25 Kayıt Bulundu.
Bize İshak b. İbrahim ve Abd b. Humeyd, o ikisine Abdürrezzak, ona Mamer; (T) Bize Hasan el-Hulvânî ve Abd b. Humeyd, onlara Yakub -İbn İbrahim b. Sa'd- ona, babası, ona Salih, o ikisine benzer bir metni bu isnadla ez-Zührî şöyle nakletmiştir: "Ebu Talib'in ölüm vakti yaklaştığında, Rasulullah (sav) onun yanına geldi ve başında Ebu Cehil ve Abdullah b. Ebu Ümeyye b. Muğîre'yi buldu. Rasulullah (sav) 'Amcacığım! Allah'tan başka ilah yoktur de, ben de söylediğin bu kelime ile Allah katında senin için şahitlik edeyim' buyurdu. Bunun üzerine Ebu Cehil ve Abdullah b. Ebu Ümeyye b. Muğîre 'Ey Ebu Talib! Abdulmuttalib'in dininden yüz mü çevireceksin yoksa?' dediler. Rasulullah (sav) ona ısrarla kelime-i tevhidi teklif etmeye ve o kelimeyi tekrarlamaya devam etti. Nihayet Ebu Talib orda bulunanlara son söz olarak 'O, Abdulmuttalib'in dini üzeredir' cümlesini söyledi ve Allah'tan başka ilah yoktur demeyi reddetti. Buna rağmen Rasulullah (sav) amcasına 'Allah'a (cc) yemin olsun ki bana yasaklanmadığı sürece, senin için istiğfar edeceğim' dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ (Peygamber'in ve iman edenlerin, cehennem ehli oldukları ortaya çıktıktan sonra yakınları bile olsalar, müşrikler için istiğfarda bulunmaya hakları yoktur) (Tevbe, 9/113) ayetini indirdi. Aynı zamanda Allah Teâlâ, Ebu Talib hakkında da Rasulullah'a hitaben (Sen istediğin kişiyi hidayete erdiremezsin. Bilakis Allah dilediğini hidayete ulaştırır ve o hidayete erecek olan kimseleri en iyi bilendir) (Kasas, 28/56) ayetini indirdi." [Şu var ki Salih rivayeti, Allah Teala onun hakkında ayet indirdi lafzı ile tamamlanmaktadır ve o iki ayet zikredilmemiştir. Ayrıca onun hadisinde 'O ikisi de aynı sözlerini tekrarlıyorlardı' lafzı bulunmaktadır. Ma'mer hadisinde ise bu ifadeler yerine 'O ikisi sürekli aynı şeyleri söylüyorlardı' lafzı yer almaktadır.]
Bana Harmele b. Yahya et-Tücîbî, ona Abdullah b. Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Said b. el-Müseyyeb, ona da babası şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Talib'in ölüm vakti yaklaştığında, Rasulullah (sav) onun yanına geldi ve başında Ebu Cehil ve Abdullah b. Ebu Ümeyye b. Muğîre'yi buldu. Rasulullah (sav) 'Amcacığım! Allah'tan başka ilah yoktur de, ben de söylediğin bu kelime ile Allah katında senin için şahitlik edeyim' buyurdu. Bunun üzerine Ebu Cehil ve Abdullah b. Ebu Ümeyye b. Muğîre 'Ey Ebu Talib! Abdulmuttalib'in dininden yüz mü çevireceksin yoksa?' dediler. Rasulullah (sav) ona ısrarla kelime-i tevhidi teklif etmeye ve o kelimeyi tekrarlamaya devam etti. Nihayet Ebu Talib orda bulunanlara son söz olarak 'O, Abdulmuttalib'in dini üzeredir' cümlesini söyledi ve Allah'tan başka ilah yoktur demeyi reddetti. Buna rağmen Rasulullah (sav) amcasına 'Allah'a (cc) yemin olsun ki bana yasaklanmadığı sürece, senin için istiğfar edeceğim' dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ (Peygamber'in ve iman edenlerin, cehennem ehli oldukları ortaya çıktıktan sonra yakınları bile olsalar, müşrikler için istiğfarda bulunmaya hakları yoktur) (Tevbe, 9/113) ayetini indirdi. Aynı zamanda Allah Teâlâ, Ebu Talib hakkında da Rasulullah'a hitaben (Sen istediğin kişiyi hidayete erdiremezsin. Bilakis Allah dilediğini hidayete ulaştırır ve o hidayete erecek olan kimseleri en iyi bilendir) (Kasas, 28/56) ayetini indirdi."
Bize Muhammed b. Râfi, ona Şebâbe b. Sevvâr, ona Ebu Amr, ona Şu'be, ona Katâde, ona Said b. Müseyyeb, ona da babası Müseyyeb şöyle rivayet etmiştir: Ben Rıdvan Biati'nin gerçekleştiği ağacı görmüştüm, bir sonraki sene o mevkiye geldim ama onu tanıyamadım. Mahmud der ki: Daha sonra o ağaç bana unutturuldu.
Bize Mahmud, ona Übeydullah, ona İsrail, ona Tarık b. Abdurrahman şöyle demiştir: Ben hacca gittim. Yolda namaz kılmakta olan bir topluluğa uğradım da onlara “burası ne mescididir?” diye sordum. Onlar “Rasulullah'ın (sav) Rıdvan Biatı'nı yapmış olduğu yerdeki Şecere Mescidi'dir” dediler. Ardından ben Saîd b. Müseyyeb'e geldim ve bunu ona haber verdim, bana şöyle dedi: Kendisi Rıdvan Biatı'nda bulunan babam Müseyyeb bana “Hudeybiye'nin ertesi sene kaza umresine çıktığımızda biz o ağacı unuttuk, onu tanımaya muktedir olamadık” dedi. Saîd der ki: Muhammed'in Ashabı, o ağacı bilemediler de siz mi bildiniz? Siz daha (mı) iyi biliyorsunuz.