747 Kayıt Bulundu.
Bize Musa, ona Hammad b. Seleme, ona Ziyad b. Mihrak, ona da Taysele, İbn Ömer'in şu sözünü rivayet etmiştir: "Ana-babayı ağlatmak, (onlara) isyan etmektir ve büyük günahlardandır."
Açıklama: Hadisin ilk üç ravisi kendi tabakalarında ferddir (garip). Muaviye'den hadisin lafzi kısmına benzer rivayetler aktarılmış olsa da bunlar ikincil kaynaklarda yer almaktadır. Hadisin farklı rivayetleri arasında şöyle bir ihtilaf bulunmaktadır: Süfyan es-Sevri'den gelen rivayette Muaviye'nin gelişiyle ayağa kalkanlardan biri de Abdullah b. Zübeyr olarak gösterilmektedir (Tirmizi, Sünen, V, 90). Halbuki diğer bütün rivayetlerde Abdullah b. Zübeyr'in ayağa kalkmadığı yer almakta ve hatta bazen özellikle vurgulanmaktadır (İbn Ebi Şeybe, Musannef, V, 234; Ebu Davud, Sünen, VII, 516). Bu durumu İbn Hacer el-Askalani şöyle yorumlamıştır: "Her ne kadar Süfyan, hadis ezberi bakımından bir dağ olsa da bir kişinin rivayetine göre naklettikleri haber mahfuz sayılmaya daha layık içlerinde Şube gibi alimlerin de olduğu pek çok kimse Abdullah b. Zübeyr'in ayağa kalkmadığı konusunda ittifak halindedir" (İbn Hacer, Fethu'l-Bari, XI, 50). Ebu Süleyman el-Hattabi bu hadisi şöyle yorumlamıştır: "Muğire'nin Hz. Peygamber'in yanında ayakta durması, idarecilerin korku ve saldırı ihtimali bulunduğu takdirde yanlarında ayakta adam bekletmelerinin caiz olduğunun delilidir. "İnsanların kendisi için ayağa kalkmasından hoşlanan kimse cehennemdeki yerine hazırlansın" sözüyle yasakladığı ve tehdit ettiği şey, bunu kibirle yaptıranlar ve bu hususta mütekebbirlerin ve despotların yolunu takip edenlerdir" (Hattabi, Mealimü's-sünen, II, 329). Bir başka yorum da şöyledir: "Burada birisinin bir başkasının yanı başında ya da önünde hizmet için ayakta beklemesi kastedilmektedir. Yani kim kendisini yüceltmek adına yanı başında ya da önünde ayakta birilerinin beklemesinden hoşlanırsa cehennemdeki yerine hazırlansın demektir. Bu başkasının yanı başında ya da önünde beklemesini isteyen kimseyle ilgilidir. Ama böyle bir talep ve beklenti olmaz ve kişi kendiliğinden sevap umarak ayakta beklerse onun için bir sorumluluk olmaz. Çünkü Muğire b. Şube Hudeybiye günü Resulullah'ın yanı başında elinde kılıç ayakta beklemiştir" (Muzhiri, el-Mefatih fi şerhi'l-Mesabih, V, 139).
Açıklama: Hz. Peygambere isnad edilmeyen bu mevkuf habere bakılınca, aksıran kimsenin «Elhamdü Lillah» cümlesi ile yetinmemesi ve buna «Rabbilalemîn» sözünü eklemesi gerektiği anlaşılmaktadır. Bu takdirde aksıranın şöyle demesi gerekir: «Elhamdü üllâhi Rabbilalemîn.» Ancak bu şekilde hamd edene, melekler rahmet dileyeceği anlaşılır. Fakat bu konuda sahîh hadislerde böyle bir kayıt bulunmamaktadır. Gelecek hadîs-i şerife bakılsın.
Bize Musa b. İsmail, ona Abdulvahid, ona A'meş, ona Ebu Vâil, ona Abdullah'ın (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Her kim Müslüman bir kimsenin malını elinden almak için yalan yere yemin ederse, kıyamet günü Allah'ın öfkesine uğramış bir halde Allah'ın huzuruna varır."
Bize Müsedded, ona Ebu Avâne, ona Abdülmelik b. Ümeyr, ona da Rib'î b. Hırâş şöyle demiştir: Ukbe, Huzeyfe'ye “Hz. Peygamber'den (sav) işittiğin bir hadisi bizlere rivayet etmez misin?” dedi. Bunun üzerine Huzeyfe “Ben Peygamber'den işittim, şöyle buyuruyordu” dedi: "(Sizden evvelki ümmetlerden) bir kişiye ölüm gelip çattı da hayattan ümidini kesince ailesine “Ben öldüğüm zaman benim için birçok odun toplayın. Sonra bu odunları çakmak çakıp ateşleyin (beni de bu ateşe atın). Ateş benim etimi yediği ve kemiklerime ulaştığı zamana kadar bırakınız. Sonra yanmış kemikleri alın, onları ezip öğütün. Sonra sıcak yahut rüzgârlı bir günde o tozları deniz içine savurun” diye vasiyet etti. Ama Allah, onun zerrelerini bir yere getirdi ve ona “Niçin böyle yaptın?” diye sordu. O kimse “Senin korkundan” diye cevap verdi. Bunun üzerine Allah ona mağfiret etti." Ukbe der ki: Ben de Hz. Peygamber'i (sav) böyle derken işittim. Bize Musa, ona Ebu Avâne, ona da Abdülmelik bu isnadla rivayet etti ve “Rüzgârlı bir günde” ifadesini kullandı.
Bize Müsedded, ona Ebu Avâne, ona Abdülmelik b. Ümeyr, ona da Rib'î b. Hırâş şöyle demiştir: Ukbe, Huzeyfe'ye “Hz. Peygamber'den (sav) işittiğin bir hadisi bizlere rivayet etmez misin?” dedi. Bunun üzerine Huzeyfe “Ben Peygamber'den işittim, şöyle buyuruyordu” dedi: "(Sizden evvelki ümmetlerden) bir kişiye ölüm gelip çattı da hayattan ümidini kesince ailesine “Ben öldüğüm zaman benim için birçok odun toplayın. Sonra bu odunları çakmak çakıp ateşleyin (beni de bu ateşe atın). Ateş benim etimi yediği ve kemiklerime ulaştığı zamana kadar bırakınız. Sonra yanmış kemikleri alın, onları ezip öğütün. Sonra sıcak yahut rüzgârlı bir günde o tozları deniz içine savurun” diye vasiyet etti. Ama Allah, onun zerrelerini bir yere getirdi ve ona “Niçin böyle yaptın?” diye sordu. O kimse “Senin korkundan” diye cevap verdi. Bunun üzerine Allah ona mağfiret etti." Ukbe der ki: Ben de Hz. Peygamber'i (sav) böyle derken işittim. Bize Musa, ona Ebu Avâne, ona da Abdülmelik bu isnadla rivayet etti ve “Rüzgârlı bir günde” ifadesini kullandı.