حدثنا إبراهيم بن المنذر قال حدثنا معن عن معاوية عن عبد الرحمن بن جبير بن نفير عن أبيه عن النواس بن سمعان الأنصاري:
أنه سأل رسول الله صلى الله عليه وسلم عن البر والإثم، فقال: "البر حسن الخلق. والإثم ما حك في نفسك، وكرهت أن يطلع عليه الناس."
Bize İbrahim b. Münzir, ona Ma'n, ona Muaviye, ona Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr, ona da babası (Ebu Abdurrahman el-Hadramî), Nevvas b. Sem'ân el-Ensârî'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
O (Nevvâs), Rasulullah'a (sav) iyilik ve günahı sormuş Allah Elçisi de (bu soruya cevap olarak): "İyilik, güzel ahlâktır. Günah ise, gönlünü rahatsız eden ve insanların farkına varmasından hoşlanmadığın şeydir." buyurmuştur.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164306, EM000302
Hadis:
حدثنا إبراهيم بن المنذر قال حدثنا معن عن معاوية عن عبد الرحمن بن جبير بن نفير عن أبيه عن النواس بن سمعان الأنصاري:
أنه سأل رسول الله صلى الله عليه وسلم عن البر والإثم، فقال: "البر حسن الخلق. والإثم ما حك في نفسك، وكرهت أن يطلع عليه الناس."
Tercemesi:
Bize İbrahim b. Münzir, ona Ma'n, ona Muaviye, ona Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr, ona da babası (Ebu Abdurrahman el-Hadramî), Nevvas b. Sem'ân el-Ensârî'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
O (Nevvâs), Rasulullah'a (sav) iyilik ve günahı sormuş Allah Elçisi de (bu soruya cevap olarak): "İyilik, güzel ahlâktır. Günah ise, gönlünü rahatsız eden ve insanların farkına varmasından hoşlanmadığın şeydir." buyurmuştur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 302, /267
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
İyilik, güzel ahlaktır
حدثنا إسماعيل بن أبي أويس قال حدثني سليمان بن بلال عن عبد الله بن سليمان بن أبى سلمة الأسلمى أنه سمع معاذ بن عبد الله بن خبيب الجهني يحدث عن أبيه عن عمه : أن رسول الله صلى الله عليه وسلم خرج عليهم وعليه أثر غسل وهو طيب النفس فظننا أنه ألم بأهله فقلنا يا رسول الله نراك طيب النفس قال أجل والحمد لله ثم ذكر الغنى فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم إنه لا بأس بالغنى لمن اتقى والصحة لمن اتقى خير من الغنى وطيب النفس من النعم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164305, EM000301
Hadis:
حدثنا إسماعيل بن أبي أويس قال حدثني سليمان بن بلال عن عبد الله بن سليمان بن أبى سلمة الأسلمى أنه سمع معاذ بن عبد الله بن خبيب الجهني يحدث عن أبيه عن عمه : أن رسول الله صلى الله عليه وسلم خرج عليهم وعليه أثر غسل وهو طيب النفس فظننا أنه ألم بأهله فقلنا يا رسول الله نراك طيب النفس قال أجل والحمد لله ثم ذكر الغنى فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم إنه لا بأس بالغنى لمن اتقى والصحة لمن اتقى خير من الغنى وطيب النفس من النعم
Tercemesi:
— Abdullah ibni Hubeyb amcasından (Ubeyde'den), anlatıyor:
— Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Se'lem), üzerinde yıkanma eseri (ıslaklık) olduğu halde (mevcut insanların) yanlarına geldi. Kendileri hoş ve neş'eli durumda idiler. Biz zannettik ki, ailesini ziyaret etti. Dedik ki:
— Ey Allah'ın Resulü! Halinizi hoş durumda görüyoruz. Peygamber:
«— Evet, Allah'a hamd olsun,» dedi. Sonra zenginlikten konuşuldu. Bunun üzerine Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu :
«— Allah'dan korkan (takva sahibi) kimse için zenginlikte beis yoktur. Fakat Allah'dan korkan (takva sahibi) için sıhhat, zenginlikten daha hayırlıdır. Nefsin hoşluğu da nimetlerden sayılır.»[596]
«Tayyibu'n-Nefs», his organlarının ve nefsin zevk ve sürür içinde olmasıdır ki, insanda, cehalet ve düşük hareketlerden arınarak ilim ve güzel ahlâk vasıflarına bürünerek tecelli eder. Manevî olgunluğun görüntüsü olur. Ashab-ı kiramın, Hz. Peygamberdeki bu hali sezişlerini, Peygamberimiz doğrulamışlar ve bundan dolayı Allah'a hamd etmişlerdir.
