حدثنا أحمد بن عاصم قال حدثنا حيوة قال حدثنا بقية قال حدثني صفوان قال سمعت راشد بن سعد يقول سمعت ثوبان يقول قال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم : لا تسكن الكفور فإن ساكن الكفور كساكن القبور قال أحمد الكفور القرى
حدثنا إسحاق قال أخبرنا بقية قال حدثني صفوان قال سمعت راشد بن سعد يقول سمعت ثوبان قال قال لي النبي صلى الله عليه وسلم : يا ثوبان لا تسكن الكفور فإن ساكن الكفور كساكن القبور
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164821, EM000579
Hadis:
حدثنا أحمد بن عاصم قال حدثنا حيوة قال حدثنا بقية قال حدثني صفوان قال سمعت راشد بن سعد يقول سمعت ثوبان يقول قال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم : لا تسكن الكفور فإن ساكن الكفور كساكن القبور قال أحمد الكفور القرى
حدثنا إسحاق قال أخبرنا بقية قال حدثني صفوان قال سمعت راشد بن سعد يقول سمعت ثوبان قال قال لي النبي صلى الله عليه وسلم : يا ثوبان لا تسكن الكفور فإن ساكن الكفور كساكن القبور
Tercemesi:
— Sevbân'ın şöyle dediğini işittim:— Resûlüllah (SallaîlahÜ Aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu:
«— Köylerde oturma; çünkü köylerde oturan, mezarlarda oturan gibidir,»
Ravilerden Ahmed îbni Asım demiştir ki:
«— Küfür, köyler demektir.»
Başka bir yoldan gelen rivayete göre, Sevbân'ın şöyle dediği işitilmiştir;
— Peygamber (Sattallahü Aleyhi ve SeWem] bana şöyle buyurdu:
«— Ey Sevbân! Köylerde oturma; çünkü köylerde oturan, mezarlarda oturan gibidir.»[1125]
Şehirlerden ve ilim merkezlerinden uzak köylerde yaşamak, bîr nevi ölöler arasında yaşamaya benzer, ilim ve faziletle olgunlaşmayan, terbiye ve edebden mahrum olan kimseler mana bakımından ölü sayılırlar. Bu gibi manevî ölOler de İlmin ve âlimlerin uğramadığı köylerde bulunurlar, iste böyle ilim ve faziletten mahrum bulunanlar arasında oturmak ve yaşamak, hissiz ve duygusuz Ölöler arasında yaşamak olur ki, bu yaşayışı Peygamber Efendimiz Sevbân hazretlerine ve dolayısiyle ümmete yasaklamışlardır. İlim ve irfan yuvası haline gelen veya ilim ışığı altında gelişen köyler bu hükmün dışında kalır. Hatıra gelir kî, böyle ilim ve irfandan mahrum olan köyleri ilim sahiplerinin aydınlatması ve onları cehaletten kurtarması bir vazife değil midir?
