir kadının kendisine çağırdığı halde, Allah’tan korkarım diyerek ona yanaşmayan bir kimse, 7- Sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar gizli sadaka veren kimse."