حدثنا أبو معمر قال حدثنا عبد الوارث قال حدثنا عبد العزيز عن أنس قال : بينما النبي صلى الله عليه وسلم في نخل لنا نخل لأبي طلحة تبرز لحاجته وبلال يمشي وراءه يكرم النبي صلى الله عليه وسلم أن يمشي إلى جنبه فمر النبي صلى الله عليه وسلم بقبر فقام حتى تم إليه بلال فقال ويحك يا بلال هل تسمع ما أسمع قال ما أسمع شيئا فقال صاحب القبر يعذب فوجد يهوديا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165547, EM000853
Hadis:
حدثنا أبو معمر قال حدثنا عبد الوارث قال حدثنا عبد العزيز عن أنس قال : بينما النبي صلى الله عليه وسلم في نخل لنا نخل لأبي طلحة تبرز لحاجته وبلال يمشي وراءه يكرم النبي صلى الله عليه وسلم أن يمشي إلى جنبه فمر النبي صلى الله عليه وسلم بقبر فقام حتى تم إليه بلال فقال ويحك يا بلال هل تسمع ما أسمع قال ما أسمع شيئا فقال صاحب القبر يعذب فوجد يهوديا
Tercemesi:
— Enes'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
Peygamber (Sallaltahii Aleyhi ve Sellem) bizim hurmalığımızda —Ebû Talha'nın hurmalığında— iken ihtiyacı için uzağa açıldı; Bilâl da arkasında yürüyordu, yanında yürümekle Peygamber (Saltallahü Aleyhi ve ScUemfe ikram ediyordu. Sonra Peygamber (Sallatlahü Aleyhi ve Setlem) bir mezara uğrayıp durdu. Nihayet Bilâl ona yetişti. Peygamber şöyle buyurdu:
«— Canına rahmet, ey Bilâl! Benim işittiğimi ten işitiyor musun?»
Bilâl dedi ki:
— Ben bir şey işitmiyorum.
Hz. Peygamber:
«— Kabir sahibine azab ediliyor!» buyurdu. Sonra onun Yahudi kabri olduğu anlaşıldı.[429]
Bu hadîs-i şeriften anlaşıldığına göre, büyüklerin, ilim ve fazilet sahibi kimselerin arkasında yürünür ve onlara yardımda bulunmak için yanlarında hazır bulunulur. Bu gibi hareketler islâm'ın öğrettiği ahlâk ve edeb kaide-lerindendir. Ayrıca Hz.ŞeyşambvfŞaUallahüAleyhi veSeÜem)'m kabirlerinde bulunan ölülerin hafine vakıf oldukları gerçeğini de öğrenmiş bulunuyoruz. Mu, Allah'ın Peygamberlerine ihsan buyurduğu bir mucizesidİr ve Allah bu iktidarı dilediği mümin kullarına keramet olarak da ihsan buyurur.[430]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 853, /667
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Abdülaziz b. Suheyb el-Bünanî (Abdülaziz b. Suheyb)
3. Ebu Ubeyde Abdulvâris b. Saîd el-Anberî (Abdulvâris b. Saîd b. Zekvân)
4. Ebu Ma'mer Abdullah b. Ömer et-Temimî (Abdullah b. Amr b. Meysera)
Konular:
Bilgi, Hz. Peygamber'in verdiği gaybi haberler
Hz. Peygamber, beşer olarak
Kabir Hayatı, Kabir Azabı
حدثنا عبد الله بن صالح قال : حدثني الليث قال : حدثني عقيل ، عن ابن شهاب ، عن عروة بن الزبير ، أن أسامة بن زيد أخبره ، أن رسول الله صلى الله عليه وسلم بلغ مجلسا فيه عبد الله بن أبي بن سلول ، وذلك قبل أن يسلم عبد الله بن أبي ، فقال : لا تؤذينا في مجلسنا ، فدخل النبي صلى الله عليه وسلم على سعد بن عبادة فقال : « أي سعد ، ألا تسمع ما يقول أبو حباب ؟ » ، يريد عبد الله بن أبي ابن سلول
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165540, EM000846
Hadis:
حدثنا عبد الله بن صالح قال : حدثني الليث قال : حدثني عقيل ، عن ابن شهاب ، عن عروة بن الزبير ، أن أسامة بن زيد أخبره ، أن رسول الله صلى الله عليه وسلم بلغ مجلسا فيه عبد الله بن أبي بن سلول ، وذلك قبل أن يسلم عبد الله بن أبي ، فقال : لا تؤذينا في مجلسنا ، فدخل النبي صلى الله عليه وسلم على سعد بن عبادة فقال : « أي سعد ، ألا تسمع ما يقول أبو حباب ؟ » ، يريد عبد الله بن أبي ابن سلول