Tek başına olarak bir kimsenin koyu geleneklerine bağlı bir köy halkını uyarması mümkün olmadığı takdirde aralarında bulunması, ölüler arasında bulunması sayılır. Eğer bu cahilleri selâmete çıkarma imkânı varsa, bunu yapmak bir hizmettir ve büyük bir vazifedir. Bu takdirde ölüler arasında yaşama diye bîr şey kalmaz. Hepsi ilim ve fazilet sahibi kimseler olurlar.[1126]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 579, /461
Senetler:
()
Konular:
Bedevi, bedevilik
Kabir, Mezarlık,
Şehir, şehir veya köy hayatı
Yaşam, gündelik yaşam, sosyal hayat
حدثنا أبو حفص بن على قال حدثنا أبو عاصم عن عمرو بن وهب قال : رأيت محمد بن عبد الله بن أسيد إذا ركب وهو محرم وضع ثوبه عن منكبيه ووضعه على فخذيه فقلت ما هذا قال رأيت عبد الله يفعل مثل هذا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164835, EM000581
Hadis:
حدثنا أبو حفص بن على قال حدثنا أبو عاصم عن عمرو بن وهب قال : رأيت محمد بن عبد الله بن أسيد إذا ركب وهو محرم وضع ثوبه عن منكبيه ووضعه على فخذيه فقلت ما هذا قال رأيت عبد الله يفعل مثل هذا
Tercemesi:
Amr îbni Vehb'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir :
«— Muhammed îbni Abdullah b. Üseyd'i gördüm, ihramda iken hayvana bindiği zaman omuzlarından elbisesini (ihramını) alıp, onu oylukları üzerine koymuştu. Dedim ki:
— Bu (yaptığın) ne? Şöyle cevap verdi:
— (Babam) Abdullah'ı gördüm, böyle yapıyordu.»[1129]
Bu haberin, sahraya çıkmak bölümü ile olan ilgisi anlaşılamamaktadır. Ancak Muhammed ibni Abdullah'ın hac etmek üzere ihrama girmiş olması, onun yolculuğuna ve sahraya çıkmış olmasına deiâet eder. Bu yolculuk esnasında akarsu vadilerinde ikâmet etmiş olması da düşünülebilir.
İnsan ihramlı iken, yani belden aşağı bir parça ve yukarı kısım için bir parça olmak üzere büründüğü iki elbise ile hayvana binince, bacak kısımları açılır, ön ve ayak kısımlarını örtmek için, omuzlar üzerindeki elbise oyluk ve bacaklar üzerine konduğu anlaşılmaktadır, örtünmeye riayet için yapılan bir harekettir. Erkeklerde bakılması haram olan kısım, göbekten diz kapakları altına kadar olan yerlerdir. İşte bu kısımları örtmek farzdır.[1130]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 581, /462
Senetler:
()
Konular:
Hac, esnasında uyulacak kurallar
Hac, İhram, giyilebilecek şeyler, giyme biçimi
Hac, İhramlıya mübah olan şeyler
Hac, İhramlıya Yasak Olan Şeyler
حدثنا قيس بن حفص قال حدثنا طالب بن حجير العبدي قال حدثني هود بن عبد الله بن سعد سمع جده مزيدة العبدي قال : جاء الأشج يمشى حتى أخذ بيد النبي صلى الله عليه وسلم فقبلها فقال له النبي صلى الله عليه وسلم أما إن فيك لخلقين يحبهما الله ورسوله قال جبلا جبلت عليه أو خلقا معي قال لا بل جبلا جبلت عليه قال الحمد لله الذي جبلني على ما يحب الله ورسوله
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164848, EM000587
Hadis:
حدثنا قيس بن حفص قال حدثنا طالب بن حجير العبدي قال حدثني هود بن عبد الله بن سعد سمع جده مزيدة العبدي قال : جاء الأشج يمشى حتى أخذ بيد النبي صلى الله عليه وسلم فقبلها فقال له النبي صلى الله عليه وسلم أما إن فيك لخلقين يحبهما الله ورسوله قال جبلا جبلت عليه أو خلقا معي قال لا بل جبلا جبلت عليه قال الحمد لله الذي جبلني على ما يحب الله ورسوله
Tercemesi:
Bize Kays b. Hafs nakletti. > Dedi ki: Bize Tâlib b. Huceyr el-Abdî nakletti. > Dedi ki: Bana Hûd b. Abdullah b. Sa’d, dedesi Müzeyyede el-Abdî’yi işiterek onun şöyle dediğini nakletti:
el-Eşecc yürüyerek Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'e kadar gelip elini tuttu ve onu öptü. Ardından Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ona şöyle buyurdu: “Sende Allah ve onun Resulünün sevdiği iki huy vardır.” Bunun üzerine el-Eşecc dedi ki: “Yaratıldığım bir tabiat mı (bu), yoksa benim ahlâkım mı? Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem): “Hayır, bilakis yaratılışında var olan bir huydur.” buyurdu. Buna karşılık el-Eşecc; “Allah'ın ve onun Resulünün sevdiği bir huy üzere beni yaratan Allah'a hamd olsun!” dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 587, /465
Senetler:
1. Mezide b. Cabir el-Abdî (Mezide b. Cabir b. Malik b. Hemmam b. Muaviye b. Şebabe b. Amir)
2. Hud b. Abdullah el-Absî (Hud b. Abdullah b. Sa'd)
3. Talib b. Hüceyr el-Abdî (Talib b. Huceyr)
4. Kays b. Hafs et-Temîmî (Kays b. Hafs el-Ka'kâ')
Konular:
Allah İnancı, sevdiği ve sevmediği davranışlar
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
İnsan, insanların karakter farklılığı yaratılıştandır
İnsan, yaratılış özellikleri
KTB, YARATILIŞ
Saygı ve muhabbet, el öpmek, çocukları öpmek vs.
