4875 Kayıt Bulundu.
Bize Hennâd, ona Yunus b. Bükeyr, ona Ömer b. Zerr, ona Mücahid, Ebu Hureyre’nin şöyle anlattığın rivayet etti: (Peygamberimizin kurduğu) Suffa Okulunun öğrencileri, Müslümanların konuk severliği sayesinde geçimlerini sürdürüyorlardı. Onların ne bir aileleri ne de servetleri vardı. Tek olan Allah’a and olsun ki bazı zamanlar, açlıktan baygınlık geçirir ve karnıma taş bağlardım. Bir gün, insanların geçtikleri yol üzerine oturdum. Ebu Bekir yoldan geçiyordu. Ona Allah’ın kitabından bir ayetin manasını sordum. (Aslında asıl) maksadım beni doyurmasıydı. Ancak yoluna devam etti. İçimden geçirdiğim şeyi yapmamıştı. Sonra Ömer çıkageldi. Ona da, Allah’ın kitabından bir ayet sordum. Amacım belliydi, karnımı doyursun istiyordum. O da biraz sonra ayrılıp gitmişti. Beni anlamamıştı. Sonra Efendimiz Ebü’l-Kâsım Muhammed (sav) çıkageldi. Karşıdan beni görünce gülümsedi ve “Ey Ebu Hureyre” dedi. “Buyurun, Ey Allah’ın Rasulü!” dedim. Efendimiz (sav) “Haydi, benimle gel!” diye söyledi. Yürümeye başladı, takıldım peşine. Evine girdi. (Ben de gireyim mi?) diye izin istedim. (Durma gir) diyerek izin verdi. Evde bir tas süt buldu ve ‘Bu sütü size kim getirdi?’ diye sordu. “Falan kimse bize hediye olarak getirmişti” dediler. Bunun üzerine Allah’ın Resulü, “Ebu Hureyre !” dedi. Ben de “Buyur, Ey Allah’ın elçisi!” dedim. “Suffa öğrencilerine git ve onları buraya çağır” dedi. Suffa öğrencileri Müslümanların misafirleriydi. Onların ne servetleri, ne de aileleri vardı. Allah’ın Resulü, kendisine sadaka geldiğinde ondan hiçbir şey yemez, onu doğruca Suffa öğrencilerine yönlendirirdi. Hediye geldiğinde ise Suffa öğrencilerine haber gönderir, kendisi bu hediyeden alır, Suffa’dakileri de hediyeye ortak ederdi. Bu sefer Suffa öğrencilerinin çağrılması hoşuma gitmemişti. Peygamber’in elçisi olarak Suffa’dakileri çağırmaya giderken, bir taraftan da kendi kendime söyleniyordum: “Bir tas süt Suffadakilerin hangisine yetecek! Allah'ın Resulü, bir tas sütü onlar arasında dolaştırmamı emredecek ki, benim payıma bundan ne düşebilir? Ben açlığımı giderecek kadar ondan içmek isterdim, Ne yapalım, Allah’a ve Resulüne itaatten başka çare yok.” (Az sonra) Suffa’ya vardım. Suffa’da kalan öğrencilere Efendimiz’in (sav) davetini ilettim. Hz. Peygamber’in yanına girince herkes yerini aldı. Efendimiz (sav), “Ebu Hureyre! Süt tasını al, onlara ikram et” buyurdu. Ben tası alıp tek tek herkese vermeye başladım. Tası her eline alan doyasıya içiyor, sonra tası tekrar bana veriyor, bende bir başkasına veriyordum. Sonunda bardağı Efendimize verdim. Orada bulunan herkes doyuncaya kadar içmişti. Allah'ın Resulü, süt tasını aldı ellerinin arasına koydu, sonra başını kaldırarak gülümsedi ve “Ebu Hureyre iç!” dedi. İçtim. Sonra tekrar “İç!” buyurdu. Efendimiz “iç” dedikçe, içip durdum. Sonunda şöyle dedim: “Seni hak ile gönderen Allah’a yemin olsun ki, artık içecek halim kalmadı.” Nihayet, Hz. Peygamber tası eline aldı, Allah’a hamd etti, besmele çekti ve O da sütten içti. [Tirmizî: Bu hadis hasen-sahihtir.]
Bize Yusuf b. Selman Ebû Ömer el-Basrî, ona Hâtim b. İsmail, ona İbn Aclân, ona el-Ka'kâ b. Hakîm, ona Ebû Sâlih, ona Ebû Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Her şeyin bir coşkulu olduğu dönemi, bir de yatıştığı dönemi vardır. Eğer coşkulu kişi doğru davranır ve (ifrat ve tefritten uzak bir şekilde) orta yolu tercih ederse, onun adına (bu tarzda devam etmesi konusunda) ümitli olun. Ancak (ibadetinde aşırıya kaçarak ve gösteriş yaparak) parmakla gösterilecek hale geldiyse onun bu halini hesaba katmayın." Ebû İsâ (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu şekliyle bu hadis, hasen-sahih-garîb bir hadistir. Enes b. Mâlik (ra) vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav) şöyle rivayet edilmiştir: "Bir kimseye din veya dünya konusunda parmakla gösterilecek hale gelmesi (bundan dolayı nefsi şımaracağı için) kötülük olarak yeter. Ancak Allah'ın koruduğu kimseler bu konuda müstesnadır."