Allah'ın ihsan buyurduğu nimetlere karşı hamd etmek ve şükürde bulunmak bir ibadettir ve nimetin çoğalmasına vesiledir. Zira Cenab-ı Hak :
— And olsun, eğer şükrederseniz, elbette size nimetimi artırırım.» {ibrahim Sûresi, Âyet: 7) buyuruyor. Allah Tealâ İhlâsla edilen hamd ve şükre razı olup, onun mükâfatını verir.
Servet çokluğu ve mal bolluğu, takva sahiplerinde olursa zararı yoktur. Çünkü takva sahibi^ Allah'ın emirlerine göre imkânlarını kullanan ve yasaklarından sakınan kimsedir. Böyle bir kimse, Allah'ın dinine" ve müslü-manlara en fazla yardım edebilen olur. Peygamber Efendimizin bu hadîs-i şeriflerinden anlıyoruz ki, takva sahibi olmayan kötü ruhlu ve azgın kimseler elinde servet ve mal çokluğu zararlıdır. Çünkü bu gibi insanlar ellerindeki kuvveti fenalığa ve ahlâksızlık yollarına harcamak sureliyle insan* lığa zarar verirler, cemiyeti bozarlar ve türlü türlü fesada yol açarlar. Bu gibileri kontrol altında bulundurmak idare adamlarının görevi olrçıalıdır.
Dİğer taraftan zenginliğin saadet vesilesi olmadığını da Peygamber Efendimiz son cümleleriyle ifade buyurmuşlardır:
«— Takva sahibi kimseler için vücut sağlığı, zenginlikten daha hayırlıdır.» diye beyan etmişlerdir.
Daha önce de belirtildiği gibi vücucl sağlığı olmadan İnsan, ne kendi ihtiyacını görebilir, ne de ibadet edebilir, yemek ve içmek zevkini duyabilir. Daima hastalığı sebebiyle acziyet içinde kalır. Onu, sahip olduğu servet ve altınlar kurtaramaz, huzura kavuşamaz. Bu itibarla sıhhatini ve sağlam vücud yapısını Allah yolunda kullanan ve çalışan takva sahibi bir kimsenin durumu, bu sağlığa sahip bulunmayan zengınlerinkinden çok daha iyidir ve hayırlıdır.
Kederden ve elemden beri bulunarak Allah'ın emirlerini yerine getirmiş olmaktan mütevellid insandaki tatlı ve hoş manzara da Allah'ın nimet-lerindendir. Çünkü bu, manevî bir huzur ve sürürdür.[597]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 301, /266
Senetler:
0. Mübhem Ravi (Mübhem)
1. Abdullah b. Hubeyb el-Cühenî (Abdullah b. Hubeyb)
2. Muaz b. Abdullah el-Cühenî (Muaz b. Abdullah b. Hubeyb)
3. Abdullah b. Süleyman el-Eslemî (Abdullah b. Süleyman b. Ebu Seleme)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Bilal el-Kuraşi (Süleyman b. Bilal)
5. Ebu Abdullah İsmail b. Ebu Üveys el-Esbahî (İsmail b. Abdullah b. Abdullah b. Üveys b. Malik)
Konular:
Dünya, Hz. Peygamber gözünde
Dünya, Mülk, Hz. Peygamberin mala-mülke karşı tavrı
Dünya, Zenginlik
Hz. Peygamber, duaları
Müslüman, kanaatkâr/haris/tamahkâr olmak
Sağlık, sağlık nimettir
Takva, ulaşmanın yolları
حدثنا قتيبة حدثنا بن المنكدر عن أبيه عن جابر قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : كل معروف صدقة وإن من المعروف أن تلقى أخاك بوجه طلق وأن تفرغ من دلوك في إناء أخيك
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164308, EM000304
Hadis:
حدثنا قتيبة حدثنا بن المنكدر عن أبيه عن جابر قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : كل معروف صدقة وإن من المعروف أن تلقى أخاك بوجه طلق وأن تفرغ من دلوك في إناء أخيك
