Giriş

Bize Muhammed b. Râfi' (el-Kuşeyrî), ona Abdürrezzak (b. Hemmam), ona Mamer (b. Raşid el-Ezdî), ona Ebu Osman (Ca'd b. Dinar el-Yeşkürî), ona da Enes b. Malik (ra) rivayet etmiş ve şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav), Zeyneb'le (bt. Cahş) evlenince Ümmü Süleym taştan mamul bir kap içerisinde hurma, süzme peynir ve yağla yapılan bir yemek getirdi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) Enes'e; "git, Müslümanlardan karşılaştıklarını (düğün yemeğime) davet et" dedi. Ben de karşılaştığım kişileri davet ettim. Davetliler Hz. Peygamber'in huzuruna girmeye ve yemek yiyip çıkmaya başladılar. Hz. Peygamber (sav) elini yemeğin üzerine koydu, dua etti. Duada Allah ne murat ettiyse onları söyledi. Karşılaştığım herkesi davet etmiştim. Davetlilerin hepsi de doyuncaya kadar yediler. Ardından çıkıp gittiler. Ancak bir grup kalmaya devam ederek Hz. Peygamber'in (sav) huzurunda sohbeti uzattı. Hz. Peygamber (sav), kendilerine bir şey demekten çekindi. O nedenle onları evde bırakarak dışarı çıktı. Bunun üzerine Allah (ac); "ey iman edenler! Peygamberin evine size yemek için izin verilmediği vakit asla girmeyin, fakat çağrıldığınızda -erkenden gidip yemeğe hazırlanmasını beklemeksizin- girin, yemeğinizi yiyince hemen dağılın, söze dalıp oturmayın; bu davranışınız peygamberi rahatsız ediyor, size söylemeye çekiniyor, oysa Allah hak olanı açıklamaktan çekinmez" (Ahzab, 33/53) ayetini indirdi. Katade, ayette geçen ‘غَيْرَ نَظِرِينَ إِنَاهُ’ ifadesi ile ilgili olarak yemeğin vaktini kollayarak öncesinden gitmeyin. Davet edildiğiniz vakit de gidin açıklamasını yapmış ve ayeti, "bu sayede sizin gönülleriniz de onların gönülleri de daha temiz kalır" kısmına kadar okumuştur.


Açıklama: ‘Ey iman edenler! Bir yemeğe davet edilmek üzere sizlere izin verilmedikçe Peygamber’in evlerine girmeyin. Davet edildiğiniz zaman da yemeğin hazır olacağı vakti bekler tarzda öncesinden gitmeyin. Fakat davet edildiğiniz zaman (elbette) girin. Yemeği yiyince de dağılın; konuşma arzusuyla sohbete dalmayın. Kuşkusuz böyle yapmanız Peygamber’e sıkıntı vermekte ancak o, bunun söyleme konusunda sizden utanmaktadır. Oysa Allah hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah'ın Rasulünü üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük bir günahtır.’ (Ahzab, 33/53)

