حدثنا آدم بن أبى إياس قال حدثنا شعبة قال حدثني سعيد بن أبى بردة بن أبى موسى عن أبيه عن جده قال قال النبي صلى الله عليه وسلم : على كل مسلم صدقة قالوا فإن لم يجد قال فيعتمل بيديه فينفع نفسه ويتصدق قالوا فإن لم يستطع أو لم يفعل قال فيعين ذا الحاجة الملهوف قالوا فإن لم يفعل قال فيأمر بالخير أو يأمر بالمعروف قالوا فان لم يفعل قال فيمسك عن الشر فإنه له صدقة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164037, EM000225
Hadis:
حدثنا آدم بن أبى إياس قال حدثنا شعبة قال حدثني سعيد بن أبى بردة بن أبى موسى عن أبيه عن جده قال قال النبي صلى الله عليه وسلم : على كل مسلم صدقة قالوا فإن لم يجد قال فيعتمل بيديه فينفع نفسه ويتصدق قالوا فإن لم يستطع أو لم يفعل قال فيعين ذا الحاجة الملهوف قالوا فإن لم يفعل قال فيأمر بالخير أو يأمر بالمعروف قالوا فان لم يفعل قال فيمسك عن الشر فإنه له صدقة
Tercemesi:
Ebû Musa'dan (Radiyallahu anh) rivayet edildiğine göre, dedi ki: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: «Her müslümanın sadaka vermesi gerekir.» (Ashab) dediler ki: «Verecek bir şey bulamazsa?»
«Elleri ile (san'atta veya işte) çalışır. Böylece kendisi faydalanır ve (kazandığından) sadaka verir.» dedi. (Ashab) dediler ki: «Gücü yetmez veya çalışamazsa?» Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Yardım istiyen ihtiyaç sahibine (sözle veya işle) yardım eder.» dedi. (Ashab) dediler ki: «Bunu da yapamazsa?» Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «İyilik emreder, yahut hayırlı şey emreder.» dedi. (Ashab) dediler ki: «Bunu da yapamazsa?» Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ;
«Kötülük işlemekten kendini alıkor. Çünkü bu, onun için bir sadakadır.» dedi.[449]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 225, /209
Senetler:
()
Konular:
Emr-i bi'l-maruf, Nehy-i ani'l-münker, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak
Kötülük
KTB, SADAKA
Sadaka, çeşitleri
Teşvik edilenler, Ma'rufu emr/münkerden nehy
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا عبد الله بن حسان العنبري قال حدثنا حبان بن عاصم وكان حرملة أبا أمه فحدثتني صفية ابنه عليبة ودحيبة ابنه عليبة وكان جدهما حرملة أبا أبيهما أنه أخبرهم عن حرملة بن عبد الله : أنه خرج حتى أتى النبي صلى الله عليه وسلم فكان عنده حتى عرفه النبي صلى الله عليه وسلم فلما ارتحل قلت في نفسي والله لآتين النبي صلى الله عليه وسلم حتى أزداد من العلم فجئت أمشي حتى قمت بين يديه فقلت ما تأمرنى أعمل قال يا حرملة ائت المعروف واجتنب المنكر ثم رجعت حتى جئت الراحلة ثم أقبلت حتى قمت مقامى قريبا منه فقلت يا رسول الله ما تأمرنى أعمل قال يا حرملة ائت المعروف واجتنب المنكر وانظر ما يعجب أذنك أن يقول لك القوم إذا قمت من عندهم فأته وانظر الذي تكرهه أن يقول لك القوم إذا قمت من عندهم فاجتنبه فلما رجعت تفكرت فإذا هما لم يدعا شيئا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164034, EM000222
Hadis:
