حدثنا قيس بن حفص قال حدثنا خالد بن الحارث قال حدثنا عبد الحميد بن جعفر قال أخبرني أبي أن أبا بكر بن حزم ومحمد بن المنكدر في ناس من أهل المسجد عادوا عمر بن الحكم بن رافع الأنصاري قالوا يا أبا حفص حدثنا قال سمعت جابر بن عبد الله قال سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول : من عاد مريضا خاض في الرحمة حتى إذا قعد استقر فيها
Açıklama: Hadisi rivayet eden Enes, Amr b. Hazm gibi isimler olmasına rağmen İbn Abdilberr, İmam Malik'i referans göstererek Cabir hadisinin mahfuz olduğunu belirtmiştir. İbn Abdilberr'e göre Medenî olan Cabir hadisi sahihtir. (İbn Abdilberr, et-Temhid, XXIV, 274). Elbani'ye göre de hadis sahihtir. (Elbani, el-Edebu'l-müfred bi't-ta'likat, s. 270).)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
272904, EM000522-2
Hadis:
حدثنا قيس بن حفص قال حدثنا خالد بن الحارث قال حدثنا عبد الحميد بن جعفر قال أخبرني أبي أن أبا بكر بن حزم ومحمد بن المنكدر في ناس من أهل المسجد عادوا عمر بن الحكم بن رافع الأنصاري قالوا يا أبا حفص حدثنا قال سمعت جابر بن عبد الله قال سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول : من عاد مريضا خاض في الرحمة حتى إذا قعد استقر فيها
Tercemesi:
Anlatıldığına göre, Ebu Bekir İbn Hazım ve Muhammed İbnü'I- Münkedir, Mescid cemaatından bir kısım insanlarla hasta bulunan Ömer İbnü'l-Hakem İbn Rafi' El-Ensarî'yi ziyaret ettiler. Ona şöyle dediler : Ey Ebu Hafs! Bize hadîs anlat. O dedi ki: Cabir b. Abdullah'ın şöyle dediğini işittim: Peygamber (s.a) 'in şöyle buyurduğunu işittim: "Kim bir hastayı ziyaret ederse, rahmete dalmıştır; (hastanın yanında) oturduğu sürece rahmet onunla beraber olur"
Açıklama:
Hadisi rivayet eden Enes, Amr b. Hazm gibi isimler olmasına rağmen İbn Abdilberr, İmam Malik'i referans göstererek Cabir hadisinin mahfuz olduğunu belirtmiştir. İbn Abdilberr'e göre Medenî olan Cabir hadisi sahihtir. (İbn Abdilberr, et-Temhid, XXIV, 274). Elbani'ye göre de hadis sahihtir. (Elbani, el-Edebu'l-müfred bi't-ta'likat, s. 270).)
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 522, /418
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ömer b. Hakem el-Ensarî (Ömer b. Hakem b Rafi')
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Münkedir el-Kuraşî (Muhammed b. Münkedir b. Abdullah b. Hüdeyr)
4. Ebu Abdülhamid Cafer b. Abdullah el-Ensari (Cafer b. Abdullah b. Hakem b. Rafi' b. Sinan)
5. Ebu Fadl Abdülhamid b. Cafer el-Ensârî (Abdülhamid b. Cafer b. Abdullah b. Hakem b. Rafi' b. Sinan)
6. Halid b. Haris el-Hüceymî (Halid b. Haris b. Selim b. Süleyman)
7. Kays b. Hafs et-Temîmî (Kays b. Hafs el-Ka'kâ')
Konular:
KTB, ADAB
KTB, HASTA, HASTALIK
حدثنا خليفة بن خياط قال حدثنا كثير بن هشام قال حدثنا جعفر عن يزيد بن الأصم عن أبى هريرة عن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : قال الله عز وجل أنا عند ظن عبدي وأنا معه إذا دعاني
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164889, EM000616
Hadis:
حدثنا خليفة بن خياط قال حدثنا كثير بن هشام قال حدثنا جعفر عن يزيد بن الأصم عن أبى هريرة عن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : قال الله عز وجل أنا عند ظن عبدي وأنا معه إذا دعاني
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den, Resûlüllah (Sallalîahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
«— Azîz ve Celîl olan Allah buyurmuştur ki, ben kulumun (bana olan) zannı üzereyim ve bana duâ ettiği zaman onunla beraberim.»[1194]
Bu hadîs-i kudsî, dua ile ilgili İse de, bu bölümle bir ilgisi yoktur. Çünkü bu bölüm duada elleri kaldırmaya mahsustur. Bu bölümde getirilmesinde bir sebep bulunamamıştır.
