3653 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed, Ona Abde, Ona Hişam b. Urve, Ona babası, Ebu Humeyd es-Sâidî’nin şöyle anlattığını rivayet etti. Hz. Peygamber, Süleym Oğullarının zekâtını toplamak üzere İbnü'l-Ütebiyye’yi zekât memuru olarak görevlendirdi. İbnü'l-Ütebiyye Hz. Peygamber’e gelip hesaba çekilince 'Bu sizin, bu da bana hediye olarak verilendir' dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) ona
"Doğru sözlü biriysen söyle bakalım! Babanın ve annenin evinde otursaydın bunlar sana hediye olarak verilir miydi?" dedi. Rasul-i Ekrem daha sonra ayağa kalktı ve Allah’a hamd ve O’nu övdükten sonra "İmdi!" diyerek söze başlayıp, insanlara şöyle hitap etti:
"Ben, Allah’ın bana tevdi ettiği bazı işleri yapması için sizlerden bazılarına görev veriyorum. Sonra sizden biri çıkıp geliyor ve 'Bu sizindir, bu da bana hediye olarak verilendir' diyor. O kişi doğru sözlü ise söylesin bakalım! Babasının ve annesinin evinde otursaydı, ona hediyesi getirilir miydi? Allah'a yemin ederim ki, hiçbiriniz zekât malından bir şey alamaz -Hişâm haksız yere ifadesini ilave etmiştir- Aksi takdirde o malı taşıyarak kıyamet günü Yüce Allah’a gelir. Sakın ben sizden herhangi birinizi inlemesi olan bir deveyi veya böğürmesi olan bir sığırı, ya da melemesi olan bir koyunu boynunda taşıyarak Allah’a kavuştuğunu görüp tanımayayım." Hz. Peygamber, sonra iki elini koltuk altının beyazlığı görülecek kadar kaldırdı ve "Dikkat edin! Tebliğ ettim mi?" dedi.
Açıklama: Zekât memeru olarak görevlendirilen kişinin ismi'nin ibnü'l-Ütbiyye ve Ezd kabilesinden olduğu; yine isminin İbnü'l-Lütbiyye olup Esd kabilesinden olduğu, ismninin İbnü'l-Lütebiyye olduğu şeklinde rivayetler bulunmaktadır.
Bize el-Kasım b. Zekeriyya b. Dînâr, ona Hüseyin, ona Zâide, ona Simâk, ona Abdurrahman b. el-Kasım, ona babası (Kasım b. Muhammeed et*Teymî), Hz. Ayşe’nin şöyle anlattığını rivayet etti: Ensar’dan bir adamdan Berîreyi satın aldım. Satanlar, velâ (âzat olmaktan doğan hükmî akrabalık bağı) hakkının kendilerine ait olmasını şart koştular. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) “Velâ hakkı (âzad) nimetine sahip olanındır” buyurdu. Hz. Peygamber (sav) onu kocası ile evlilik hayatına devam edip etmemekte serbest bıraktı. (Çünkü) kocası, (hür değil) köleydi. Berîre (bir gün) bana biraz et hediye etmişti. Hz. Peygamber (sav) “O etten biraz da bize verseniz” dedi. Ben de “Bu et Berîre’ye sadaka olarak verilmiş” deyince, Hz. Peygamber (sav) “O, Berîre’ye sadakadır bize hediyedir” buyurdu.
Bize Muhammed b. İsmail b. İbrahim, ona Yahya b. Ebu Bükeyr el-Kermânî, ona Şu’be, ona Abdurrahman b. el-Kasım, ona babası –Şu’be dedi ki: Abdurrahman b. el-Kasım en büyük olması hasebiyle babasının evlatları üzerinde vasîsi idi. Ona bu hadisi babandan mı duydun diye sormaktan korktum- Hz. Ayşe’nin şöyle anlattığını rivayet etti: Hz. Peygamber'e (sav) Berîre’nin durumunu sordum. Onu satın almak istemiştim, ancak velâ hakkının (âzat olmaktan doğan hükmî akrabalık bağı) kendilerinde kalmasını şart koşmuşlardı. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Onu satın al, velâ hakkı (satın alıp) âzad edene aittir” buyurdu.
Abdurrahman dedi ki: Berîre evlilik hayatına devam edip etmeme konusunda serbest bırakıldı. (Çünkü) kocası (hür değil) köle idi. Abdurrahman hadisi rivayet ettikten sonra kadının kocasının hür mü yoksa köle mi olduğunu bilmiyorum dedi. Hz. Peygamber'e et getirilmişti. Oradakiler “Bu et, Berîre’ye sadaka olarak verilen şeylerdendir” dediler. Hz. Peygamber de “O, Berîre’ye sadakadır bize hediyedir” buyurdu.