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا عبد الله بن حسان العنبري قال حدثنا حبان بن عاصم وكان حرملة أبا أمه فحدثتني صفية ابنه عليبة ودحيبة ابنه عليبة وكان جدهما حرملة أبا أبيهما أنه أخبرهم عن حرملة بن عبد الله : أنه خرج حتى أتى النبي صلى الله عليه وسلم فكان عنده حتى عرفه النبي صلى الله عليه وسلم فلما ارتحل قلت في نفسي والله لآتين النبي صلى الله عليه وسلم حتى أزداد من العلم فجئت أمشي حتى قمت بين يديه فقلت ما تأمرنى أعمل قال يا حرملة ائت المعروف واجتنب المنكر ثم رجعت حتى جئت الراحلة ثم أقبلت حتى قمت مقامى قريبا منه فقلت يا رسول الله ما تأمرنى أعمل قال يا حرملة ائت المعروف واجتنب المنكر وانظر ما يعجب أذنك أن يقول لك القوم إذا قمت من عندهم فأته وانظر الذي تكرهه أن يقول لك القوم إذا قمت من عندهم فاجتنبه فلما رجعت تفكرت فإذا هما لم يدعا شيئا
Tercemesi:
Harmele İbni Abdullah'dan (Radiyallahu anh) haber verildiğine göre, Harmele çıkıp Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanma vardı. Harmele, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in (daha önce) yanında bulunmuş olduğundan, onu Peygamber tamdı. (Sonra Harmele şöyle anlatmıştı) :
Peygamber dönüp gidince, kendi kendime dedim:
«Allah'a yemin ederim ki, ilim artırayım diye muhakkak Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e gideceğim.»
Yürüyerek gittim, öyle ki önünde durdum da şöyle dedim:
«Ne iş yapmamı bana emredersin?»
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Ey Harmele! İyilik yap ve kötülükten sakın.» dedi.
Sonra geri döndüm, kafileye gittim. Sonra döndüm, tâ Peygamber'e yakın yerimde durdum. Dedim ki:
«Ey Allah'ın Resulü! Ne iş yapmamı bana emredersin?»
Peygamber (Saîlaîîahü Aleyhi ve Sellem) :
«Ey Har mele! İyilik yap ve kötülükten sakın. Bir de bak ki, insanların yanından kalktığın zaman, insanlar senin hakkında kulağına hoş gidecek hangi şeyi sÖyliyecekler. İşte onu yap ve insanların yanından kalktığın zaman, insanlar senin hakkında hoşuna gitmiyecck hangi şeyi söyliyeceklerine bak da, onu yapmaktan sakın.» dedi.
Vakta ki ben (Peygamberin yanından ayrılıp) geri döndüm. Bir de anladım ki, bu iki söz, hiç bir şeyi açıkta bırakmamışlardır (her hikmeti toplamışlardır).[443]
Dinimizdeki hükümler, emirler ve yasaklar olmak üzere iki kısma ayrılırlar. Mükellefler tarafından yapılması İstenen işler, emirler kısmına girer1 ki, farz, vacib ve müstahab diye derecelere ayrılırlar.
Mükellefler tarafından yapılması İstenmİyen işler, yasaklar kısmına girerler. Bunlar da, haram, tahrimen mekruh ve tenzihen mekruh kısımlarına ayrılırlar. Genel anlamda birinci kısım hükümlere «Ma'ruf», ikinci kısım hükümlere de «Münker» denir. İşte marufu benimseyip işlemek, münkeri bilip ondan sakınmak, dinin hükümlerini tamamen yerine getirmek olacağından, Peygamber Efendimizin, bu iki sözü her hikmeti kendinde toplamış oluyor. Bundan daha kısa ve manâsı geniş söz olamaz. H a r m e I e düşünüp bu hikmeti takdir buyurmuştur.
Yine insanlar, bir kimseyi, İyi hareketinden dolayı öveceklerinden ve bu övgü de kulağa hoş geleceğinden, övgüye sebep olacak şeyi yapmak, marufu işlemek demektir. Kulağa hoş gelmiyecek sözlere sebep olacak İş ve hareketler de münker şeylerdir. Bunların yapılmaması icab eder. İslâm inanç ve ahlâkını yaşıyan insanlar biner murakıp ve hakem şeklinde kabul edilirlerse, bunların görüşü nazar-ı itibâra alınarak İnsanlar söz ve hareketlerine ceki-düzen verirler, iyi diyecekleri şeyleri yaparlar, fena diyecekleri şeyleri yapmazlar.