«— Ben, kulumun tana olan zannı üzereyim.»
Demek, kulun Allah'a oian kesin inancına göre Allah'ın ona lûtufia veya kahırda bulunacağı demektir. Allah bana muhakkak başarı verecektir, bana şifa verecektir; Allah Tealâ'nın bunlara gücü yeter diye inanarak iltica edilirse, Allah bu zannı gerçekleştirir, aksine bir inanç taşırsa, buna da bu İnanca göre muamele eder. Onun için Allah'a daima güzel zanda bulunmak ve kesin İnançla ondan istemek lâzım gelir. İnsan ecelinin geldiğini hissettiği zaman, Allah'ın rahmetinin muhakkak erişeceğine inanç beslemelidir. Dünyada iken rahmet ve azab arasında bulunduğunu, bilerek ikisi arasında bir inanç beslemek ehl-i sünnet akidesidİr.
Allah'ın kul ile beraber olması, kulun yardımında bulunması ve ona rahmet etmesi, kulundan razı olması demektir.[1195]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 616, /487
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Yezid b. Esam el-Amirî (Abduamr b. Ades b. Ubade b. Bekkâ b. Âmir)
3. Ebu Abdullah Cafer b. Burkan el-Kilabî (Cafer b. Burkân)
4. Ebu Sehl Kesir b. Hişam el-Kilâbî (Kesir b. Hişam)
5. Ebu Amr Halife b. Hayyat el-Usfurî (Halife b. Hayyat b. Halife b. Hayyat)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın kulu ile ilişkisi
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Allah İnancı, kullarını değerlendirme ölçüsü
Zan, Allah hakkında zan
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا أبو هلال قال حدثنا الحسن : أن رجلا توفى وترك ابنا له ومولى له فأوصى مولاه بابنه فلم يألوه حتى أدرك وزوجه فقال له جهزنى أطلب العلم فجهزه فأتى عالما فسأله فقال إذا أردت أن تنطلق فقل لي أعلمك فقال حضر منى الخروج فعلمنى فقال اتق الله واصبر ولا تستعجل قال الحسن في هذا الخير كله فجاء ولا يكاد ينساهن إنما هن ثلاث فلما جاء أهله نزل عن راحلته فلما نزل الدار إذا هو برجل نائم متراخ عن المرأة وإذا امرأته نائمة قال والله ما أريد ما أنتظر بهذا فرجع إلى راحلته فلما أراد أن يأخذ السيف قال اتق الله واصبر ولا تستعجل فرجع فلما قام على رأسه قال ما أنتظر بهذا شيئا فرجع إلى راحلته فلما أراد أن يأخذ سيفه ذكره فرجع إليه فلما قام على رأسه استيقظ الرجل فلما رآه وثب إليه فعانقه وقبله وساءله قال ما أصبت بعدي قال أصبت والله بعدك خيرا كثيرا أصبت والله بعدك أنى مشيت الليلة بين السيف وبين رأسك ثلاث مرار فحجزني ما أصبت من العلم عن قتلك
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164840, EM000583
Hadis:
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا أبو هلال قال حدثنا الحسن : أن رجلا توفى وترك ابنا له ومولى له فأوصى مولاه بابنه فلم يألوه حتى أدرك وزوجه فقال له جهزنى أطلب العلم فجهزه فأتى عالما فسأله فقال إذا أردت أن تنطلق فقل لي أعلمك فقال حضر منى الخروج فعلمنى فقال اتق الله واصبر ولا تستعجل قال الحسن في هذا الخير كله فجاء ولا يكاد ينساهن إنما هن ثلاث فلما جاء أهله نزل عن راحلته فلما نزل الدار إذا هو برجل نائم متراخ عن المرأة وإذا امرأته نائمة قال والله ما أريد ما أنتظر بهذا فرجع إلى راحلته فلما أراد أن يأخذ السيف قال اتق الله واصبر ولا تستعجل فرجع فلما قام على رأسه قال ما أنتظر بهذا شيئا فرجع إلى راحلته فلما أراد أن يأخذ سيفه ذكره فرجع إليه فلما قام على رأسه استيقظ الرجل فلما رآه وثب إليه فعانقه وقبله وساءله قال ما أصبت بعدي قال أصبت والله بعدك خيرا كثيرا أصبت والله بعدك أنى مشيت الليلة بين السيف وبين رأسك ثلاث مرار فحجزني ما أصبت من العلم عن قتلك
Tercemesi:
Hasan bize şöyle anlatmıştu :
«— Bir adam vefat edip geriye bir oğlu ile bir azadlısını bıraktı. (Ölürken) oğluna bakmasını, azadlısına vasiyyet etti. Azadlısı da oğlunu yetiştirmekte, bulûğ çağına kadar kusur etmedi ve onu evlendirdi. Çocuk azadlıya dedi ki:
— Beni hazırla, ilim tahsil edeceğim.
