1749 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona da Amr b. Ebu Amr, İkrime'nin şöyle dediğini rivayet etti:
Irak halkından bir grup İbn Abbas'a: Ey İbn Abbas! İçinde bulunan emirlerle emrolunduğumuz halde, hiç kimsenin kendisiyle amel etmediği Allah'ın (ac):
"Ey müminler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz ergenlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar, mahrem (kapanmamış) halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için ne de onlar için bir mahzur yoktur..." (Nur, 24/58) ayeti hakkında görüşün nedir? diye sormuşlar. Ka'neb, (Abdullah b. Mesleme, bu ayeti kerimeyi sonunda yer alan) "O, hakkıyla bilendir ve hikmet sahibidir" (kısmına) kadar okudu. Bunun üzerine İbn Abbas cevap olarak şöyle dedi: Allah mü'minlere karşı çok yumuşak ve merhametlidir. Örtünmeyi sever. (Bu ayeti kerime nazil olduğu sıralarda) insanların evlerinde perdeler ve özel hazırlanmış (kilitli) odalar yoktu. Bazen hizmetçiler, çocuklar yahut da adamın (yanında, başkasından) öksüz kalmış kız çocuğu adam hanımı ile cinsi münasebette iken odasına girebiliyordu. İşte bu yüzden Allah (cc) bu açık saçıklık vakitlerinde onlara (içeri girmek için) izin istemeyi emretti. (Sonra da) onlara örtüyü ve birçok nimeti verdi. (Örtü ve nimetler verildikten sonra artık) bununla amel eden bir kimseyi görmedim.
Ebû Davud şöyle dedi: Ubeydullah ile Atâ rivayet ettikleri (bir önceki) hadis, bu hadisi zayıflatmaktadır.
Bize İshak b. İbrahim Ebu Nadr ed-Dimeşkî, ona Muhammed b. Şuayb, ona Ebu Said el-Filistinî Abdurrahman b. Hassan, ona Haris b. Müslim, ona da babası Müslim b. Haris et-Temîmî, Rasulullah'ın (sav) kendisine gizli bir şekilde şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Akşam namazını kıldıktan sonra yedi defa Allahümme ecirnî minennâr (Ey Allahım beni cehennemden kurtar) diye dua et. Eğer bu duayı okuduğun gecede ölecek olursan, senin için (cehennemden) kurtuluş (beratı) yazılır. Sabah namazını kılınca da aynı duayı oku. Eğer okuduğun gün ölecek olursan, senin için kurtuluş (beratı) yazılır."
(Muhammed b. Şuayb dedi ki:) Ebu Said'in bana bildirdiğine göre Haris şöyle dedi: Rasulullah (sav) bu duayı bize gizlice söyledi. Biz de bunu sadece (çevremizde bulunan) kardeşlerimize söyleriz.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: اللَّهُمَّ أَجِرْنِى مِنَ النَّارِ
Bize Abbas b. Abdulazim ve Muhammed b. el-Müsenna, o ikisine Abdülmelik b. Amr, ona Abdulcelil b. Atiyye, ona Cafer b. Meymun, ona Abdurrahman b. Ebu Bekre şöyle söylemiştir: Ey babacığım her sabah "ey Allah'ım! Sen benim vücuduma, kulağıma, gözüme sağlık, afiyet ver. Senden başka ilah yoktur" diyerek dua ettiğini işitiyorum. Bu duayı sabah ve akşam üç kez tekrarlıyorsun. (Bunun hikmeti nedir?) Bunun üzerine babası dedi ki, ben bu duayı Rasulullah'ın (sav) yaptığını işittim ve ben onun sünnetiyle amel etmeyi çok seviyorum.
Ebû Davud'un hocası Abbas bu hadise (şu sözleri de) ilave etmiştir. Sen sabahleyin ve akşamleyin üçer defa "Ey Allahım! Nankörlükten, fakirlikten ve kabir azabından sana sığınırım. Senden başka ilah yoktur" diye dua ediyorsun. (Bunun hikmeti nedir)? diye sordum. Ben onun sünnetiyle amel etmeyi çok seviyorum diyerek cevap verdi ve şöyle dedi: Rasulullah (sav) sıkıntıya düşenin duası şudur buyurdu:
"Ey Allahım! Senin rahmetini umuyorum, beni göz açıp kapayıncaya kadar nefsimle baş başa bırakma. Durumumu düzelt. Senden başka ilah yoktur."
Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi bana nakledenlerden bazıları arkadaşlarının rivayetlerine ekleme yaptılar.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısımlar: اللَّهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْكُفْرِ وَالْفَقْرِ فَلاَ تَكِلْنِى إِلَى نَفْسِى طَرْفَةَ عَيْنٍ
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad ve Vüheyb, Hammad'ın rivayetinin benzerini ona Süheyl, ona babası, ona İbn Ebu Ayyaş'ın (Hammad, bu ismin Ebu Ayyaş şeklinde olduğunu söylemiştir) söylediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmaktadır:
"Sabah olduğunda kim Allah'tan başka ilah yoktur, o tektir ve O'nun ortağı yoktur. Mülk onundur, hamd de O'nadır ikrarında bulunursa, (bu zikir) onun için İsmail'in (as) evladından bir köle âzat etmeye denk olur ve ayrıca o kimse için on iyilik (sevabı) yazılır, on günahı da silinir. Derecesi de on kat yükseltilir. Akşama kadar şeytana karşı koruma altında olur. Eğer bu kelimeleri akşamleyin söyleyecek olursa onun için aynı şeyler sabaha kadar gerçekleşir."
Musa b. İsmail, hadisin Hammad'dan gelen rivayetinde bir adam rüyasında Hz. Peygamber'i (sav) gördü de Ya Rasulallah (sav) Ebu Ayyaş senden şöyle şöyle bir hadis rivayet etti (bu doğru mudur?) diye sordu. Hz. Peygamber de "Ebu Ayyaş doğru söylemiştir" cevabını verdi ifadesini de nakletmiştir.
Ebû Davud, İsmail b. Cafer, Musa ez-Zem'î ve Abdullah b. Cafer'in bu hadisi Süheyl, onun babası ve İbn Ayyaş tarikiyle rivayet ettiklerini söylemiştir.
Ebu Davud'un bir önceki isnadla naklettiğine göre Rasulullah (sav) "biriniz sabah vaktine eriştiği zaman ve akşama ulaştığında şu duayı yapsın" buyurmuştur:
"Biz sabahladık ve her şeyin mülkü, tüm kâinatın Rabbi olan Allah’a aittir. Allah’ım! Senden, bugünün hayrını, açacağın hayır kapılarını, yardımını, nurunu, bereketini ve hidayetini isterim. Bu günün içindeki kötülüklerden ve onun ardından gelecek musibetlerden de Sana sığınırım."
Bize Muhammed b. Minhal, ona Yezid b. Zürey, ona Ravh b. Kasım, ona Süheyl, ona Sümey, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre'nin söylediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Her kim sabah ve akşam yüz defa 'Subhanallahi'l-azîm ve bi-hamdihi' derse, yaratılmışlardan hiçbiri onun elde ettiği mükafatı elde edemez."
Bize Amr b. Osman el-Hımsî, Müemmel b. Fadl el-Harrânî, Ali b. Sehl er-Remlî ve Muhammed b. Musaffâ el-Hımsî, onlara Abdurrahman b. Hassan el-Kinânî, ona Müslim b. Haris b. Müslim et-Temimi, ona da babası (Haris b. Müslim), “Nebi'nin (sav) şöyle buyurdu” diyerek bir önceki hadisin bir benzerini "جِوَارٌ مِنْهَا" ifadesine kadar rivayet etmiş, ancak rivayetinde her iki cümleye de (akşam namazını bitirince ve sabah namazını bitirince cümlelerine) "hiçbir kimse ile konuşmadan" sözünü ilave etmiştir. Ravilerden Ali b. Sehl bu hadisi “Haris b. Müslim'in babası, Haris'e haber verdi ki...” sözleriyle rivayet ederken, Ali ve İbn Musaffa (Haris b. Müslim'in) şöyle rivayet etmişlerdir:
"Rasulullah (sav) bizi bir seriyye ile göndermişti. Baskın yapılacak yere yaklaşınca ben atımı koşturup arkadaşlarımı geçtim. (Baskını gören) düşman askerleri, beni feryat sesleri ile karşıladılar. Ben de onlara 'Lâ ilahe illallah' sözüyle korununuz dedim. Onlar da bu kelimeyi söyleyip (Müslüman oldular, böylece hem canlarını hem de mallarını kurtardılar). Bunun üzerine arkadaşlarım 'Bizi ganimetten mahrum ettin, diye beni kınadılar. Rasulullah'ın (sav) huzuruna gelince de, benim yaptığımı anlattılar. Rasulullah (sav) beni çağırdı ve yaptığım işi beğenip 'Bil ki Allah, sana (Müslüman olan) o kimselerden her birine karşılık şu kadar sevap yazmıştır' dedi. (Ravi) Abdurrahman rivayetinde, 'Hz. Peygamberin söylediği sevabın ne kadar olduğunu unuttum' demiştir. Sonra Rasulullah (sav) bana 'bunu benden sonra da böyle davranman için sana bir vasiyet yazacağım' buyurdu ve dediği üzere bir vasiyet yazarak mühürleyip bana verdi, ardından bana şöyle dedi:..." Ravi hadisin devamını diğer raviler ile aynı manada aktardı.