Tercemesi:
— Cabir'den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
— Resûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve SeJiem) buyurdu ki: «Her iyilik bir sadakadır. Senin tatlı bir yüzle kardeşinle karşılaşman ve senin (varlık) kabından onun çanağına boraltman da ma'rufdan = iyiliktendir.»[601]
Hadîs-i şerîfte önce her iyiliğin bir sadaka yerine geçtiği, yani sadaka sevabına sebebiyet verdiği beyan buyuruîduktan sonra, mâna daha genişletilip inceltilerek güler ve tatlı bir yüzle din kardeşini karşılamanın da bir maruf *= iyilik olduğu ifade edilmiştir. İnsan sahip bulunduğu maddî ve manevî imkânlardan kardeşine de aktarmalıdır. Kardeşin ve arkadaşın böyle istifadelendirİlmesi de iyiliktir. Ona neş'e ve sürür vermek, ihtiyacı varsa onu görmek, yani kendi kabından onun çanağına bir şeyler aktarma1: hep iyilik sayılır ve sadaka sevabını kazandırır.[602]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 304, /268
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Abdullah Muhammed b. Münkedir el-Kuraşî (Muhammed b. Münkedir b. Abdullah b. Hüdeyr)
3. Münkedir b. Muhammed et-Teymî (Münkedir b. Muhammed b. Münkedir)
4. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
KTB, SADAKA
Müslüman, Güleryüzlü
Müslüman, mü'minin kişiliği
Sadaka, çeşitleri
Tebessüm, kardeşinin yüzüne tebessüm etmek
Yardımseverlik, yol sorana rehberlik etmek
حدثنا حفص بن عمر قال حدثنا شعبة قال أخبرني سعيد بن أبى بردة سمعت أبى يحدث عن جدي عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : على كل مسلم صدقة قال أفرأيت إن لم يجد قال فليعمل فلينفع نفسه وليتصدق قال أفرايت إن لم يستطع أو لم يفعل قال ليعن ذا الحاجة الملهوف قال أفرأيت إن لم يستطع أو لم يفعل قال يمسك عن الشر فإنها له صدقة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164310, EM000306
Hadis:
حدثنا حفص بن عمر قال حدثنا شعبة قال أخبرني سعيد بن أبى بردة سمعت أبى يحدث عن جدي عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : على كل مسلم صدقة قال أفرأيت إن لم يجد قال فليعمل فلينفع نفسه وليتصدق قال أفرايت إن لم يستطع أو لم يفعل قال ليعن ذا الحاجة الملهوف قال أفرأيت إن لم يستطع أو لم يفعل قال يمسك عن الشر فإنها له صدقة
Tercemesi:
— Ebu Musa'dan rivayet edildiğine göre, dedi ki, Peygamber şöyle buyurdu:
«— Her müslümanın sadaka vermesi gerekir.» (Ashabdan biri) dedi ki, verecek bir şey bulamazsa (ne yapacağını) bildirir misiniz?
Peygamber (Saİlallahü Aleyhi ve Seilem):
«— Çalışsın da kendine fayda temin etsin, bir de sadaka versin.» buyurdu. (Adam yine) dedi ki, gücü yetmezse, yahud çalışamazsa (ne yapması gerektiğini) bildirir misiniz?
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seilem):
«— Çaresiz muhtaca yardım etsin.» buyurdu. (Adam tekrar) dedi ki, gücü yetmezse, yahud çalışamazsa?
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seilem) :
«— İyiliği emretsin, (tavsiye etsin).» buyurdu. (Adam tekrar) dedi ki, buna da gücü yetmezse, yahud (dedi ki,) bunu da yapamazsa, (başka ne yapması gerektiğini) bildirir misiniz?
