حدثنا عبد العزيز بن عبد الله قال حدثني سليمان بن بلال عن سهيل عن أبيه عن أبي هريرة قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : الأرواح جنود مجندة فما تعارف منها ائتلف وما تناكر منها اختلف
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165597, EM000901
Hadis:
حدثنا عبد العزيز بن عبد الله قال حدثني سليمان بن بلال عن سهيل عن أبيه عن أبي هريرة قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : الأرواح جنود مجندة فما تعارف منها ائتلف وما تناكر منها اختلف
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlül-lah (SaİtallahM Aleyhi ve Seîlem) şöyle buyurdu:
«— Ruhlar birlik birlik askerlerdir. Bunlardan vasrf ve ahlâfeiarı birbirine uygun düşenler birleşir ve anlaşırlar; bunlardan birbirine uygun düşmeyenler ayrılırlar.»[525]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 901, /696
Senetler:
()
Konular:
Kültürel Hayat, hadislerden kültürümüze
Ruh
Tanışma, ruhların tanışıp kaynaşmaları
حدثنا يحيى بن صالح المصري عن إسحاق بن يحيى الكلبي قال حدثنا الزهري قال أخبرنا أبو سلمة بن عبد الرحمن أن أبا هريرة قال سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول : بينما راع في غنمه عدا عليه الذئب فأخذ منه شاة فطلبه الراعي فالتفت إليه الذئب فقال من لها يوم السبع ليس لها راع غيري فقال الناس سبحان الله فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم فإني أؤمن بذلك أنا وأبو بكر وعمر
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165598, EM000902
Hadis:
حدثنا يحيى بن صالح المصري عن إسحاق بن يحيى الكلبي قال حدثنا الزهري قال أخبرنا أبو سلمة بن عبد الرحمن أن أبا هريرة قال سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول : بينما راع في غنمه عدا عليه الذئب فأخذ منه شاة فطلبه الراعي فالتفت إليه الذئب فقال من لها يوم السبع ليس لها راع غيري فقال الناس سبحان الله فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم فإني أؤمن بذلك أنا وأبو بكر وعمر
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre demiştir ki, Peygamber Setlemyia şöyle buyurduğunu işittim:
«— Bir çoban koyunları başında iken, bir kurt koyunlara saldırıp onlardan bir koyun aldı. Çoban (koyunu kurtarmak için) onun arkasına düştü. Nihsyct kurt çobana dönüp dedi kî, korku gününde bu koyunları kim kurtaracak? (Senin korkup kaçtığın o günde) Bunlar için benden başka bir çoban yoktur, (onlara ben hakimim).» İnsanlar (kortun konuşmasına taaccüp edip) :
SübhaneUah!.. dediler. Bunun üzerine Peygamber ($&IIğ$IM8 Akyhi ve Seltem) şöyle buyurdu :
— Bizzat ben buna inanırım, Ebû Bekir de, Ömer de...»[527]
Şaşılacak ve taaccüp edilecek bir işe karşı «SübhaneUah = Allah Tealâ Hazretlerini noksanlıklardan tenzih ederiz, onu yüceltiriz» teşbihinde bulunmanın caiz olduğunu bu hadîs-i şerîf münasebetiyle Buhârî Hazretleri bize naklediyor, edeb derşî veriyor. Bu münasebetle de hayvanların konuşma meselesi ortaya çıkıyor. Cenab-ı Hak hikmeti icabı yaratmış olduğu çeşitli varlıklara ayrı ayrı imkânlar ve kabiliyetler vermiştir. Birinin başaracağı işi diğeri başaramaz. Her eşya, yaratıldığı iş ve gaye için kullanılır ve o yolda vazifesini görmüş olur. Meselâ, Ccnab-ı Hak insanlara konuşma imkânını vermiş, hayvanlara ve cansızlara bu imkânı vermemiştir. Bazı papağan gibi hayvanlarda ve gramofon gibi cansızlarda olan konuşma, şuurla meydana gelen bir konuşma olmadığı için, bunlar konu dı-şında kalır. Allah Tealâ'nın kadîm bîr nizamı olarak böyle istidatlarla eşyayı yaratması, istisnaî haller yaratmasına engel olmaz. Cenab-ı Hak dİ-lerse, insanı konuşturduğu gibi, hayvanatı ve cansızları da konuşturur. Çünkü Of her şeye kadirdir. Hayvan, kendi kudret ve İradesiyle konuşmaz. Allah'ın kudretiyle ve dilemesiyle konuşur. Bu bakımdan taaccüp edilecek bir durum olmaz ve buna sağlam İmanı olanlar inanırlar.