حدثنا حامد بن عمر قال حدثنا بكار بن عبد العزيز عن أبيه عن جده عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : كل ذنوب يؤخر الله منها ما شاء إلى يوم القيامة إلا البغى وعقوق الوالدين أو قطيعة الرحم يعجل لصاحبها في الدنيا قبل الموت
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164859, EM000591
Hadis:
حدثنا حامد بن عمر قال حدثنا بكار بن عبد العزيز عن أبيه عن جده عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : كل ذنوب يؤخر الله منها ما شاء إلى يوم القيامة إلا البغى وعقوق الوالدين أو قطيعة الرحم يعجل لصاحبها في الدنيا قبل الموت
Tercemesi:
— Abdülaziz babasından, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)''den rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurdu :
— Allah her günahdan dilediği cezayı kıyamete kadar geciktirir; ancak azgınlık etmek ve ebeveyne asi olmak yahut akrabalık bağlarını kesmek günahları müstesnadır. Bu günahların sahiplerine ölümden imce ceza hemen verilir.»[1147]
15, 25, 26 ve 27 sayılı bölümlerde ana-babaya asî olmak, akrabalık bağlarını kesmek günahları üzerinde durulmuştu. Bilgi İçin bu bölümlere müracaat edilsin. Burada azgınlık ve hududu aşma, başkasının hakkına tecavüz etme günahı münasebetiyle diğer anct-babaya asî olmak ve akrabalık bağlarını kesmek günahları da zikredilmiştir.[1148]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 591, /467
Senetler:
1. Ebu Bekre Nüfey' b. Mesruh es-Sekafî (Nüfey' b. Haris b. Kelde)
2. Abdülaziz b. Ebu Bekre es-Sekafi (Abdülaziz b. Nüfey' b. Haris b. Kelde)
3. Bekkar b. Abdülaziz es-Sekafi (Bekkar b. Abdülaziz b. Nüfey' b. Haris)
4. Hâmid b. Ömer es-Sekafi (Hamid b. Ömer b. Hafs b. Ömer b. Ubeydullah b. Ebu Bekre)
Konular:
Akraba, akrabalık ilişkileri, sıla-i rahim
Allah İnancı, azabı çetindir
İsyan, anne-babaya isyan, saygısızlık
Zulüm / Zalim, zulmetmek
حدثنا محمد بن بشار قال حدثنا محمد بن جعفر قال حدثنا شعبة سمعت أبا إسحاق سمعت عبدة بن حزن يقول تفاخر أهل الإبل وأصحاب الشاء فقال النبي صلى الله عليه وسلم : بعث موسى وهو راعى غنم وبعث داود وهو راعى غنم وبعثت أنا وأنا أرعى غنما لأهلى بأجياد
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164819, EM000577
Hadis:
حدثنا محمد بن بشار قال حدثنا محمد بن جعفر قال حدثنا شعبة سمعت أبا إسحاق سمعت عبدة بن حزن يقول تفاخر أهل الإبل وأصحاب الشاء فقال النبي صلى الله عليه وسلم : بعث موسى وهو راعى غنم وبعث داود وهو راعى غنم وبعثت أنا وأنا أرعى غنما لأهلى بأجياد
Tercemesi:
Abede îbni Hazin'in şöyle dediği işitilmiştir: — Koyunlar sahibi ile develer sahibi karşılıklı öğündüler. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seilem) şöyle buyurdu:
«— Musa, koyun çobanı iken Peygamber olarak gönderildi, Davud koyun çobanı iken Peygamber olarak gönderildi. Ben de Ecyad'da ailem için koyun güdüyordum.»[1121]
Burada koyunlara sahip olmanın, deve gibi sair hayvanlara sahip olmaktan daha faziletli olduğu beyan buyurulmaktadır. Buna delil olarak da Peygamberlerin koyun gütmüş olmaları gösterilmektedir. Nübüvvetten önce peygamberlere koyun gütme İşinin ilham edilişinde birtakım hikmetler vardır:
1— Koyunları gözetip ontara çobanlık ederek meşakkatlerine katlanmak, ümmetin İdaresi için bir alışkanlık teşkil eder.