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seilem):
«— Kötülük işlemekten kendini korur, çünkü bu hareket onun için bir sadakadır.» buyurdu.[604]
225 sayılı metindeki hadîs-i şerifin lâfzına uygun olan bu hadîs-i şerîfle çaresiz kalan ihtiyaç sahiplerine yardım etmenin lüzumuna işaret edilmektedir. Gerçİ iyiliğin her çeşitinde bir sevab vardır ve bunları İşleyen kimse kendi nefsi için sadaka vermiş hükmündedir. Fakat çaresiz kalan, mazlum ve muhtaç duruma düşen kimseye yardım etmek daha önce gelen bir vazifedir. Meselâ; bir zelzele felâketine uğrayanlara, yangın ve su baskını veya trafik kazaları gibi acil vak'alarda İmdat İsteyenlere koşmak, gücü yetenler üzerine borçtur. Her gücü yeten sahip bulunduğu imkânlarla muzlar kardeşlerine yardım etmekle yükümlüdür. Bu yardımı esirgeyenler, islâm'ın nurundan aydınlanmamışlar demektir. Lâkin güçsüz bulunanlar hiç olmazsa iyi şeyler tavsiye ederler ve fenalığa yardımcı olmazlar. Böylece yine iyilik etmiş olacakları için, yine sadaka sevabı kazanırlar.[605]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 306, /269
Senetler:
1. Ebu Musa Abdullah b. Kays el-Eş'arî (Abdullah b. Kays b. Süleym)
2. Ebu Bürde b. Ebu Musa el-Eş'arî (Amir b. Abdullah b. Kays b. Süleym)
3. Said b. Ebu Bürde el-Eşari (Said b. Amir b. Abdullah b. Kays)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Ömer Hafs b. Ömer el-Ezdî (Hafs b. Ömer b. Hâris b. Sehbera)
Konular:
Hz. Peygamber, ibadetlerde kolaylığı tercihi
KTB, SADAKA
Sadaka, çeşitleri
Teşvik Edilenler, Kolaylaştırıcı olmak, kolaylık göstermek
Yardımseverlik, muhtaç kimselerin ihtiyacını gidermek
حدثنا عبد الرحمن بن شيبة قال أخبرني بن أبى الفديك عن كثير بن زيد عن سالم بن عبد الله قال ما سمعت عبد الله لاعنا أحدا قط ليس إنسانا وكان سالم يقول قال عبد الله بن عمر قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : لا ينبغي للمؤمن أن يكون لعانا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164313, EM000309
Hadis:
حدثنا عبد الرحمن بن شيبة قال أخبرني بن أبى الفديك عن كثير بن زيد عن سالم بن عبد الله قال ما سمعت عبد الله لاعنا أحدا قط ليس إنسانا وكان سالم يقول قال عبد الله بن عمر قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : لا ينبغي للمؤمن أن يكون لعانا
Tercemesi:
— Salim ibni Abdullah'dan rivayet edildiğine göre şöyle anlatmıştır :
— (Hz. Ömer'in oğlu babam) Abdullah'ın asla bir kimseye lanet ettiğini işitmedim. Lanet ettiği bir insan yoktur.
Yine Salim şöyle derdi:
— (Babam) Abdullah ibni Ömer, ResûlüUah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem/in şöyle buyurduğunu söylemiştir :
«Lanet edici olmak, mümine yaraşmaz.»[610]
«Ta'n etmek», ayıplamak manasına geür. İnsanların şerefi ile oynayan, insanları kötüleyip gıybet eden kimseye de «Ta'ân» denir.
«Lanet etmek»/ Allah'ın yardımından ve rahmetinden uzaklaştırmak demektir. Yani bir kimsenin Allah'ın rahmet ve yardımından uzak kalmasını istemektir. Mümine lanet etmek, onun Cennet'ten uzak kalmasını İstemektir. Kâfire lanet de, Allah'ın rahmetinden büsbütün uzak düşmesini istemektir.