Bir de bu konuşmaya temsilî mânâ verilebilir. Hayvanların maksatlarını İfade edecek dillen yoksa da, hal ve durum icabı dileklerini belirtecek alâmetler mevcuttur. Herkesin hak ve hukukunu düşünüp karşılıklı vazifeler araştırılınca hatiften bir ses insana şöyle seslenir gibi olur: Ey çoban! Bugün senin elinde güç var, kurttan yiyeceğini aldın ve onu açlığa mahkûm bıraktın. Yarın onun eline bir kuvvet geçer de, sen kovalanırsan halin ne olur? Bu da lisan-ı hal ifadesi olur. Her iki yönden de düşünülürse, Allah Tealâ'nın kudret ve iradesiyle hayvanların ve cansızların konuşabileceğine iman edilir.[528]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 902, /696
Senetler:
()
Konular:
Hayvanlar ve bitkiler, yaratılış gayesi, ibretler oluşu vb.
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
KTB, YARATILIŞ
Merhamet, hayvanlara
حدثنا محمد بن عبيد الله قال حدثنا عبد العزيز بن محمد عن أسيد بن أبي أسيد عن أمه قالت قلت لأبي قتادة مالك لا تحدث عن رسول الله صلى الله عليه وسلم كما يحدث عنه الناس فقال أبو قتادة سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول : من كذب علي فليسهل لجنبه مضجعا من النار وجعل رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول ذلك ويمسح الأرض بيده
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165600, EM000904
Hadis:
حدثنا محمد بن عبيد الله قال حدثنا عبد العزيز بن محمد عن أسيد بن أبي أسيد عن أمه قالت قلت لأبي قتادة مالك لا تحدث عن رسول الله صلى الله عليه وسلم كما يحدث عنه الناس فقال أبو قتادة سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول : من كذب علي فليسهل لجنبه مضجعا من النار وجعل رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول ذلك ويمسح الأرض بيده
Tercemesi:
— Ebu Katade’ye denmiş ki:
— İnsanlar Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'fen hadîs rivayet ettikleri gibi, neden sen ondan hadîs söylemiyorsun? Ebû Katade de, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seltem)'in şöyle buyurduğunu işittim, demiştir:
«— Bana yalan îsnad eden, ateşten bir yatağa kendini hazırlasın.»
— Resûlüllah (Salkîlahü Aleytıi ve Sellem) bunu söylerken, eliyle yeri (toprağı) sıvamaya başlamıştı.[531]
Yalan konuşmak, hele dini tebliğ eden ve yalandan münezzeh olan bir peygambere yalan isnad etmek ve uydurma hadîs söylemek günahların en büyüklerindendir ve bunun cezası da cehennem'dir. Yanlış bir hükme, bilerek veya bilmeyerek bir yalan habere sebebiyet vermemek için ashabın çoğu ürkerek gayet az hadîs-i şerîf nakletmişlerdir. Hafızasına ve yazı İle kaydettiklerine güvenip şüphe içinde olmayanlar ise, bildiklerini insanlara tebliğ mahiyetinde anlatmışlar ve tebliğ vazifelerini yapmışlardır.
Hz. Peygamber Efendimiz, hadîs uydurmanın cezasını bildirirken, toprağı elleri ile sıvama ve silme hareketinde bulunuyorlardı, insan bîr çıplak arazide oturup arkadaşları ile konuştuğu zaman elleriyle bazı hareketlerde bulunur. Nitekim bundan önceki hadîs-i şerîfte Peygamber (Salİallcthü Aleyhi ve Stlkmfm, ellerindeki bir çubukla yere vurdukları, burada da elleriyle toprağı sıvadıkları anlatılmaktadır. Bu gibi hareketlerin edebe aykırı işler olmadığını, bir dalgınlık İfade etmediklerini ve düşük hareketlerden sayıl-madıklarını öğrenmiş bulunuyoruz.
