Giriş

Bana Muhammed b. Hakem, ona Nadr, ona İsrâîl, ona Sa'd et-Tâî, ona Muhıl b. Halîfe, ona da Adiy b. Hâtim şöyle rivâyet etti: Hz. Peygamber’in (sav) huzurunda iken bir adam gelip fakirlikten şikâyette bulundu. Sonra başka biri gelip yolların kesilmesinden şikâyet etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) bana "Ya Adiyy, Hîre’yi gördün mü?" diye sordu. Ben “Görmedim, ancak bana o şehir hakkında bazı haberler verildi” dedim. O zaman Rasulullah (sav) "Eğer ömrün uzun olursa, deve sırtında Hîre’den (tek başına) yola çıkan bir kadının Kâbe’ye kadar gelip onu tavaf edeceğini görürsün. Bu seyahat esnasında o kadın, yüreğinde Allah korkusundan başka hiçbir korku hissetmeyecektir" dedi. Bunun üzerine ben kendi kendime “Ülkelere dehşet saçan Tayy kabilesinin yol kesici eşkıyaları nereye gidecek?” dedim. Hz. Peygamber (sav) sözüne şöyle devam etti: "Eğer ömrün uzun olursa, Kisrâ hazinelerinin fethedildiğini de görürsün." Ben “Hürmüz’ün oğlu Kisrâ mı?” diye sordum. "Evet, Hürmüz’ün oğlu Kisrâ" buyurdu ve şöyle devam etti: "Eğer ömrün uzun olursa, eli altın ve gümüşle dolu olan bir adamın, bunları kabul edecek bir insan aradığını, ama kimsenin onları kabul etmediğini de göreceksin. Hepiniz mutlaka bir gün Allah’a kavuşacaksınız, hem de aranızda hiçbir tercüman olmadan O’na varacaksınız. Allah “Ben sana, (emirlerimi) tebliğ eden bir Peygamber göndermedim mi?” diye soracak. İnsan da “Evet, ya Rabbi” diyecek. Allah tekrar “Ben sana mal vermedim mi? Sana lütufta bulunmadım mı?” diye soracak. İnsan “Evet, ya Rabbi” diyecek. Sonra sağına bakacak, cehennemden başka bir şey göremeyecek. Soluna bakacak, yine cehennemden başka bir şey göremeyecek." Adiyy der ki: Ben, Rasûlullah’ın (sav) şöyle söylediğini de işittim: "Yarım hurma ile olsa da kendinizi cehennemden koruyun! Yarım hurmayı bile bulamazsanız, bari güzel bir sözle cehennemden korunun!" Bana Abdullah, ona Ebu Asım, ona Sa'dân b. Bişr, ona Ebu Mücâhid, ona Muhıll b. Halîfe, ona da Adiyy “Ben Peygamber'in (sav) huzurunda oturuyordum...” diyerek bu hadisi rivayet etti.


Açıklama: Sonda yer alan rivayet senedi ile ilk rivayette yer alan 'Hz. Peygamber’in (sav) huzurundayken' ifadesinden farklı gelen bir lafza dikkat çekilmek istenmiştir.