Ta'n etmekle lanet etmek, taşıdıkları mana bakımından kötülük İfade ettikleri için, bunları kullanmak mümine yakışmaz ve uygun düşmez. Çünkü mümin, islâm'ın getirdiği güzel ahlâklarla vasıflanması gerekir. Başkasında fenalık istemek, onun perişan olmasını dilemek ve buna rıza göstermek İslâm ahlâkı ile bağdaşmaz. Onun için dili bu gibi sözlerden korumak ve yalnız hayırlı söz söylemek icab eder. İşte Ashab-ı Kİram'dan A b d u I I a h i b n İ D m e r (Radiyallahu anh), Hazreti Peygamber'in :
«— Lânetd olmak, mümine yaraşmaz.» emrini kendilerine düstur edinmişler ve hayatları boyunca hiç kimseye lanet etmemişlerdir. Bize de düşen böyle hareket etmektir.[611]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 309, /272
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Ömer Salim b. Abdullah el-Adevî (Salim b. Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Muhammed Kesir b. Zeyd el-Eslemî (Kesir b. Zeyd)
4. Ebu İsmail Muhammed b. Ebu Füdeyk ed-Dîlî (Muhammed b. İsmail b. Müslim b. Ebu Füdeyk)
5. Ebu Bekir Abdurrahman b. Şeybe el-Huzami (Abdurrahman b. Abdülmelik b. Muhammed b. Şeybe)
Konular:
Lanet, Lanetlemek,
حدثنا عبد الله بن يزيد قال حدثنا موسى بن على قال سمعت أبى يقول سمعت عمرو بن العاص قال : بعث إلى النبي صلى الله عليه وسلم فأمرنى أن آخذ على ثيابي وسلاحى ثم آتيه ففعلت فأتيته وهو يتوضأ فصعد إلى البصر ثم طأطأ ثم قال يا عمرو إني أريد أن أبعثك على جيش فيغنمك الله وأزعب لك زعبة من المال صالحة قلت إني لم اسلم رغبة في المال إنما أسلمت رغبة في الإسلام فأكون مع رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال يا عمرو نعم المال الصالح للمرء الصالح
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164112, EM000299
Hadis:
حدثنا عبد الله بن يزيد قال حدثنا موسى بن على قال سمعت أبى يقول سمعت عمرو بن العاص قال : بعث إلى النبي صلى الله عليه وسلم فأمرنى أن آخذ على ثيابي وسلاحى ثم آتيه ففعلت فأتيته وهو يتوضأ فصعد إلى البصر ثم طأطأ ثم قال يا عمرو إني أريد أن أبعثك على جيش فيغنمك الله وأزعب لك زعبة من المال صالحة قلت إني لم اسلم رغبة في المال إنما أسلمت رغبة في الإسلام فأكون مع رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال يا عمرو نعم المال الصالح للمرء الصالح
Tercemesi:
— Amr ibni'1-As şöyle dedi:
— Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana (haber) gönderip elbisemi ve silâhımı kuşanmamı, sonra ona gitmemi bana emretti. Ben de emrini yaptım da ona vardım ki, abdest alıyordu. Gözünü bana kaldırdı, sonra aşağı indirdi, sonra şöyle buyurdu:
«— Ya Amr! Ben seni savaş için askere göndermek istiyorum. Böylece Allah sana ganimet ihsan eder. Ben de sana topluca hayırlı mal veririm,» Ben dedim ki:
— Ben mala rağbet ederek müslüman olmadım. Ben ancak Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile beraber olayım diye İslama rağbet ederek müslüman oldum. Hazreti Peygamber :
«— Ey Amr! Salih = iyi kimse için, hayırlı mal ne güzeldir,» buyurdu.[592]
Meşru ve mubah yollardan kazanılan mal, salih ve hayırlı mal olur. Cİhad farz ve çok güç bir ibadet olduğundan sevabı büyük olmakla beraber, savaşta elde edilen ganimet mallan da helâl kazançların en temizidir. O halde bu yoldan kazanılan mallar salih ve hayırlı mallardır. Bu hayırlı mal, iyi kimseler eline geçerse değeri bir kat daha artmış olur. Çünkü iyi kimseler, malı değerlendirerek Allah yolunda harcarlar. Islâmın yararına olarak kullanırlar ve onu haram yerlere israf etmezler. İşte Amr I b n i ' I - A s ashab-ı kiramın büyüklerinden ve salihterinden biri olduğu için, bunun eline geçecek ganimet malı gibi en hayırlı bîr malın kazanacağı manevî değeri Peygamber Efendimiz övmüşler ve :
«— Salih kimsede, hayırlı mal ne güzeldir!» buyurmuşlardır.[593]
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
نِعْمَ الْمَالُ الصَّالِحِ لِلْمَرْءِ الصَّالِحِ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 299, /264
Senetler:
()
Konular:
Cihad, dünyalık elde etmek için
Dünya, Hz. Peygamber gözünde
Dünya, Mülk, Hz. Peygamberin mala-mülke karşı tavrı
Fe'y ve Ganimet
HZ. PEYGAMBER'İN EŞYALARI
Savaş, Allah için; mal için, gösteriş için
Savaş, ordu komutanlığı, komutanlar
حدثنا عبد السلام قال حدثنا جعفر عن أبى عمران عن يزيد بن بابنوس قال دخلنا على عائشة فقلنا يا أم المؤمنين ما كان خلق رسول الله صلى الله عليه وسلم قالت : كان خلقه القرآن تقرؤون سورة المؤمنين قالت اقرأ قد أفلح المؤمنون قال يزيد فقرأت قد أفلح المؤمنون إلى لفروجهم حافظون قالت كان خلق رسول الله صلى الله عليه وسلم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164312, EM000308
Hadis:
حدثنا عبد السلام قال حدثنا جعفر عن أبى عمران عن يزيد بن بابنوس قال دخلنا على عائشة فقلنا يا أم المؤمنين ما كان خلق رسول الله صلى الله عليه وسلم قالت : كان خلقه القرآن تقرؤون سورة المؤمنين قالت اقرأ قد أفلح المؤمنون قال يزيد فقرأت قد أفلح المؤمنون إلى لفروجهم حافظون قالت كان خلق رسول الله صلى الله عليه وسلم
Tercemesi:
— Yezîd ibni Babenûs'dan rivayet edildiğine göre şöyle anlatmıştır :
— Hazreti Âişe'nin yanına varıp dedik ki :
— Ey müminlerin annesi! Resûlüllah (Saîîallahü Aleyhi ve Sellem) 'in ahlâkı ne idi?