Ebü Katade kimdir? :
İsmi Haris olup, Medîne'li ashabdandır ve Peygamber Aleyhi ve Sellem) 'İn süvarisidir. Uhud ve ondan sonraki savaşlarda bulunmuştur. Hz. Peygamber onun hakkında :
«Süvarilerimizin en hayırlısı Ebû Katade'ıdir.»
Buyurmuştur. Ebû Katade şöyle anlatır:
— Resûlüllah'ın seferlerinden birinde onunla beraberdim. Bîr ara eğerinden meyletti, 'uyku sebebiyle düşecek oldu da) onu doğrulttum. Bunun üzerine uyanıp, bu hareketimden dolayı bana :
— Allah'ın Peygamberini koruduğun gibi, Allah da seni korusun.»
Oğullan Sabit ve Abdullah ile azadiısı Ebû Muham-med, Enes, Cabir gibi seçkin zevat kendisinden hadîs rivayet etmişlerdir. Hz. Ali'nin hilâfeti zamanında yapılan savaşların hepsine aynı safta katılmış olup, Küfede hicretin 38. yılında 70 yaşında olduğu halde vefat etmiş ve namazını Hz. Aİİ kılmıştır. Diğer bir rivayete göre, hicretin 54. yılında 72 yaşında Medine'de vefat etmiştir. Aüah ondan razı olsun.[532]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 904, /700
Senetler:
1. Ebu Katade Haris b. Rib'î es-Sülemî (Haris b. Rib'î b. Beldeme es-Sülemî)
2. Ümmühü (Ümmühü)
3. Ebu İbrahim Esîd b. Ebu Esîd el-Medînî (Esîd b. Yezid)
4. Ebu Muhammed Abdülaziz b. Muhammed ed-Derâverdî (Abdülaziz b. Muhammed b. Ubeyd b. Ebu Ubeyd)
5. Ebu Sabit Muhammed b. Ubeydullah el-Kuraşî (Muhammed b. Ubeydullah b. Muhammed b. Zeyd)
Konular:
Hadis Rivayeti
Hadis, hadis uydurmanın günahı
Hitabet, beden dili
Hz. Peygamber, yüz halleri/beden dili
Yalan, Hz. Peygamber'e yalan isnadı
حدثنا آدم قال حدثنا شعبة عن قتادة قال سمعت عقبة بن صهبان الأزدي يحدث عن عبد الله بن مغفل المزني قال : نهى رسول الله صلى الله عليه وسلم عن الخذف وقال إنه لا يقتل الصيد ولا ينكى العدو وانه يفقأ العين ويكسر السن
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165601, EM000905
Hadis:
حدثنا آدم قال حدثنا شعبة عن قتادة قال سمعت عقبة بن صهبان الأزدي يحدث عن عبد الله بن مغفل المزني قال : نهى رسول الله صلى الله عليه وسلم عن الخذف وقال إنه لا يقتل الصيد ولا ينكى العدو وانه يفقأ العين ويكسر السن
Tercemesi:
— Abdullah ibni Muğaffel'den rivayet edildiğine göre, demiştir Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Settem) taş atmayı yasakladı ve şöyle
(Atılan) taş avı öldürmez ve düşmanı helak etmez; ancak ve diş kırar.»[533]
Taş, avlanacak hayvana veya düşmana atılır. Gaye, hayvanı avlamak ve düşmanı öldürmektir. El veya sapanla atılacak taş bu maksadı yerine getirmez; ancak hayvanı incitir ve insanın dişini kırar, gözünü çıkarır, incitir. İstisnaî durumlar dışında hol böyle olunca, taş atmayı Peygamber (SatUütahü Aleyhi ve Setten) yasaklamışlardır. Fıkıh âlimleri taş atmak suretiyle avlanan hayvanların eti yenip yenmeyeceği hususunda ihtilâf etmişlerdir. Bir kısmı taşla avlanan hayvanın mutlak olarak eti yenmeyeceği görüşündedir. Diğer bîr kısım âlimler de şartlı olarak etinin yenebileceğini söylemektedirler. Eğer atılan taşın yaralaması atıcının kuvvetinden olur da hayvan bu sebepten ölürse eti yenir. Ancak taşın yuvarlanması veya yüksekten düşmesi sonunda taş ağırlığından hayvan yaralanıp ölürse eti yenmez. Hanefi mezhebinin görüşü de budur. Ayrıca avcının taş atarken besmele getirmesi ve hayvanı canlı bulduğu takdirde onu boğazlaması, avı takip etmesi şarttır.
