4875 Kayıt Bulundu.
Bize Hennâd ve Nasr b. Abdurrahman el-Kûfî, onlara el-Muhâribî, ona Ebû Halid Yezid b. Abdurrahman, ona Zeyd b. Ebû Üneyse, ona Saîd el-Makburî, ona da Ebû Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kendisinde, din kardeşinin namusu veya malı ile ilgili bir hak bulunan ve ölmeden önce kendisine gelip helâllik istediğinde (hakkını helâl eden) kula Allah Teâlâ merhamet buyursun! Zira o gün ne dinar ve ne de dirhem geçerlidir! Eğer onun sevapları varsa bu hakkı sevaplarından alınacaktır, şayet sevapları yoksa (hak sahibinin) günahları onun sırtına yüklenecektir." Ebû İsa şöyle demiştir: Bu, Said el-Makburî'nin rivayet ettiği hasen-sahih-garîb bir hadistir. Bu hadisin benzerini Malik b. Enes, Said el-Makburî'den, o Ebû Hureyre'den, o da Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Açıklama: Kul haklarını affetme yetkisi sadece kendisine haksızlık yapılan kişiye aittir. Başka hiç kimsenin suçluyu bağışlama yetkisi yoktur. Kıyâmet günü bu suçtan kurtulmanın yolu da, dünyada yapılan hayır ve şerrin teâtisinden ibarettir. Yani zâlim, eğer bir hayırlı ameli varsa, onu, haksızlık ettiği insana verecek, hayırlı ameli yoksa veya suçunu affettirmeye kâfi gelmezse, bu sefer mazlumun günahı alınıp onun sırtına vurulacaktır. İnsan hakları konusunda İslâm'ın ölçüsü budur.
Bize Kuteybe, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Alâ b. Abdurrahman, ona babası (Abdurrahman b. Yakub), ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber (sav)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Boynuzsuz koyun ile boynuzlu koyunun kısasına varıncaya kadar haklar, sahiplerine (kıyamet gününde) iade edilecektir." Bu konuda Ebu Zer ve Abdullah b. Üneys'ten de hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa şöyle demiştir:Ebu Hureyre'den rivayet edilen hadis, hasen-sahih bir hadistir.
Bize Fatâr rivayet etti ve “Rasulullah (sav) şöyle buyurdu” dedi: "Sizden birisi tövbe ettiğinde, Allah kulunun bu tevbesine; sizden birisi ıssız bir çölde üzerinde yemeği ve içeceği ve her şeyi devesinin sırtında olan, sonra da devesini kaybedip onu arayan, sonunda ölümle yüz yüze kalan ve 'deveyi kaybettiğim yere döneyim de orada öleyim!' deyip eski yerine dönerek uykuya dalan, uyandığında da başında devesini ve eşyalarını bulan kimsenin sevinmesinden daha fazla sevinir." [Tirmizî der ki: Bu hadis hasen sahihtir. Bu konuda Ebu Hüreyre, Numan b. Beşîr ve Enes b. Malik'den de hadis rivayet edilmiştir.]
Bize Ömer b. İsmail b. Mücâlid b. Said el-Hemdânî, ona Hafs b. Ğiyâs; (T) Bize Seleme b. Şebîb, ona Ümeyye b. Kasım el-Hazzâ el-Basrî, ona Hafs b. Ğiyâs, ona Bürd b. Sinân, ona Mekhûl, ona da Vâsile b. Eska' [ra], Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bir din kardeşin [ile aran hoş değil diye onun] başına gelen musibete sevinme! Sonra bir bakarsın ki Allah onu bağışlamış da aynı belayı senin başına vermiş!" [Tirmizî] Dedi ki: Bu, hasen-garîb bir hadistir. (Senetteki) Mekhûl, Vâsile b. Eska', Enes b. Mâlik ve Ebu Hind ed-Dârî'den hadis işitmiştir. Onun, bu üç kişi dışında Hz. Peygamber'in (sav) hiçbir ashabından hadis işitmediği de söylenmiştir. Mekhûl, Şâmlı olup künyesi Ebu Abdullah'dır. Köle idi, ardından azât edildi. Mekhûl el-Ezdî ise Basra'lı olup Abdullah b. Ömer'den hadis işitmiştir. Kendisinden Umâre b. Zâzân rivayette bulunmuştur. Bize Ali b. Hucr, ona İsmail b. Ayyâş, ona da Temîm b. Atiyye şöyle rivayet etmiştir: "Mekhûl'e soru sorulduğunda çoğu zaman onun bilmiyorum (nedânem) dediğini işitirdim."
Açıklama: Şarihler, azgınlık olarak çevirdiğimiz "bağy" kelimesine zulüm, meşru halifeye isyan ederek İslam toplumunda anarşi ve kaos çıkarmak ve kibir anlamları yüklemişlerdir. Bütün bu fiil ve davranışları azgınlık olarak nitelemek mümkündür.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Abdülvehhâb es-Sekafî, Muhammed b. Cafer, İbn Ebu Adî ve Yahya b. Saîd, onlara Avf b. Ebu Cemîle, ona Zürâre b. Evfâ, ona Abdullah b. Selâm şöyle rivayet etmiştir "Rasulullah (sav) Medîne'ye geldiği zaman insanlar Ona (sav) koştular. 'Rasulullah geldi! Rasulullah geldi! Rasulullah geldi!' denilmişti. Ben de Onu (sav) görmek için insanlarla birlikte geldim. Rasulullah'ın (sav) yüzünü gördüğümde Onun (sav) yüzünün yalancı yüzü olmadığını anladım. Söylediği ilk şey şuydu 'Ey insanlar! Selamı yayın, yemek yedirin, insanlar uyurken namaz kılın ki Cennete selamet içinde girin'." Ebu İsâ (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, sahîh bir hadistir.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Abdülvehhâb es-Sekafî, Muhammed b. Cafer, İbn Ebu Adî ve Yahya b. Saîd, onlara Avf b. Ebu Cemîle, ona Zürâre b. Evfâ, ona Abdullah b. Selâm şöyle rivayet etmiştir "Rasulullah (sav) Medîne'ye geldiği zaman insanlar ona koştular. 'Rasulullah geldi! Rasulullah geldi! Rasulullah geldi!' denilmişti. Ben de Onu (sav) görmek için insanlarla birlikte geldim. Rasulullah'ın (sav) yüzünü gördüğümde Onun (sav) yüzünün yalancı yüzü olmadığını anladım. Söylediği ilk şey şuydu: "Ey insanlar! Selamı yayın, yemek yedirin, insanlar uyurken namaz kılın ki Cennete selamet içinde girin." Ebu İsâ (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, sahîh bir hadistir.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Abdülvehhâb es-Sekafî, Muhammed b. Cafer, İbn Ebu Adî ve Yahya b. Saîd, onlara Avf b. Ebu Cemîle, ona Zürâre b. Evfâ, ona Abdullah b. Selâm şöyle rivayet etmiştir "Rasulullah (sav) Medîne'ye geldiği zaman insanlar Ona (sav) koştular. 'Rasulullah geldi! Rasulullah geldi! Rasulullah geldi!' denilmişti. Ben de Onu (sav) görmek için insanlarla birlikte geldim. Rasulullah'ın (sav) yüzünü gördüğümde Onun (sav) yüzünün yalancı yüzü olmadığını anladım. Söylediği ilk şey şuydu: "Ey insanlar! Selamı yayın, yemek yedirin, insanlar uyurken namaz kılın ki Cennete selamet içinde girin." [Ebu İsâ (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, sahîh bir hadistir.]