Hazreti Âişe şöyle dedi:
— Onun ahlâkı Kur'ân idi. Müminûn Sûresini okur musunuz? (Müminler gerçekten kurtuldu) dan itibaren oku, dedi. Yezİd demiştir ki:
— Ben de (Müminler gerçekten kurtuldu) dan itibaren, (... onlar ki, ırzlarını korurlar) a kadar okudum. (Müminûn Sûresi, âyet: 1-5). Hazreti Âişe buyurdu ki:
— îşte bu vasıflar Resûlüllah (Salîaîlahü Aleyhi ve Sellem) 'in ahlâkı idi.[608]
Peygamber (SalUülahü Aleyhi ve Sellem)"m ahlâkı Kur'ân idi, demek, Kur'ân'ın emirlerine tamamen bağlı olup, onları yerine getiren ve yaşayan, yasaklarından berî olandı demektir. Allah Tetriâ'nın İnzal buyurduğu yüce dînin bütün güzelliklerini yaşayan ve bu dinin çirkin gösterdiği her hareketten münezzeh bulunandı. Bu İtibarla Cenab-ı Hak, Peygambere hitaben:
«— Muhakkak ki, sen en büyük bir ahlâk üzeresin.» buyurmuştur. (Kalem Sûresi, âyet: 4)
Hz. Aişe validemiz, Peygamber Efendimizin ahlâkı Kur'ân olduğuna işaret ettikten sonra. «Mü'mînûn» sûresini göstermiş ve onu okuyup da bir netice çıkarılmasını istemiştir. Çünkü bu sûrenin başından itibaren müminlerde bulunması gereken vasıfları Allah Tealâ şöyle beyan buyuruyor :
1— Kurtulan ve zafere eren müminler, o kimselerdir ki, namazlarında korku ve tevazu içindedirler,
2— Boş sözden ve faydasız işten yüz çevirirler,
3— Zekâtlarını verirler,
4— Irzlarını korurlar, helâlin dışına çıkmazlar,
5— Emanetleri korurlar, verdikleri sözü tutarlar,
6— Namazlarını şart ve erkânlarına uygun olarak devamlı kılarlar. İşte böyle müminler, Allah'ın rahmetine erenlerdir, Cennetle mükâfat-
lananlardır. Hz. Peygamber in bu vasıfları kemal üzere kendilerinde toplamış olduklarını, Hz. A işe validemiz haber verirken, müslümanların da elden geldiği kadar aynı vasıflara bürünmelerİnİ bize öğretmiş bulunmaktadır. Zİra Cenab-ı Hak, müminlere şöyle buyuruyor:
«— Gerçekten Allah'ı ve âhiret gününü arzulayanlar ve Allah'ı çok zikredenler için, Allah'ın Resulünde (izliyeceğiniz) pek güzel bir örnek vardır size.