2— Koyunlar mazlum ve masum hayvanlar olduklarından onlarla uğraşmak İnsana merhamet ve şefkat kazandırır.
3— Koyunlar öteye beriye çok dağılan ve yayılan hayvanlar olduğu için onları bir araya toplamak ve onları yırtıcı hayvanlardan, hırsızlardan korumak gibi idarî tasarrufa İhtiyaç gösterirler. Bir nevi insanların idaresine kıyas edilebilirler.
4— Sürü içinde tabiatı değişik koyunlar, zayıf ve biçareler olduğundan bunları durumlarına göre ayrı ayrı idare edip korumak ve bunlara sabretmek, İnsanların ihtiyaçlarını karşılayıp, onlara sabretmeye benzer. Diğer hayvanların durumu böyle değildir.
Peygamber Efendimiz de bu hikmetlerine binaen Mekke civarında bîr mahalle olan «Eeyad»da ailesine ait koyunları nübüvvetten önce gütmüş olduğunu bildirmektedir.[1122]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 577, /459
Senetler:
()
Konular:
Hayvanlar, hayvanlar hakkında övgü ve yergi
Hayvanlar, koyun, keçi beslemek
Hz. Peygamber, risalet öncesi hayatı
Peygamberler, ortak yönleri, koyun gütmek vb.
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا أبو عوانة عن عمر بن أبى سلمة عن أبيه عن أبى هريرة قال : الكبائر سبع أولهن الإشراك بالله وقتل النفس ورمى المحصنات والأعرابية بعد الهجرة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164820, EM000578
Hadis:
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا أبو عوانة عن عمر بن أبى سلمة عن أبيه عن أبى هريرة قال : الكبائر سبع أولهن الإشراك بالله وقتل النفس ورمى المحصنات والأعرابية بعد الهجرة
Tercemesi:
Ebû Hüreyred'en rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir :
«— Büyük günahlar yedi tane olup, onların birincisi Allah'a şirk koşmaktır. (İkincisi haksız yere) adam öldürmektir. (Üçüncüsü) iffetli kadınlara zina isnat etmektir. (Dördüncüsü) hicretten sonra (sahralara çekilip) bedevîleşmektir; (ve saire...)[1123]
Dokuz veya yedi olarak sayılan büyük günahların hangi şeyler olduğunu öğrenmek için 8 sayılı hadîs-i şerîfe bakınız. Burada hicretten sonra bedevîleşmenin de büyük günah olduğu bildirilmektedir.