Tercemesi:
— Üsame ibni Zeyd haber verdiğine göre, Resûlüllah (SalUütahü Aleyhi ve Selîem) içinde Abdullah ibni Ubeyy îbni Selûl'ün bulunduğu bir meclise vardı. Bu hadise, Abdullah ibni Ubeyy'in İslâm'a girişinden imce idi. (Abdullah, Peygambere hitap ederek) dedi ki:
— Meclisimizde bizi rahatsız etme. Sonra Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selkm) Sa'd ibni Ubade'nin yanma varıp şöyle buyurdu:
«— Ey Sa'd! Ebû Hubab'in dediğini işitmedin mi?» (Peygamber, Ebû Hubab künyesi ile) Abdullah ibni Ubeyy ibni Selûl'ü kasdediyordu.[413]
Bif kimseyi künyesi ile çağırmak veya künyesi ile söyleyip onu kasdet-mekte, şereflendirme ve ona kıymet verme İfadesi vardır. Henüz İslâm'ı kabul etmemiş bulunan Abdullah İbni Ubeyy'e böyle künyesi ite hitap edilişte bazt sebeplerin bulunduğu İleri sürülmektedir. Kendisinden bahsedilecek olan müşrik ya künyesi ile meşhur olur da ismi ile tarif edilemeyecek olursa, yahut fitneden korkutursa veya İslâm'a ısındırılmak gayesi bulunursa ve bir menfaat umulursa, künyesi kullanılır. Hadîs-i şerif bu cevaza delil teşkil etmektedir. Bu hadîs, Buharı nin Sahihinde ve Müslim'in rivayetinde uzun olayın bu bölümle ilgili kısa bir kısmıdır. Müslim'in rivayeti meâlen şöyle :
[ü s a m e ibni Zey d] in haber verdiğine göre, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir merkebe bindi; merkebin üzerinde eğer vardı, eğerin altında da Fedek (beldesinin mamulü) palan bulunuyordu. Peygamber, Hazreç oğlu Harisin oğullan kabilesi İçinde hasta bulunan S a ' d ibni U bade yi ziyaret etmek üzere, ü sam e'yi terkisine almıştı. Bu hâdise, Bedir vakasından önce idi. Nihayet içinde müslümanlardan, müşriklerden, putperestlerden ve Yahudi'lerden karışık bir meclise tesadüf etti. Aralarında Abdullah ibni Ubeyy de vardı. Mecliste (müslümanlardan) Abdullah ibni Revaha bulunuyordu. Hayvanın ayak tozlan meclisi sarınca, Abdullah ibni Ubeyy elbisesi ile burnunu kapadı; sonra dedi ki :
— Bizi tozutmayınız.Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seli*m) onlara selâm verdi; sonra durup (merkebinden) indi. Onları Allah'a ibadete çağırdı ve onlara Kuran okudu. Bunun üzerine Abdullah ibni Ubeyy şöyle dedi :
— Ey insani Bu söylediğinden daha güzel bir şey yoktur. Eğer dediğin gerçek ise, meclisimizde bize rahatsızlık verme; evine dön. Bizden sana gelen olursa ona anlat. Buna karşı Abdullah ibni Revaha şöyle dedi :
— {Ey Peygamber!) bizi meclisimizde (Kur'an ile) mest et; biz 'bunu seviyoruz. Böylece müslümanlarla müşrikler ve Yahudi'ler birbirlerine sövmeye başladılar. Dyle ki, birbirleri üzerine atılmaya yeltendiler. Peygamber (Sallallahü Aleyhi v€ Sellem) ise onları teskine devam ediyordu. Sonra Peygamber hayvanına binip Sa'd ibni Ubade 'nin yanına vardı da şöyle buyurdu :
«— Ey Sa'd! Ebû Hubab'ın (Abdullah ibni Ubeyy'in) dediğini işitmedin mi? O, şunu ve şunu söyledi.»