O da onu hazırladı. Bunun üzerine çocuk bir âlime gidip, ondan ilim öğrenmek istedi. Âlim ona şöyle dedi:
— (Evine) gitmek istediğin zaman bana söyle, sana öğretirim. Çocuk:
— Çıkıp gitmeye hazırlandım, bana öğret, dedi. Âlim :
— Allah'dan kork, sabırlı ol ve acele etme, dedi. Hasan demiştir ki:
— İşte bütün hayır buradadır.
Nihayet çocuk dönüp geldi, nerde ise üç şeyden ibaret olan tavsiyeleri unutacaktı. Memleketine geldiği zaman hayvanından indi. Evine varınca, orada karısından ayrı bir yerde uyumakta olan bir adam buldu. Kendi karısı da uyuyordu. Kendi kendine dedi ki:
— Allah hakkı için bunu ne bekliyorum, ne istiyorum.
Sonra hayvanına döndü. Kılıcını almak (ve onunla uyumakta olan adamı öldürmek) isteyince, dedi ki:
— Allah'dan kork, sabırlı ol ve acele etme.
— Bununla hangi şeyi bekliyorum, dedi.
Sonra hayvanına döndü. Kılıcını almak istediği zaman, tavsiyeleri hatırladı. Tekrar adama dönüp baş ucunda durunca, adam uyandı. (Yakını olduğunu anlayıp) adamı görünce üzerine atılıp onu kucakladı, onu Öptü ve ona olan kötü zannını giderdi. Adam tahsilden dönen çocuğa sordu:
— Benden sonra ne ile karşılaştın? Çocuk;
— Vallahi, senden sonra büyük hayır elde ettim; vallahi, senden sonra büyük hayır kazandım: Ben, bu gece, senin başınla kılıç arasında üç defa gezindim (ve seni Öldürmek istedim) de, kazandığım ilim, seni öldürmekten beni engelledi, dedi.»[1133]
Dünya İşlerinde teenni ve sabırla hareket etmenin insana ne büyük faydalar sağlıyabileceğİni bu haberde anlatılan vak'a bize açıkça göstermektedir. Bir rivayette de Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seiiem) -.
«— Sabır ve teenni île hareket etmek, âhiret işinden başka her şeyde hayırlıdır.»
Buyurmuştur. Çünkü dünya işlerinde, kesin ve peşin olarak hangi yönün hayırlı olduğu kestirilemez, inceleme ve araştırma sonunda gerçek anlaşılabilir. Bunun İçin tahmin ve zanla hareket etmeyip işleri tahkîkden sonra karar vermek ve İcraata geçmek icab eder. Böyle hareket edilirse, iş sonunda pişmanlık çekilmez, isabetli iş görülmüş olur.[1134]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 583, /463
Senetler:
0. Mevkuf (Mevkuf)
1. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
Konular:
Bilgi, Öğrenilmesi, Öğretilmesi
Bilgi, uğrunda çabalamak
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا سكين بن عبد العزيز بن قيس عن أبيه قال : دخلت على عبد الله بن عمر وجارية تحلق الشعر وقال النورة ترق الجلد
Öneri Formu
Hadis Id, No:
166513, EM001291
Hadis:
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا سكين بن عبد العزيز بن قيس عن أبيه قال : دخلت على عبد الله بن عمر وجارية تحلق الشعر وقال النورة ترق الجلد
Tercemesi:
Sükeyn ibni Abdülaziz ibni Kays babasından rivayet ettiğine göre :
Babası (Abdülaziz) şöyle dedi:
— Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu anhüma)5nm yanma girdim ki, bir. cariye saçlarım traş ediyordu. Abdullah, dedi ki:
— Nûre (Hamam otu) cildi yumuşatır.[1316]
Bu haberden anlaşıldığına göre, bir .kocanın hanımına başını traş ettirmesinde edebe aykırılık yoktur. Türkçede hamam otu diye İsimlendirilen maddenin Arapçası. Nûre'dİr ki, bununla saç ve kıllar giderilir. F a d I u ' I -I a h rın dip notundakİ kaydına göre bu haberi Taberânî tahriç etmiş tir. C. .11, s. 678.[1317]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 1291, /968
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Abdülaziz b. Kays el-Abdi (Abdülaziz b. Kays)
3. Sukeyn b. Abdülaziz el-Attar (Sukeyn b. Abdülaziz b. Kays)
4. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Köle, kölelik, cariyelik hukuku.
