10609 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu’l-Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona da Ebû Seleme'nin, Âişe'den (r.anha) rivayetle naklettiğine göre, Allah Rasûlü (sav) : "'Ey Âişe, işte Cebrail !, sana selâm ediyor' buyurdu. O da: 'Ve aleyhi’s-selâm ve rahmetullâh (Selâm ve Allah’ın rahmeti onun da üzerine olsun)' dedi. Devamında Hz. Âişe, 'O, benim göremediğimi görüyor' diye ekledi."
Açıklama: Bu olayda Hz. Aişe Cebraîl'i görmemiştir. Nitekim hadisin farklı tariklerinde onun Allah Resûlü'ne 'Sen benim görmediğimi görüyorsun' demesi buna açık bir delildir. Bununla birlikte meşhûr Cibrîl hadisinde olduğu gibi sahabîlerin Cebrail'i, insan suretine girdiği zaman görmesi de mümkündür. Hz. Aişe'nin bu tarikte 'O, benim göremediğimi görüyor' ifadesi onun bunu, söz konusu olaydan çok sonra söylediği ihtimalini gündeme getiriyorsa da diğer tariklerde bu 'Sen benim göremediğimi görüyorsun' şeklindedir. Dolayısıyla Hz. Aişe'nin bunu selamlaşmanın hemen akabinde söylediği anlaşılmaktadır.
Bize Bişr b. el-Hakem, ona Heyyâc b. Bessâm el-Absî Ebû Kurre el-Hurasânî –ki kendisini Basra’da gördüm- şöyle dedi: “Yanımızdan geçerken Enes’i gördüm, bizi eliyle selamladı; saçlarına aklar düşmüştü. Ayrıca Hasan’ı gördüm, kâkülünü sarıya boyamıştı, başının üzerinde ise siyah bir sarık vardı”. Esmâ şöyle dedi: “Nebî (s.a.v.) elini kaldırarak kadınlara selam verdi”.
Açıklama: Abraşlık diye tercüme ettiğimiz “vadah” kelimesi, saçın beyazlaması anlamına da gelmektedir (bkz. İbnü'l-Esîr, Nihâye, thk. Ebû Abdurrahmân Salâh b. Muhammed b. Uvayda, Beyrut : Dâru'l-Kütübi'l-ilmiyye, 1418/1997, V, 170.
Bize İbrahim b. Münzir ona Ma'n b. İsa ona Ebu Ruzeyk şunu duyduğunu bildirdi: Ali b. Abdullah satrancı mekruh görür ve şöyle derdi: «Satranç oynayana selâm vermeyiniz; çünkü satranç kumar türündendir.»
Açıklama: Ali b. Abdullah’ın satranç oynayana selam vermediğini belirten hadis, tabiûn kavli olup (maktu) Ebû Ruzeyk’in meçhul olması nedeniyle zayıftır (bk. Elbânî, Daîfü’l- edebü’l-müfred, s. 91) Ebû Ruzeyk için bk. Zehebî, Mîzân, IV, 524. Hz. Peygamber döneminde bulunmayan satrancın sahabe ve yoğun olarak tabiûn devrinde karşı çıkan şahısların onu kumara sokmalarının iki sebebi görünüyor. Birincisi, parasına oynanmasa da taraflar arasında kavga, yalan yere yemin ve namazdan alıkoyma gibi illeti esas alarak ilgili ayete istinaden kumar olacağını belirtiyorlar. Nitekim Kasım b. Muhammed’e santranç hakkında ne diyorsunuz diye sorduklarında “Allah’ın zikrinden ve namazdan uzaklaştıran her ne olursa o kumardır” diye cevap vermektedir (Zeylaî, Nasbürraye, IV, 275). İkinci illet ise bu oyunun İranlılara mahsus olması ve oradan gelmesi. Örneğin Muhammed Bâkır, satrancı eleştirirken İranlıların oyunu olduğunu ileri sürerek tepki gösteriyor (bk. Beyhakî, Şuabü’l-îmân, VIII, 471) Netice itibariyle yukarıda zikredilen isnad zayıf, söyleyen de tabiûn olduğu için delil değeri bulunmamaktadır. Ayrıca ilgili dönemde satranca karşı olanlar bizatihi haram olmasından ziyade kişiyi namazdan alıkoymasını ve yalana sevketmesini ya da o dönemde kültürel olarak etkilenmek istemedikleri Sasani adeti olmasını esas aldıkları görülmektedir. Vallahu a‘lem (Bekir Kuzudişli)
Bize Ârim, ona Hammad b. Zeyd, ona Haccac es-Savvâf, ona Ebu'z-Zübeyr ona da Cabir b. Abdullah rivâyet etmiştir: Tufeyl b. Amr Hz. Peygamber’e “Devs kabilesi gibi bir kalen ve kuvvetin olmasını ister misin? diye sordu. Hz. Peygamber, Alah bu şerefi Ensara saklandığı için kabul etmedi. Bunun üzerine Tufeyl hicret etti. Onunla birlikte kavminden biri daha hicret etti. Adam hastalandı ve dayanamadı -ya da buna benzer bir şey söyledi-. Adam ok torbasına doğru gitti ve ucu keskin bir ok alarak bileklerini kesti, sonra da öldü. Tufeyl onu rüyasında gördü ve 'Sana nasıl muamele edildi?' diye sordu. Rabbim beni Hz. Peygamber'e (sav) hicretim nedeniyle bağışladı. "Elinin hali ne?" diye sordum. Adam: “Bana elinin halini düzeltmeyeceğiz denildi.” dedi. Tufeyl bu rüyayı Hz. Peygamber'e anlatınca, Hz. Peygamber (sav) ellerini kaldırarak onun için "Ey Rabbim! Ellerini de bağışla!" diye dua etti.
Bize Kuteybe, ona Leys, ona Yezîd b. Ebu Habîb, ona Ebü’l-Hayr, ona Abdullah b. Amr rivayet etmiştir ki bir adam: – “Ey Allah’ın Rasûlu, hangi davranış daha hayırlıdır”, diye sordu. O da: – “Yemek yedirmen, tanıdığın-tanımadığın herkese selam vermendir” buyurdu.
Açıklama: Bu olayda Hz. Aişe Cebraîl'i görmemiştir. Nitekim hadisin farklı tariklerinde onun Allah Resûlü'ne "Sen benim görmediğimi görüyorsun" demesi buna açık bir delildir. Bununla birlikte meşhûr Cibrîl hadisinde olduğu gibi sahabîlerin Cebrail'i, insan suretine girdiği zaman görmesi de mümkündür.
Bize İsmail b. Ebu Uveys, ona kardeşi, ona Süleyman b. Bilal, ona İbrahim b. Ebu Useyd, ona dedesi, ona da Ebu Hüreyre, Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Nefsim yed-i kudretinde olana yemin ederim ki Müslüman olmadıkça cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe (kamil anlamda) Müslüman olamazsınız. Selamı yayınız ki birbirinizi sevesiniz. Kindarlıktan kaçınınız. Kindarlık (kökünden) kazıyandır. Size saçı (kökünden) kazıyandır demiyorum bilakis o dini (kökünden) kazıyandır." [Bize Muhammed b. Ubeyd, ona Enes b. Iyad, ona da İbrahim b. Ebu Useyd benzerini rivayet etti.]