    Öneri Formu
34320 B003595 Buhari, Menakıb, 25

Bize Musa, ona Ebu Avâne, ona Fırâs, ona Âmir, ona Mesrûk, ona da müminlerin annesi Âişe şöyle demiştir: (Ölüm hastalığı esnasında) Peygamber'in bütün kadınları toplu olarak onun yanında bulunuyorduk. Bizden hiçbir kadın ayrı bırakılmış değildi. Fâtıma (as) yürüyerek bize doğru yönelip geldi. Allah'a yemin ederim ki, Fâtıma'nın yürüyüşü tıpkı Rasulullah'ın yürüyüşüne ben­zerdi. Rasulullah (sav), Fâtıma'nın gelişini görünce, onu "merhaba kızım" diye selamla karşıladı. Sonra onu sağ yahut sol yanına oturtup ona gizlice bir şey söyledi. Bunun üzerine Fâtıma hüngür hüngür ağladı. Rasulullah (sav) onun hüznünü görünce, ona ikinci defa gizlice bir şey daha söyledi. Bunun üzerine Fâtıma gülmeye başladı. Kadın­ları arasından ben, Fâtıma'ya hitaben “Rasulullah (sav) biz kadınlar arasından sana gizlice, özel bir şey söyledi. Sonra sen ağlamağa başladın” dedim. Sonra Rasulullah (sav) kalkınca ben Fâtıma'ya “Rasulullah'ın sana gizlice söylediği şey ne idi?” diye sordum. Fâtıma “Ben, Rasulullah'ın gizlice söylediği sırrını ifşa edip yayacak değilim” dedi. Rasulullah (sav) vefat ettiği zaman, yine ben Fâtıma'ya hitaben “ Senin üzerinde bulunan hakkım hatırına o sırrı bana söyle” dedim. Fâtıma “Şimdi evet” dedi ve o sırrı haber verip şöyle dedi: Rasulullah (sav), birinci defasında, Cibril'in her sene bir defa bütün Kur'an'ı kendisiyle mukabele ettiğini söyledi ve "bu sene Cibril Kur'ân'ı benimle iki kere mukabele etti. Bunu da ecelin yaklaşmış olmasından başka bir şey olarak gör­müyorum. Sen Allah'ın emrine boyun bük ve sabret. Çünkü ben senin için ne güzel bir öncüyüm" buyurdu. Bunun üzerine ben o gördü­ğün şekilde ağladım. Rasulullah (sav) benim üzüldüğümü görünce ikinci defa bana gizlice "ey Fâtıma, sen mümin kadınlarının efendisi olmaya razı olmaz mısın" -yahut- "bu ümmetin kadınlarının efendisi ol­maya razı olmaz mısın?" buyurdu


    Öneri Formu
22963 B006286 Buhari, İsti'zan, 43

Bize Saîd b. Ebu Meryem, ona Muhammed b. Cafer, ona Şerîk b. Abdullah, ona Saîd b. Müseyyeb, ona da Ebu Musa el-Eş'arî şöyle demiştir: Peygamber (sav) bir gün bir ihtiyacı için Medine bostanlarından bir bostana doğru çıktı, ben de O'nun peşi sıra çıktım. Peygamber (sav) bostanın içine girince, kapısı önünde oturdum ve kendi kendime “bugün gönüllü olarak, Peygamber'in kapıcısı olacağım” diye ah­dettim. Peygamber (sav) ihtiyacını giderdi sonra oradaki kuyunun ağ­zı örülmüş kuyunun başına oturdu ve iki elbisesini baldırlarına kadar çekerek ayaklarını kuyunun içine doğru sarkıttı. Bu halde iken Ebu Bekir geldi ve yanına girmek için izin istedi. Ben Ebu Bekir'e “biraz bekle, ben senin için izin alayım” dedim. Ebu Bekir bekledi, ben de Peygamber'e (sav) gelip “ey Allah'ın Peygamberi, Ebu Bekir yanına gelmek için izin isti­yor” dedim. Hz. Peygamber (sav) "ona izin ver ve kendisini cennetle müjdele" buyurdu. Ebu Bekir girdi ve Peygamber'in sağ yanına gelip oturdu. O da elbisesini baldırlarına kadar çemreyip ayaklarını kuyunun içine doğru sarkıttı. Sonra Ömer geldi. Ona da “bekle de senin için izin alayım” dedim. Peygamber (sav) "ona izin ver ve onu cennetle müjdele" buyurdu. Ömer gelip Peygamber'in sol tarafında oturdu, elbisesini baldırlarına kadar açıp ayaklarını kuyuya sarkıttı. Bu suretle kuyunun başı doldu, orada oturacak başka bir yer kalmadı. Sonra Osman geldi. Ona da “bekle ben senin için izin alayım” dedim. Peygamber (sav) "ona da izin ver ve onu kendisine isabet edecek belâ ve imtihan karşılığında cennetle müjdele" buyurdu. Osmân da içeriye girdi, onların yanında oturacak bir yer bu­lamayınca farklı bir yere, onların karşısında kuyunun bir tarafı üzerine oturdu ve elbisesini baldırlarına kadar açtı, sonra ayaklarını kuyunun içine sarkıttı. Ebu Mûsâ der ki: Ben bu sırada bir kardeşimin buraya gelmesini temenni ederek dua etmeye başladım. İbn Müseyyeb der ki: Ben bu iki sahabenin Peygamber'in yanında, Osman'ın ise yalnız oluşunu, onların kabirlerinin aynı yerde, Osman'ın kabrinin ise ayrı yerde olmasıyla yorumladım.