Sa'd dedi ki :
— Onu bağışla, ey Allah'ın Resulü! Müsamaha et. Allah'a yemin ederim ki, Allah sana verecek olduğunu (Peygamberlik şerefini) verdi. Gerçekten bu belde halkı, onu başlarına Melîk edinmeye sözleşmişlerdi. Vakta ki Allah, onun bu mevkiini, sana verdiği Kak Peygamberlikle reddetti, adam buna kederlenip hased etti. İşte gördüğünü ona yaptıran budur. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de onu bağışladı.
Abdullah ibni Ubeyy kimdir?
Hazrec kabilesinden olup Ebu'l-Hubab ve fbni S e I û I künyeleri ile meşhurdur. Medîn» lidİr ve İslâm'da münafıkların başı olarak tanınır. Hazraç kabilesinin cahiliyet devri sonlarında onların reisi idi. Bedir savaşından sonra, korkusu sebebiyle İslâm dinine girmiş ve müslümanlığını izhar etmişti. Görünüşünde müslümandı. Peygamber (Saltaltahü Aleyhi ve Sellepı) Uhud savaşına hazırlandığı zaman, i b n i S e I û 1 beraberinde 300 kişi jle ayrılıp Medine'ye dönmüş ve aynı hareketi Tebûk seferinde de tek-rartçmışh. Her ne zaman müslümanlara bir musibet gelirdİyse ona sevinir ve duymuş olduğu kötülüğü hemen yayardı. Ölünce, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) öne geçip namazını kıldı. Hz. Ömer namazının kılınmasına muvafakat etmemişti, Bunun üzerine şu âyet-i kerîme nazil oldu : — (Ey Resulüm) münafıklardan ölen hiç bir kimse üzerine, hiç bir zaman namai kılma; kabri başında (gömülürken veya ziyaret için) durma. Çünlci onlar, Allah'ı ve Resulünü tanımadılar ve kâfir olarak can verdiler.»[414] (Tevbe sûresi, âyet: 84)
Sa'd ibni U bade :
Medine li ashabdan olup, künyesi E b û Sabit dir. Annesi Ömre de ashobdandır. Hz. Peygamberin zamanında vefat etmiştir. Hazreç kabilesinin ulularından olan Sa'd, Bedir savaşında bulunmuş mudur, yoksa bulunmamış mıdır mevzuu ihtilaflıdır. İmam Buhârî, Bedir savaşına iştirak ettiğini ispat eder.
Sa'd, güzel Arapça yazan, iyi yüzme bilen, ok atıcılığında mahir olan kâmil bir kimse idi. Kendisi cömertlikle şöhret bulmuştu. Baba, dede ve evlâtları dahi cömert İdi. Kendilerine ait bir köşk olup, her gün buradan yemeğe ihtiyacı olanlar çağrılır ve davet edilirlerdi. S a ' d 'in daima büyük bir tası, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'\e beraber zevcelerinin evlerini dolaşırdı. Soffe fakirlerinden herkes bir ve iki kİşİ evine götürürken Sa'd seksen kişiyi birden evine götürüp onlara ikramda bulunurdu. En* sarın sancağı bunda idi. Hz. Ebû Bekir e bîat etmeyip Şam arazisinde Havran a gitti ve orada hicretin onbeşinci yılında vefat etti.
Mekke'nin fethinde de Resûlüllah in sancağını elinde taşıyordu. Mekke'ye girildikten sonra, sancağı oğlu K a y s 'a teslim etmesini Hz. Peygamber kendilerine emretmekle onu oğluna verdi. Abdullah ibni Ab bas ve iki oğlu kendisinden hadîs rivayet etmişlerdir. Şam'da vefatına kadar Medine'ye dönmedi ve Hz. Ömer'in hilâfeti zamanında vefat etti. Allah ondan razı olsun.