    Öneri Formu
17673 M003508 Müslim, Nikah, 95

Bize Kuteybe b. Said, ona Cafer b. Süleyman, ona el-Ca'd Ebu Osman, ona da Enes b. Malik şunu rivayet etti: Rasulullah (sav) evlenip gerdek gecesine girmişti. Annem Ümmü Süleym tirit yemeği hazırlayıp bir kaba koydu. Bana, Enes! Bunu Rasulullah'a (sav) götür. Kendisine bunu sana annem gönderdi, onun sana selamı var ve Ya Rasulullah (sav) bu, bizden sana gönderilen az bir yemektir söyle dedi. Ben de tirit yemeğini Rasulullah (sav) götürüp annemin sana selamı var ve Ey Allah'ın Rasulü (sav)! Bu, bizden sana gönderilen az bir yemektir dediğini söyledim. Bana; "onu indir sonra da git şunları şunları ve karşılaştığın herkesi çağır" buyurdu ve birkaç isim söyledi. Rasulullah'ın (sav) ismini belirtiği ve karşılaştığım kimseleri çağırdım. –Hadisi Enes'ten dinleyen ravi- Ebu Osman, Enes'e; kaç kişiydiniz diye sordu. O da yaklaşık üç yüz kadardı dedi. Rasulullah (sav) bana; "Enes! Çömleği getir" buyurdu. Ardından Suffe mektebi ve Rasulullah'ın (sav) evi doluncaya kadar içeri girdiler. Allah'ın Rasulü (sav); "onar kişilik halka kurulsun ve herkes önünden yesin" dedi. Enes; hepsi de yemeğini yiyip doydular dedi. Böylece herkes doyuncaya kadar bir grup çıkıp bir grup da girdi. Bundan sonra Rasulullah (sav) bana; "yemeği kaldır" buyurdu. Ben de yemeği kaldırdım ama yemeği bıraktığımda mı yoksa kaldırdığımda mı daha çoktu bilemiyorum. Davetlilerden bazıları, Rasulullah'ın (sav) evinde oturup sohbete daldılar. Rasulullah da (sav) orada oturmuş, hanımı da yüzü duvara dönük bir vaziyette bulunuyordu. Bu davranışlarıyla Allah Rasulü'ne (sav) rahatsızlık vermişlerdi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) oradan çıkıp diğer hanımlarının yanına uğrayarak onlara selam verdi. Sonra tekrar evine döndü. Oradakiler Rasulullah'ın (sav) geldiğini görünce O'na (sav), rahatsızlık verdiklerini anlayıp hemen kapıya koşarak oradan ayırıldılar. Ben orada bulunuyorken Allah'ın Rasulü (sav) geldi, perdeyi salıp içeri girdi. Çok zaman geçmeden Rasulullah (sav) yanıma geldi ve şu ayet nazil olmuştu: "Ey iman edenler! Nebî'nin evlerine size yemek yemek için izin verilmeden girmeyin. Yemek vaktini de beklemeye kalkışmayın ancak davet olunduğunuzda girin. Yemek yediğinizde söze dalmak için beklemeyin hemen dağılın; zira bu davranışın Nebî'yi rahatsız etmektedir" (Ahzab, 33/53). Rasulullah (sav), insanların yanına çıkıp onlara bu ayeti okudu. [el-Ca'd, Enes b. Malik'in; insanlardan önce bu ayetleri ilk duyan benim ve Nebî'nin (sav) hanımları da örtünmüşlerdir dediğini haber vermiştir.]


    Öneri Formu
17672 M003507 Müslim, Nikah, 94

Bize Abdullah b. Mesleme, ona Mâlik, ona İshak b. Abdullah b. Ebu Talha, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle rivayet etmiştir: Ensar içerisinde mal ve hurma bahçesi en çok olan Ebu Talha idi. Ebu Talha'nın en çok sevdiği malı mescidin karşısındaki Beyraha denilen bahçeydi. Hz. Peygamber (sav) o bahçeye gelir ve içerisindeki temiz sudan içerdi. Enes şöyle devam etmiştir. "Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe ulaşamazsınız" (Âl-i İmrân, 3/92) ayet-i kerimesi nazil olunca Ebu Talha, Hz. Peygamber'e gelerek “Ey Allah'ın Rasulü, Allah teâlâ "Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe ulaşamazsınız" buyuruyor. Benim de en çok sevdiğim malım Beyraha'dır. O bahçeyi Allah için sadaka olarak veriyorum. Onunla Allah katında iyiliğe ulaşmayı ve benim için ahiret azığı olmasını umuyorum. Ey Allah'ın Rasulü, o bahçeyi Allah'ın uygun gördüğü yerde kullan” dedi. Hz. Peygamber (sav) de "işte kazançlı mal budur" yada "işte sevap kazandıran mal budur" dedikten sonra, "bahçe hakkında senin daha önce söylediklerini duymuştum. Ben onu kendi akrabalarına vermeni uygun görüyorum" dedi. Ebu Talha da “öyle yapacağım Ey Allah'ın Rasulü” dedi. Ebu Talha bahçeyi akrabaları ve amcasının oğulları arasında taksim etti. İsmail b. Ebu Uveys, Abdullah b. Yusuf, Yahya b. Yahya da İmam Malik'ten ("رَابِحٌ - Râbıh"lafzı yerine) "رَايِحٌ -râyıh", lafzı ile rivayet etmişlerdir.


