1902 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bana Mâlik, ona da Yahya b. Saîd şöyle rivayet etmiştir: Saîd b. Müseyyeb'i “İhramlı iken eşi ile ilişkiye giren kişi hakkındaki görüşünüz nedir?” diye sorarken işittim. Huzurunda bulunanlardan kimse ona bir şey demedi. Bunun üzerine Saîd şöyle dedi: Bir kişi ihramlı olduğu halde hanımı ile beraber oldu. Medine’ye bunu hükmünü sormak üzere birisini gönderdi. Bazıları “Ertesi seneye kadar onlar birbirlerinden ayrı tutulur” dedi. Saîd b. Müseyyeb de “Onlar oldukları gibi devam etsinler ve ifsad ettikleri haclarını tamamlasınlar. Haclarını bitirdikten sonra geri dönerler. Ertesi sene hac vaktine erişirlerse, onlara hac etmek ve kurban kesmek icap eder. İfsad ettikleri hac için nereden ihrama girmişlerse oradan ihrama girerler ve haclarını tamamlayıncaya kadar ayrı kalırlar.” dedi. Mâlik der ki: Her biri, birer büyük baş kurban keserler. Mâlik, hac esansında Arafat’tan ayrılıp cemreye taş atmadan önce eşi ile bir araya gelen adam hakkında “Bir kurban kesmesi ve ertesi senede hac etmesi icab eder” demiştir. Eğer eşine yaklaşması Akabe cemresine taş atmasından sonra olmuşsa ona bir umre yapmak ve kurban kesmek gerekir, ertesi sene hac etmek yükümlülüğü yoktur. Mâlik der ki: Hacda yahut umrede kendisine kurban kesmesini gerektirecek şekilde haccı ve umreyi ifsad etmesine sebep olan hal, iki sünnet yerinin bir araya gelmesidir, meni gelmese dahi. Tenlerinin birbirlerine değmesinden ötürü meni gelecek olursa aynı şey gerekir. Fakat bir erkek, menisi gelinceye kadar bir şeyler hatırlayacak olursa ona bir şey düşeceği görüşünde değilim. Bir erkek, hanımını öpmekle birlikte menisi akmayacak olursa öpmekten ötürü ona sadece bir kurban kesmek düşer. İhramlı olduğu halde hac ya da umre esnasında kendisinin de karşı çıkmaması ile birlikte kocasının kendisi ile defalarca cima ettiği bir kadına yalnızca kurban ve ertesi sene hac mevsimine yetişmesi halinde hac etmek düşer. Eğer umre ihramında iken kocası ona yaklaşmışsa ona sadece ifsad ettiği umreyi kaza etmek ve kurban kesmek gerekir.
Açıklama: Abdullah b. Ömer'in (r. anhümâ), Bakara 2/196. ayette geçen ifadeyi yorumladığı anlaşılmaktadır. "Başladığınız hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Alıkonursanız, kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar, başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizde hasta olan veya başından rahatsız bulunan varsa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir. Güven içinde olursanız, hacca kadar umreden faydalanabilen kimseye kolayına gelen bir kurban kesmek, bulamayana, hac esnasında üç gün ve döndüğünüzde yedi gün, ki o tam on gündür oruç tutmak gerekir. Bu, ailesi Mescidi Haram'da oturmayan kimseler içindir. Allah'tan sakının ve Allah'ın cezasının şiddetli olacağını bilin."
O (Yahya) bana, ona Mâlik, ona Ebu Bekir b. Abdurrahman’ın azatlısı Sumeyy, ona da Ebu Bekir b. Abdurrahman şöyle demiştir: "Bir kadın Rasulullah’a (sav) gelip 'Ben hac etmek için hazırlanmıştım ama beklemediğim bir engelle karşılaştım' dedi. Rasulullah da (sav) ona 'Öyleyse Ramazan ayında umre yap, çünkü o ayında yapılan umre hac gibidir' buyurdu."