Abdullah ibni Revaha kimdir?
Bu da Medine I i ashabdan olup, Hazreç kabilesi ulularındandır. Mekke'nin fethinden başka diğer bütün savaşlarda bulunmuştur. Mekke fethinden sonraki savaşlarda da bulunamamıştır; çünkü Mu'te savaşında kumandanlardan biri olduğu halde şehİd edilmişti. Şam arazisinde hicretin 8. yılında vefat etti. Güzel şiir söyleyen ve müsrikleVe karşı Hz. Peygamber'! koruyan şairlerden biriydi. Savaşlarda en öne geçen ve dönüşte de en sonra gelen olduğu rivayet edilir. Yine şehid edildiği Mu'te savaşına giderken, inşaallah sağ salim dönersin diye müslümanlar ona dua ettiği zaman, Allah'ın mağfiretine ve Cennetine kavuşurum, cevabını vererek şehid olmasını temenni etmişti. Nitekim de öyle oldu.
H i ş a m , babası U r y e den rivayet ederek diyor ki : — Abdullah ibni Revaha 'dan daha cesur ve daha çabuk şiir söyleyen görmedim.
İşte Abdullah ibni Ubeyy'e karşı da cesaretle Hz. Peygamber'i müdafaa etmiş ve gereken cevabı ona vermişti. Zaten bu münasebetle hal tercemesine geçilmiştir.
İbni Abbas, Osame ibni Zeyd ve Enes ibni Malik kendisinden hadîs rivayet etmişlerdir. Abdullah ibni Revaha, evinden her çıkışta ve evine her dönüşte muhakkak iki rekât namaz kılar olduğunu hanımı anlatmıştır.
Mû'tt savaşı esnasında Zeyd İbni Harise ile Cafer ibni Ebû Talİp'ten sonra müslümanların sancağını eline almış ve ilk atılışta yaralanıp akan kanını yüzüne bulaştırarak kahramanca hücumg geçmiş ve şehid oluncaya kadar çarpışmıştır. Allah hepsinden razı olsun.[415]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 846, /664
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, Hz. Peygamber'e karşı kaba davranışlar
Künye, künye kültürü
Münafık, Abdullah b. Übeyy b. Selul (Münafıkların reisi)
حدثنا سعيد بن عفير قال حدثني يحيى بن أيوب عن موسى بن علي عن أبيه عن عمرو بن العاص قال : إذا كثر الأخلاء كثر الغرماء قلت لموسى وما الغرماء قال الحقوق
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165549, EM000855
Hadis:
حدثنا سعيد بن عفير قال حدثني يحيى بن أيوب عن موسى بن علي عن أبيه عن عمرو بن العاص قال : إذا كثر الأخلاء كثر الغرماء قلت لموسى وما الغرماء قال الحقوق
Tercemesi:
Bize Sa'd b. Ufeyr, ona Yahya b. Eyyüb, ona Musa b. Uley, ona babası (Uley b. Rabah), ona da Amr b. el-Âs şöyle haber vermiştir: Dostlar çoğaldığı zaman borçlar da çoğalır. Musa b. Uley'e borçlar nedir? diye sordum. Haklar diye cevap verdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 855, /668
Senetler:
0. Mevkuf (Mevkuf)
1. Ebu Abdullah Amr b. As el-Kuraşî (Amr b. As b. Vail b. Hişam b. Suayd)
Konular:
Borç, borçlu-alacaklı ilişkisi
Haklar, haklara saygı
Haklar, İnsan hakları
Sosyalleşme, temel prensipler
حدثنا موسى قال حدثنا وهيب قال حدثنا هشام عن عباد بن حمزة بن عبد الله بن الزبير أن عائشة رضي الله عنها قالت : يا نبي الله ألا تكنيني فقال اكتني بابنك يعني عبد الله بن الزبير فكانت تكنى أم عبد الله
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165545, EM000851
Hadis:
حدثنا موسى قال حدثنا وهيب قال حدثنا هشام عن عباد بن حمزة بن عبد الله بن الزبير أن عائشة رضي الله عنها قالت : يا نبي الله ألا تكنيني فقال اكتني بابنك يعني عبد الله بن الزبير فكانت تكنى أم عبد الله
Tercemesi:
— Rivayet edildiğine göre, Hz. Aişe (Radiyollahü tm&) göyle demiştir :
— Ey Allah'ın Peygamberi, bana künye vermez misin? Peygamber de:
«— Oğlunla kttnyelen!» buyurdu.
