298 Kayıt Bulundu.
Bize İshak b. İbrahim, ona Nadr, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona Berâ ona da Ebu Bekir; (T) Bize Abdullah b. Recâ, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona Berâ, ona da Ebu Bekir (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: (Hz. Peygamber (sav) ile hicret yolunda iken sığındığımız mağaranın etrafını keşif için) dolandım. Derken koyunlarını sürüp gelmekte olan bir çoban ile karşılaştım. Ona “sen kimin çobanısın?” dedim. O da Kureyş'ten tanıdığım bir adamın ismini söyledi. Ona “senin süt veren koyunun var mı?” dedim. “evet, var” dedi. “benim için süt sağar mısın?” dedim. “evet, sağarım” dedi. Benim talebim üzerine, sürüsünden bir koyun yakaladı. Ona koyunun memesindeki tozları, sonra ellerini silkelemesini söyledim. -Râvî, “bu şekilde” dedi ve silkeleme şeklini, avuçlarını birbirine vurarak gösterdi.- Daha sonra benim için bir miktar süt sağdı. Ben, Allah'n Rasulü (sav) için, deriden bir kap hazırlamıştım, ağzında bir bez vardı. Sütün üzerine, dibi soğusun diye, biraz su döktüm. Nihayet Peygamber Efendimizin yanına geldim ve “iç, Ey Allah'ın Rasulü” dedim. Allah'ın Resulü (sav), ben razı olana kadar, sütten içti.
Bize Abdullah b. Recâ, ona İsrâil, ona Ebu İshak, ona da Berâ şöyle demiştir: Ebu Bekir (ra), Âzib'den on üç dirhem karşılığında bir semer satın aldı. Ardından Ebu Bekir, Âzib'e “Berâ'ya emret de semeri bana getirsin” dedi. Âzib “hayır, ancak sen Rasulullah (sav) ile beraber Mekke'den Medine'ye doğru yola çıktığınız zaman, müşrikler sizi ararken nasıl yaptığınızı bize anlatırsan, olur” dedi. Ebu Bekir şöyle dedi: Mekke'den hareket ettik. Bütün gecemizi ve gündüzümüzü hareket halinde uyanık geçirdik, ya da yürüdük. Nihayet sıcak vakte girdik. Güneş gündüzün yarısına gelip dikildi. Ben, kendisine sığınıp barınabileceğimiz bir gölge görebilir miyim diye etrafa bir göz attım. Büyük bir kaya gördüm. O'nun yanına geldim ve onun kalan gölgesine baktım. Oradan bir yeri düzelttim ve orayı Peygamber (sav) için döşeyip “ey Allah'ın Rasulü, yat uzan” dedim. Peygamber (sav) uzandı. Ardından etrafıma bakmak üzere, peşimizdekilerden herhangi bir kimse görür müyüm, diye gittim. Derken koyunlarını, bulunduğumuz kayaya doğru sürüp getirmekte olan bir koyun çobanı ile karşılaştım. O da bizim gibi o kayanın gölgesinden faydalanmak istiyordu. Ona “delikanlı, sen kimin çobanısın ey?” diye sordum. Kureyş'ten tanıdığım bir adamın ismini söyledi. Sonra “senin sütü sağılacak koyunun var mı?” dedim. O “evet var” dedi. Ben “bize süt sağar mısın?” dedim. “evet sağarım” dedi. Benim talebim üzerine sürüsünden bir koyunu tuttu. Sonra ona, koyunun memesini tozlardan silkelemesini, sonra da ona ellerini silkeleyip temizlemesini emrettim. Avuçlarından birini diğerine şöylece vurup silkeledi. Çoban benim için biraz süt sağdı. Ben Rasulullah (sav) için ağzında bir bez parçası olan deriden bir su kabı yapmıştım. Süt serinlesin diye üzerine biraz su döktüm, ardından Peygamber'in yanına götürdüm ve kendisini uyanmış buldum. O'na “iç ey Allah'ın Rasulü” dedim. Rasulullah (sav), ben razı olana kadar içti, sonra “hareket etme vakti gelmiştir ey Allah'ın Rasulü” dedim. O "evet" dedi ve hareket ettik. Kureyşliler bizi arıyorlardı. Süvari olan Surâka b. Mâlik b. Cu'şum'dan başka hiçbir kimse bize yetişemedi. Ben “peşimizdeki bize yetişti, ey Allah'ın Rasulü” dedim. O da "tasalanma, Allah bizimle beraberdir" buyurdu.
