10265 Kayıt Bulundu.
Bize Harun b. Ma'rûf, ona Süfyan b. Uyeyne ona da Hişâm'ın rivayet ettiğine göre babası (Urve) şöyle demiştir: (Bir gün) Aişe namaz kılarken Ebu Hüreyre hadis rivayet ediyor ve "Ey odanın sahibi, bana kulak ver! Ey odanın sahibi, bana kulak ver!" diyordu. Aişe namazını bitirince Urve'ye "Sen şunu ve biraz önce söylediğini duydun mu? Hz. Peygamber (sav) konuştuğunda saymak isteyen kimse (kelimelerini) sayabilirdi." dedi.
Açıklama: Hz. Aişe'nin (r.anha) ifadeleri, Ebu Hüreyre'nin (r.a.) hadis rivayetine ehliyetine yönelik bir tenkit değildir. Fakat Hz. Aişe, üzerinde düşünülmeden, hızlıca ve peş peşe hadis rivayet edilmesini hoş karşılamamış, Hz. Peygamber’in tane tane ve teenni ile konuşmasını hadis rivayetinde takip edilecek bir örnek olarak hatırlatmıştır.
Bize Harun b. Maruf ve Muhammed b. Abbâd -Hadisin lafzında birbirlerine yakındırlar. Buradaki rivayet Harun'undur.- onlara Hatim b. İsmail, ona da Yakub b. Mücahid Ebu Hazre, Ubâde b. Velîd b. Ubâde b. Sâmit'in şöyle dediğini rivayet etmiştir. Ben ve babam bilgi edinmek için ensardan şu kabileye -ki henüz vefat etmemişlerdi- doğru yola çıktık. Bizim ilk karşılaştığımız kişi Rasulullah’ın (sav) sahâbisi Ebu Yesar (ra) oldu. Beraberinde bir de hizmetçisi vardı ki, onun elinde sahifelerden oluşan bir tomar bulunuyordu. Ebu Yesar'ın üzerinde çizgili bir elbise ile bir meâfir kumaşı vardı. Hizmetçisinin üzerinde de çizgili bir elbise ile meâfir kumaşı vardı. Babam kendisine: "Ey amca! Ben senin yüzünün kızgınlıktan renginin değiştiğini görüyorum." dedi. Ebu Yesar: "Evet, benim Benû Haramî kabilesinden filân oğlu filânda alacağım vardı. Ailesine gelerek selâm verdim ve 'o burada mı?' diye sordum." "Hayır!" dediler. Yanıma ergenlik çağı yaklaşmış bir oğlu çıktı. Ona: "Baban nerede? diye sordum. "Senin sesini işitti ve annemin yatağına giriverdi" dedi. "Yanıma çık! Nerede olduğunu öğrendim" dedim. Bunun üzerine o çıktı ve ben kendisine: "Benden saklanmana sebep olan nedir?" dedim. O: "Allah'a yemin olsun ki ben sana anlatacağım ve yalan da söylemeyeceğim. Vallahi seninle konuşup da sana yalan söyleyeceğimden, sana va'd edip sözümde duramayacağımdan korktum. Sen Rasulullah’ın (sav) sahâbisi idin. Ben vallahi maddi sıkıntıdayım" dedi. "(Böyle olduğuna dair) Allah'a yemin eder misin?" dedim. "Allah'a yemin ederim." dedi. "Allah'a yemin eder misin?" dedim. "Allah'a yemin ederim." dedi. "Allah'a yemin eder misin?" dedim. "Allah'a yemin ederim." dedi ve senedini getirdi. Babam senedi eliyle yırttı ve şöyle dedi: "İmkân bulursan bana ödersin! Yoksa helâl olsun." Bizzat şu iki gözümle görerek -iki parmağını iki gözünün üzerine koydu-, şu iki kulağımla işiterek ve şu kalbimle kavrayarak -kalbinin damarına işaret etti- Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurduğuna şahit oldum: "Her kim maddi sıkıntıda olan birine mühlet verir/borcunda indirime gider yahut borcunu bağışlarsa, Allah onu kendi gölgesinde gölgelendirir."
Bize Züheyr b. Harb, Muhammed b. Hatim ve Abd b. Humeyd, onlara Yakub b. İbrahim, ona İbn Şihab'ın kardeşinin oğlu (Muhammed b. Abdullah), ona amcası (İbn Şihab ez-Zührî), ona Salim, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin tamamı bağışlanır, ancak (günahlarını) açıktan işleyenler bunun dışındadır. Şüphesiz günahı aşikar etmenin bir yolu da şudur: Bir kimse geceleyin bir günah işler, sonra sabahlar, Rabbi onun (günahını) örttüğü halde o kalkıp 'ey filan! Ben dün gece şöyle şöyle yaptım' der. Hâlbuki Rabbi geceleyin onu (günahını) örtmüştür. Rabbi onun günahını örtmüş olarak geceler, ama o sabahleyin kalkar ve Allah'ın örttüğünü aşikar kılar." [Züheyr "(وإنَّ من الإجْهَار) Şüphesiz günahı aşikar etmenin bir şekli de şudur" ifadesi yerine "(ومن الهِجَارِ) pervasızlıktan biri de şudur" ifadesini zikretmiştir.]
Bize Züheyr b. Harb, Muhammed b. Hatim ve Abd b. Humeyd, onlara Yakub b. İbrahim, ona İbn Şihab'ın kardeşinin oğlu (Muhammed b. Abdullah), ona amcası (İbn Şihab ez-Zührî), ona Salim, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin tamamı bağışlanır, ancak (günahlarını) açıktan işleyenler bunun dışındadır. Şüphesiz günahı aşikar etmenin bir yolu da şudur: Bir kimse geceleyin bir günah işler, sonra sabahlar, Rabbi onun (günahını) örttüğü halde o kalkıp 'ey filan! Ben dün gece şöyle şöyle yaptım' der. Hâlbuki Rabbi geceleyin onu (günahını) örtmüştür. Rabbi onun günahını örtmüş olarak geceler, ama o sabahleyin kalkar ve Allah'ın örttüğünü aşikar kılar." [Züheyr "(وإنَّ من الإجْهَار) Şüphesiz günahı aşikar etmenin bir şekli de şudur" ifadesi yerine "(ومن الهِجَارِ) pervasızlıktan biri de şudur" ifadesini zikretmiştir.]
Bize Züheyr b. Harb, Muhammed b. Hatim ve Abd b. Humeyd, onlara Yakub b. İbrahim, ona İbn Şihab'ın kardeşinin oğlu (Muhammed b. Abdullah), ona amcası (İbn Şihab ez-Zührî), ona Salim, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin tamamı bağışlanır, ancak (günahlarını) açıktan işleyenler bunun dışındadır. Şüphesiz günahı aşikar etmenin bir yolu da şudur: Bir kimse geceleyin bir günah işler, sonra sabahlar, Rabbi onun (günahını) örttüğü halde o kalkıp 'ey filan! Ben dün gece şöyle şöyle yaptım' der. Hâlbuki Rabbi geceleyin onu (günahını) örtmüştür. Rabbi onun günahını örtmüş olarak geceler, ama o sabahleyin kalkar ve Allah'ın örttüğünü aşikar kılar." [Züheyr "(وإنَّ من الإجْهَار) Şüphesiz günahı aşikar etmenin bir şekli de şudur" ifadesi yerine "(ومن الهِجَارِ) pervasızlıktan biri de şudur" ifadesini zikretmiştir.]