— (Peygamber bu sözle) Abdullah ibni Zübeyr'i kasdediyordu. Hz. Âişe de, Ümmü Abdullah = Abdullah'ın annesi diye künyelenmişti.[424]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 851, /666
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Künye, künye kültürü
حدثنا عبد الله بن محمد قال حدثنا سفيان عن إسماعيل عن قيس قال : سمعت معاوية يقول لأخ له صغير اردف الغلام فأبى فقال له معاوية بئس ما أدبت قال قيس فسمعت أبا سفيان يقول دع عنك أخاك
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165548, EM000854
Hadis:
حدثنا عبد الله بن محمد قال حدثنا سفيان عن إسماعيل عن قيس قال : سمعت معاوية يقول لأخ له صغير اردف الغلام فأبى فقال له معاوية بئس ما أدبت قال قيس فسمعت أبا سفيان يقول دع عنك أخاك
Tercemesi:
— (193-s.) Kays'dan rivayet edildiğine göre, demiştir ki; Muâ-viye'nin kendi küçük kardeşine şöyle dediğini işittim:
— Bu hizmetçiyi terkine al, (bineceğin hayvan üzerinde senin arkanda olsun). Kardeşi ise bunu yapmaktan kaçındı. Bunun üzerine Mua-viye, otta:
— Ne fena terbiye edildin, dedi.
Kays demiştir ki, (Muâviye'nin babası) Ebû Süfyan'ın (Muâviye'ye) :
— Kardeşinin sana karşı tutumunu bağışla, dediğini işittim.[431]
Burada iki hususa işaret edilmektedir:
Birincisi: Hizmetçiyi terkiye almak suretiyle, efendi ve hizmetçinin birarada yürümelerinin edebe aykırı düşmediğidir. Aynı zamanda böyle hareket, bir tevazu manası taşımaktadır.
İkinci husus : Böyle hareket etmemenin büyük bir suç olmadığı, terbiyesizlik derecesine ulaşmadığıdır. Bir fazilet farkı olarak mütalâa edilmesi gerektiğidir. (Bu eser için başka bir kaynak bulunamamıştır.)[432]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 854, /668
Senetler:
()
Konular:
Eğitim, terbiyeyi güzelce yapmak
Köle, cariyelere iyi davranmak
Köle, kölelik, cariyelik hukuku.