Kısacası Peygamberin ahlâkını örnek ve önder edinmek, kurtuluşun yoludur.[609]
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
كَانَ خُلُقُهُ الْقُرْآنَ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 308, /271
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
Ahlak, Hz. Peygamber'in ahlakı
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Seçki, Güzel ahlak
حدثنا هشام بن عبد الملك قال سمعت بن عيينة قال سمعت بن المنكدر سمعت جابرا ما : سئل النبي صلى الله عليه وسلم عن شيء قط فقال لا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164111, EM000298
Hadis:
حدثنا هشام بن عبد الملك قال سمعت بن عيينة قال سمعت بن المنكدر سمعت جابرا ما : سئل النبي صلى الله عليه وسلم عن شيء قط فقال لا
Tercemesi:
—Cabir (İbni Abdullah) dan işitildiğine göre, şöyle dedi:
«— Peygamber (Süllallahü Aleyhi ve Sellem)'den bir şey istenilmiş de, yok dediği asla olmamıştır.»[591]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 298, /264
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, beşer olarak
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
حدثنا بشر بن مرحوم قال حدثنا مروان بن معاوية عن عبد الرحمن بن أبى شميلة الأنصاري القبانى عن سلمة بن عبيد الله بن محصن الأنصاري عن أبيه عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : من أصبح آمنا في سربه معافى في جسده عنده طعام يومه فكأنما حيزت له الدنيا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164113, EM000300
Hadis:
حدثنا بشر بن مرحوم قال حدثنا مروان بن معاوية عن عبد الرحمن بن أبى شميلة الأنصاري القبانى عن سلمة بن عبيد الله بن محصن الأنصاري عن أبيه عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : من أصبح آمنا في سربه معافى في جسده عنده طعام يومه فكأنما حيزت له الدنيا
Tercemesi:
— Seleme, babası Ubeydullah îbni Mıhsan El-Ensarî'den, o da Peygamber (Sallaüahü Aleyhi ve Sellem) 'den rivayet ettiğine göre, Peygamber şöyle buyurdu:
«— Malı (ve nefsi) hakkında emniyet içinde olan, günlük yiyeceği yanında olduğu halde vücudu sıhhatli bulunan, dünyayı (bütün menfaatlerini) kazanmış gibidir.»[594]
«Sİrb» hayvan sürüsüne ve hususîyle deve topluluğuna denir. En kıymetli mallardan sayılmaları itibariyle, her çeşit diğer mallar da bu «Sirb» manası şünnutti-ne girerler. Hatta lügat âlimlerinden bir kısmı^Sirb'e nefis ve zat manasını vermektedir. Bu manalora göre, mal ve can emniyeti için-dfe bulunmak-murcki ectflmiş olur. O halde dünya saadetini ve onun menfaatini kazanmak için şu hususlara sahip olmak lâzımdır:
1— Mal ve can emniyeti: Bu emniyet içinde olmak, malının yağma edilmesinden korkmamak, hırsızın tecavüzünden emin bulunmak ve eşkiya ve zorbaların tasofllut endişesini duymamak maddî ve-raanevî huzurun te-melİdİr. Mal ve £an güvenliği her şeyin başında gelir. Bir cemiyette bu güvenlik kurylamozsa, anarşi hüküm sürer, hak ve adalet mefhumları yok olur. Zorbalar ¥e zalimler zayıflan ezer. Hür insan hakları çiğnenerek bir nevi esaret hayatı baş gösterir. Onun için mal ve can emniyeti çok büyük önem +aşır ve dünya nizamının kurulması ve huzurla sükûnun temini için bu emniyeti sağlamak şarttır.
2— Vücud sağlığı: İnsanın iki mühim vazifesi vardır ki, bunlardan biri hem kendî nafakasını, hem de bakmaya mecbur olduğu kimselerin nafakasını temin etmek. Diğeri de Allah'a ibadet etmek ve onun emirlerine uygun olarak cemiyet içinde, ailede ve ferdî hayatta hareket etmek. Bütün bu vazifeler ve işler vücud sağlığına bağlıdır. Sıhhat olmadan hiç bir iş yapılamaz ve başarı sağlanamaz. Bu bakımdan sıhhatin önemi de temel varlıklardandır.
3— Günlük yiyeceğin hazır bulunması : Her günü günlerden bir gün kabul ederek, yaşanılan günde insanın kâfi miktar yiyeceğe ve geçime sahip-bulunması, yaşantı halinde ihtiyacının olmaması demektir. Yarın için çalışma ve kazanma imkânı var, Allah sağlık verdikten sonra yaşanılan günde olduğu gibi, gelecek günlerde de kazanılabilir diye tevekkül en rahat yaşayışın husulüne sebeptir.