H a r m e I e kimdir? :
Temîm kabilesinden olan H a r m e I e 'nin babası Abdullah ve dedesi İ y a s 'dır. Basra'lılardan sayılır. Oğlu U I e y b e ve bu oğlundan olma iki kız torunu Safİyye İle Duhaybe kendisinden hadîs rivayet etmişlerdir. Uzun okuyuş yaparak çok namaz kıldığı, hatta devamlı namaz kıldığı bir yeri olup, orada ayaklarının çukur açtığı ve çukura battıkları rivayet edilir. Ashab-ı kiram arasında uzun namaz kılmakla şöhret bulmuştu. Allah ondan razı olsun.[444]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 222, /207
Senetler:
()
Konular:
Amel, faziletlileri
Emr-i bi'l-maruf, Nehy-i ani'l-münker, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Örf, hareket ölçüsü olarak kullanımı
Uyumlu olmak, insanlarla iyi geçinmek,
حدثنا أبو النعمان قال حدثني مهدى بن ميمون عن واصل مولى أبى عيينة عن يحيى بن عقيل عن يحيى بن يعمر عن أبى الأسود الدؤلي عن أبى ذر قال قيل : يا رسول الله ذهب أهل الدثور بالأجور يصلون كما نصلى ويصومون كما نصوم ويتصدقون بفضول أموالهم قال أليس قد جعل الله لكم ما تصدقون إن بكل تسبيحة وتحميدة صدقة وبضع أحدكم صدقة قيل في شهوته صدقة قال لو وضع في الحرام أليس كان عليه وزر فكذلك إن وضعها في الحلال كان له أجر
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164039, EM000227
Hadis:
حدثنا أبو النعمان قال حدثني مهدى بن ميمون عن واصل مولى أبى عيينة عن يحيى بن عقيل عن يحيى بن يعمر عن أبى الأسود الدؤلي عن أبى ذر قال قيل : يا رسول الله ذهب أهل الدثور بالأجور يصلون كما نصلى ويصومون كما نصوم ويتصدقون بفضول أموالهم قال أليس قد جعل الله لكم ما تصدقون إن بكل تسبيحة وتحميدة صدقة وبضع أحدكم صدقة قيل في شهوته صدقة قال لو وضع في الحرام أليس كان عليه وزر فكذلك إن وضعها في الحلال كان له أجر
Tercemesi:
— Ebû Zer'den (Radiyalîahu anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki, (Peygambere) soruldu:
«Ey Allah'ın Resulü! Servet sahipleri sevâbları alıp götürdüler. Bizim namaz kılmamız gibi, namaz kılıyorlar, oruç tuttuğumuz gibi oruç tutuyorlar. Bir de mallarının fazlasını sadaka olarak veriyorlar, (biz bunu yapamıyoruz ve onlar gibi sevâb kazanamıyoruz).»
Peygamber (Sallauahü Aleyhi ve Seiîem) :
«Allah sizin için sadaka vereceğiniz şey yapmamış mıdır? Her teşbih ve her hamd ediş karşılığında bir sadaka vardır. Sizin her birinizin zevcesi ile yetinip haramdan korunması da bir sadakadır.» dedi.
Soruldu:
«İnsanın şehvetinde sadaka var mı?»
Peygamber (Sallalîahü A leyhi ve Sellem):
«İnsan harama harcamış olsa, üzerine günâh yok mudur? İşte bunun gibi, şehvetini helâlda harcarsa, onun için bir sevâb olur.» dedi.[452]
Ashab-ı kiramın malca fakır olanları, zengin olan ashabın hayır ve hasenatını göz önünde bulundurarak, zenginlerin bütün sevâbları alıp götürdüklerini, kendilerine bir şey kalmadığını düşündükten sonra, bizim ha-lİmİz ne olacak? tarzında Hz. Peygamber'den sormuşlardır. Çünkü zengin, fakir gibi namaz kılıyor, oruç tutuyor ve diğer ibadetlerini yerine getiriyor.