حدثنا عبد الله بن محمد قال حدثنا أبو عامر قال حدثنا أيوب بن ثابت عن خالد هو بن كيسان قال : كنت عند بن عمر فوقف عليه إياس بن خيثمة قال ألا أنشدك من شعري يا بن الفاروق قال بلى ولكن لا تنشدني إلا حسنا فأنشده حتى إذا بلغ شيئا كرهه بن عمر قال له أمسك
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165550, EM000856
Hadis:
حدثنا عبد الله بن محمد قال حدثنا أبو عامر قال حدثنا أيوب بن ثابت عن خالد هو بن كيسان قال : كنت عند بن عمر فوقف عليه إياس بن خيثمة قال ألا أنشدك من شعري يا بن الفاروق قال بلى ولكن لا تنشدني إلا حسنا فأنشده حتى إذا بلغ شيئا كرهه بن عمر قال له أمسك
Tercemesi:
— (195-s.) Halid ibni Keysan'dan rivayet edildiğine göre, demiştir ki, ben (Abdullah) ibni Ömer'in yanında idim. îyas ibni Hayseme, onun karşısında durup, şöyle dedi:
— Ey Faruk'un oğlu (Abdullah), sana şiirimden okuyayım mı? (Abdullah) ibni Ömer:
— Evet, ancak bana güzel olanı oku, dedi. Bunun üzerine İyas ibni Hayseme, ona şiir okudu; nihayet ibni Ömer'in hoşlanmadığı şeye (söze) ulaştığı zaman, İbni Ömer ona:
«— Dur!» dedi.[435]
Şiir, anlamak ve bitmek, duymak mânâlarına gelen Arapça bir kelimedir. Edebiyat dilinde ise, ölçülü ve kafiyeli olan güzel sözler manzumesine denir. Burada da bu manada olan şiir kosdedilmektedir. Böyle olunca, her şiir fuzuliyat olmaz ve taşkınlık sayılmaz. Çünkü şiir şeklinde ifade edilen sözlerin bir kısmı hakkı belirtir ve ona teşvik eder. Hak ve adaleti açıklayan, güzele ve iyiye delâlet eden şiirler, kasd edilen manayı en tatlı ve en coşkun şekilde terennüm ettiklerinden ve dinleyiciyi büyü I ey ip heyecana getirdiklerinden hikmetle anılmaya hak kazanmışlardır.
Hikmet, sağlam ve kuvvetli bir görüşle gerçeği tespit etmek demektir. İşte şiirlerden bir kısmı gerçeği belirttiği ve bulduğu itibarla hikmettir, doğruyu ifade eden hükümdür. N e v e v î hikmeti şöyle tarif eder:
«Yüce Allah'ı tanımayı muhtevî hükümlerle nitelenmiş iltrn, hikmettir. Bu da, keskin görüşle gerçeği tespit etmek, nefsi terbiye etmek, hak olan şeyle amel etmek, boş şeylere gönül arzularından yüz çevirmek suretiyle otur. Bu vasıftan kendinde toplayana da Hakîm denilir.»
EbO Düreyd demiştir ki, sana Öğüt veren, yahut seni fenalıktan alıkoyan, yahut seni bir iyiliğe iletip çirkin şeyden meneden her söz hikmettir ve hükümdür.
İşte bir şiir ki, onda öğüt ve hikmet var, Allah'ın nimetlerini ve iyi kimselerin halterini anma var, o güzeldir. Kötü şeyleri İfade eden ve şunu bunu yerip hicveden şiir dizmek haramdır.
Şiirle ilgili 342, 525, 792, 793 ve 869-871 sayılı hadts-i şeriflere müracaat edilsin.[436]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 856, /669
Senetler:
()
Konular:
Hitabet, Şiir, okumak/ dinlemek/ ezberlemek
حدثنا عمرو بن مرزوق قال أخبرنا شعبة عن قتادة سمع مطرفا قال : صحبت عمران بن حصين من الكوفة إلى البصرة فقل منزل ينزله إلا وهو ينشدني شعرا وقال إن في المعاريض لمندوحة عن الكذب
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165551, EM000857
Hadis:
حدثنا عمرو بن مرزوق قال أخبرنا شعبة عن قتادة سمع مطرفا قال : صحبت عمران بن حصين من الكوفة إلى البصرة فقل منزل ينزله إلا وهو ينشدني شعرا وقال إن في المعاريض لمندوحة عن الكذب
Tercemesi:
Mutrif den işitüdiğine göre demiştir ki, İmran ibni Husayn'e, Kûfe'den Basra'ya kadar arkadaşlık ettim; hemen hemen her konakladığı yerde bana şiir okuyordu ve şöyle demişti:
— İşaret ve tarizle yapılan ifadelerde yalandan uzaklaşma vardır.[437]
Bir sözden hem gerçek mana, hem de bazı karinelerle mecaz manası alınabilecek olursa, bu gibi sözlerin tevili mümkündür. Meselâ bir kimsenin kolunun uzunluğunu bildirirken, onun hırsızlığına da işaret ederek «kolu uzun» denilebilir ve bir söz kaçamağı yapılabilir. Böylece bunu söyleyen adam maksadını gizleyerek yalan için bîr yol bulabilir. Akıllı ve ihtiyatlı davranan kimseler, çok kere konuşmalarını tariz suretiyle ifade ederler. Hakkı beyan etmekte tariz yolunu seçmenin sakınılacak tarafı yoktur. Bu da bir nevi hikmet sayılır.
