10265 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona Vekî', ona İkrime b. Ammar, ona İyâs b. Seleme b. Ekva', ona da babası (Seleme b. Ekva' (ra); (T) Bize ayrıca İshak b. İbrahim –hadis onun lafızlarıyla aktarılmıştır- ona Ebu'n-Nadr Haşim b. Kasım, ona İkrime b. Ammar, ona İyâs b. Seleme b. Ekva', ona da babası (Seleme b. Ekva) şöyle anlatmıştır: Bir adam Rasulullah'ın (sav) yanında hapşırdı. Rasulullah (sav) ona “Yerhamükallah/Allah seni bağışlasın” diye dua etti. Sonra adam yine hapşırınca Hz. Peygamber (sav) 'Bu adam nezle olmuş' buyurdu.
Açıklama: İkrime b. Ammar el-Iclî - Saduk, hataları bulunmakla tenkid edilmektedir.
Bize Ebû Bekir b. en-Nadr b. Ebî'n-Nadr, ona Ebû'n-Nadr Hâşim b. el-Kasım, ona Ubeydullah el-Eşcaî, ona Süfyân es-Sevrî, ona Ubeyd el-Müktib, ona Fudayl, ona eş-Şa'bî, ona da Enes b. Mâlik (ra.) şöyle rivâyet etti: “Rasûlullah’ın (sav.) huzurunda oturuyorduk. Bir ara Hz. Peygamber gülümsedi; “- Neden güldüğümü anladınız mı?” diye sordu. “- En iyisini Allah ve Rasûlü bilir” dedik. “- Kulun Rabbine olan sözlerinden güldüm” dedi ve şöyle izah etti: Kul, Rabbine; “- Ey Rabbim; sen beni zulümden korumadın mı?” diye sorar. Cenâb-ı Hak da; “- Evet” der. Kul; “- Öyleyse ben bugün, kendim için kendimden başka birinin şahitliğini istemiyorum” deyince, Allah; “- Bugün sana tek şahit olarak nefsin, çok şahit olarak da kirâmen kâtibîn melekleri yeter” buyurur. Bunun üzerine insanın ağzı mühürlenir ve uzuvlarına; “- Konuş!” diye emredilir. Onlar da yaptıklarını anlatırlar. Sonra insana konuşma imkânı verilir. Bunun üzerine adam, uzuvlarına; “Lanet olsun size! Defolun! Ben sizin için mücadele ediyordum” der.
Bize Harun b. Maruf ve Muhammed b. Abbad, [Her ikisinin rivayetinde lafızlar birbirine yakın olup rivayetin metni Harun’a aittir.] onlara Hatim b. İsmail, ona Yakub b. Mücahid Ebu Hazre, ona da Ubade b. Velid b. Ubade b. Samit “... Sonra yürüyüp kendi mescidinde bulunan Cabir b. Abdullah' uğradık... (O şöyle dedi:...)” diyerek şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah ile (sav) birlikte yürüdük. Akşam karanlığı çökmeye başlamıştı ki Araplara ait sulardan birine yaklaştık. Rasul-i Ekrem (sav) 'Kim öne geçip havuzu temizleyip suyunu çıkarır, kendisi içer ve bize de içirir?' diye sordu. Cabir der ki: Ben hemen kalktım ve 'Bu adam yapar ey Allah'ın Rasulü' dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Cabir'le beraber kim gidecek?' dedi. Hemen Cebbar b. Sahr kalktı, birlikte gittik. Kuyunun yanına vardık. Havuzdan bir iki kova su çektik, sonra havuzu düzenledik (çamurdan arındırdık). Sonra tekrar su çekerek doldurduk; nihayet havuz ağzına kadar doldu. Yanımıza ilk gelen Rasulullah (sav) oldu. 'Müsaade eder misiniz?' dedi. 'buyur, ey Allah'ın Rasulü' cevabını verdik. Devesini eğerek havuza uzattı. Deve su içti. Ona ipini çekerek daha fazla su içirdi, sonra devenin susuzluğu geçti, idrarını yaptı. Ardından deveyi kenara çekti, çöktürdü. Sonra Rasulullah (sav) havuza geldi, ondan abdest aldı. Ben de onun abdest suyundan aldım, onun gibi abdest aldım. Bu sırada Cebbâr b. Sahr ihtiyacını gidermeye gitti. Rasulullah namaza durmak istedi. Benim üzerimde bir burde (örtü) vardı. Onun iki ucunu çapraz şekilde üzerime sarmaya çalıştım ama yetmedi. Üzerinde püsküller vardı. Onu ters çevirdim, iki ucunu çapraz bir şekilde bağladım ve üzerine çömeldim (örtündüm). Sonra Rasulullah’ın sol tarafında durdum. O, elimden tutarak beni sağ tarafına geçirdi. Sonra Cebbar b. Sahr geldi, abdest aldı, ardından gelerek Rasulullah’ın (sav) sol tarafına durdu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ikimizin de ellerimizden tutarak bizi arkasına durdurdu. Rasulullah (sav) ben hissetmeden beni gözetmeye başlamış. Sonra maksadını anladım. Eliyle 'kuşağını beline sıkıca bağla' diye işaret etti. Rasulullah (sav) namazı bitirince 'ey Cabir' dedi. 'Buyur ey Allah'ın Rasulü' dedim. 'Elbise genişse iki ucunu çapraz bağla, dar ise onu beline sıkıca sar' buyurdu."