Şehir ve kasaba emsali beldelerde ikâmet etmeyip çölde yaşayan ve şehirlere inmek ihtiyacını duymayıp bir nevi göçebe hayatı sürenlere Bedevi = A'rabî denir. Bunlar şehir medeniyetini almadıkları için yalnız başına asude yaşayan, içtimaî meselelerle uğraşmayan kimselerdir. Böyle bir hayat içinden hicret ederek cemiyet hayatına intikal edenlerin tekrar eski hayatlarına dönmeleri günah sayılmıştır. Çünkü bu harekette, İçtimaî vazifeleri bırakıp tenhaya ve inzivaya çekilme vardır. Cemiyet içinde vazife almak, savaşlara katılmak, birbirine yardımcı olup, ihtiyaçlarını karşılamak Müslümanlara düşen vazifedir. Böyle mühim vazifeleri bırakıp da kenara çekilmek günahtır, hatta büyük günahlardandır,
Fitne ve fesada karışmamak ve bir haksızlığa karışmamak maksadı ile böyle münzevî hayata geçmenin caiz olduğu görüşü ve rivayetleri vardır. Fakat bu cevaz herkese uygulanabilecek bir şumül taşımaz, istisnaî haller karşısında uygulanması caizdir.[1124]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 578, /460
Senetler:
0. Mevkuf (Mevkuf)
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ömer b. Ebu Seleme el-Kuraşi (Ömer b. Ebu Seleme b. Abdurrahman b. Avf)
4. Ebu Avane Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî (Vazzah b. Abdullah)
5. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Bedevi, bedevilik
İftira, iffetli kimseye
Şehir, şehir veya köy hayatı
Şirk, şirk koşmak
Yargı, adam öldürmek
Yaşam, gündelik yaşam, sosyal hayat
Zina, zina isnadı / kazf
حدثنا محمد بن الصباح قال حدثنا شريك عن المقدام بن شريح عن أبيه قال : سألت عائشة عن البدو قلت وهل كان النبي صلى الله عليه وسلم يبدو قالت نعم كان يبدو إلى هؤلاء التلاع
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164833, EM000580
Hadis:
حدثنا محمد بن الصباح قال حدثنا شريك عن المقدام بن شريح عن أبيه قال : سألت عائشة عن البدو قلت وهل كان النبي صلى الله عليه وسلم يبدو قالت نعم كان يبدو إلى هؤلاء التلاع
Tercemesi:
— Şurayh demiştir ki:
— Hz, Âişe'ye sahraya çıkmaktan sordum ve dedim ki:
— Peygamber (SallaliahÜ Aleyhi ve Seilem) sahraya çıkıp oturur muydu? Hz. Âişe şöyle dedi :
— Evet, şu akar su vadisine çıkıp ikâmet ederdi.»[1127]
Büdüvv ve Bedavet, sahraya çıkıp oturmak manasınadır. Tilö1 da, dağ başından itibaren vadiye kadar uzanan akar suların yatağına denir. Bundan anlaşılıyor ki, bazı zamanlarda hava değişikliği İçin Peygamber Efendimiz sahradaki vadilere çekilmişler ve bir müddet ikâmet etmişlerdir. Bizim memleketimizde sahra olmadığından, bunun yerine yayla tâbiri kullanılmıştır. Nitekim bizde de senenin birkaç ayında şehir ve kasabalardan hava değişikliği için asude ve temiz havalı yerlere çıkılır ki, bu yüksek yerlere yayla denir. Bu ikâmetler geçici olduğu için, bundan önceki iki bölümle aykırı düşecek bir mana düşünülemez.[1128]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 580, /462
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, beşer olarak
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Şehir, şehir veya köy hayatı
حدثنا عبد الله بن محمد قال حدثنا عبد الرزاق قال أخبرنا معمر قال أخبرني محمد بن عبد الله بن عبد الرحمن بن عبد القارىء عن أبيه : أن عمر بن الخطاب ورجلا من الأنصار كانا جالسين فجاء عبد الرحمن بن عبد القارىء فجلس إليهما فقال عمر إنا لا نحب من يرفع حديثنا فقال له عبد الرحمن لست أجالس أولئك يا أمير المؤمنين قال عمر بلى فجالس هذا وهذا ولا ترفع حديثنا ثم قال للأنصارى من ترى الناس يقولون يكون الخليفة بعدي فعدد الأنصاري رجالا من المهاجرين لم يسم عليا فقال عمر فما لهم عن أبى الحسن فوالله إنه لأحراهم إن كان عليهم أن يقيمهم على طريقة من الحق
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164837, EM000582
Hadis:
حدثنا عبد الله بن محمد قال حدثنا عبد الرزاق قال أخبرنا معمر قال أخبرني محمد بن عبد الله بن عبد الرحمن بن عبد القارىء عن أبيه : أن عمر بن الخطاب ورجلا من الأنصار كانا جالسين فجاء عبد الرحمن بن عبد القارىء فجلس إليهما فقال عمر إنا لا نحب من يرفع حديثنا فقال له عبد الرحمن لست أجالس أولئك يا أمير المؤمنين قال عمر بلى فجالس هذا وهذا ولا ترفع حديثنا ثم قال للأنصارى من ترى الناس يقولون يكون الخليفة بعدي فعدد الأنصاري رجالا من المهاجرين لم يسم عليا فقال عمر فما لهم عن أبى الحسن فوالله إنه لأحراهم إن كان عليهم أن يقيمهم على طريقة من الحق
Tercemesi:
Abdullah îbni Abdurrahman İbni Abdi'1-Karî anlattığına göre, Ömer Îbni'l-Hattab ve Ensar'dan bir adam (beraberce) oturuyorlardı. O esnada (babam) Abdurrahman îbni Abdi'1-Karî gelip onların yanına oturdu. Bunun üzerine Hz. Ömer:
«— Biz, sözümüzü kaldıranı, (buradan alıp öteye beriye götüreni) sevmeyiz.» dedi.
Abdurrahman ona şöyle cevap verdi:
— Ben şunlara haber götürmek için oturmuyorum, ey müminlerin emîri!..
Hz. Ömer:
«— Pekiyi, öyle ise şu ve şu kimselerle otur ve bizim sözümüzü onlara nakletme!» dedi. Sonra Ensar'dan olan arkadaşına şöyle dedi:
— İnsanlar, benden sonra kimin halife olacağını söylüyorlar, kimi uygun görüyorlar?»
Ensar'dan olan bu adam da, Muhacirlerden bir takım erkekler saydı, Ali'nin ismini söylemedi. Hz. Ömer :
«— Ebu'l-Hasan'dan (Ali'den) onlara ne oluyor, (onu istemiyorlar)? Allah'a yemin ederim ki, o, aleyhlerine olsa bile, onları hak yol üzere durdurmakta, onların en elverişlisidir.» dedi.[1131]
Kalpte bulunan bir niyyeti, bir söz veya haberi insanlara açıklamayıp içinde tutmaya «Sır saklamak» denir. Muvaffakiyet sebeplerinin en kuvvetlisi ve düzen halinin sağlanması çaresinin başı sır saklamaktır. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)''den rivayet edildiğine göre şöyle buyurmuştur:
«— îşte ve ihtiyaçlarınızın başarıya ulaşması için gizlilikten faydalanınız; çünkü her nimete hased edilir.»
Hz. Alî (Radtyaîlahuanh) da şöyle demiştir:
«.-Senin sırrın esirindir; eğer onu söylersen, sen onun esiri olursun.»
İnsan esrarını İçinde sakladıkça, onlara sahip demektir. Fakat bunları dışarıya ifşa ettiği zaman, bu hakimiyeti kaybeder ve onların dış tesirleri altına girerek bir nevi esrarın esiri olur. İnsan kendi esrarını ifşa etmekten kaçınması gereklidir. Bundan daha önemlisi, başkasına ait esrarı yaymaktır; çünkö bunda emanete hİyanet vardır. Bir de kötü niyetle olursa koğu-culuk vasfını taşır. Bu iki yönden haram kısmına girer. O halde insan hem kendine ait olan esrarı, hem de kendine emanet edilen başkasına ait esrarı gizli tutmalı, başkasına yaymamalıdır.