(Bu ve bundan önceki haber için başka kaynak bulunamamıştır.).[438]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 857, /670
Senetler:
()
Konular:
Hitabet, Şiir, okumak/ dinlemek/ ezberlemek
Hitabet, sözün gücü ve etkileyiciliği
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا سفيان عن مغيرة عن إبراهيم : أن عبد الله كنى علقمة أبا شبل ولم يولد له
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165542, EM000848
Hadis:
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا سفيان عن مغيرة عن إبراهيم : أن عبد الله كنى علقمة أبا شبل ولم يولد له
Tercemesi:
(löl-s.) Rivayet edildiğine göre Abdullah, Alkame'ye —henüz çocuğu doğmamışken— Ebû Şibl = Şibl'in babası künyesini vermiştir.[418]
Künye, çok kere yaşayan veya daha önce doğmuş olan bir çocuğa izafeten verilir. Anlaşılıyor ki, çocuk daha doğmadan, tasavvur edilen bir çocuğa izafetle künye verilmiştir. Muhakkak çocuğun doğmuş olması künye için şart değildir.[419]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 848, /665
Senetler:
()
Konular:
Künye, künye kültürü
حدثنا عارم قال حدثنا سليمان الأعمش عن إبراهيم عن علقمة : قال كناني عبد الله قبل أن يولد لي
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165543, EM000849
Hadis:
حدثنا عارم قال حدثنا سليمان الأعمش عن إبراهيم عن علقمة : قال كناني عبد الله قبل أن يولد لي
Tercemesi:
Alkame'den rivayet edildiğine göre, demiştir ki, ben doğmadan önce, (babam) Abdullah bana künye verdi.[420]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 849, /665
Senetler:
()
Konular:
Künye, künye kültürü
حدثنا محمد بن سلام قال حدثنا أبو معاوية قال حدثنا هشام بن عروة عن يحيى بن عباد بن حمزة عن عائشة رضي الله عنها قالت : أتيت النبي صلى الله عليه وسلم فقلت يا رسول الله كنيت نساءك فاكنني فقال تكني بابن أختك عبد الله
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165544, EM000850
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام قال حدثنا أبو معاوية قال حدثنا هشام بن عروة عن يحيى بن عباد بن حمزة عن عائشة رضي الله عنها قالت : أتيت النبي صلى الله عليه وسلم فقلت يا رسول الله كنيت نساءك فاكنني فقال تكني بابن أختك عبد الله
Tercemesi:
— Hz. Âişe (Radiyallahü anha) 'dan rivayet edildiğine göre, şöyle anlatmıştır:
— Peygamber (Sallalkhü Aleyhi ve Sellem) 'e varıp dedim ki: — Ya Resûlallah! Hanımlarına künye verdin, (arkadaşlarımın künyesi var, benim çocuğum olmadığından künyem yok) bana da künye ver.
Bunun üzerine Hz. Peygamber:
— Kız kardeşin (Esma) oğlu Abdullah (ibni Zübeyr) ile künyelen.» buyurdu. (Ümmü Abdullah = Abdullah'ın annesi diye künyeler).[422]
Hanımların en faziletlisi olan Hz. Peygamber İn zevcesi A i ş e 'nin hiç çocuğu dünyaya gelmediği İçin, çocuğuna İzafeten künyetenememişti. Bundan müteessir olan Hz. A i ş e 'nin gönlünü hoş etmek için, ona en yakın bulunan yeğeni Abdullah ile onu künyelemiş ve Ommü A b d u I -I a h diye yad edilmiştir. Abdullah İbni Zübeyr hakkında bilgi için 244 sayılı hadîs-i şerîf açıklamasına müracaat edilsin.[423]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 850, /665
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Künye, künye kültürü