Bize Ebu Kürayb, ona Ebu Halid -yani el-Ahmer-, ona Süleyman et-Teymî, ona da Enes b. Malik (ra) Rasulullah’tan (sav) bu hadisin bir benzerini nakletmiştir. [İlgili hadis: "Hz. Peygamber'in (sav) yanındayken iki adam hapşırdı. Hz. Peygamber (sav) birine dua etti, diğerine etmedi. Dua etmediği adam 'o hapşırınca dua ettiniz de bana niye etmediniz?' diye sorunca Hz. Peygamber (sav) 'çünkü o hamd etti, sen hamd etmedin' buyurdu."]
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona Vekî', ona İkrime b. Ammar, ona İyâs b. Seleme b. Ekva', ona da babası (Seleme); (T) Ayrıca bize İshak b. İbrahim –hadis onun lafızlarıyla rivayet edilmiştir-, ona Ebu’n-Nadr Haşim b. Kasım, ona İkrime b. Ammar, ona İyas b. Seleme b. Ekva', ona da babası (Seleme b. Ekva'ın) anlattığına göre: Bir adam Rasulullah’ın (sav) yanında hapşırdı, Rasulullah ona "Yerhamükallah/Allah seni bağışlasın" diye dua etti. Sonra adam yine hapşırınca Hz. Peygamber (sav) "Bu adam nezle olmuş" buyurdu.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ile Ebu Küreyb ve İshak b. İbrahim, onlara Ebu Muaviye (Muhammed b. Hâzim), ona (Süleyman b. Mihran) el-A’meş, ona İbrahim (en-Nehaî), ona da Esved (b. Yezid en-Nehaî), Aişe’nin (r. anha) şöyle dediğini nakletti: "Rasulullah (sav) göçüp gidinceye kadar üç gün arka arkaya buğday ekmeğinden doya doya yememiştir."
Bana Züheyr b. Harb ve Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr (hadis Züheyr’in lafızlarıyla rivayet edilmiştir), onlara Kasım b. Malik, ona da Asım b. Küleyb'in rivayet ettiğine göre Ebu Bürde şöyle demiştir: “(Babam) Ebu Musa, Fadl b. Abbas’ın kızının evindeyken onun yanına girdim. Bir ara hapşırdım. (Babam) bana dua etmedi/Yerhamükallah demedi. Sonra Fadl’ın kızı hapşırdı, babam ona dua etti/Yerhamükallah dedi. Biraz sonra ben annemin yanına döndüm ve olanları anlatım. Ebu Musa annemin yanına gelince annem ona “Oğlum yanında hapşırmış ama sen ona dua etmemişsin. Fadl’ın kızı hapşırınca dua etmişsin!” dedi. Bunun üzerine Ebu Musa; “Oğlun hapşırdı ama Allah’a hamd etmedi/Elhamdülillah demedi. Ben de ona dua etmedim. Fadl’ın kızı ise hapşırdı ve Elhamdülillah dedi. O sebeple ben de ona dua ettim. Zira ben Rasulullah’ın (sav) “Biriniz hapşırır da Elhamdülillah derse, siz de ona dua edin/Yerhamükallah deyin. Elhamdülillah demezse siz de ona dua etmeyin/Yerhamükallah demeyin!” buyurduğunu işittim.” dedi.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ile Ebu Küreyb ve İshak b. İbrahim, onlara Ebu Muaviye (Muhammed b. Hâzim), ona (Süleyman b. Mihran) el-A’meş, ona İbrahim (en-Nehaî), ona da Esved (b. Yezid en-Nehaî), Aişe’nin (r. anha) şöyle dediğini nakletti: “Rasulullah (sav) (bu dünyadan) göçüp gidinceye kadar üç gün arka arkaya buğday ekmeğinden doya doya yememiştir.”
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ile Ebu Küreyb ve İshak b. İbrahim, onlara Ebu Muaviye (Muhammed b. Hâzim), ona (Süleyman b. Mihran) el-A’meş, ona İbrahim (en-Nehaî), ona da Esved (b. Yezid en-Nehaî), Aişe’nin (r. anha) şöyle dediğini nakletti: “Rasulullah (sav) (bu dünyadan) göçüp gidinceye kadar üç gün arka arkaya buğday ekmeğinden doya doya yememiştir.”