Sünnet, Abdullah b. Ömer'in uygulamaları
Tedavi, Şifalı Bitkiler
Zan, sû-i zan
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا عبد الواحد قال حدثنا عاصم عن أبي قلابة عن أبى الأشعث الصنعاني عن أبى أسماء قال : من عاد أخاه كان في خرفة الجنة قلت لأبى قلابة ما خرفة الجنة قال جناها قلت لأبى قلابة عن من حدثه أبو أسماء قال عن ثوبان عن رسول الله صلى الله عليه وسلم
حدثنا بن حبيب بنابى ثابت قال حدثنا أبو أسامة عن المثنى أظنه بن سعيد قال حدثنا أبو قلابة عن أبى الأشعث عن أبى أسما الرحبي عن ثوبان عن النبي صلى الله عليه وسلم : نحوه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
272869, EM000521-2
Hadis:
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا عبد الواحد قال حدثنا عاصم عن أبي قلابة عن أبى الأشعث الصنعاني عن أبى أسماء قال : من عاد أخاه كان في خرفة الجنة قلت لأبى قلابة ما خرفة الجنة قال جناها قلت لأبى قلابة عن من حدثه أبو أسماء قال عن ثوبان عن رسول الله صلى الله عليه وسلم
حدثنا بن حبيب بنابى ثابت قال حدثنا أبو أسامة عن المثنى أظنه بن سعيد قال حدثنا أبو قلابة عن أبى الأشعث عن أبى أسما الرحبي عن ثوبان عن النبي صلى الله عليه وسلم : نحوه
Tercemesi:
Asım, Ebu Kılâbe'den; Ebu Kılâbe, Ebu'l-Eş'as San'anî'den; o da Ebu Esmâ'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: "Kim hasta kardeşini ziyaret ederse, Cennet'in Hurfe'sinde bulunur." Ben, Ebu Kilâbe'ye dedim ki: Cennet'in Hurfe'si nedir? O dedi ki: Cennet'in toplanmış meyveleridir. Ebu Kılâbe'ye yine sordum: Ebu Esma bu hadîsi kimden nakletmiştir? Şu cevabı verdi: Sevban'dan; o da Rasûlullah (s.a)'dan.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 521, /417
Senetler:
1. Ebu Abdullah Sevban Mevla Rasulullah (Sevban b. Bücdüd)
2. Ebu Esma Amr b. Mersed er-Rahabî (Amr b. Mersed)
3. Ebu Eş'as Şurahîl b. Âde es-San'ani (Şurahîl b. Şurahbil b. Küleyb b. Âde)
4. Ebû Kilabe Abdullah b. Zeyd el-Cermî (Abdullah b. Zeyd b. Amr b. Nâtil b. Malik b. Ubeyd)
5. Müsenna b. Said ed-Dubaî (Müsenna b. Said)
6. Ebu Üsame Hammâd b. Üsame el-Kuraşî (Hammâd b. Üsame b. Zeyd)
7. Ebu Ukayl Yahya b. Habib el-Esedî (Yahya b. Habib b. İsmail b. Abdullah b. Habib)
Konular:
Cennet, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
KTB, ADAB
KTB, HASTA, HASTALIK
حدثنا خلاد قال حدثنا عبد العزيز عن نافع : أن نفرا من أهل العراق دخلوا على بن عمر فرأوا على خادم لهم طوقا من ذهب فنظر بعضهم إلى بعض فقال ما أفطنكم للشر
Açıklama: Burada da lüzumsuz bakışın ve birbiriyle işaretleşmenin çirkinliği belirtilmekte, ağırbaşlılık ve ciddiyetle hareket etmenin lüzumuna işaret edilmektedir.