Zuhrî der ki: Bana Ebu Seleme, ona da Abdullah b. Abbas şöyle rivayet etmiştir: Ebu Bekir dışarıya çıktı ve o sırada insanlarla bir şeyler konuşan, Ömer'e "otur ey Ömer" dedi, ancak Ömer oturmaktan kaçındı. Bu arada insanlar Hz. Ömer'i bırakıp Ebu Bekir'e yöneldiler. Ebu Bekir de onlara hitap ederek şöyle dedi: Bundan sonra biliniz ki sizden her kim Muhammed'e tapıyorsa, Muhammed ölmüştür. Her kim de Allah'a tapıyorsa, bilsin ki, Allah hiç ölmeyecek olan diridir. Yüce Allah "Muhammed ancak bir rasuldür. Ondan evvel daha nice rasuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölür, yahut öldürülürse ökçelerinizin üstünde geriye mi döneceksiniz? Kim iki ökçesi üzerinde geriye dönerse, elbette Allah 'a hiçbir şeyle zarar vermiş olmaz. Allah şükredenlere mükâfat verecektir" buyurmuştur. (Âli İmran, 144) İbn Abbas der ki: Vallahi Ebu Bekir bu ayeti okuyana kadar, insanlar sanki Allah'ın bu ayeti indirdiğini bilmiyorlarmış gibi Ebu Bekir'den yeniden öğrenmişti. Artık işittiğim her bir insan bu ayeti okuyordu. (Zuhrî der ki:) Bana Saîd b. Museyyeb'in verdiği habere göre Ömer o günkü halini şöyle anlatmıştır: Vallahi Ebu Bekir'in okuduğu bu ayeti duyuncaya kadar ben Hz. Peygamber'in (sav) öldüğüne kanaat getirmemiştim. Ebu Bekir Hz. Peygamber'in vefat ettiğini bildiren ayeti okuyunca bütün umutlarım tükendi, öyle ki ayaklarım beni taşımaz oldu, şaşkınlık içinde bir yere çöküverdim.
Bize Yahya b. Maîn ve Sadaka, onlara Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Vâkid b. Muhammed, ona babası, ona da İbn Ömer (r.anhuma), Ebu Bekir'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ey insanlar! Muhammed'e (sav) hürmetinizi, onun ev halkı hususunda da gözetip muhafaza ediniz.
Bize Yahya b. Maîn ve Sadaka, onlara Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Vâkid b. Muhammed, ona babası, ona da İbn Ömer (r.anhuma), Ebu Bekir'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ey insanlar! Muhammed'e (sav) hürmetinizi, onun ev halkı hususunda da gözetip muhafaza ediniz.
Bize İshak b. İbrahim, ona Nadr, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona Berâ ona da Ebu Bekir; (T) Bize Abdullah b. Recâ, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona Berâ, ona da Ebu Bekir (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: (Hz. Peygamber (sav) ile hicret yolunda iken sığındığımız mağaranın etrafını keşif için) dolandım. Derken koyunlarını sürüp gelmekte olan bir çoban ile karşılaştım. Ona “sen kimin çobanısın?” dedim. O da Kureyş'ten tanıdığım bir adamın ismini söyledi. Ona “senin süt veren koyunun var mı?” dedim. “evet, var” dedi. “benim için süt sağar mısın?” dedim. “evet, sağarım” dedi. Benim talebim üzerine, sürüsünden bir koyun yakaladı. Ona koyunun memesindeki tozları, sonra ellerini silkelemesini söyledim. -Râvî, “bu şekilde” dedi ve silkeleme şeklini, avuçlarını birbirine vurarak gösterdi.- Daha sonra benim için bir miktar süt sağdı. Ben, Allah'n Rasulü (sav) için, deriden bir kap hazırlamıştım, ağzında bir bez vardı. Sütün üzerine, dibi soğusun diye, biraz su döktüm. Nihayet Peygamber Efendimizin yanına geldim ve “iç, Ey Allah'ın Rasulü” dedim. Allah'ın Rasulü (sav), ben razı olana kadar, sütten içti.