Giriş

Bize Said b. Mansur, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Amr en-Nakıd ve Züheyr b. Harb, onlara Süfyan b. Uyeyne; (T) Bize Muhammed b. Abdülmelik el-Emevî, ona Abdülaziz b. Muhtar, ona Süheyl; (T) Bize İbn Nümeyr, ona babası, ona Ubeydullah; (T) Bize Ebu Küreyb, ona Veki; (T) Bize Muhammed b. el-Müsenna, ona Abdurrahman, ona Süfyan, ona Sümey, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Malik b. Enes'in hadisinin benzerini Nebi'den (sav) rivayet etti.


Açıklama: Hadisin tam metni için M003289 numaralı hadise bakınız.

    Öneri Formu
288790 M003290-2 Müslim, Hac, 437

Bize Said b. Mansur, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Amr en-Nakıd ve Züheyr b. Harb, onlara Süfyan b. Uyeyne; (T) Bize Muhammed b. Abdülmelik el-Emevî, ona Abdülaziz b. Muhtar, ona Süheyl; (T) Bize İbn Nümeyr, ona babası, ona Ubeydullah; (T) Bize Ebu Küreyb, ona Veki; (T) Bize Muhammed b. el-Müsenna, ona Abdurrahman, ona Süfyan, ona Sümey, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Malik b. Enes'in hadisinin benzerini Nebi'den (sav) rivayet etti.


Açıklama: Hadisin tam metni için M003289 numaralı hadise bakınız.

    Öneri Formu
288791 M003290-3 Müslim, Hac, 437

Bize Said b. Mansur, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Amr en-Nakıd ve Züheyr b. Harb, onlara Süfyan b. Uyeyne; (T) Bize Muhammed b. Abdülmelik el-Emevî, ona Abdülaziz b. Muhtar, ona Süheyl; (T) Bize İbn Nümeyr, ona babası, ona Ubeydullah; (T) Bize Ebu Küreyb, ona Veki; (T) Bize Muhammed b. el-Müsenna, ona Abdurrahman, ona Süfyan, ona Sümey, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Malik b. Enes'in hadisinin benzerini Nebi'den (sav) rivayet etti.


Açıklama: Hadisin tam metni için M003289 numaralı hadise bakınız.

    Öneri Formu
288792 M003290-4 Müslim, Hac, 437

Bize Said b. Mansur, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Amr en-Nakıd ve Züheyr b. Harb, onlara Süfyan b. Uyeyne; (T) Bize Muhammed b. Abdülmelik el-Emevî, ona Abdülaziz b. Muhtar, ona Süheyl; (T) Bize İbn Nümeyr, ona babası, ona Ubeydullah; (T) Bize Ebu Küreyb, ona Veki; (T) Bize Muhammed b. el-Müsenna, ona Abdurrahman, ona Süfyan, ona Sümey, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Malik b. Enes'in hadisinin benzerini Nebi'den (sav) rivayet etti.


Açıklama: Hadisin tam metni için M003289 numaralı hadise bakınız.

    Öneri Formu
288793 M003290-5 Müslim, Hac, 437

Bize Said b. Mansur, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Amr en-Nakıd ve Züheyr b. Harb, onlara Süfyan b. Uyeyne; (T) Bize Muhammed b. Abdülmelik el-Emevî, ona Abdülaziz b. Muhtar, ona Süheyl; (T) Bize İbn Nümeyr, ona babası, ona Ubeydullah; (T) Bize Ebu Küreyb, ona Veki; (T) Bize Muhammed b. el-Müsenna, ona Abdurrahman, ona Süfyan, ona Sümey, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Malik b. Enes'in hadisinin benzerini Nebi'den (sav) rivayet etti.


Açıklama: Hadisin tam metni için M003289 numaralı hadise bakınız.

    Öneri Formu
288794 M003290-6 Müslim, Hac, 437

Bize Musa b. İsmail, ona Vüheyb, ona Eyyub, ona İkrime, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: Nebî'ye (sav) hacc yaparken soru soruldu. Birisi, “taş atmadan önce kurban kestim” dedi. Hz. Peygamber (sav) eliyle işaret ederek "sakınca yoktur" dedi. Bir başkası, “kurban kesmeden önce tıraş oldum” dedi. Hz. Peygamber (sav) eliyle işaret ederek "sakınca yoktur" dedi.