    Öneri Formu
17538 B005611 Buhari, Eşribe, 13


    Öneri Formu
30604 İM003255 İbn Mâce, Et'ime, 2

Bize Muhammed b. Müsenna ve İbrahim b. Muhammed b. Ar'ara, -birbirlerinden baza cümleler ziyadesiyle rivayet ettiler-, o ikisine Muaz b. Muaz, ona İbn Avn, ona Hişam b. Zeyd b. Enes, ona Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir: "Huneyn harbi kopunca Hevâzin ve Gatafân kabileleri bütün çoluk çocukları ve hayvanları ile savaşa çıktılar. O gün Peygamber'in (sav) yanında On bin kişi ve bir de Tulekâ (Mekke fethinden sonra hürriyetlerine dokunulmayan Mekkeliler) vardı. (Harb başlayınca) Bunların hepsi kaçtı ve Peygamber (sav) yalnız başına kaldı. Hz. Peygamber o gün peş peşe iki defa seslendi. Sağına bakarak “ey Ensar topluluğu” diye seslendi. Ensar “Lebbeyk Ya Rasulullah! Müsterih ol biz seninle beraberiz” dediler. Sonra sol tarafına bakarak “ey Ensar topluluğu” dedi. Ensar “Lebbeyk Ya Rasulullah! Müsterih ol biz seninle beraberiz” cevabını verdiler. Rasulullah (sav) beyaz bir katırın üzerinde idi. (Ondan) indi ve “ben, Allah'ın kulu ve Rasulüyüm” buyurdu. Derken müşrik­ler bozguna uğradı. Rasulullah (sav) birçok ganimet elde etti. (Onları) muhacirlerle Tuleka arasında tak­sim etti. Ensara bir şey vermedi. Bunun üzerine Ensar “harp olursa biz çağırılıyoruz fakat ganimetler bizden başka­larına veriliyor” dediler. Bu söz Rasulullah'ın (sav) kulağına ulaştı. Hemen Ensâr'ı bir çadıra toplayarak “ey Ensar topluluğu, sizden, kulağıma gelen (bu söz nedir?)” dedi. Ensar sustu. Rasulullah (sav) (tekrar) “ey Ensar topluluğu, insanların dünyalıkla gitmesi, sizin de Muhammed'i aranıza alarak, onunla evlerinize gitmenize gönlünüz razı değil mi?” diye sordu. Ensar “evet razıyız ya Rasulullah” cevabını verdiler. Ardından Rasulullah (sav) şunu söyledi: İnsanlar bir vadiyi, Ensâr da bir dağ yolunu tutsalar, ben mutlaka Ensarın yolundan giderdim." [Hişam der ki: Ben “Ya Ebu Hamza! Sen bu vakaya şahit ol­dun mu?” dedim, “elbette, ya nereye kaybolacağım”. cevabını verdi.]


    Öneri Formu
4262 M002441 Müslim, Zekat, 135

Bize Abdân, ona Ebu Hamza, ona A'meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Üç kimse vardır ki Allah kıyamet gününde onların yüzüne bakmaz, on­ları temize çıkarmaz ve onlar için elem verici bir azap vardır: (Birinci­si) yol üstünde ihtiyacından fazla suyu olup onu yoldan geçenlerden esirgeyen kimsedir. (İkincisi) devlet baş­kanına yalnız dünyalık menfaat için biat etmiş olan kimsedir. Devlet başkanı ona istediğini verirse ahdine vefa gösterir, vermezse sözünden cayar. (Üçüncüsü) satılık malını ikindiden sonra (pazara) çıkarıp 'kendisin­den başka ilâh olmayan Allah'a yemin ederim ki, ben bu mala şu kadar para verdim' der, alıcı da onu tasdik ederek malı alır. Halbuki o söylediği miktara malı almamıştır."


    Öneri Formu
28764 B007212 Buhari, Ahkâm, 48


    Öneri Formu
4290 M002454 Müslim, Zekat, 146


    Öneri Formu
2195 M004518 Müslim, Meğazî, 19


    Öneri Formu
4288 M002452 Müslim, Zekat, 144


    Öneri Formu
2194 M004517 Müslim, Meğazî, 18