Bu haber için başka bir kaynak bulunamamıştır.[1349]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
166553, EM001306
Hadis:
حدثنا خلاد قال حدثنا عبد العزيز عن نافع : أن نفرا من أهل العراق دخلوا على بن عمر فرأوا على خادم لهم طوقا من ذهب فنظر بعضهم إلى بعض فقال ما أفطنكم للشر
Tercemesi:
Nafi'den rivayet edilmiştir :
«Irak halkından bir takım kimseler İbni Ömer (Radiyallahu anhüma) nın yanma girdiler de, onların, hizmetçisi- üzerinde altın bir gerdanlık gördüler. Bundan dolayı birbirine baktılar. Bunun üzerine İbni Ömer :— Amma da kötülük anlayışınız var!..»[1348]
Açıklama:
Burada da lüzumsuz bakışın ve birbiriyle işaretleşmenin çirkinliği belirtilmekte, ağırbaşlılık ve ciddiyetle hareket etmenin lüzumuna işaret edilmektedir.
Bu haber için başka bir kaynak bulunamamıştır.[1349]
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 1306, /976
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Abdülaziz b. Ebu Revvad el-Mekki (Abdülaziz b. Meymun b. Bedr)
4. Ebu Muhammed Hallad b. Yahya es-Sülemî (Hallad b. Yahya b. Safvan)
Konular:
Zan, sû-i zan
حدثنا عبد الله بن محمد قال حدثنا سفيان عن سمى عن أبى صالح عن أبى هريرة : أن النبي صلى الله عليه وسلم كان يتعوذ من سوء القضاء وشماتة الأعداء
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164505, EM000441
Hadis:
حدثنا عبد الله بن محمد قال حدثنا سفيان عن سمى عن أبى صالح عن أبى هريرة : أن النبي صلى الله عليه وسلم كان يتعوذ من سوء القضاء وشماتة الأعداء
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den rivayet ediyor ki, Hazreti Peygamber kötü kazadan ve düşmanların sevinmesinden Allah'a sığınırdı.[862]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 441, /354
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, istiazesi
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
حدثنا يوسف بن يعقوب قال حدثنا يحيى بن سعيد أخو عبيد القرشي قال حدثنا الأعمش عن أبي وائل عن عبد الله قال : ما يزال المسروق منه يتظنى حتى يصير أعظم من السارق
Öneri Formu
Hadis Id, No:
166508, EM001289
Hadis:
حدثنا يوسف بن يعقوب قال حدثنا يحيى بن سعيد أخو عبيد القرشي قال حدثنا الأعمش عن أبي وائل عن عبد الله قال : ما يزال المسروق منه يتظنى حتى يصير أعظم من السارق
Tercemesi:
Abdullah (İbni Osman)'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
— Kendisinden çalınan adam o kadar zanda oulunur ki. hırsızdan daha büyük (günahkâr) olur.[1312]
Habersiz ve gizli olarak başkasının malını rızası dışında alana hırsız denir. Hırsızlık haramdır ve büyük günahlardandır. Bİr malı çalmak, bir haramı işlemekten İbarettir. Malı çalınan kimse eğer birçok kimselere kötü zan besleyerek suçu bunlara yüklemeye kalkışırsa ve işin gerçeğini bilmeksizin buna kalkışırsa, onlara iftira etmiş olur. iftira da haramdır ve çok kimselere iftira suçu da, bir hırsızlık suçundan daha büyük olur. Onun İçin İşi araştırıp sağlam deliller elde etmeksizin hiç kimseye suç isnad etmemelidir. Rastgele isnadların zararı ve günahı işlenen suçtan daha ağır hale geçer. Bu haber İçin başka bir kaynak bulunamamıştır.[1313]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 1289, /967
