5013 Kayıt Bulundu.
Bize Rabi' b. Süleyman Müezzin, ona (Abdullah) İbn Vehb, ona Süleyman (b. Bilal), ona Kesir (b. Zeyd), ona Velid (b. Rabah), ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Dışarıdan evin içine (bakıldığında), artık (içeri girmek için) izne gerek kalmamıştır."
Açıklama: Evler mahrem kabul edildiği için kişi dışarıdan bir evin içine bakamaz. Böyle yaparsa o eve izinsiz giren kimse gibi olur. Hadiste "izne gerek kalmamıştır" sözü bu vehameti dile getirmektedir.
Bize Musa b. İsmail, ona Vüheyb; (T) Bize Vehb b. Bakiyye, ona Hâlid bu hadisin benzerini rivayet etmiş, ona Süheyl, ona babası (Ebu Salih), ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) yatağına yattığında şöyle dua ederdi: "Allah'ım! Göklerin ve yerin, her şeyin Rabbi! Ey taneyi ve çekirdeği yaran, Tevrat'ı, İncil'i ve Kur'an'ı indiren! perçeminden yakalayıp tuttuğun her şer sahibinin kötülüğünden Sana sığınırım. Sen kendisinden öncesi olmayan Evvel, kendisinden sonrası olmayan Âhir'sin. Sen kendisinden üstü olmayan Zâhir, kendisinden ötesi olmayan Bâtın'sın." Vehb hadisine "Allah'ım borcumu öde ve beni fakirlikten kurtar" ilavesinde bulunmuştur.
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad (b. Zeyd), ona Süheyl (b. Ebu Salih), ona babası (Ebû Salih), ona da Ebu Hüreyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Kim bir toplumun evinin içine izinleri olmadan bakar da (onlar da) onun gözünü çıkarırsa (o adamın bu) gözü heder olur (diyet veya kısası olmaz)."
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad, ona Habib ve Hişam, onlara Muhammed, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir kimsenin diğer bir kimseye (davet için) birini elçi olarak göndermesi, o kimsenin evine girmesine izin vermesi demektir."
Bize Hüseyin b. Muaz, ona Abdula'lâ, ona Said, ona Katade, ona Ebu Râfi', ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Biriniz bir yemeğe davet edilir de o davete elçi olarak gönderilen kişiyle birlikte gelirse bu durum eve girmek için bir izindir." [Ebu Ali el-Lü'lüî şöyle dedi: Ebû Davud'un Katade, Ebu Rafi'den hiçbir hadis işitmemiştir dediğini duydum.]
Bize Yahya b. Habib b. Arabi, ona Ravh, ona İbn Cüreyc, ona Ziyad, ona Abdurrahman b. Zeyd'in azadlı kölesi Sabit, ona da Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini işittim demiştir: Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Binek üzerinde olan yürüyene selam verir." Sonra hadisin geri kalanını nakletmiştir.
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad, ona Habib ve Hişam, onlara Muhammed, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir kimsenin diğer bir kimseye (davet için) birini elçi olarak göndermesi, o kimsenin evine girmesine izin vermesi demektir."
Bize Musa b. İsmail, ona Vüheyb; (T) Bize Vehb b. Bakiyye, ona Hâlid bu hadisin benzerini rivayet etmiş, ona Süheyl, ona babası (Ebu Salih), ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) yatağına yattığında şöyle dua ederdi: "Allah'ım! Göklerin ve yerin, her şeyin Rabbi! Ey taneyi ve çekirdeği yaran, Tevrat'ı, İncil'i ve Kur'an'ı indiren! perçeminden yakalayıp tuttuğun her şer sahibinin kötülüğünden Sana sığınırım. Sen kendisinden öncesi olmayan Evvel, kendisinden sonrası olmayan Âhir'sin. Sen kendisinden üstü olmayan Zâhir, kendisinden ötesi olmayan Bâtın'sın." Vehb hadisine "Allah'ım borcumu öde ve beni fakirlikten kurtar" ilavesinde bulunmuştur.
Bize İbrahim b. Münzir el-Hizâmî, ona Ömerîlerin azatlısı Sadaka b. Beşir şöyle rivayet etmiştir: Kudame b. İbrahim el-Cumahî, gençken ve üzerinde safranla boyanmış bir elbiseyle Abdullah b. Ömer b. Hattab'ın yanına gidip gelirdi. Kudâme der ki: Abdullah b. Ömer, bir gün bize hadis rivayet ederek Hz. Peygamber'in onlara şöyle dediğini nakletti: "Allah'ın kullarından biri 'Yâ Rabbi leke'l-hamdu kemâ yenbaği li celâli vechike ve li azîmi sultânike (Ey benim Rabbim, Senin zâtının celâlına ve senin hâkimiyetinin azametine layık biçimde sana hamd olsun)' dedi. Bu hamd, kulun amelini yazmakla görevli iki meleği âciz bırakarak, nasıl yazacaklarını bilemediler. Bunun üzerine melekler göğe çıktılar ve 'Ey Rabbıimiz! Senin kulun öyle bir söz söyledi ki nasıl yazacağımızı bilemedik.' dediler. Allah, kulunun söylediği sözü en iyi bilen olduğu halde 'Benim kulum ne söyledi?' diye sordu. Melekler 'Ey Rabbimiz! O kul, 'Yâ Rabbi leke'l-hamdu kemâ yenbaği li celali vechike ve azîmi sultânike' dedi.' dediler. Bunun üzerine Allah, o iki meleğe 'Kulum bana kavuşup ben, onu söylediği söze karşılık mükâfatlandırıncaya kadar siz o sözü kulumun söylediği gibi yazın' buyurdu."
Bize Müsedded, ona Hüşeym, ona Ya'la b. Ata, ona Amr b. Âsım, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Ebu Bekir (ra), “Ey Allah'ın Rasulü! Bana öyle kelimeler öğret ki, sabah akşam onları söyleyeyim” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Sabahleyin, akşamleyin ve gece yatağa uzandığında şu duayı oku" buyurdu: "Allah'ım ey göklerin ve yerin yaratıcısı, gayb ve şahit aleminin yaratıcısı, her şeyin rabbi ve meliki, şehadet ederim ki senden başka ilah yoktur. Nefsimin ve şeytanın şerrinden ve şeytanın şirkinden (ortak koşmaya sevk etmesinden) sana sığınırım."