Öneri Formu
Hadis Id, No:
31104, B007556
Hadis:
حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ حَدَّثَنَا قُرَّةُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا أَبُو جَمْرَةَ الضُّبَعِىُّ قُلْتُ لاِبْنِ عَبَّاسٍ فَقَالَ قَدِمَ وَفْدُ عَبْدِ الْقَيْسِ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا إِنَّ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ الْمُشْرِكِينَ مِنْ مُضَرَ ، وَإِنَّا لاَ نَصِلُ إِلَيْكَ إِلاَّ فِى أَشْهُرٍ حُرُمٍ ، فَمُرْنَا بِجُمَلٍ مِنَ الأَمْرِ ، إِنْ عَمِلْنَا بِهِ دَخَلْنَا الْجَنَّةَ ، وَنَدْعُو إِلَيْهَا مَنْ وَرَاءَنَا . قَالَ « آمُرُكُمْ بِأَرْبَعٍ وَأَنْهَاكُمْ عَنْ أَرْبَعٍ ، آمُرُكُمْ بِالإِيمَانِ بِاللَّهِ ، وَهَلْ تَدْرُونَ مَا الإِيمَانُ بِاللَّهِ شَهَادَةُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ ، وَإِقَامُ الصَّلاَةِ ، وَإِيتَاءُ الزَّكَاةِ ، وَتُعْطُوا مِنَ الْمَغْنَمِ الْخُمُسَ ، وَأَنْهَاكُمْ عَنْ أَرْبَعٍ لاَ تَشْرَبُوا فِى الدُّبَّاءِ ، وَالنَّقِيرِ ، وَالظُّرُوفِ الْمُزَفَّتَةِ ، وَالْحَنْتَمَةِ » .
Tercemesi:
Bize Amr b. Ali, ona Ebû Âsım, ona Kurre b. Hâlid, ona Ebû Cemre ed-Dubbeî şöyle tahdîs etti: Ben îbn Abbâs'a (Abdu'1-Kays hey'eti kıssasını) sordum, o da şöyle dedi: Abdu1kays heyeti Rasûlullah'ın (sav) huzuruna geldiler ve dediler ki:s
"Ey Allah'ın rasûlü! Seninle bizim aramızda şu Mudar kabilesinin müşrikler vardır. Bu yüzden bizler sana ancak haram aylar içinde gelebiliyoruz. Dolayısıyla sen bizlere öyle şeyler emret ki, bizler onları yapmakla cennete girelim ve arkamızda kalanlarımızı da bu işleri yapmaya davet edelim."
Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:
"Ben sizlere dört şeyi yapmanızı emrediyorum, dört şeyi de yasaklıyorum. Sizlere Allah'a îmân etmeyi emrediyorum. Siz Allah'a îmân etmenin ne olduğunu bilir misiniz? Allah'tan başka ilâh olmadığına şahitlik etmektir. Sonra namaz kılmayı, zekât vermeyi ve ganimetlerin de beşte birini vermeyi emrediyorum. Sizleri dört şeyden de men ediyorum: Dubba, nakîr, müzeffet ve hanteme denilen kapları kullanmanızı yasaklıyorum."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 56, 2/783
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Cemre Nasr b. İmran ed-Duba'î (Nasr b. İmran b. Asım b. Vasi)
3. Ebu Halid Kurra b. Halid es-Sedûsî (Kurra b. Halid)
4. Ebu Âsım Dahhâk b. Mahled en-Nebîl (Dahhâk b. Mahled)
5. Ebu Hafs Amr b. Ali el-Fellâs (Amr b. Ali b. Bahr b. Kenîz)
Konular:
İçecekler, Şıra kaplarıyla ilgili yasaklar
İçki, kapları
İman, Esasları, Allah'a ve Rasulüne iman
KTB, İMAN
Zaman, haram aylar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29645, B007379
Hadis:
حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ مَخْلَدٍ حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ بِلاَلٍ حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ دِينَارٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « مَفَاتِيحُ الْغَيْبِ خَمْسٌ لاَ يَعْلَمُهَا إِلاَّ اللَّهُ ، لاَ يَعْلَمُ مَا تَغِيضُ الأَرْحَامُ إِلاَّ اللَّهُ ، وَلاَ يَعْلَمُ مَا فِى غَدٍ إِلاَّ اللَّهُ ، وَلاَ يَعْلَمُ مَتَى يَأْتِى الْمَطَرُ أَحَدٌ إِلاَّ اللَّهُ ، وَلاَ تَدْرِى نَفْسٌ بِأَىِّ أَرْضٍ تَمُوتُ إِلاَّ اللَّهُ ، وَلاَ يَعْلَمُ مَتَى تَقُومُ السَّاعَةُ إِلاَّ اللَّهُ » .