Üstelik fakirin yapamadığı hayır ve hasenatı da yapıyor. Bu bakımdan amelde üstün bir duruma geçmiş oluyor. Burada bir sual ortaya çıkmaktadır. Acaba zengin olan Müslüman mı daha faziletlidir, yoksa fakir olan mı?
Bu hususta çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bunlar şöyle özetlenebilir: Allah katında fazilet ve üstünlük ancak takva İledir. Zira Cenab-ı Hak, Kurân-ı Kerim'in Hücurat Sûresi 13. âyetinde:
«Allah katında sizin en iyiniz, takvası en ziyade olanınızdır.»
Buyuruyor. İster fakir olsun, ister zengin bulunsun, Allah in emirlerini en İyi bir şekilde yerine getiren ve yasaklarından en çok sakınan, kısacası iç ve dışı ile Peygamberin yoluna tam bir ıhlâsla koyulan Allah Katında en iyi kimsedir. laKvada beraberlik husule geldiği takdirde, zenginin hayır ve hasenatı bakımından daha üstün bir mevkii olur.
Ancak mal çokluğu, umumiyet itibariyle İnsanları çok meşgul edip kİ-bİr ve sefahata sevk ettiğinden dolayı, çok kere zenginler fakirlerden daha müşKÜİ durumda kaldıkları görülen hallerdendir. Büyük servetin hesabı ve sorumluluğu büyüktür. Dinimiz istifçiliği yasaklamaktadır. Hayır yollarına harcanamıyacak bir yığıntıya cevaz vermez. Para ve mal, nereden ve nasıl kazanılmış ve hangi yollara harcanmış veya hangi hakla istif edilmiş sorularına, mal sahibi muhatab tutulur. Bunların hesabını vermek ve kurtulmak zor bir İş olduğundan zenginlerin durumu, fakirlere nispetle daha tehlikeli olur. Fakat istisnaî durumlar olabilir. Herkes takva ölçüsünü kendine hedef edinmelidir. Yoksa mutlak surette ne zenginlik, ne de fakirlik tercih sebebi olamaz. Yalnız zenginlik halinde takva, fakirlik halindeki takvadan daha az bulunur. Çünkü mal çokluğu insanı çok meşgul eder, dinî vazifeleri unutmaya sebep olur, nefsanî arzulan kamçılar. İşte buna binaendir ki, Peygamber Efendimiz, durumlarının ne olacağını soran fakirlere, sizin teşbihiniz var, hamd edişiniz var, helâl zevcelerinizden faydalanmanız var, diye buyurmuştur. Bu sayılan işlerde zenginlerin de iştirak payı varsa da, meşguliyet ve vazifeleri icabı teşbih, tahmîd ve ailevî münasebetlerinin daha az olacağı aşikârdır. Bu nafile ibadetferi daha fazla yapmıya vakit bulan fakirler, kazanacakları ecirle zeng:nlerin sevâb mertebesine yükselmiş olurlar.