    Öneri Formu
1262 B000084 Buhari, İlim, 24

Bize Musa b. İsmail, ona Vuheyb, ona İbn Tavus, ona babası (Tavus b. Keysan), ona da İbn Abbas (r.anhumâ) şöyle rivayet etmiştir: Müşrikler hac aylarında yapılan umreyi yeryüzünde işlenebilecek günahların en çirkini olarak görürler ve Muharrem ayını Safer ayı diye değiştirerek “Develerin arkasındaki yaralar iyileşir, izler silinir, Safer ayı da çıkarsa, umre yapmak isteyen için de umre yapmak helal olur” derlerdi. Nebi (sav) ve ashabı Zilhiccenin dördüncü gecesi sabahında, hac niyetiyle ihrama girmiş olarak (Mekke’ye) geldiklerinde, kendilerine bu niyetlerini umre niyeti olarak değiştirmelerini emretti. Böyle bir iş onlara ağır geldi ve “ey Allah’ın Rasulü, hangi şartlarda girdiğimiz ihramdan çıkalım?” dediler. Peygamber (sav) "yasak olan şeylerin tamamı helal olmak üzere ihramdan çıkın" buyurdu.


    Öneri Formu
10291 B001564 Buhari, Hac, 34

Bize Abdullah b. Muhammed, ona Ebu Âmir Abdulmelik b. Amr, ona İbrahim b. Nâfi', ona Kesîr b. Kesîr, ona Said b. Cübeyr'in söylediğine göre İbn Abbas (ra) dedi ki: İbrahim ile ailesi arasında olanlar olduktan sonra o da İsmail'i ve İsmail'in annesini alıp çıktı. Yanlarında içinde bir miktar su bulunan bir kırba vardı. İsmail'in annesi kırbadan su içmeye başladı, böylelikle de çocuğu için süt oluyordu. Nihayet Mekke'ye geldi. İbrahim onu büyükçe bir ağacın altında bıraktı, sonra da ailesinin yanına geri döndü. İsmail'in annesi arkasından gitti. Kedâ denilen yere vardıklarında arkasından ona: Ey İbrahim, bizi kime bırakıyorsun, diye seslendi. O: Allah'a, dedi. İsmail'in annesi: Ben de (beni) Allah'a (bırakmana) razı oldum, dedi. Sonra tekrar geri dönüp kırbadan su içmeye ve çocuğu için o su dolayısıyla süt gelmeye başladı. Sonunda su bitince İsmail'in annesi: Bir gidip de baksam belki kimseleri görebilirim, dedi. Gitti Safa'nın üzerine çıktı, bir kimse görebilir miyim diye baktıkça baktı, fakat hiçbir kimse göremedi, vadiye vardığı zaman koştu ve Merve'ye geldi. Aynı şeyi defalarca tekrar ederek gidip geldi, sonra: Bari gideyim de –küçük çocuğu kast ederek- o ne yaptı, bir göreyim deyip gitti ve onu gördü, onun olduğu gibi durduğunu, adeta ölüm baygınlığındaymış gibi hırıltı çıkardığını gördü. Fakat yine içten içe huzursuz oldu. Keşke gidip belki birisini görürüm diye baksam, dedi ve gidip Safa'ya çıktı, uzun uzun baktıkça baktı kimseyi göremedi. Sonunda bunu yedi defaya kadar tamamladı. Sonra: Bari gidip çocuğun ne yaptığını bir görsem, dedi. Ansızın bir ses işitti. O: Eğer yanında bir hayır varsa imdadımıza yetiş, dedi. Meğer gelen Cebrail'miş. (İbn Abbas) dedi ki: (Allah Rasulü) ayağının topuğuyla işaret ederek gösterdi: Cibril ayağının topuğu ile yeri dürttü. Dedi ki: Akabinde hemen su fışkırdı. İsmail'in annesi dehşete düştü. Suyun önünde çukur yapmaya koyuldu. (İbn Abbas) dedi ki: (Ebu'l-Kasım) dedi ki: "Eğer o suyu (kendi haline) bırakmış olsaydı su açıkta görünür (bir nehir) olacaktı." (Devamla) dedi ki: (İsmail'in annesi) su içmeye başladı ve çocuğunun da sütü gelmeye devam etti, derken vadinin iç taraflarında Cürhümlülerden bir takım kimseler geçti. O sırada onlar bir takım kuşların dolanmakta olduğunu gördüler. Bunu garip karşılar gibi oldular ve: Bu kuşlar ancak su olan yerde bulunurlar deyip, elçilerini gönderdiler. O da duruma bakınca suyun yakınında olduklarını gördü. Elçileri yanlarına gidip, onlara durumu haber verdi, onlar da İsmail'in annesinin yanına geldiler. -Ey İsmail'in annesi, seninle beraber olmamıza yahut da seninle beraber burada yerleşmemize izin verir misin? dediler. Daha sonra oğlu buluğa erişti, onlardan bir kadın nikahladı. Dedi ki: Sonra İbrahim'in kalbine onların yanına gitmek doğdu. Eşine: Ben geride bırakıp geldiklerimi gidip görmek istiyorum dedi. Gelip selam verdi ve (İsmail'in eşine): İsmail nerede? dedi. Onun hanımı: Avlanmaya gitti, dedi. İbrahim: O geldiği zaman ona kapının eşiğini değiştir, de, dedi. İsmail döndüğünde eşi ona durumu haber verdi. İsmail: O eşik sensin, haydi ailenin yanına git, dedi. (Devamla) dedi ki: Sonra tekrar İbrahim'in içine (çoluk çocuğunu görmek düşüncesi) doğdu ve eşine: Ben orada bıraktıklarımı gidip görmek istiyorum, dedi. İbrahim gelince: İsmail nerede? dedi. Eşi: Avlanmaya gitti, dedi. Eşi: İnip de bir şeyler yiyip, içmez misin? dedi. İbrahim: Ne yer ne içersiniz? deyince, kadın: Yediğimiz et, içtiğimiz de sudur, dedi. İbrahim: Allah'ım, yediklerini ve içtiklerini onlar için mübarek kıl, diye dua etti. (İbn Abbas) dedi ki: Bunun üzerine Ebu'lKasım (sav): "(Onların yiyeceklerinde) İbrahim'in duası sebebiyle bir bereket vardır." buyurdu. Daha sonra tekrar İbrahim'in içine oğlunu ziyaret etmek düşüncesi doğdu. Ben gidip bıraktıklarımı göreceğim, dedi. Mekke'ye geldiğinde İsmail ile Zemzemin arkasında rastlaştı, oklarını düzeltiyordu. İbrahim: Ey İsmail, Rabbim bana kendisi için bir ev yapmamı emretti, dedi. İsmail: Rabbine itaat et, dedi. İbrahim: O bana bunu yapmak için senin de bana yardımcı olmanı emretti, dedi. İsmail: O halde ben de yardım ederim, dedi –ya da bunun gibi bir söz söyledi.- (Devamla): Her ikisi de kalkıp işe koyuldular. İbrahim binayı yapmaya, İsmail de ona taş uzatmaya koyuldu, her ikisi de: 'Rabbimiz, bizden kabul buyur. Şüphesiz ki sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin' diyorlardı. Dedi ki: Nihayet bina yükseldi, o yaşlı zat (Hz. İbrahim) taş taşımaktan yorulduğu için Makam-ı İbrahim'deki o taşın üzerine çıktı ve o bu halde iken, İsmail ona taşları vermeye devam etti. Her ikisi de: 'Rabbimiz bizden kabul buyur. Şüphesiz ki sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin.' (Bakara, 2/127) diye dua ediyorlardı.