İşte Hz. Ömer de, yanında bulunan dinleyiciye, konuşulan siyasî ve ciddî meseleleri başkalarına gidip anlatmamayı, fakat meclislerinde bulunmayı tavsiye etmişler, bize de bu mevzuda takip edilecek doğru yolu göstermişlerdir.[1132]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 582, /462
Senetler:
0. Mevkuf (Mevkuf)
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
3. Abdullah b. Abdurrahman el-Kârri (Abdullah b. Abdurrahman b. Abd)
3. Muhammed b. Abdullah el-Kârri (Muhammed b. Abdullah b. Abdurrahman b. Abd)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
6. Ebu Cafer Abdullah b. Muhammed el-Cu'fî (Abdullah b. Muhammed b. Abdullah)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Koğuculuk, koğuculuk yapmak
Konuşma, konuşma adabı
KTB, ADAB
Yönetim, Hilafet tartışmaları,Hz. Peygamber'in vefatından sonra
Yönetim, Hz. Ali'nin hilâfet beklentisi
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا فطر عن أبى يحيى قال سمعت مجاهدا عن بن عباس قال : لو أن جبلا بغى على جبل لدك الباغى
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164850, EM000588
Hadis:
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا فطر عن أبى يحيى قال سمعت مجاهدا عن بن عباس قال : لو أن جبلا بغى على جبل لدك الباغى
Tercemesi:
İbni Abbas'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
«— Eğer bir dağ, bir dağa azgınlık ve zulüm edeydi, azgınlık eden parça parça edilirdi.»[1142]
Hudodu aşmanın ve başkasına tecavüz etmenin dehşetinr" beyan için dağlar misal' olarak verilmiştir. Bİr dağ diğer bir dağa haksızlık eder ve ona tecavüzde bulunursa, İlâhî adalet tecavüzde bulunan azgını yer ile bir eder. Bu vahim akıbetten insanoğlu ibret alarak hiç bir zaman tecavüze yeltenmemeli ve adaleti çiğneyerek başkalarına zulmetmemelİdir.[1143]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 588, /466
Senetler:
()
Konular:
Zulüm / Zalim, zulmetmek
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا إسماعيل بن جعفر عن محمد بن عمرو عن أبي سلمة عن أبى هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : احتجت النار والجنة فقالت النار يدخلنى المتكبرون والمتجبرون وقالت الجنة لا يدخلنى إلا الضعفاء والمساكين فقال للنار أنت عذابى أنتقم بك ممن شئت وقال للجنة أنت رحمتى أرحم بك من شئت
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164853, EM000589
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا إسماعيل بن جعفر عن محمد بن عمرو عن أبي سلمة عن أبى هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : احتجت النار والجنة فقالت النار يدخلنى المتكبرون والمتجبرون وقالت الجنة لا يدخلنى إلا الضعفاء والمساكين فقال للنار أنت عذابى أنتقم بك ممن شئت وقال للجنة أنت رحمتى أرحم بك من شئت
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
— Ceilnet'le Cehennem tartıştılar: Cehennem dedi ki:
— Zorbalarla azamet sahipleri benim içime girerler. Cennet de dedi ki:
— Beu^m içime ancak biçarelerle fakirler girer. (Allah Tealâ) Cehennem'e:
— Sen benim azabımsın, seninle dilediğime azab ederim, buyurdu. Cennet'e de:
— Sen benim rahmetimsin, seninle dilediğime merhamet ederim, buyurdu.»[1144]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 589, /466
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Amr el-Leysî (Muhammed b. Amr b. Alkame b. Vakkas)
4. Ebu İshak İsmail b. Cafer el-Ensarî (İsmail b. Cafer b. Ebu Kesir)
5. Muhammed b. Selam el-Bikendî (Muhammed b. Selam b. Ferec)
Konular:
Cehennem, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Cennet, Cennetle cehennemin münakaşası
Cennet, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Fakir, Yoksul, Fakir ve yoksullar
Kibir, Kibir ve gurur
Zalim, Zalim Yönetici
Zulüm / Zalim, zulmetmek