Haram olan bir işi yapmak naşı! bir günâh İse, Allah'dan korkarak o haramı işlememek de sevabdır. Hele helâl ve mubah olan bir işi haramdan korunmak için yapmak ve böyle bir niyyet taşımak muhakkak ki, bir se-vâbdır. Böyle İşler, yapan için sadaka yerine geçer. Sadakanın da sevabı olur. Ailevî helâl münasebetler bu kabil işlerdir, üstelik israf olmamak şartı ile ruhî ve bedenî faydaları çoktur. Maddî ve manevî inşirah ve İnkişafa yol açar, huzur ve sükûn temin eder.[453]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 227, /210
Senetler:
()
Konular:
Evlilik, cinsel münasebet
KTB, SADAKA
Sadaka, çeşitleri
Tesbih
Zikir, mahlukatın Allah'ı zikretmesi
حدثنا سعيد بن عفير قال حدثني يحيى بن أيوب عن عمارة بن غزية عن شرحبيل مولى الأنصار عن جابر بن عبد الله الأنصاري قال قال النبي صلى الله عليه وسلم :
" من صنع إليه معروف فليجزه فإن لم يجد ما يجزيه فليثن عليه فإنه إذا أثنى عليه فقد شكره وان كتمه فقد كفره ومن تحلى بما لم يعط فكأنما لبس ثوبى زور"
Bize Saîd b. Ufeyr, ona Yahya b. Eyyub, ona Imare b. Ğuzye, ona Ensarın mevlası olan Şurahbil, ona da Cabir b. Abdullah el-Ensarî, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir:
"Kime bîr iyilik yapılırsa, o iyiliğe karşılık bir iyilik yapsın. Eğer karşılık verecek gücü yok ise, kendisine yapılan iyiliği övsün. Kendisine yapılan iyiliği övdüğü zaman, insan ona teşekkür etmiş olur. Eğer bu iyiliği gizler (övüp başkasına söylemezse), nankörlük etmiş olur. Kim, kendisine verilmemiş bir şeyi varmış gibi gösterirse, sanki o, iki yalan elbisesi giymiş gibi olur."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164027, EM000215
Hadis:
حدثنا سعيد بن عفير قال حدثني يحيى بن أيوب عن عمارة بن غزية عن شرحبيل مولى الأنصار عن جابر بن عبد الله الأنصاري قال قال النبي صلى الله عليه وسلم :
" من صنع إليه معروف فليجزه فإن لم يجد ما يجزيه فليثن عليه فإنه إذا أثنى عليه فقد شكره وان كتمه فقد كفره ومن تحلى بما لم يعط فكأنما لبس ثوبى زور"
Tercemesi:
Bize Saîd b. Ufeyr, ona Yahya b. Eyyub, ona Imare b. Ğuzye, ona Ensarın mevlası olan Şurahbil, ona da Cabir b. Abdullah el-Ensarî, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir:
"Kime bîr iyilik yapılırsa, o iyiliğe karşılık bir iyilik yapsın. Eğer karşılık verecek gücü yok ise, kendisine yapılan iyiliği övsün. Kendisine yapılan iyiliği övdüğü zaman, insan ona teşekkür etmiş olur. Eğer bu iyiliği gizler (övüp başkasına söylemezse), nankörlük etmiş olur. Kim, kendisine verilmemiş bir şeyi varmış gibi gösterirse, sanki o, iki yalan elbisesi giymiş gibi olur."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 215, /201
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Sa'd Şurahbil b. Sa'd el-Hatmî (Şurahbil b. Sa'd)
3. Umare b. Gaziyye el-Ensari (Umare b. Gaziyye b. Haris b. Amr b. Gaziyye b. Amr)
4. Yahya b. Eyyüb el-Gafikî (Yahya b. Eyyüb)
5. Ebu Osman Said b. Ufeyr el-Ensari (Said b. Kesir b. Ufeyr b. Müslim)
Konular:
Hediye, hediyeye hediye ile karşılık vermek
Müslüman, ahlakı
Müslüman, Şükretmek - Nankörlük
Vefa, İyilik, iyiliği unutmamak
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا الربيع بن مسلم قال حدثنا محمد بن زياد عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال :
لا يشكر الله من لا يشكر الناس
Bize Musa b. İsmail, ona Rebi' b. Müslim, ona Muhammed b. Ziyad, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir:
"İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a şükredemez."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164030, EM000218
