10609 Kayıt Bulundu.
Bize Amr b. Avn, ona Hâlid ve Huşeym, ona İsmail, ona Kays, ona da Cerir’in şöyle dediğini rivayet etti: Nebi’nin (sav) yanında oturuyor idik, derken on dördündeki aya baktı ve şöyle buyurdu: "Şüphesiz sizler bu ayı görmek için birbirinize izdiham vermediğiniz gibi Rabbinizi göreceksinizdir. Bu sebeple güneş doğmadan önce ve güneş batmadan önce namazı kaçırmama imkânınız olursa bunu yapınız."
Bize Ali, ona Hişam, ona Ma’mer, ona ez-Zührî rivayet etti; (T) Bana Ahmed b. Salih, ona Anbese, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Yahya b. Urve b. Zübeyr, ona da Urve b. Zübeyr, Hz. Âişe'den rivayet etmiştir: "Bazı kimseler Nebi’ye (sav) kâhinler hakkında soru sordu. O: 'Onlar hiçbir şey değildir' buyurdu. Onlar: 'Ey Allah’ın Rasulü, ama onlar bazen bir şey söylüyor ve gerçekten (öyle) oluyor' dediler. Bunun üzerine Nebi (sav) şöyle buyurdu: 'İşte o, haktan olan bir söz olup, onu cinlere mensup kişi belledikten sonra, (insanlar arasından) dostunun kulağına tavuğun gıdaklaması gibi fısıldar. Sonra (insanlardan olan kâhinler) o hak sözün arasına yüzden fazla yalan karıştırırlar."
Bize İsmail, ona Malik, ona Abdurrahman b. Abdullah b. Abdurrahman b. Ebu Sa'saa, ona babası (Abdullah b. Abdurrahman), ona da Ebu Saîd el-Hudrî şöyle demiştir: Sahabeden biri, bir diğerini gece boyunca sürekli "Kul huvellahu ehad" (ihlas) Suresi'ni okurken dinledi. Sabah olunca Peygamber'e (sav) geldi ve durumu küçümser bir eda ile ona arz etti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "canım elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, bu Sure Kur'an'ın üçte birine denktir" buyurdu. Bu hadisi bize yine İsmail b. Cafer, ona Mâlik, ona Abdurrahmân, ona babası (Abdullah b. Abdurrahman), ona Ebu Saîd rivayet etmiş ve rivayetinde “kardeşim Katâde b. Numan bu hadisi Hz. Peygamber'den (sav) bana rivayet etti” ifadesini eklemiştir.
Bize İshak b. Ebu İsa, ona Yezid b. Harun, ona Şu'be, ona Katâde ona da Enes b. Mâlik'in (ra) dediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Deccâl Medine'ye gelir, ama bakar ki melekler Medine'yi koruyup durmaktadır. Bu yüzden inşallah Medine'ye deccal da, taun da yaklaşmayacaktır"
Sırat (köprüsünü) ilk geçen ben olacağım.
Bize Muhammed b. el-Müsennâ, ona Abdülvehhab, ona Eyyüb, ona Muhammed, ona İbn Ebu Bekre, ona da Ebu Bekre'nin (ra) söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Şüphe yok ki zaman, Allah'ın yerleri ve gökleri yarattığı günkü haliyle devam edip gelmiştir. Bir yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır ki, üçü arka arkaya Zilkade, Zilhicce ve Muharrem ayıdır. Mudar'ın ayı ise Receb'dir, o da Cumâde'l-âhir ile Şaban ayı arasındadır." Sonra Hz. Peygamber: "Bu ay, hangi aydır?" diye sordu. Allah ve Rasûlü daha iyi bilir, dedik. Sonra sustu, o kadar ki, bu aya eski isminden başka bir isim verecek sandık. Sonra; "Zilhicce değil mi?" buyurdu. Evet, dedik. "Bu belde, hangi beldedir." diye sordu. Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dedik. Sonra yine sustu, o kadar ki, bu şehre (Mekke'ye) eski isminden başka bir isim verecek sandık. Sonra tekrar sordu: "Burası (haram) belde değil mi?" Evet, dedik. "Bugün, hangi gündür." diye sordu. Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dedik. Tekrar sustu, sanki bu güne eski isminden başka bir isim verecek sandık. Dedi ki; "Kurban kesme günü değil mi?" Evet, dedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "İşte bu ayınız, bu şehriniz, bu gününüz nasıl haram (kutsal, kimseye dokunulmaz) ise, muhakkak ki canlarınız, mallarınız -ravi Muhammed b. Sirin zannediyorum namuslarınızı kelimesini de ekledi dedi- ve namuslarınız da öylece haramdır (kutsaldır ve dokunulmazdır). Muhakkak sizler, Rabbinize kavuşacaksınız. O zaman Allah size bütün yaptıklarınızdan soracak. Dikkat edin! Benden sonra birbirinizin boynunu vurarak sapıklara dönmeyin. Dikkat edin! Burada bulunanlar, bulunmayanlara sözlerimi tebliğ etsin! Muhtemeldir ki, kendisine tebliğ edilen, bizzat dinleyenlerin bir kısmından daha anlayışlı olur." -Muhammed (b. Sirin) bu hadisi naklettiği zaman 'Hz. Peygamber (sav) doğru söyledi' derdi. Sonra Rasulullah (sav) şöyle dedi: "Tebliğ ettim mi? Tebliğ ettim mi?"