Tercemesi:
-.......Abdullah ibn Dînâr, İbn Umer(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: "Gaybm anahtarları beştir ki, onları A ilah 'tan başkası bilemez. Rahimlerin ne artırıp ne eksilttiğini Alah'tan tan başkası bilemez. Yarın ne olacağını Allah'tan başka hiçbir kimse bilemez. Yağmurun ne zaman geleceğini de Allah'tan başka kimse bilemez. Hiçbir nefis hangi yerde öleceğini bilemez. Allah'tan başka hiçbir kimse kıyametin ne zaman olacağını bilemez"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 4, 2/743
Senetler:
()
Konular:
Bilgi, gayb bilgisi
Bana Muâz b. Fedâle, ona Hişâm, ona Katâde, ona da Enes'in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kıyâmet günü, Allah insanları bir araya toplayacak. O sırada insanlar kendi aralarında 'Rabbimizden şefâat dilesek de, bizi bu halden kurtarsa' diye konuşurlar. Hemen Hz. Âdem’e gider ve ona 'İnsanların ne halde olduğunu görmüyor musun, ey Âdem! Allah seni, kendi kudret eliyle yarattı ve sana melekleri secde ettirdi. Ayrıca sana her şeyin ismini de öğretti. Bizim için Rabbinin katında şefaatte bulun da, şu hâlimizden bizi rahatlatsın' derler. Hz. Âdem, vaktiyle işlediği hatayı (cennette yasaklanmış olan meyveyi yediğini) hatırlar ve 'Ben, sizin zannettiğiniz o konumda değilim, siz, Nuh'a gidin, çünkü o Allah’ın yeryüzüne gönderdiği ilk rasuldür' der. İnsanlar hemen Hz. Nuh'a giderler. Ama o da vaktiyle işlediği (oğlu için af dileme) hatasını hatırlar ve 'Ben, sizin zannettiğiniz konumda değilim. Siz, Rahman'ın dost edindiği İbrahim’e gidin' der. İnsanlar hemen Hz. İbrahim’e giderler. İbrahim de vaktiyle işlediği hataları (hasta değilken hasta olduğunu söylediğini) hatırlar ve 'Ben, sizin zannettiğiniz konumda değilim. Siz, Musa'ya gidin! O, Allah’ın kendisine Tevrat’ı verdiği ve kendisiyle konuştuğu bir kuldur' der. İnsanlar hemen Hz. Musa’ya giderler. Fakat o da vaktiyle işlediği hatayı (Kıptiyi öldürdüğünü) hatırlar ve 'Ben, sizin zannettiğiniz konumda değilim. Siz, Allah’ın kulu, rasûlü, kelimesi ve rûhu olan İsa’ya gidin' der. İnsanlar da hemen Hz. İsa’ya giderler. Ama Hz. İsa da 'Ben, sizin zannettiğiniz konumda değilim. Siz, geçmiş ve gelecek günahları bağışlanmış bir kul olan Muhammed'e (sav) gidin' der."
"Sonra Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: Bunun üzerine insanlar hemen bana gelirler. Ben de Rabbimin katına çıkmak için izin isterim ve bana izin verilir. Rabbimi gördüğümde hemen secdeye kapanırım. Allah, dilediği kadar bir süre beni secde halimde bırakır. Sonra bana 'Kaldır başını! ey Muhammed! Söyle, sözün işitilsin, iste, sana istediğin verilsin, şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilir. Ben de başımı kaldırır ve Rabbimin bana öğrettiği (en güzel sözlerle) O’na hamd ederim. Sonra da şefaat talep ederim. Bunun üzerine bana belli bir sınır tayin edilir ve ben de (bu sınır dahilindeki) insanları cennete sokarım. Sonra tekrar Rabbime döner, Rabbimi gördüğümde yine secdeye kapanırım. Allah yine dilediği kadar bir süre beni secde halimde bırakır. Sonra bana 'Kaldır başını! ey Muhammed! Söyle, sözün işitilsin, iste, sana istediğin verilsin, şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilir. Ben de başımı kaldırır ve