Netice oîarak anlaşmıyor kî, taş atmak suretiyle avcılık etmek ve düş-_ manin gözünü çıkarıp dişini kırmak gibi sakat bırakıcı ister doğru değildir.[534]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 905, /701
Senetler:
()
Konular:
Astronomi, ayların hesaplanması
حدثنا يحيى بن بكير قال حدثنا الليث عن يونس عن بن شهاب عن ثابت بن قيس أن أبا هريرة قال أخذت الناس الريح في طريق مكة وعمر حاج فاشتدت فقال عمر : لمن حوله ما الريح فلم يرجعوا بشيء فاستحثثت راحلتي فأدركته فقلت بلغني أنك سألت عن الريح وإني سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول الريح من روح الله تأتي بالرحمة وتأتي بالعذاب فلا تسبوها وسلوا الله خيرها وعوذوا من شرها
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165602, EM000906
Hadis:
حدثنا يحيى بن بكير قال حدثنا الليث عن يونس عن بن شهاب عن ثابت بن قيس أن أبا هريرة قال أخذت الناس الريح في طريق مكة وعمر حاج فاشتدت فقال عمر : لمن حوله ما الريح فلم يرجعوا بشيء فاستحثثت راحلتي فأدركته فقلت بلغني أنك سألت عن الريح وإني سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول الريح من روح الله تأتي بالرحمة وتأتي بالعذاب فلا تسبوها وسلوا الله خيرها وعوذوا من شرها
Tercemesi:
— Ebü Hüreyre şöyle demiştir:
— Mekke yolunda insanları rüzgâr tuttu: Hazreti Ömer de hacca niyet etmişti. Rüzgâr ise çok şiddetlenmişti. Hazreti Ömer çevresinde olanlara «Rüzgâr nedir?» diye sordu. Bir şey cevap veremediler. Ben hayr vamrm koşturup ona kavuştum. Dedim ki, rüzgârdan sorduğunu öğrendim. Ben, Resüîüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu işittim:
«— Rüzgâr, Allah'ın rahmetindendir; hem rahmet getirir, İlem getirir. Siz ona sövmeyiniz.»[535]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 906, /702
Senetler:
()
Konular:
Doğa Tasavvuru, gökyüzü
Doğa Tasavvuru, Tabiat hadiseleri karşısında gösterilen tavır
Dua, şiddetli rüzgar karşısında
Sahabe, sünneti sorarak öğrenmeleri
Sövmek, Küfretmek, rüzgara sövmek
حدثنا إسماعيل قال حدثني مالك عن صالح بن كيسان عن عبيد الله بن عبد الله بن عتبة بن مسعود عن زيد بن خالد الجهني أنه قال : صلى لنا رسول الله صلى الله عليه وسلم صلاة الصبح بالحديبية على أثر سماء كانت من الليلة فلما انصرف النبي صلى الله عليه وسلم أقبل على الناس فقال هل تدرون ماذا قال ربكم قالوا الله ورسوله أعلم قال أصبح من عبادي مؤمن بي وكافر فأما من قال مطرنا بفضل الله ورحمته فذلك مؤمن بي كافر بالكوكب وأما من قال بنوء كذا وكذا فذلك كافر بي مؤمن بالكوكب
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165603, EM000907
Hadis:
حدثنا إسماعيل قال حدثني مالك عن صالح بن كيسان عن عبيد الله بن عبد الله بن عتبة بن مسعود عن زيد بن خالد الجهني أنه قال : صلى لنا رسول الله صلى الله عليه وسلم صلاة الصبح بالحديبية على أثر سماء كانت من الليلة فلما انصرف النبي صلى الله عليه وسلم أقبل على الناس فقال هل تدرون ماذا قال ربكم قالوا الله ورسوله أعلم قال أصبح من عبادي مؤمن بي وكافر فأما من قال مطرنا بفضل الله ورحمته فذلك مؤمن بي كافر بالكوكب وأما من قال بنوء كذا وكذا فذلك كافر بي مؤمن بالكوكب
Tercemesi:
— Zeyd ibni Halid El-Cühenî'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
— Hudeybiye'de gece yağan yağmur arkasından Resûlüllah (S&lktllahB Aleyhi ve SeiUm) bize sabah namazını kıldırdı. Namazdan Peygamber (Sallallahü A îeyki ve Selîem) ayrılınca insanlara dönüp şöyle buyurdu :