Bize Abdullah el-Müsnedî, ona Hişâm, ona Ma'mer, ona Zuhrî, ona Ebu İdris, ona da Ubade b. Sâmit şöyle demiştir: Ben (Akabe biatında) bir heyet içinde Rasulullah'a (sav) biat ettim. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamanız, hırsızlık yapmamanız, zina etmemeniz, çocuklarınızı öldürmemeniz, kendiliğinizden uyduracağınız hiçbir yalanla kimseye iftira etmemeniz, hiçbir maruf işte bana isyan etmemeniz üzere sizin biatinizi kabul ediyorum. İçinizden kim verdiği bu sözde durursa, onun mükâfatını Allah verecektir. Kim bu saydıklarınızdan birini yaparsa sonra da ondan dolayı dünyada cezalandırılırsa, bu ceza onun için kefaret ve günahtan temizlenme sayılır. Kim bunlardan birini yapar, Allah da onun yaptığını gizlerse, onun işi Allah'a kalır. Allah isterse ona azap eder, isterse onu bağışlar."
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bizler (dünyâda) en sonra gelenleriz, kıyamet gününde ise en başa geçecek olanlarız."
Bize Yahya b. Kaze'a, ona İbrahim, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme ve A'rec; (T) Bize İsmail, ona kardeşi, ona Süleyman, ona Muhammed b. Ebu Atîk, ona İbn Şihâb, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman ve Saîd b. Müseyyeb, onlara da Ebu Hüreyre şöyle söylemiştir: Müslümanlardan bir adamla Yahudilerden bir adam birbirlerine sövdüler. Müslüman yemin ederken “Muhammed'i (sav) âlemlere seçkin kılan Allah'a yemin ederim” dedi. Yahudi de “Musa'yı alemlere seçkin kılan Allah'a yemin ederim” dedi. Bu arada Müslüman elini kaldırıp Yahudi'ye bir tokat yapıştırdı. Bunun üzerine Yahudi, Peygamber'e (sav) gidip kendisiyle Müslüman arasında olan biteni anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Beni Musa'dan üstün tutmayınız. Çünkü insanlar kıyamet gününde (korkudan) bayılacaklar ve onlarla birlikte ben de bayılacağım. Ancak ilk ayılan ben olacağım. Bir de ne göreyim Musa, Arş'ın bir tarafından sıkıca tutuyor. O, bayılanlar arasındaydı da benden önce mi ayıldı yoksa Allah'ın (cc) bayılmaktan muaf tuttuğu kullarından mıydı? bilemiyorum."
Bize Müsedded, ona İsmail, ona Eyyûb, ona Nâfi, ona da İbn Ömer (r.anhuma) şöyle demiştir: Peygamber'e (sav) Yahudilerden, birbiriyle zina etmiş, bir erkekle bir kadın getirildi. Peygamber (sav) Yahudilere "zina edenlere ne yapıyorsunuz?" diye sordu. Onlar da “yüzlerine kömür sürüp kara çalıyor, sonra da rezil kepaze ediyoruz” dediler. Peygamber (sav) "Eğer söylediklerinizde samimi iseniz Tevrat’ı getirin de onu okuyun!" (Âli İmran, 93) dedi. Yahudiler Tevrat'ı getirip kendilerinin razı olduğu kimselerden birine (A'ver'e) “oku, ey A'ver” dediler. O da Tevrat'tan recim ayetine kadar olan yeri okuyup, o ayetin üzerini eliyle kapattı. (Abdullah b. Selâm) “elini onun üstünden kaldır” dedi. O da elini kaldırdı. Bir de baktık ki, orada recim ayeti parlayıp durmaktadır. Bunun üzerine Abdullah b. Selâm “ey Muhammed (sav), bunlara recim cezası vardır, ancak bizler recim ayetini aramızda gizliyorduk” dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav) emretti, zina edenlere recim cezası uygulandı. Abdullah der ki: Ben erkek arkadaşını, taşlardan korumaya çalışırken gördüm.