Rabbimin bana öğrettiği (en güzel sözlerle) O’na hamd ederim. Sonra da şefaat talep ederim. Bunun üzerine bana yine belli bir sınır tayin edilir ve ben de (bu sınır dahilindeki) insanları cennete sokarım. Sonra tekrar Rabbime döner, Rabbimi gördüğümde yine secdeye kapanırım. Allah yine dilediği kadar bir süre beni secde halimde bırakır. Sonra bana 'Kaldır başını! ey Muhammed! Söyle, sözün işitilsin, iste, sana istediğin verilsin, şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilir. Ben de başımı kaldırır ve Rabbimin bana öğrettiği (en güzel sözlerle) O’na hamd ederim. Sonra da şefaat talep ederim. Bunun üzerine bana yine belli bir sınır tayin edilir ve ben de (bu sınır dahilindeki) insanları cennete sokarım. Sonra tekrar döner ve 'Ey Rabbim! Cehennemde, Kur'an'ın hapsettiği ve orada ebedî olarak kalması gerekenlerden başka kimse kalmadı' derim." Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Lâ ilâhe illallâh diyen ve kalbinde arpa tanesi ağırlığı kadar hayır bulunan herkes cehennemden çıkar. Sonra Lâ ilâhe illallâh diyen ve kalbinde buğday tanesi ağırlığı kadar hayır bulunan herkes cehennemden çıkar. Sonra yine Lâ ilâhe illallâh diyen ve kalbinde zerre kadar hayır bulunan herkes cehennemden çıkar."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29704, B007410
Hadis:
حَدَّثَنِى مُعَاذُ بْنُ فَضَالَةَ حَدَّثَنَا هِشَامٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسٍ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « يَجْمَعُ اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كَذَلِكَ فَيَقُولُونَ لَوِ اسْتَشْفَعْنَا إِلَى رَبِّنَا حَتَّى يُرِيحَنَا مِنْ مَكَانِنَا هَذَا . فَيَأْتُونَ آدَمَ فَيَقُولُونَ يَا آدَمُ أَمَا تَرَى النَّاسَ خَلَقَكَ اللَّهُ بِيَدِهِ وَأَسْجَدَ لَكَ مَلاَئِكَتَهُ وَعَلَّمَكَ أَسْمَاءَ كُلِّ شَىْءٍ ، شَفِّعْ لَنَا إِلَى رَبِّنَا حَتَّى يُرِيحَنَا مِنْ مَكَانِنَا هَذَا . فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكَ - وَيَذْكُرُ لَهُمْ خَطِيئَتَهُ الَّتِى أَصَابَ - وَلَكِنِ ائْتُوا نُوحًا ، فَإِنَّهُ أَوَّلُ رَسُولٍ بَعَثَهُ اللَّهُ إِلَى أَهْلِ الأَرْضِ . فَيَأْتُونَ نُوحًا فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ - وَيَذْكُرُ خَطِيئَتَهُ الَّتِى أَصَابَ - وَلَكِنِ ائْتُوا إِبْرَاهِيمَ خَلِيلَ الرَّحْمَنِ . فَيَأْتُونَ إِبْرَاهِيمَ فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ - وَيَذْكُرُ لَهُمْ خَطَايَاهُ الَّتِى أَصَابَهَا - وَلَكِنِ ائْتُوا مُوسَى عَبْدًا أَتَاهُ اللَّهُ التَّوْرَاةَ وَكَلَّمَهُ تَكْلِيمًا - فَيَأْتُونَ مُوسَى فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ - وَيَذْكُرُ لَهُمْ خَطِيئَتَهُ الَّتِى أَصَابَ - وَلَكِنِ ائْتُوا عِيسَى عَبْدَ اللَّهِ وَرَسُولَهُ وَكَلِمَتَهُ وَرُوحَهُ . فَيَأْتُونَ عِيسَى فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ وَلَكِنِ ائْتُوا مُحَمَّدًا صلى الله عليه وسلم عَبْدًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ وَمَا تَأَخَّرَ . فَيَأْتُونِى فَأَنْطَلِقُ فَأَسْتَأْذِنُ عَلَى رَبِّى فَيُؤْذَنُ لِى عَلَيْهِ ، فَإِذَا رَأَيْتُ رَبِّى وَقَعْتُ لَهُ سَاجِدًا فَيَدَعُنِى مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَدَعَنِى ثُمَّ يُقَالُ لِى ارْفَعْ مُحَمَّدُ ، وَقُلْ يُسْمَعْ ، وَسَلْ تُعْطَهْ ، وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ . فَأَحْمَدُ رَبِّى بِمَحَامِدَ عَلَّمَنِيهَا ، ثُمَّ أَشْفَعُ فَيَحُدُّ لِى حَدًّا فَأُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ ، ثُمَّ أَرْجِعُ فَإِذَا رَأَيْتُ رَبِّى وَقَعْتُ سَاجِدًا ، فَيَدَعُنِى مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَدَعَنِى ثُمَّ يُقَالُ ارْفَعْ مُحَمَّدُ ، وَقُلْ يُسْمَعْ ، وَسَلْ تُعْطَهْ ، وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ ، فَأَحْمَدُ رَبِّى بِمَحَامِدَ عَلَّمَنِيهَا رَبِّى ثُمَّ أَشْفَعُ فَيَحُدُّ لِى حَدًّا فَأُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ ، ثُمَّ أَرْجِعُ فَإِذَا رَأَيْتُ رَبِّى وَقَعْتُ سَاجِدًا ، فَيَدَعُنِى مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَدَعَنِى ثُمَّ يُقَالُ ارْفَعْ مُحَمَّدُ ، قُلْ يُسْمَعْ ، وَسَلْ تُعْطَهْ ، وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ ، فَأَحْمَدُ رَبِّى بِمَحَامِدَ عَلَّمَنِيهَا ، ثُمَّ أَشْفَعُ فَيَحُدُّ لِى حَدًّا فَأُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ ، ثُمَّ أَرْجِعُ فَأَقُولُ يَا رَبِّ مَا بَقِىَ فِى النَّارِ إِلاَّ مَنْ حَبَسَهُ الْقُرْآنُ وَوَجَبَ عَلَيْهِ الْخُلُودُ » . قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « يَخْرُجُ مِنَ النَّارِ مَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ . وَكَانَ فِى قَلْبِهِ مِنَ الْخَيْرِ مَا يَزِنُ شَعِيرَةً ، ثُمَّ يَخْرُجُ مِنَ النَّارِ مَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ . وَكَانَ فِى قَلْبِهِ مِنَ الْخَيْرِ مَا يَزِنُ بُرَّةً ، ثُمَّ يَخْرُجُ مِنَ النَّارِ مَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ . وَكَانَ فِى قَلْبِهِ مَا يَزِنُ مِنَ الْخَيْرِ ذَرَّةً » .
Tercemesi:
Bana Muâz b. Fedâle, ona Hişâm, ona Katâde, ona da Enes'in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kıyâmet günü, Allah insanları bir araya toplayacak. O sırada insanlar kendi aralarında 'Rabbimizden şefâat dilesek de, bizi bu halden kurtarsa' diye konuşurlar. Hemen Hz. Âdem’e gider ve ona 'İnsanların ne halde olduğunu görmüyor musun, ey Âdem! Allah seni, kendi kudret eliyle yarattı ve sana melekleri secde ettirdi. Ayrıca sana her şeyin ismini de öğretti. Bizim için Rabbinin katında şefaatte bulun da, şu hâlimizden bizi rahatlatsın' derler. Hz. Âdem, vaktiyle işlediği hatayı (cennette yasaklanmış olan meyveyi yediğini) hatırlar ve 'Ben, sizin zannettiğiniz o konumda değilim, siz, Nuh'a gidin, çünkü o Allah’ın yeryüzüne gönderdiği ilk rasuldür' der. İnsanlar hemen Hz. Nuh'a giderler. Ama o da vaktiyle işlediği (oğlu için af dileme) hatasını hatırlar ve 'Ben, sizin zannettiğiniz konumda değilim. Siz, Rahman'ın dost edindiği İbrahim’e gidin' der. İnsanlar hemen Hz. İbrahim’e giderler. İbrahim de vaktiyle işlediği hataları (hasta değilken hasta olduğunu söylediğini) hatırlar ve 'Ben, sizin zannettiğiniz konumda değilim. Siz, Musa'ya gidin! O, Allah’ın kendisine Tevrat’ı verdiği ve kendisiyle konuştuğu bir kuldur' der. İnsanlar hemen Hz. Musa’ya giderler. Fakat o da vaktiyle işlediği hatayı (Kıptiyi öldürdüğünü) hatırlar ve 'Ben, sizin zannettiğiniz konumda değilim. Siz, Allah’ın kulu, rasûlü, kelimesi ve rûhu olan İsa’ya gidin' der. İnsanlar da hemen Hz. İsa’ya giderler. Ama Hz. İsa da 'Ben, sizin zannettiğiniz konumda değilim. Siz, geçmiş ve gelecek günahları bağışlanmış bir kul olan Muhammed'e (sav) gidin' der."