«— Rabbinizin ne buyurduğunu biliyor musunuz?» (Ashab) :
— Allah ve onun Resulü en iyi bilendir, dediler. Peygamber dedi ki: «— Allah şöyle buyurdu:
"Kullarımdan bana iman eden ve kâfir olan olmuştur. Allah'ın fazlı ve rahmeti sebebiyle bire yağmur verildi, diyen kimse var ya, işte bu, bana iman etmiştir; yıldızı inkâr etmiştir. Amma şu ve bu yıldızın doğup batması sebebiyle (bize yağmur verildi) diyen kimse, işte bu beni inkâr etmiştir; yıldıza iman etmiştir.[537]
Kâinatta olmuş ve olacak bütün hâdiselerin yaratıcısı ancak Allah Tea-lâ'dır. Onun irade ve tasarrufuna İştirak olamaz. Bunun için bazı hâdiselerin oluşunu, Allah'a değil de, ondan başka varlıklara isnad etmek, Allah'a ortak koşmak olur. Bu ise küfürdür. İslâm'dan önce, bazı yıldızların doğup batma hâdisesinin yağmur yağdırma sebebi olduğuna inanç besleniyordu ve bu yüzden yağmur yağdığına inanılıyordu. Bu yanlış inancı yıkmak özere Cenab-ı Hak bu Kudsî hadîsle gerçeği beyan buyurarak yağmurun ancak Allah'ın bîr rahmet ve İhsanı olarak verildiğini, yıldızların hiç bir tesiri bulunmadığını bize bildirmiştir. Allah'a iman budur. Yağmurun yağmasında yıldızları müessir kabul etmek ve buna iman beslemek İse küfürdür. Güneş ve ay tutulmaları gibi hâdiseler de aynı şekilde müessir olaylar değillerdir. Bunların hepsi Allah'ın takdiriyle meydana gelir. Bu âlemde Allah'ın kurduğu nizamın belirtileridir. Hepsi onun kudret ve azametine delil teşkil ederler.[538]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 907, /702
Senetler:
()
Konular:
Doğa Tasavvuru, Tabiat hadiseleri karşısında gösterilen tavır
Doğal Kaynaklar, yağmur
Hz. Peygamber, hitabeleri
Hz. Peygamber, namaz kıldığı yerler
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Siyer, Hudeybiye Günü
حدثنا مكي بن إبراهيم قال أخبرنا بن جريج عن عطاء عن عائشة رضي الله عنها قالت : كان النبي صلى الله عليه وسلم إذا رأى مخيلة دخل وخرج وأقبل وأدبر وتغير وجهه فإذا مطرت السماء سرى فعرفته عائشة ذلك فقال النبي صلى الله عليه وسلم وما أدري لعله كما قال الله عز وجل فلما رأوه عارضا مستقبل أوديتهم الآية
حدثنا أبو نعيم الفضل عن سفيان عن سلمة بن كهيل عن عيسى بن عاصم عن زر بن حبيش عن عبد الله هو بن مسعود قال قال النبي صلى الله عليه وسلم : الطيرة شرك وما منا ولكن الله يذهبه بالتوكل
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165605, EM000909
Hadis:
حدثنا أبو نعيم الفضل عن سفيان عن سلمة بن كهيل عن عيسى بن عاصم عن زر بن حبيش عن عبد الله هو بن مسعود قال قال النبي صلى الله عليه وسلم : الطيرة شرك وما منا ولكن الله يذهبه بالتوكل
Tercemesi:
— Abdullah ifoni Mes'ud'datî rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Peygamber (SalMlahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
Uğursuzluğa yorma, şirktir; ve bizden hiç bir kimse yoktur ki, bu şirkten ona bir şey yaklaşmış olmasm. Ancak tevekkül ile Allah onu giderir.»[541]
Bu hadîs-İ şerif, bundan sonraki bölümle İlgili olduğu halde bir zühul eseri olarak burada zikredilmiş olsa gerektir. Zira bulut görüldüğü zaman söylenecek sözle bu fal mevzuu arasında bir münasebet kurulamamıştır. Mana bakımsndan tamamen gelecek olan bölümle ilgilidir. Tafsilât için bundan sonraki hadîs-r şerife bakılsın.[542]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 909, /704
Senetler:
()
Konular:
Şirk, Şirk- Müşrik
Tevekkül, Allah'a tevekkül etmek
Uğur-uğursuzluk
حدثنا الحكم بن نافع قال أخبرنا شعيب قال أخبرني عبيد الله بن عبد الله بن عتبة أن أبا هريرة قال سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول : الطيرة وخيرها الفأل قالوا وما الفأل قال كلمة صالحة يسمعها أحدكم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165606, EM000910
Hadis:
حدثنا الحكم بن نافع قال أخبرنا شعيب قال أخبرني عبيد الله بن عبد الله بن عتبة أن أبا هريرة قال سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول : الطيرة وخيرها الفأل قالوا وما الفأل قال كلمة صالحة يسمعها أحدكم
Tercemesi:
— Ebu Hüreyre demiştir ki, Peygamber ı şöyle buyurduğunu işittim:
«— Uğursuzluğa yorma işinin hayırlısı faldır.» Ashab sordular:
— Fal nedir? Peygamber:
— Sizden birinizin işittiği iyi sözdür.»[543]
Bir şeyi uğursuzluğa yorma İşine «Tıyere» denir. Cahiliyet devrinde insanlar bir iş için evden çıktıktan zaman önlerine çıkacak kuşların uçuşlarından İşlerinin hayırlı veya kötü çıkacağını tesbit ederlerdi ve buna inanırlardı. Eğer kuş sağ taraftan uçarsa bunu İyiliğe, sol taraftan uçarsa kötülüğe yorumlarlar ve bu ikinci takdirde yapmak istedikleri işi terk ederlerdi. Sağ taraftan uçuş halinde de niyyet ettikleri işi yaparlardı. Bu cahiliyet âdetlerinden olan «Tıyere» işi, hâdiseleri uğursuzluğa yorma mânâsında kullanılagelmiştir.
Bundan önceki hadîs-i şerifte *Tiyere = Uğursuzluğa yorma şirktir,» buyurulmuştur. Bunun İki mânâsı var:
1— Tıyere, cahiliyet devri insanlarının, yani müşriklerin işidir; İslâm'da bunun yeri yoktur.
2— Bir iş üzerinde şu veya bu hareketin müessir bir sebep olduğuna inanmak şirktir. Yaratıcılıkta ve tasarrufta Allah'dan başkasına hak tanımak, ona ortak koşmak olur.
Yapılması istenen bir iş, yasak olmayan hayırlı bir İşse, onu yerine getirmeli, zararlı ve yasaksa yapmamalıdır, işler, kuş uçması, kedi ve karga çıkması İle iyiliğe veya kötülüğe yorumlanmamalıdır.
Yine hadîs-i şerifin ikinci cümlesinde :
«Bizden hiç bir kimse yoktur ki. bu şirkten ona bir şey yaklaşmış olmasın; ancak Allah onu (şirki) tevekkül ile giderir,»
Buyurulmaktadır. Hadîs âlimleri bunun mânâsını şöyle açıklamaktadırlar : Bu söz, ravi I b n i M e s ' u d 'un sözüdür, hadîs-i şerif İçine sokularak metinden gösterilmiştir. İ b n i Mes'ud hazretleri demiş oluyor ki, biz müminler ilk anda bazı hâdiseleri kötüye yorumlama halinden kurtulamayız da, düşünüp kendimize geldikten sonra Allah'a tevekkül ederek ondan kurtuluruz.
Bu ifade Hz. Peygamber'e isnad edildiği takdirde, bundan müminler ve ümmet kasdedilmiş olur. Nefis alışkanlığından insanın kalbine vehim ve kuruntu gelir. Müminler kesin olarak ilk anda bu illetten kurtulamazlar. Her şeyi Allah yaratmış olacağını, onun tasarrufuna ortakçı çıkamayacağını bilmekle bu kuruntu ve vehim giderilir. Hulâsa, kalbe gelen hatırata ve gafletten doğan hallere itibar edilmez, Allah'a güvenilir. Vesvese kabilinden müminin kalbine gelen şey, İmanını zedelemez. Ancak gerçek olduğuna inanarak «Tıyere»yi tasdik etmek gizli şirktir. Mümini de, bundan, Allah'a güven kurtarır.
Bu bölümdeki hadîs-İ şerife gelince, Tıyere'den ayrı olarak «fal» kelimesinin burada kullanıldığını ve bunun yasaklanmadığını görüyoruz. Fal, aslında sevinç ve hüzün vermeye sebep olan söz ve hareketler için kullanılır. Fakat hayra yorumlanan İşlerde kullanılagelmiştir. Tıyere'nin her çe-şitinde hayır.olmadığına göre, bunun içinden «fal»ı istisna etmek, yorumlama bakımından aralarında olan münasebetten ileri gelmektedir. Fal İşİn-de Allah'a iyi zan besleme vardır. Meselâ, bir hastaya hitaben ey Salim! diye söylenirse, hasta bundan selâmet bulacağını ve kurtulacağını umarak güzel zan beslerse iyi bir yorma olur. Hadîs-i şerifte fal iyi sözdür, buyu-rulmasındakî maksat budur. Yapıcı ve olumlu söz söyleyerek Allah'a iyi bir zan besleme yolundaki ifadeler makbuldür. Bunun dışındaki iyi veya kötüye yormalar yersizdir.[544]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 910, /704
Senetler:
()
Konular:
Uğur-uğursuzluk
Uğursuzluk, Tefe'ül/Uğurlu, uğurlu veya uğursuz saymak
حدثنا إسماعيل قال حدثني بن أبي الزناد عن علقمة عن أمه عن عائشة : أنها كانت تؤتى بالصبيان إذا ولدوا فتدعو لهم بالبركة فاتيت بصبي فذهبت تضع وسادته فإذا تحت رأسه موسى فسألتهم عن الموسى فقالوا نجعلها من الجن فأخذت الموسى فرمت بها ونهتهم عنها وقالت ان رسول الله صلى الله عليه وسلم كان يكره الطيرة ويبغضها وكانت عائشة تنهى عنها
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165609, EM000912
Hadis:
حدثنا إسماعيل قال حدثني بن أبي الزناد عن علقمة عن أمه عن عائشة : أنها كانت تؤتى بالصبيان إذا ولدوا فتدعو لهم بالبركة فاتيت بصبي فذهبت تضع وسادته فإذا تحت رأسه موسى فسألتهم عن الموسى فقالوا نجعلها من الجن فأخذت الموسى فرمت بها ونهتهم عنها وقالت ان رسول الله صلى الله عليه وسلم كان يكره الطيرة ويبغضها وكانت عائشة تنهى عنها
Tercemesi:
— Hazreti Âişe'den rivayet edildiğine göre, çocuklar doğduğu zaman kendisine getirilirdi de, onlara bereketli olmaları için dua ederdi. Böyle bir çocuk kendisine getirildi. Hazreti Âişe çocuğu yatağına koymaya gitti. Bir de başının altında bir ustura gördü. Oradakilere usturadan sordu (Bu nedir) ? Onlar dediler ki, cinden korunmak için (cin çarpmasın diye) onu koyuyoruz. Hazreti Âişe usturayı alıp, pnu attı ve bundan onları yasaklıyarak dedi ki:
«—ResûlüHah (Sallallalıü Aleyhi ve Sellem) uğursuzluğa yormayı hoş görmezler ve ona buğasederierdi.»
Hazreti Âişe bu uğursuzluğa yorma işini yasaklardı.[548]
Bugün çocuklara takılan boncuk ve boynuz gibi şeyler de, Hz. Âişe'nİn yasckladığı âdetin başka bir örneğidir. Bunlar da hurafe kabilinden olan ve cin çarpması ile göz isabetini engelleyici şeyler değillerdir. Bun-forrn. İslâm İnanç ve âdetleriyle bir İlgisi olmadığının en canlı misalini ve uygulamasını bu hadîs-i şerifte buluyoruz. Çocuklara yapılması gereken şey, duadır, haklarında bereket İstemektir ve onlara islâm terbiyesi vermektir.[549]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 912, /711
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Nazar, nazar boncuğu, muska, fal, büyü, uğursuzluk
Uğur-uğursuzluk