Hadis:
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا الربيع بن مسلم قال حدثنا محمد بن زياد عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال :
لا يشكر الله من لا يشكر الناس
Tercemesi:
Bize Musa b. İsmail, ona Rebi' b. Müslim, ona Muhammed b. Ziyad, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir:
"İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a şükredemez."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 218, /204
Senetler:
()
Konular:
Müslüman, Şükretmek - Nankörlük
Saygı, insanlara karşı saygılı ve nazik olmak
حدثنا مسدد قال حدثنا إسماعيل قال حدثنا أيوب عن أبى قلابة عن أبى سليمان مالك بن الحويرث قال : أتينا النبي صلى الله عليه وسلم ونحن شببة متقاربون فأقمنا عنده عشرين ليلة فظن أنا اشتهينا أهلينا فسألنا عن من تركنا في أهلينا فأخبرناه وكان رفيقا رحيما فقال ارجعوا إلى أهليكم فعلموهم ومروهم وصلوا كما رأيتمونى أصلى فإذا حضرت الصلاة فليؤذن لكم أحدكم وليؤمكم أكبركم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164025, EM000213
Hadis:
حدثنا مسدد قال حدثنا إسماعيل قال حدثنا أيوب عن أبى قلابة عن أبى سليمان مالك بن الحويرث قال : أتينا النبي صلى الله عليه وسلم ونحن شببة متقاربون فأقمنا عنده عشرين ليلة فظن أنا اشتهينا أهلينا فسألنا عن من تركنا في أهلينا فأخبرناه وكان رفيقا رحيما فقال ارجعوا إلى أهليكم فعلموهم ومروهم وصلوا كما رأيتمونى أصلى فإذا حضرت الصلاة فليؤذن لكم أحدكم وليؤمكم أكبركم
Tercemesi:
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona İsmail (b. Uleyye), ona Eyyüb (es-Sahtiyânî), ona Ebû Kilabe (Abdullah b. Zeyd), ona da Malik b. Hüveyris şöyle haber vermiştir: Hz. Peygamber'in (sav) yanına vardık. O zaman biz yaşları birbirine yakın gençlerdik. Yanında yirmi gün konakladık ve ailelerimize karşı özlemimiz arttı. Bize kim ailesini geride bıraktı diye sordu. Biz de onu durumu anlattık ki Hz. Peygamber (sav) çok şefkatli ve merhametliydi ve şöyle dedi: "Ailelerinize geri dönün. Onlara öğretin ve gerekenleri emredin. Beni nasıl namaz kılar gördüyseniz namazlarınızı öylece kılın. Namaz vakti geldiğinde biriniz ezan okusun en büyüğünüz de imamlık yapsın."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 213, /199
Senetler:
1. Ebu Süleyman Malik b. Huveyris el-Leysî (Malik b. Huveyris b. Haşiş b. Afv b. Cünde')
2. Ebû Kilabe Abdullah b. Zeyd el-Cermî (Abdullah b. Zeyd b. Amr b. Nâtil b. Malik b. Ubeyd)
3. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
4. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Aile, ailede erkeğin hak ve sorumlulukları
Aile, eşler, arasında ilişkiler
Aile, Eşler, Birbirlerine Karşı Yükümlülükleri
Aile, Fertleri ve Sorumlulukları
Eğitim, eğitim-öğretim metodu
Eğitim, Hz. Peygamber'in Müslümanları Eğitmesi
Ezan, Müezzinlik
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
İmamet, Namaz, imamette ehliyet
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا حماد بن سلمة عن ثابت عن أنس أن المهاجرين قالوا : يا رسول الله ذهب الأنصار بالأجر كله قال لا ما دعوتم الله لهم وأثنيتم عليهم به
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164029, EM000217
Hadis:
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا حماد بن سلمة عن ثابت عن أنس أن المهاجرين قالوا : يا رسول الله ذهب الأنصار بالأجر كله قال لا ما دعوتم الله لهم وأثنيتم عليهم به
Tercemesi:
Enes'den (Radiyallahu anh) rivayet edildiğine göre, Muhacirler dediler ki:
«Ey Allah'ın Resulü! Ensar, sevâbm hepsini aldı götürdü» (bize bir şey kalmadı).