"Sonra Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: Bunun üzerine insanlar hemen bana gelirler. Ben de Rabbimin katına çıkmak için izin isterim ve bana izin verilir. Rabbimi gördüğümde hemen secdeye kapanırım. Allah, dilediği kadar bir süre beni secde halimde bırakır. Sonra bana 'Kaldır başını! ey Muhammed! Söyle, sözün işitilsin, iste, sana istediğin verilsin, şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilir. Ben de başımı kaldırır ve Rabbimin bana öğrettiği (en güzel sözlerle) O’na hamd ederim. Sonra da şefaat talep ederim. Bunun üzerine bana belli bir sınır tayin edilir ve ben de (bu sınır dahilindeki) insanları cennete sokarım. Sonra tekrar Rabbime döner, Rabbimi gördüğümde yine secdeye kapanırım. Allah yine dilediği kadar bir süre beni secde halimde bırakır. Sonra bana 'Kaldır başını! ey Muhammed! Söyle, sözün işitilsin, iste, sana istediğin verilsin, şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilir. Ben de başımı kaldırır ve Rabbimin bana öğrettiği (en güzel sözlerle) O’na hamd ederim. Sonra da şefaat talep ederim. Bunun üzerine bana yine belli bir sınır tayin edilir ve ben de (bu sınır dahilindeki) insanları cennete sokarım. Sonra tekrar Rabbime döner, Rabbimi gördüğümde yine secdeye kapanırım. Allah yine dilediği kadar bir süre beni secde halimde bırakır. Sonra bana 'Kaldır başını! ey Muhammed! Söyle, sözün işitilsin, iste, sana istediğin verilsin, şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilir. Ben de başımı kaldırır ve Rabbimin bana öğrettiği (en güzel sözlerle) O’na hamd ederim. Sonra da şefaat talep ederim. Bunun üzerine bana yine belli bir sınır tayin edilir ve ben de (bu sınır dahilindeki) insanları cennete sokarım. Sonra tekrar döner ve 'Ey Rabbim! Cehennemde, Kur'an'ın hapsettiği ve orada ebedî olarak kalması gerekenlerden başka kimse kalmadı' derim." Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Lâ ilâhe illallâh diyen ve kalbinde arpa tanesi ağırlığı kadar hayır bulunan herkes cehennemden çıkar. Sonra Lâ ilâhe illallâh diyen ve kalbinde buğday tanesi ağırlığı kadar hayır bulunan herkes cehennemden çıkar. Sonra yine Lâ ilâhe illallâh diyen ve kalbinde zerre kadar hayır bulunan herkes cehennemden çıkar."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 19, 2/748
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
3. Hişam b. Ebu Abdullah ed-Destevâî (Hişam b. Senber)
4. Ebu Zeyd Muaz b. Fedale ez-Zehrani (Muaz b. Fedale)
Konular:
İman
KTB, İMAN
KTB, TEVHİD
Şefaat, Hz. Peygamber'in
Tevhit, La ilahe illallah / kelime-i tevhidi söyleyen cennete girecektir
Bize Ebu Numan, ona Hammâd b. Zeyd, ona Asım el-Ahvel, ona Ebu Osman en-Nehdî, ona da Usame b. Zeyd şöyle demiştir:
Bizler Peygamber'in (sav) yanında iken, kızlarından birinin elçisi gelip Hz. Peygamber'i, ölmek üzere olan çocuğunun yanına gelmesi için çağırdı. Peygamber (sav) elçiye "kızıma dön ve ona 'Allah'ın aldığı da verdiği de O'na aittir. Her şeyin O'nun katında belirlenmiş bir ömrü vardır' diye haber ver ve yine ona 'sabret, bu sabrın ecir ve sevabını Allah'tan bekle' diye tavsiye de bulun" buyurdu. Elçi gidip tekrar döndü ve “kızınız yemin ederek, mutlaka ona gitmeniz konusunda ısrar etti” dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav), beraberinde Sa'd b. Ubâde ve Muâz b. Cebel olduğu hâlde kalkıp gitti. Hasta çocuk Peygamber'in kucağına verildi. Çocuğun nefesi, sanki bir tulum içindeymiş gibi, inip kalkıyordu. Bunun üzerine Peygamber'in (sav) gözünden yaşlar süzüldü. Sa'd b. Ubâde “ ey Allah'ın Rasulü, (bu nedir?)” dedi. Rasulullah (sav) "bu, Allah'ın kullarının kalplerine koyduğu bir merhamettir ve Allah kullarından merhametli olanlara merhamet eyler" buyurdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29643, B007377
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ عَاصِمٍ الأَحْوَلِ عَنْ أَبِى عُثْمَانَ النَّهْدِىِّ عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ قَالَ كُنَّا عِنْدَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم إِذْ جَاءَهُ رَسُولُ إِحْدَى بَنَاتِهِ يَدْعُوهُ إِلَى ابْنِهَا فِى الْمَوْتِ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « ارْجِعْ فَأَخْبِرْهَا أَنَّ لِلَّهِ مَا أَخَذَ ، وَلَهُ مَا أَعْطَى ، وَكُلُّ شَىْءٍ عِنْدَهُ بِأَجَلٍ مُسَمًّى ، فَمُرْهَا فَلْتَصْبِرْ وَلْتَحْتَسِبْ » . فَأَعَادَتِ الرَّسُولَ أَنَّهَا أَقْسَمَتْ لَتَأْتِيَنَّهَا ، فَقَامَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَقَامَ مَعَهُ سَعْدُ بْنُ عُبَادَةَ وَمُعَاذُ بْنُ جَبَلٍ ، فَدُفِعَ الصَّبِىُّ إِلَيْهِ وَنَفْسُهُ تَقَعْقَعُ كَأَنَّهَا فِى شَنٍّ فَفَاضَتْ عَيْنَاهُ فَقَالَ لَهُ سَعْدٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ « هَذِهِ رَحْمَةٌ جَعَلَهَا اللَّهُ فِى قُلُوبِ عِبَادِهِ ، وَإِنَّمَا يَرْحَمُ اللَّهُ مِنْ عِبَادِهِ الرُّحَمَاءَ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Numan, ona Hammâd b. Zeyd, ona Asım el-Ahvel, ona Ebu Osman en-Nehdî, ona da Usame b. Zeyd şöyle demiştir:
Bizler Peygamber'in (sav) yanında iken, kızlarından birinin elçisi gelip Hz. Peygamber'i, ölmek üzere olan çocuğunun yanına gelmesi için çağırdı. Peygamber (sav) elçiye "kızıma dön ve ona 'Allah'ın aldığı da verdiği de O'na aittir. Her şeyin O'nun katında belirlenmiş bir ömrü vardır' diye haber ver ve yine ona 'sabret, bu sabrın ecir ve sevabını Allah'tan bekle' diye tavsiye de bulun" buyurdu. Elçi gidip tekrar döndü ve “kızınız yemin ederek, mutlaka ona gitmeniz konusunda ısrar etti” dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav), beraberinde Sa'd b. Ubâde ve Muâz b. Cebel olduğu hâlde kalkıp gitti. Hasta çocuk Peygamber'in kucağına verildi. Çocuğun nefesi, sanki bir tulum içindeymiş gibi, inip kalkıyordu. Bunun üzerine Peygamber'in (sav) gözünden yaşlar süzüldü. Sa'd b. Ubâde “ ey Allah'ın Rasulü, (bu nedir?)” dedi. Rasulullah (sav) "bu, Allah'ın kullarının kalplerine koyduğu bir merhamettir ve Allah kullarından merhametli olanlara merhamet eyler" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 2, 2/743
Senetler:
1. Üsame b. Zeyd el-Kelbî (Üsame b. Zeyd b. Harise)
2. Ebu Osman en-Nehdî (Abdurrahman b. Mül b. Amr b. Adiy b. Vehb)
3. Ebu Abdurrahman Asım el-Ahvel (Asım b. Süleyman)
4. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
5. Ebu Numan Muhammed b. Fadl es-Sedûsî (Muhammed b. Fadl)
Konular:
Fakir, Yoksul, fakirlik, yoksulluk
Hz. Peygamber, ümmetine merhamet
Hz. Peygamber, ümmetine şefkat göstermesi
Müslüman, Şefkat
حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ أَخْبَرَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ وَأَبِى ظَبْيَانَ عَنْ جَرِيرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ يَرْحَمُ اللَّهُ مَنْ لاَ يَرْحَمُ النَّاسَ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29642, B007376
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ أَخْبَرَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ وَأَبِى ظَبْيَانَ عَنْ جَرِيرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ يَرْحَمُ اللَّهُ مَنْ لاَ يَرْحَمُ النَّاسَ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed, ona Ebu Muaviye, ona A’meş, ona Zeyd b. Vehb ve Ebu Zabyan, ona da Cerir b. Abdullah Raulullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletti: “Allah insanlara merhamet etmeyene merhamet etmez.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 2, 2/742
Senetler:
1. Ebu Amr Cerir b. Abdullah el-Becelî (Cerir b. Abdullah b. Cabir)
2. Ebu Süleyman Zeyd b. Vehb el-Cühenî (Zeyd b. Vehb)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
5. Muhammed b. Selam el-Bikendî (Muhammed b. Selam b. Ferec)
Konular:
Aile, ailede şiddet
Merhamet, insanlara
حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ حَدَّثَنَا عَمْرٌو عَنِ ابْنِ أَبِى هِلاَلٍ أَنَّ أَبَا الرِّجَالِ مُحَمَّدَ بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ حَدَّثَهُ عَنْ أُمِّهِ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ وَكَانَتْ فِى حَجْرِ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم بَعَثَ رَجُلاً عَلَى سَرِيَّةٍ ، وَكَانَ يَقْرَأُ لأَصْحَابِهِ فِى صَلاَتِهِ فَيَخْتِمُ بِـ ( قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ ) فَلَمَّا رَجَعُوا ذَكَرُوا ذَلِكَ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ « سَلُوهُ لأَىِّ شَىْءٍ يَصْنَعُ ذَلِكَ » . فَسَأَلُوهُ فَقَالَ لأَنَّهَا صِفَةُ الرَّحْمَنِ ، وَأَنَا أُحِبُّ أَنْ أَقْرَأَ بِهَا . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « أَخْبِرُوهُ أَنَّ اللَّهَ يُحِبُّهُ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29641, B007375
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ حَدَّثَنَا عَمْرٌو عَنِ ابْنِ أَبِى هِلاَلٍ أَنَّ أَبَا الرِّجَالِ مُحَمَّدَ بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ حَدَّثَهُ عَنْ أُمِّهِ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ وَكَانَتْ فِى حَجْرِ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم بَعَثَ رَجُلاً عَلَى سَرِيَّةٍ ، وَكَانَ يَقْرَأُ لأَصْحَابِهِ فِى صَلاَتِهِ فَيَخْتِمُ بِـ ( قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ ) فَلَمَّا رَجَعُوا ذَكَرُوا ذَلِكَ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ « سَلُوهُ لأَىِّ شَىْءٍ يَصْنَعُ ذَلِكَ » . فَسَأَلُوهُ فَقَالَ لأَنَّهَا صِفَةُ الرَّحْمَنِ ، وَأَنَا أُحِبُّ أَنْ أَقْرَأَ بِهَا . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « أَخْبِرُوهُ أَنَّ اللَّهَ يُحِبُّهُ » .