İbn Musaffa der ki: Ben Haris b. Müslim b. Haris et-Temimi'yi babasından hadis rivayet ederken işittim.
Bize Muhammed b. Musaffa, ona İbn Ebu Füdeyk, ona İbn Ebu Zi'b, ona Ebu Esîd el-Berrad, ona Muaz b. Abdullah b. Hubeyb, ona babası (Abdullah b. Hubeyb) şöyle söylemiştir:
Yağmurlu ve zifiri karanlık bir gecede bize namaz kıldırması için Hz. Peygamber'i (sav) aramaya çıktık. Onu bulduğumuzda "namaz kıldınız mı?" diye sordu. Ben bir şey söylemedim. Sonra "söyle" dedi. Ben bir şey söylemedim. Sonra "söyle" dedi. Ben bir şey söylemedim. Sonra tekrar "söyle" deyince, “Ya Rasulallah ne söyleyeyim?” dedim. Bana "Akşam ve sabah İhlas ve Muavvizeteyn surelerini üç kez okuman seni her türlü kötülüğe karşı korur" buyurdu.
Bize Ebu Ma'mer, ona Abdülvâris, ona Abdülaziz, ona da Enes (ra) şöyle demiştir:
Hristiyan bir adam vardı, sonra Müslüman oldu ve Bakara ve Âlu İmrân surelerini okudu. Hz. Peygamber'e vahiy kâtipliği de yapan bu adam sonra tekrar Hristiyanlığa geri döndü ve “Muhammed, benim kendisine yazdığım şeyler dışında bir şey bilmez” demeğe başladı. Bir zaman sonra öldü ve Hıristiyanlar onu gömdüler. Fakat sabah olduğunda bir de baktılar ki yer onu dışarıya atmış. Bunun üzerine “bu işi Muhammed ve sahâbîleri yapmıştır. Onların arasından çıkıp kaçtığı için bu din kardeşimizin kefenini soyup onu dışarı attılar” dediler. Sonra daha derin çukur kazıp içine gömdüler. Fakat sabah olunca yer onu yin) dışına attı. Hristiyanlar yine “bu işi Muhammed ve sahâbîleri yapmıştır. Onların arasından çıkıp kaçtığı için bu din kardeşimizin kefenini soyup onu dışarı attılar” dediler. Bu sefer güçleri yettiği kadar daha derin bir çukur kazıp gömdüler. Ancak sabah olunca yine yerin de onu dışarı atattığını görünce bu işin insanlar tarafından yapılmadığını anladılar. ve onu oraya öylece atıp gittiler.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona Amr, ona da Ebu Abbas eş-Şair el-A'mâ, Abdulah b. Ömer’in şöyle anlattığını rivayet etti:
Rasulullah (sav) Taif şehrini muhasara edip de fetih müyesser olmadığı zaman ashâbına 'İnşallah yarın (Medine’ye) döneceğiz' dedi. Bu söz ashaba ağır geldi ve “Nasıl yani, Taif'i fethetmeden mi gideceğiz?” dediler. –Ravi Süfyan bir rivayette 'gideceğiz' yerine 'döneceğiz' kelimesini kullanmıştır-.
Bunun üzerine Peygamber (sav) “Öyleyse yarın sabah harbe hazır olun!” buyurdu. Ertesi sabah savaş başladı, ancak (yine fetih müyesser olmadı) ve mücahitlerin birçoğu yaralandı. Bu gelişme üzerine Peygamber (sav) bir kere daha "İnşallah yarın döneceğiz" buyurdu. (Bu sefer) Peygamber’in (sav) kararı herkesin hoşuna gitti. Rasulullah (sav) onların (böyle hızlı fikir değiştirmelerine) güldü. Ravi Süfyan bir rivayette 'güldü' yerine 'gülümsedi' ifadesini kullanmıştır.
Buharî’nin nakline göre (hocası) Humeydî şöyle demiştir: "Bize Süfyan bu hadisin hepsini an'anesiz (senedde an lafzını kullanmaksızın) rivayet etti."