    Öneri Formu
32854 B003365 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 9

Bize Muhammed, ona Osman b. Ömer, ona Yunus, ona ez-Zührî şöyle rivayet etmiştir: "Peygamber (sav) Minâ Mescidi'ne yakın olan cemreye taş atacağı zaman oraya gelir çakıl taşı atar ve her atışında da 'Allâhu Ekber' diyerek tekbir getirirdi. Sonra ilerler de kıbleye yönelip ellerini semaya kaldırır uzunca ayakta kalır ve dua ederdi. Sonra ikinci cemreye gelir, ona da yedi çakıl taşı atar ve her bir atışında 'Allâhu Ekber' diyerek tekbir getirirdi. Sonra vadinin sol tarafına doğru iner, orada da kıbleye dönüp ellerini kaldırır uzunca bekler ve dua ederdi. Sonra Akabe yanındaki cemreye gelir, ona da her bir atışında tekbir getirerek yedi tane çakıl taşı atar, sonra onun yanında durmadan oradan ayrılırdı." [Zuhrî der ki: Salim b. Abdullah'tan işittim, bu hadi­sin benzerini babası Abdullah b. Ömer'den, o da Peygamber'den (sav) rivayet ediyordu. Zaten İbn Ömer de böyle yapardı.]


    Öneri Formu
12016 B001753 Buhari, Hac, 142

Bize Abde b. Abdullah es-Saffâr el-Basrî, ona Süveyd b. Amr el-Kelbî, ona Züheyr, ona Süheyl, ona Sümey, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre'nin ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah tarafından kabul olunan bir haccın karşılığı mutlaka cennettir. Yapılan iki umre, arada işlenen günahlara kefarettir."


    Öneri Formu
22600 N002623 Nesai, Menâsikü'l-Hac, 3