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Vâil Şakik b. Seleme el-Esedî (Şakik b. Seleme)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Eyyüb Yahya b. Said el-Ümevî (Yahya b. Said b. Ebân b. Said b. Âs)
5. Ebu Yakub Yusuf b. Yakub es-Saffar (Yusuf b. Yakub)
Konular:
Zan, sû-i zan
حدثنا موسى قال حدثنا أبو عوانة عن يزيد بن أبي زياد عن عبد الرحمن بن أبي ليلى عن بن عمر قال : كنا في غزوة فحاص الناس حيصة قلنا كيف نلقى النبي صلى الله عليه وسلم وقد فررنا فنزلت إلا متحرفا لقتال فقلنا لا نقدم المدينة فلا يرانا أحد فقلنا لو قدمنا فخرج النبي صلى الله عليه وسلم من صلاة الفجر قلنا نحن الفرارون قال أنتم العكارون فقبلنا يده قال أنا فئتكم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165672, EM000972
Hadis:
حدثنا موسى قال حدثنا أبو عوانة عن يزيد بن أبي زياد عن عبد الرحمن بن أبي ليلى عن بن عمر قال : كنا في غزوة فحاص الناس حيصة قلنا كيف نلقى النبي صلى الله عليه وسلم وقد فررنا فنزلت إلا متحرفا لقتال فقلنا لا نقدم المدينة فلا يرانا أحد فقلنا لو قدمنا فخرج النبي صلى الله عليه وسلم من صلاة الفجر قلنا نحن الفرارون قال أنتم العكارون فقبلنا يده قال أنا فئتكم
Tercemesi:
— îbni Ömer'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Biz bir savaşta idik de insanlar (harpten) bir dönüş döndüler. Biz, (birbirimize veya kendi kendimize)- dedik ki, savaştan kaçmışken biz Peygamber (SaîîaHahü Aleyhi ve Sellem)'\e nasıl karşılaşacağız? Bunun üzerine (Çnfa.1 Sûresinin şu onaitıncı âyeti olan) :
= Kim böyle (savaş) gününde kâfirlere aıfka çevirip kaçarsa —ancak tekrar düşmana atılmak için kendini kaçar gibi göstererek aldatmak veya başka birliğe katılıp savaşmak için müstesna — muhakkak fcî o, Allah'ın gazabına uğramıştır. = âyeti nazil oldu. Biz demiştik ki, Medine'ye girmiyelim, bizi kimse görmesin. Sonra girelim (Peygamberin huzuruna) dedik. Bir de Peygamber (SahâllahÛ Aleyhi ve SelUm) sabah namazından çıktı. Dedik ki:
— Biz kaçaklarız, (savaşta firar edenleriz). Peygamber şöyle buyurdu :
«— Siz güç kazanmak için dönüp tekrar savaşacak kimselersiniz, (savaştan kaçanlar değilsiniz).» Biz de Peygamberin elini öptük. O şöyle buyurdu:
«— Ben sizin birliğinizim, (benden yardım görmek için bana sığındınız. Bu hareketiniz de bir günah).»[668]
Doğrudan doğruya savaştan kaçmak haramdır ve büyük günahlardan sayılmıştır. Enfal sûresinin 16. âyet-i kerîmesi bunu beyan buyurmaktadır. Ayet-i kerîmede İstisna edildiği gibi, daha müsait şartlar altında savaşmak veya aldatmak için savaştan geri dönmek firar sayılmaz ve günah olmaz. Nitekim bu hâdise, Mu'te savaşında cereyan etmiştir. Bu savaşa gönderilen askerlerin sayısı, düşman-kuvvetlerine nispetle çok az bulunduğundan bir yenilgi olmasın ve takviye kuvvetle bunlara karşı çıkılsın diye askerler geri dönmüşlerdi. Bu hususta henüz âyet-t kerîme nâzİl olmamış bulunduğundan, ashab-ı kiram bu savaştan dönüşün sorumluluk derecesini bilmiyorlardı ve Hz. Peygamberin onlara ne söyleyeceğinden korku içindeydiler. Hz. Peygamber onları gönül rahatlığına kavuşturunca da, memnuniyetlerini ve bağlılıklarını izhar için Peygamberin elini öptüler.