    Öneri Formu
27777 B007097 Buhari, Fiten, 17

Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Saîd el-Hudrî (ra) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) ganimet taksimi yaparken biz de yanındaydık. Bu sırada Temîm oğullarından Zulhuveyrisa isimli bir adam geldi ve “ey Allah'ın Rasulü, adil ol” dedi. Rasulullah (sav) "yazıklar olsun sana, ben adaletli olmayacağım da kim olacak? Eğer sana adaletle davranmasaydım kaybetmiş ve zarara uğramış olacaktın" buyurdu. Bunun üzerine Ömer “Ey Allah'ın Rasulü, izin ver, bunun boynunu vurayım” dedi. Rasulullah (sav) "bırak onu, (onlar öyle ibadet ederler ki) sizden biriniz kıldığı namazı, tuttuğu orucu, onun dostlarından herhangi birinin namazı ve orucuyla karşılaştırdığında ken­di namaz ve orucunu değersiz bulur. Onlar Kur'an da okurlar. Fakat Kur'an onların köprücük kemiklerinden öteye geçmez. Onlar okun avdan (delip) çıktığı gibi İslâm'dan çıkacak­lar. (Avı delip geçen) okunun demirine bakılır, orada kan namına bir şey bulunmaz. Sonra okun yaya giriş yerine bakılır, orada da bir şey bu­lunmaz. Sonra okun ağaç kısmına bakılır, orada da bir şey bulunmaz. Sonra okun yelesine -tüyüne- bakılır, orada da bir şey bulunmaz. Ok, avın işkembesi içindeki şeylere ve kana girip çıkmış, fakat onlardan hiçbir şey oka yapışmamıştır. Onların alâmeti iki pazısından biri kadın memesi gibi yahut öteye beriye gidip gelen büyük bir et parçası gibi olan siyah bir adamdır. Onlar insanlar arasında bir ayrışma olduğu zaman ortaya çıkarlar" Ebû Saîd der ki: Ben bu hadisi Rasulullah'tan işitmiş oldu­ğuma şehadet ediyorum. Ve yine şehadet ediyorum ki, Ali b. Ebu Tâlib, ben de onun maiyetinde iken bunlarla savaştı. Ali bu hadiste tarif edilen adamın aranmasını emretti. Adam arandı, neticede bu­lup getirildi. Hatta ben ona baktım ve Rasulullah'ın tarif ettiği gibi olduğunu gördüm.


    Öneri Formu
34347 B003610 Buhari, Menakıb, 25

Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyan, ona Muhammed, ona Hayseme, ona Süveyd b. Ğafele, ona da Ali şöyle demiştir: Sizlere Rasulullah'tan (sav) diye bir hadis rivayet ettiğim zaman, yalan söylemektense semadan (yere) düşmeyi daha çok severim. Benimle sizler arasında konuştuğum zaman ise (durum farklıdır), çünkü savaş ancak bir hiledir. Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken dinledim: "Ahir zamanda yaşları genç, akılları ermez bir takım kimseler gelecek, yaratılmışların en hayırlılarının konuştukları gibi konuşacak ama okun hedefini delip geçmesi gibi İslâm'dan öylece çıkacaklar. İmanları gırtlaklarından aşağı geçmeyecektir. Onlarla nerede karşılaşırsanız onları hemen öldürün çünkü onları öldürmek, kıyamet gününde öldürenler için bir ecirdir."