İşte bu üç maddede belirtilen hususlara malik bulunan ferd ve cemiyetler, dünyanın menfaatlerine kavuşmuş olurlar.[595]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 300, /265
Senetler:
1. Ubeydullah b. Mihsan el-Ensarî (Abdullah b. Mihsan)
2. Seleme b. Ubeydullah b. Mihsan el-Ensarî (Seleme b. Abdullah b. Mihsan)
3. Abdurrahman b. Ebu Şümeyle el-Ensari (Abdurrahman b. Ebu Şümeyle)
4. Ebu Abdullah Mervan b. Muaviye el-Fezârî (Mervan b. Muaviye b. Haris b. Esma b. Harice)
5. Bişr b. Ubeys el-Basrî (Bişr b. Ubeys b. Merhum)
Konular:
İnsan, dünyaya bakışı ve arzuları
Müslüman, kanaatkâr/haris/tamahkâr olmak
Sağlık, sağlık nimettir
Sağlık, sağlık ve boş zamanı değerlendirmek
حدثنا عمرو بن عون قال أخبرنا حماد عن ثابت عن أنس قال : كان النبي صلى الله عليه وسلم أحسن الناس وأجود الناس وأشجع الناس ولقد فزع أهل المدينة ذات ليلة فانطلق الناس قبل الصوت فاستقبلهم النبي صلى الله عليه وسلم قد سبق الناس إلى الصوت وهو يقول لن تراعوا لن تراعوا وهو على فرس لأبى طلحة عرى ما عليه سرج وفي عنقه السيف فقال لقد وجدته بحرا أو إنه لبحر
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164307, EM000303
Hadis:
حدثنا عمرو بن عون قال أخبرنا حماد عن ثابت عن أنس قال : كان النبي صلى الله عليه وسلم أحسن الناس وأجود الناس وأشجع الناس ولقد فزع أهل المدينة ذات ليلة فانطلق الناس قبل الصوت فاستقبلهم النبي صلى الله عليه وسلم قد سبق الناس إلى الصوت وهو يقول لن تراعوا لن تراعوا وهو على فرس لأبى طلحة عرى ما عليه سرج وفي عنقه السيف فقال لقد وجدته بحرا أو إنه لبحر
Tercemesi:
— Enes'den rivayet edildiğine göre, şöyle dedi:
— Peygamber (Saüaliahü Aleyhi ve Sellem), (ahlâkta ve görünüşünde) insanların en güzeli, insanların en cömerdi ve insanların en cesuru idi. Bir gece Medîneliler korkmuşlardı. İnsanlar sesin geldiği tarafa, gittiler. Daha önce insanları geçip ses tarafına giden Peygamber (SalUtllahü Aleyhi ve Stillem) (geri dönerek) insanları karşıladı. O, şöyle diyordu:
«— (Bir şey yok), korkmuş ol mı ya sın iz, korkmuş olmıy asınız.» Peygamber, Ebu Talha'ya ait üzerinde eğer bulunmayan çıplak bir ata binmişti ve boynunda da kılıç vardı. Peygamber şöyle buyurdu:
«— Ben (aslında ağır yürüyüşlü olan) bu atı, geniş menzili koşar buldum, (yahut bu at geniş menzilli koşar.)»[599]
Bu hadts-İ şerîfte Hz. Peygamberin şu yüksek vasıflarına işaret edilmektedir ;
1— Hazreti Peygamber hem vücud yapısı bakımından, hem de ahlâk bakımından İnsanların en güzeli idiler.
2— Karşılıksız olarak ihsan ve ikramda bulunmakla insanların en cömerdi idiler.
3— İnsanların en cesuru idiler. Nitekim En es hazretlerinin anlattıkları olay buna şahiddir. Bir gece Medine'de düşman sesleri ihtimali ile dehşete kapılan müslümanlar, hazırlanıp sesin geldiği tarafa toplu bir halde giderlerken, daha önce sese doğru tek başına gidip de geri dönen Hz. Pey-gamber'le silâhını kuşanmış olduğu halde karşılaşmışlardır. Hz. Peygamberin bu hareketi, onun ne kadar büyük bir cesarete sahip olduğuna kâfi delildir.[600]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 303, /268
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Muhammed Sabit b. Eslem el-Bünanî (Sabit b. Eslem)
3. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
4. Ebu Osman Amr b. Avn es-Sülemî (Amr b. Avn b. Evs b. Ca'd)
Konular:
Hayvanlar, At, atların fazileti, önemi
Hz. Peygamber, beşer olarak
Hz. Peygamber, cesareti
Hz. Peygamber, cömertliği
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, üslubu, sözü tekrarı
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi