12 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Hasan b. Ömer, ona Mu'temir, ona babası (Süleyman b. Tarhan), ona Ebu Miclez, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etti: "Rasulullah (sav) Zeyneb bt. Cahş ile evlendiği zaman insanları düğün yemeğine davet etti, onlar da yemek yediler, sonra oturup sohbete koyuldular. Enes dedi ki: Rasulullah (sav) kalkmak için hazırlandı. Fakat onlar kalkmadılar. Onların kalkmadıklarını görünce kendisi kalktı. Rasulullah (sav) kalkınca, Orada bulunanlardan bazıları da kalktı. Üç kişi oturmaya devam ett. Hz. Peygamber Zeyneb'in odasına girmek için geldiği halde, onlar hala oturuyorlardı. (Hz. Peygamber tekrar dönüp gitti.) Sonra onlar kalkıp gittiler. Enes dedi ki: Akabinde ben gidip Hz. Peygamber'e (sav) onların gittiğini haber verdim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) geldi ve içeriye girdi. Ben de Hz. Peygamber'le (sav) beraber içeriye girmek istedim. Hz. Peygamber (sav) bu sırada benimle kendisi arasına (kapıdaki) perdeyi sarkıttı." Bu olay üzerine şu ayet nazil oldu.'Ey iman edenler, Peygamber'in evlerine yemeğe davet edilmeden, vakitli vakitsiz girmeyin. Bu, Allah katında büyük bir günahtır.' (Ahzâb, 33/53)
Açıklama: Ayetin tamamının meali için bkz. "Ey iman edenler! Peygamberin evine size yemek için izin verilmediği vakit asla girmeyin, fakat çağrıldığınızda -erkenden gidip yemeğe hazırlanmasını beklemeksizin- girin, yemeğinizi yiyince hemen dağılın, söze dalıp oturmayın; bu davranışınız peygamberi rahatsız ediyor, size söylemeye çekiniyor, oysa Allah hak olanı açıklamaktan çekinmez. Peygamber hanımlarından bir şey istediğinizde, onlar perde arkasında iken isteyin; bu sizin kalplerinizin de onların kalplerinin de temiz kalması için en uygunudur. Resûlullah’ı üzmeye hakkınız yoktur, kendisinden sonra ebedî olarak eşleriyle de evlenemezsiniz, sizin bunu yapmanız Allah katında büyük bir günahtır." (el-Ahzâb, 33/53).
Bize Hasan b. Ömer, ona Yezid, ona Habib, ona Ata, ona da Cabir (b. Abdullah) şöyle demiştir: "Rasulullah'la (sav) birlikteydik. Hac için ihrama girip telbiye getirip Zilhicce'nin dördünde Mekke'ye gelmiştik. Hz. Peygamber (sav) bize; Kâbe'yi tavaf etmemizi, Safa ile Merve arasında sa'y etmemizi, bunu bir umre saymamızı ve beraberinde hedy kurbanı getiren kişiler hariç olmak üzere ihramdan çıkmamızı emretti. İçimizde Hz. Peygamber (sav) ve Talha'dan başkasının beraberinde hedy kurbanlıkları yoktu. Ali de beraberinde hedy kurbanı ile Yemen'den gelmiş ve 'Rasulullah'ın (sav) niyet ettiği şekliyle ihrama niyet ettim.' demişti. Bu emir karşısında ashab 'Birilerimizin cinsel organından meni damlarken Mina'ya gidiyoruz!' dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Şüphesiz ki ben, sonradan gördüğüm bu durumu önceden görmüş olsaydım, (Medine'den) hedy kurbanlıklarını getirmezdim. Eğer (Medine'den getirdiğim) hedy kurbanım olmasaydı ben de ihramdan çıkardım' buyurdu. (Cabir b. Abdullah) der ki: Sürâka, Akabe Cemresi'ne taş atarken Rasulullah'la (sav) karşılaştı ve 'Ya Rasulallah! Bu şekildeki umre uygulaması sadece bize mi özgü?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) de 'Hayır. Aksine ebediyen böyle olacaktır' diye cevap verdi. (Cabir b. Abdullah) der ki: Hz. Âişe, hayız olduğu halde Mekke'ye gelmişti. Hz. Peygamber de (sav) ona, bütün hac ibadetlerini eda etmesini ancak hayızdan temizlenmedikçe Kâbe'yi tavaf etmemesini ve namaz kılmamasını emretti. Bu arada ashab, Bathâ denilen yerde konakladıklarında Hz. Âişe 'Ya Rasulallah! Sizler hac ve umreye ile dönerken ben sadece hac ile mi döneceğim?' diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav), Abdurrahman b. Ebu Bekir es-Sıddık'a, Hz. Âişe ile birlikte Ten'im'e gitmesini emretti. Böylece Hz. Âişe, hac günleri sona erdikten sonra Zilhicce ayı içerisinde umre ibadetini yerine getirmiş oldu."
Bana Hasan b. Ömer b. Şakîk, ona Mu'temir, ona babası (Süleyman b. Tahran), ona Ebu Osman, ona da Selmân el-Fârisî şöyle rivayet etmiştir: Selman el-Fârisi, kendisinin, on küsür defa sahip değiştirerek, bir efendiden başka bir efendiye satıldığını aktarmıştır.