    Öneri Formu
34348 B003611 Buhari, Menakıb, 25

Bana Amr b. Abbas, ona İbn Mehdi, ona Süfyân, ona Muhammed b. Münkedir, ona da Câbir (ra) şöyle demiştir: Peygamber (sav) bana "etrafı saçaklı oda döşemeleriniz var mı?" diye sordu. Ben de “bizim öyle döşemelerimiz nereden olacak ki?” diye cevap verdim. Peygamber (sav) "ileride sizin de süslü oda dö­şemeleriniz olacak" buyurdu. Ben eşime “şu süslü döşemeleri gözümün önünden kaldır” derim, o da bana “Peygamber (sav) "sizin yakında süslü ev ve yatak döşemeleri­niz olacaktır" buyurmadı mı?” der, ben de onu bırakırım.


    Öneri Formu
34368 B003631 Buhari, Menakıb, 25

Bize Musa b. İsmail, ona Vüheyb (b. Halid), ona Amr b. Yahya, ona Abbad b. Temim, ona da Abdullah b. Zeyd b. Asım şöyle demiştir: Huneyn günü Rasulullah (sav), Allah'ın kendisine verdiği ganimet mallarını kalpleri İslam'a ısındırılacak kimselere dağıttı, Ensar'a hiçbir şey vermedi. Ensar, diğer insanlara verildiği halde kendilerine bir şey verilmemesinden dolayı üzüldüler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) onlara hitaben, "Ey Ensar cemaati! Ben sizi yolunu şaşırmış kimseler olarak buldum da, Allah benim vasıtamla size hidayet nasip etmedi mi? Siz fırkalara bölünmüşken, Allah sizi benim vasıtamla birleştirmedi mi? Fakir buldum da, Allah sizi benim sayemde zenginleştirmedi mi?" diye sordu. Rasulullah (sav) soru sordukça, Ensar da her bir soruya, "Allah ve O'nun Elçisi en çok lütuf ve ihsanda bulunandır” diye cevap verdiler. Rasulullah (sav), "Allah'ın Elçisi'ne (sav) karşılık vermenizi engelleyen nedir?" diye sordu. Rasulullah soru sordukça, Ensar da her bir soruya, “Allah ve O'nun Elçisi en çok lütuf ve ihsanda bulunandır” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Rasulullah şöyle buyurdu "Eğer isteseydiniz, siz de bana “şöyle şöyle gelmiştin” diyebilirdiniz. Diğer insanlar koyun ve develeri götürürlerken, siz evinize Peygamber'le (sav) dönmeye razı olur musunuz? Şayet hicret olmasaydı ben de Ensar'dan biri olurdum. İnsanlar bir vadide patika bir yola girseler, ben Ensar'ın gittiği vadiye ve patika yola girerdim. Ensar doğrudan vücuda giyilen iç elbise, diğer insanlar ise onun üzerine giyilen elbisedir. Şunu iyi bilin ki siz, benden sonra başkalarının size tercih edildiği durumlarla karşılaşacaksınız. O zaman havuz başında benimle buluşuncaya kadar sabredin."


    Öneri Formu
34457 B004333 Buhari, Megâzî, 57

Bize İshak, ona Nadr, ona Şu'be, ona Ebu Cemre, ona Zehdem b. Mudarrib, ona da İmran b. Husayn söylediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin en hayırlıları benim yaşadığım çağda yaşayanlar, sonra bunlardan sonra gelenler, sonra da bunlardan sonra gelenlerdir." İmran der ki: Burada Rasulullah'ın (sav) kendisinden sonraki iki asır mı yoksa üç asır mı saydı, bilemiyorum. Devamında Hz. Peygamber (sav) "sizden sonra, şahitlik yapmaları istenmediği halde şahitlik yapan, ihanet eden ve kendilerine güvenilmeyen, söz verip sözünü yerine getirmeyen ve içlerinde şişmanlık baş gösteren bir kavim gelecek" buyurdu.


    Öneri Formu
34538 B003650 Buhari, Fedailü Ashabi'n-Nebi, 1


    Öneri Formu
27716 B007057 Buhari, Fiten, 2


    Öneri Formu
33151 İM004075 İbn Mâce, Fiten, 33