Tercemesi:
-.......Ebu'r-Ricâl Muhammed ibn Abdirrahmân, annesi Amr bintu Abdirrahmân'dan; o da Âişe(R)'den tahdîs etti. Annesi Peygamberin zevcesi Âişe'nin terbiyesinde bulunmuştu. Âişe şöyle demiştir: Peygamber (S) sahâbîlerinden bir zâtı bir askerî birliğe kumandan yapıp gazaya göndermişti. Bu zât maiyyetindeki arkadaşlarına kıldırdığı namazlarda Kur'ân okur ve kıraatini her zaman "Kul huvellâhu ahad" Sûresi ile bitirirdi. Bu sefer hey'eti gazadan döndüklerinde kumandanın bu âdetini Peygamber'e zikrettiler. Peygamber de onlara:
—'Niçin böyle yapmakta olduğunu kendisine sorunuz"buyurdu. Onlar da gidip bunu kendisine sordular. Kumandan da:
— "Kul huvellâhu ahad" Sûresi, Rahmân'ın vasıf ve ta'rîfidir (Allah'ın bütün isimleri ve sıfatları bu sûrededir). Onun için ben bu sûreyi okumayı severim, diye cevâb verdi.
Gelip bu cevâbı haber verdiklerinde Peygamber:
— "Siz de kumandana, Allah'ın da onu muhakkak sevmekte olduğunu haber veriniz!" buyurmuştur
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 1, 2/742
Senetler:
()
Konular:
Kur'an, İhlas Suresi
Kur'an, ihlas suresini okumanın sevabı
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ إِسْمَاعِيلَ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ مَنْ حَدَّثَكَ أَنَّ مُحَمَّدًا صلى الله عليه وسلم رَأَى رَبَّهُ فَقَدْ كَذَبَ وَهْوَ يَقُولُ ( لاَ تُدْرِكُهُ الأَبْصَارُ ) وَمَنْ حَدَّثَكَ أَنَّهُ يَعْلَمُ الْغَيْبَ فَقَدْ كَذَبَ ، وَهْوَ يَقُولُ لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ إِلاَّ اللَّهُ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29646, B007380
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ إِسْمَاعِيلَ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ مَنْ حَدَّثَكَ أَنَّ مُحَمَّدًا صلى الله عليه وسلم رَأَى رَبَّهُ فَقَدْ كَذَبَ وَهْوَ يَقُولُ ( لاَ تُدْرِكُهُ الأَبْصَارُ ) وَمَنْ حَدَّثَكَ أَنَّهُ يَعْلَمُ الْغَيْبَ فَقَدْ كَذَبَ ، وَهْوَ يَقُولُ لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ إِلاَّ اللَّهُ .