Peygamber şöyle dedi :
«Hayır, sîz onlar için Allah'a duâ ettikçe ve size verdikleri şey sebebiyle onları övdükçe, (size sevâb vardır, mahrum kalmazsınız).»[433]
Mekke müşriklerinin eziyet ve hakaretlerine dayanamıyarak doğmuş oldukları ana vatandan mallarını bırakarak Habeşistan ve Medine g:bi beldelere hicret (göç) eden ashab-ı kirama Muhacir denir. Özel olarak Medîne'ye hicret edenler «Muhacirin» adını alırlar. Bütün maddî imkânlarından mahrum olarak Medine'ye ve oradaki Müslüman kardeşleri yanına sığınan bu muhacirler, dünya tarihinde görülmemiş bir ikrama ve yakınlığa kavuşmuşlardır. Medine'Iİ ashab tarafından kendilerine üstün bir yardım yapıldığından bu yerli ashaba «Ensar» denir. Kendî evlerini misafirlere terk etmişler, mallarını vermişler ve bu kıymetli misafirlerini öz kardeşlerinden daha üstün tutmuşlardı.
İşte muhacirler gördükleri bu İyilik ve ikrama karşı, verecek bir şeyleri o!madıqmdan ve onlara bîr mukabelede bulunamadıklarından mahcub bir vaziyette :
«— Ey Allah'ın Resulü! Ensar bütün sevâblan aldı götürdü. Bizim halimiz ne olacak.»
Diye üzüntüye düştüler. Bunları teskin ve taltif için, muhacirlere bu müjdeyi verdiler: «Siz, onlara duâ edersiniz, size ettikleri iyilikten ötürü onları översiniz, Allah'a şükretmiş olursunuz. Böylece siz de sevâb kazanırsınız.»[434]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 217, /204
Senetler:
()
Konular:
Ensar, ensarın fazileti
Müslüman, Şükretmek - Nankörlük
Sahabe, Fazileti
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا الربيع بن مسلم قال حدثنا محمد بن زياد عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم : قال الله تعالى للنفس اخرجى قالت لا أخرج إلا كارهة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164031, EM000219
Hadis:
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا الربيع بن مسلم قال حدثنا محمد بن زياد عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم : قال الله تعالى للنفس اخرجى قالت لا أخرج إلا كارهة
Tercemesi:
Ebû Hüreyre, (Radiyaîİahu anh) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)''den şöyle rivayet etti:
«Allah Tealâ nefse şöyle hitab etti: Çık! Nefis : Ben ancak istemi-yerek (zorla) çıkarım, dedi.»[437]
Bu hadîs-i şerifin, bu bab İçerisinde getirilişinde bir münasebet bulunamamıştır. Ancak ravİlerin teselsülü bakımından iki hadîs arasında fark yoktur. Her İki hadîs de aynı kanal ve senedlerclen gelmiş olmakla benzerlikleri vardır.