Bize Hennâd, ona Abde, ona Hişam b. Urve, ona Musa b. Ukbe, ona Abdullah b. Amr el-Evdî, ona da Abdullah b. Mesud (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Size Cehenneme haram olan, Cehennem ateşinin de kendisine haram olduğu kişinin kim olduğunu söyleyeyim mi? Her cana yakın, yumuşak huylu ve hoş geçimli insan" [Ebû İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu hadis hasen garîbdir.]
Bize Süveyd b. Nasr, ona Abdullah b. el-Mübârek, ona İmrân b. Zeyd et-Tağlibî, ona Zeyd el-Ammî, ona Enes b. Mâlik (ra) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) bir kişiyle karşılaşıp onunla tokalaştığında, o kişi elini çekmeden onun elini bırakmazdı. O kişi yüzünü çevirmeden ondan yüzünü çevirmezdi. Rasulullah'ın (sav) yanında oturduğu hiç kimsenin önüne ayaklarını uzattığı görülmemiştir." Tirmizî şöyle dedi: Bu garîb bir hadistir.
Bize Abd b. Humeyd ve Abbas b. Muhammed ed-Dûrî, onlara Abdullah b. Yezîd el-Mukri, ona Saîd b. Ebû Eyyûb, ona Ebû Merhum Abdurrahim b. Meymûn, ona Sehl b. Muâz b. Enes, ona babası Muâz b. Enes'in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Her kim istediğini yapmaya imkanı ve gücü olduğu halde öfkesini yenerse, Allah onu kıyamet günü bütün mahlukatın önünde çağırarak dilediği huriyi seçmesi için kendisini serbest bırakır." [Tirmizî bu rivayetin, hasen-garîb olduğunu belirtmiştir.]
Bize Abd b. Humeyd ve Abbas b. Muhammed ed-Dûrî, onlara Abdullah b. Yezîd el-Mukri, ona Saîd b. Ebû Eyyûb, ona Ebû Merhum Abdurrahim b. Meymûn, ona Sehl b. Muâz b. Enes, ona babası Muâz b. Enes rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Her kim istediğini yapmaya imkanı ve gücü olduğu halde öfkesini yenerse, Allah Teâlâ onu kıyamet günü bütün mahlukatın önünde çağırarak dilediği huriyi seçmesi için kendisini serbest bırakır." Tirmizî şöyle demiştir: Bu hasen-garîb bir hadistir.
Bize Ahmed b. Manî', ona Muhammed b. el-Hasan b. Ebî Yezîd el-Hemdânî, ona Sevr b. Yezîd, ona Hâlid b. Ma'dân, ona da Muâz b. Cebel'in (ra) rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Her kim kardeşini bir günahı sebebiyle ayıplarsa kendisi de o günahı işlemeden ölmez." Ahmed şöyle demiştir: Yani kardeşinin tövbe etmiş olduğu bir günahtan dolayı ayıplarsa... Ebû İsa şöyle demiştir: Bu hadis garîbdir, senedi muttasıl değildir. Halid b. Ma'dân, Muâz b. Cebel'e yetişmemiştir. Halid b. Ma'dân'ın, Hz. Peygamber'in ashabından yetmiş kişiye yetiştiği nakledilmektedir. Muâz b. Cebel, Hz. Ömer'in hilafeti sırasında vefat etmiştir. Halid b. Ma'dân, Muâz'ın talebelerinden pek çok kişiden rivayet etmiştir.
Bize Ali b. Hucr, ona Şerîk, ona Ebu İshak, ona da Hârise b. Mudarrib şöyle rivayet etmiştir: "Hastalığı dolayısıyla Habbâb’ı ziyarete gitmiştik. Dağlama yapmak suretiyle yedi defa tedavi görmüştü. Bize şöyle dedi: Hastalığım uzadı. Rasulullah’ın (sav) 'Ölümü temenni etmeyiniz' buyurduğunu işitmemiş olsaydım, ölmeyi isterdim. Hz. Peygamber 'Kişi, toprak veya bina yapımı hariç ailesi için yaptığı her türlü harcamadan sevap kazanır' buyurdu." [Ebu İsa (et-Tirmizi), hadisin hasen sahih olduğunu söylemiştir.]
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: لاَ تَمَنَّوُا الْمَوْتَ