Tercemesi:
-.......Bize Sufyân es-Sevrî, İsmail'den; o da eş-Şa'bî'den; o da Mesrûk'tan tahdîs etti ki, Âişe (R)Mesrûk'a:
— Her kim sana "Muhammed (Mîrâc gecesinde) Rabb'ini gördü" diye tahdîs ederse, yalan söylemiştir. Çünkü Allah: "O'na gözler erişemez* O ise bütün gözleri ihata eder..." (ei-En'âm: 103) buyurur. Yine sana Muhammed'in gaybı bilir olduğunu kim tahdîs ederse, muhakkak o da yalan söylemiştir. Çünkü Yüce Allah: "De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah 'tan başka kimse bilmez..." (en-Nemi: 65) buyuruyor, demiştir
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 4, 2/743
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Aişe Mesruk b. Ecda' (Mesruk b. Ecda' b. Malik b. Ümeyye b. Abdullah)
3. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
4. ُEbu Abdullah İsmail b. Ebu Halid el-Becelî (İsmail b. Hürmüz)
5. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
6. Ebu Abdullah Muhammed b. Yusuf el-Firyabî (Muhammed b. Yusuf b. Vakıd b. Osman)
Konular:
Hz. Peygamber, miracta Allah'ı görmesi
Mirac,
Mirac, İsra
Yalan, Hz. Peygamber'e yalan isnadı
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ حَدَّثَنَا مُغِيرَةُ حَدَّثَنَا شَقِيقُ بْنُ سَلَمَةَ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ كُنَّا نُصَلِّى خَلْفَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَنَقُولُ السَّلاَمُ عَلَى اللَّهِ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ اللَّهَ هُوَ السَّلاَمُ وَلَكِنْ قُولُوا التَّحِيَّاتُ لِلَّهِ وَالصَّلَوَاتُ وَالطَّيِّبَاتُ ، السَّلاَمُ عَلَيْكَ أَيُّهَا النَّبِىُّ وَرَحْمَةُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ ، السَّلاَمُ عَلَيْنَا وَعَلَى عِبَادِ اللَّهِ الصَّالِحِينَ ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29650, B007381
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ حَدَّثَنَا مُغِيرَةُ حَدَّثَنَا شَقِيقُ بْنُ سَلَمَةَ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ كُنَّا نُصَلِّى خَلْفَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَنَقُولُ السَّلاَمُ عَلَى اللَّهِ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ اللَّهَ هُوَ السَّلاَمُ وَلَكِنْ قُولُوا التَّحِيَّاتُ لِلَّهِ وَالصَّلَوَاتُ وَالطَّيِّبَاتُ ، السَّلاَمُ عَلَيْكَ أَيُّهَا النَّبِىُّ وَرَحْمَةُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ ، السَّلاَمُ عَلَيْنَا وَعَلَى عِبَادِ اللَّهِ الصَّالِحِينَ ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ » .
Tercemesi:
-.......Abdullah ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Bizler Peygamber(S)'in arkasında namaz kılardık da teşehhüdde "es-Selâmu ala İlâhi min ibâdihî (= Allah'a kullarından selâm olsun)" der idik. Peygamber (S): "Selâm, Allah'ın kendisidir. Lâkin şöyle deyiniz:
et-Tahıyyâtu liHâhi ve's-saktvâtu veJt-tayyibâtu. es-Selâmu aleyhe eyyühe'n-nebiyyu ve rahmetu'ülâhi ve berekâtuhu. es-Selâmu aley-nâ ve ala ibâdVllâhVs-sâühîn. Eşhedu en la ilahe Üle*llâh ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasûluhû.
( = Tahıyyât Allah'a dönücü ve O'na mahsûstur. Salavât Allah içindir. Tayyîbât da O'na mahsûstur. Ey Nebî, Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun. Bize ve Allah'ın sâlih kullarına selâm olsun. Şehâdet ederim ki, Allah'tan başka hakk ma'bûd yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve rasûlü-dür)" buyurdu
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 5, 2/743
Senetler:
()
Konular:
Namaz, Tahiyyat
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29656, B007383
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو مَعْمَرٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ حَدَّثَنَا حُسَيْنٌ الْمُعَلِّمُ حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بُرَيْدَةَ عَنْ يَحْيَى بْنِ يَعْمَرَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَقُولُ « أَعُوذُ بِعِزَّتِكَ الَّذِى لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ ، الَّذِى لاَ يَمُوتُ وَالْجِنُّ وَالإِنْسُ يَمُوتُونَ » .
Tercemesi:
-.......Bize Hüseyin el-Muallim tahdîs etti. Bana Abdullah ibnu Bureyde, Yahya ibn Ya'mer'den; o da Ibn Abbâs(R)'tan tahdîs etti ki, Peygamber (S) şöyle duâ ederdi:
“Eûzu bi-izzetike llezî lâ ilahe illâ ente lâyemûtu ve fl-cinnu ve 7-insu yemûtûne{ - Allah'ım, Sen'in izzetine sığınırım, Sen o kudret sahibisin ki, Sen'den başka ibâdet edilecek ma'bûd yoktur, yalnız Sen varsın! Ve Sen ebedî hayât sahibisin. Hâlbuki cinn ve ins -görülen ve görülmeyen bütün varlıklar- ölürler)"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 7, 2/744
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, duaları