Nefis, ruh insanın bedeni ile ünsİyet haiinde olduğu için, kendiliğinden onu bırakıp çıkmaz. Ruhu almaya memur Azrail onu çekip çıkarmadıkça bedeni bırakmaz. Can çekişme hali, bunun açtk'bir ifadesidir. Bir de insanların ihtiyar ve arzusuna bağ!ı olsa hiç bir nefis ölmeyi istemez ve ölmez. Allah'ın emri gelince istemiyerek ölüm olur.[438]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 219, /205
Senetler:
()
Konular:
Ölüm, nasıl gerçekleştiği
حدثنا على بن أبى هاشم قال حدثني نصير بن عمر بن يزيد بن قبيصة بن يزيد الأسدي عن فلان قال سمعت برمة بن ليث بن برمة أنه سمع قبيصة بن برمة الأسدي قال : كنت عند النبي صلى الله عليه وسلم فسمعته يقول أهل المعروف في الدنيا هم أهل المعروف في الآخرة وأهل المنكر في الدنيا هم أهل المنكر في الآخرة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164033, EM000221
Hadis:
حدثنا على بن أبى هاشم قال حدثني نصير بن عمر بن يزيد بن قبيصة بن يزيد الأسدي عن فلان قال سمعت برمة بن ليث بن برمة أنه سمع قبيصة بن برمة الأسدي قال : كنت عند النبي صلى الله عليه وسلم فسمعته يقول أهل المعروف في الدنيا هم أهل المعروف في الآخرة وأهل المنكر في الدنيا هم أهل المنكر في الآخرة
Tercemesi:
Kabîsa İbni Burme EI-Esedî'den (Radiyallahu cnft\ işitüdiğine göre, şöyle anlattı:
Peygamber (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanında idim, şöyle buyurduğunu işittim :
«Dünyada iyilik işliyenler, âhirette iyiliğe kavuşanlardır. Kimler de dünyada kötülük işlerse, işte onlar âhirette kötülüğe kavuşanlardır.»[441]
Dünyada iken insanlara iyilik ve yardım edenler, Allah'ın emirlerini yerine getirmiş olmakla sevâb kazandıklarından, âhirette bu amellerinin mükâfatını görürler. Allah onlara âhiret nimetlerini taddırır ve türlü ihsanlarda bulunur. Onlar âhirette iyi kimseler arasında bulunurlar.
Dünyada Allah'ın yasak ettiği işleri yapanlar, insanlara eziyet ve zarar verenler ise, yaptıkları bu işlerin cezasını âhirette çekerler. Kötü muamele görürler ve kötüler arasında bulunurlar.
Kabîsa kimdir? :
Babasının adı Burme olup, Kûfe'lİler arasında sayılan ashab-ı ki-ramdandır. Abdullah ibni Mes'ud 'dan ve Peygamber Efendimizden hadîs rivayet etmiştir. Oğlu Y e z İ d ve torunu Ömer, kardeşinin oğlu B ü r m e kendisinden rivayet etmişlerdir. Tercüme-i haline dair geniş bilgiye tesadüf edilememiştir. Allah ondan razı olsun.[442]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 221, /206
Senetler:
()
Konular:
Kıyamet, ahvali
Sosyalleşme, temel prensipler
Toplumsal Düzen, sosyolojik tespitler
Uyumlu olmak, insanlarla iyi geçinmek,
حدثنا الحسن بن عمر قال حدثنا معتمر قال ذكرت لأبى حديث أبى عثمان عن سلمان أنه قال : ان أهل المعروف في الدنيا هم أهل المعروف في الآخرة فقال إني سمعته من أبى عثمان يحدثه عن سلمان فعرفت أن ذاك كذاك فما حدثت به أحدا قط حدثنا موسى قال حدثنا عبد الواحد عن عاصم عن أبى عثمان قال رسول الله صلى الله عليه وسلم مثله
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164035, EM000223
Hadis:
حدثنا الحسن بن عمر قال حدثنا معتمر قال ذكرت لأبى حديث أبى عثمان عن سلمان أنه قال : ان أهل المعروف في الدنيا هم أهل المعروف في الآخرة فقال إني سمعته من أبى عثمان يحدثه عن سلمان فعرفت أن ذاك كذاك فما حدثت به أحدا قط حدثنا موسى قال حدثنا عبد الواحد عن عاصم عن أبى عثمان قال رسول الله صلى الله عليه وسلم مثله
Tercemesi:
— (55-s) Selman'dan (Rcutiyallahuanh) rivayet edildiğine göre, şöyle dedi:
«Dünyada iyilik işliyenler, âhirette iyiliklerinin mükâfatına kavuşanlardır onlar... (Mu'temir) demiştir ki:
"Ben bu sözü Ebû Osman'dan işittim, onu Selman'dan naklediyordu." Ben de anladım ki, bu iş böyledir. Artık bunu, hiç kimseye anlatmadım.[445]
221 sayılı hadîs-i şerîfe bakınız.[446]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 223, /208
Senetler:
()
Konular:
Sosyalleşme, temel prensipler
Uyumlu olmak, insanlarla iyi geçinmek,