Bu ve buna benzer hadîs-i şeriflere istinaden âlimlerle adalet sahibi kimselerin ellerinin öpüTmesine cevaz verilmiştir. El öpme İşi, İnsanın dinine ve takvasına hürmet için olur. Dünya menfaati İçin el öpmek caiz değildir. Bir insan başkasıyle karşılaştığı zaman kendi elini öperse bu mekruhtur. İmam Nevevî diyor ki, bir kimsenin zühd ve takvasından, ifİm ve şerefinden, dürüst ve adaletli oluşundan dolayı dinî sebeplerle eli öpülürse mekruh değildir; bu müstahab bîr İş olur. Fakat zenginliği ve dünyalığı için, dünya ehlİnce olan rütbe ve saltanatı için olursa, bu çok şiddetli bir kerahet olur. Bu maksatlarla el öpmenin haram olduğu da söylenmektedir.[669]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 972, /768
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu İsa Abdurrahman b. Ebu Leyla el-Ensarî (Abdurrahman b. Yesar b. Bilal b. Büleyl b. Uhayha)
3. Ebu Abdullah Yezid b. Ebu Ziyad el-Haşimî (Yezid b. Ebu Ziyad)
4. Ebu Avane Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî (Vazzah b. Abdullah)
5. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Hz. Peygamber, affediciliği
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Kur'an, Nüzul sebebleri
Savaş, Savaştan kaçmak
Saygı ve muhabbet, el öpmek, çocukları öpmek vs.
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني حرملة بن عمران عن سفيان بن منقذ عن أبيه قال كان أكثر جلوس عبد الله بن عمر وهو مستقبل القبلة فقرأ يزيد بن عبد الله بن سليط سجدة بعد طلوع الشمس فسجد وسجدوا إلا عبد الله بن عمر فلما طلعت الشمس حل عبد الله حبوته ثم سجد وقال : ألم تر سجدة أصحابك انهم سجدوا في غير حين صلاة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165962, EM001137
Hadis:
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني حرملة بن عمران عن سفيان بن منقذ عن أبيه قال كان أكثر جلوس عبد الله بن عمر وهو مستقبل القبلة فقرأ يزيد بن عبد الله بن سليط سجدة بعد طلوع الشمس فسجد وسجدوا إلا عبد الله بن عمر فلما طلعت الشمس حل عبد الله حبوته ثم سجد وقال : ألم تر سجدة أصحابك انهم سجدوا في غير حين صلاة
Tercemesi:
Süfyan ibni Münkiz babasından rivayet ettiğine göre, babası şöyle demiştir:
— Abdullah sbnî Ömer'in oturuşlarının çoğu, kıbleye dönmüş halde idi. Yezîd ibni Abdullah ibni Kuseyt. güneş doğduktan sonra secde âyetini okudu da. kendisi secde etti ve (yanında işitenler) secde ettiler; yalnız Abdullah ibni Ömer secde etmedi. Ne zaman ki, güneş doğup yükseldi, Abdullah dizlerini birbirine bağlamış bulunan ellerini çözdü, sonra secde etti ve şöyle dedi:
«Arkadaşlarının secdesini görmedin mi? Onlar namaz vakti dışında secde ettiler.»[1004]
Allah Tealâ Hazretleri Kabe'yi mübarek bir yer kıldı ve onu ziyaret et-meyİ zengin roüsiümanlara farz kıldı. Namaz sorumluluğunu taşıyan her müminin de ibadetinde oraya yönelmesini de hürmet olarak şart kıldı. Bu itibarla ibadet zamanlan dışında da oraya doğru yönelmek ve arka vermemek edebe uygun bir harekettir. Zarurî haller dışında kıbleye yönelmiş bulunarak oturmak en güzel bir oturuştur. Büyük ve küçük abdestlerde İse hürmetsizlik olmasın dîye ön ve arkayı kıbleye çevirmemelidir. Bunda ke-rahef vardır.
Kerahet vakîi diye anılan üç vakitte namaz kılmak, tilâvet secdesi yapmak, cenaze namazı kılmak mekruhtur. Bu üç vakit, güneşin doğuşundan itibaren güneş yükselinceye kadar (kırk beş dakikalık bir müddet), güneşin istiva halinden alçalmaya geçiş vaktinde (az bir müddet) ve güneş batarken olan zamanlardır. İşte AbduIJah ibni Ömer bu kerahet vakitlerinden biri olan güneş doğrno zamanında secde yapılmaması gerektiğini bildirmiş ve kendisi de güneş yükseldikten sonra, tifâvet secdesini yaparak hazırda bulunanları ikaz etmiştir ve güneş doğma vaktinin namaz ile secde vakfı olmadığım bildirmiştir.
(Bu haber için başka bir kaynak bulunamamıştır.).[1005]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 1137, /863
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Münkiz b. Kays el-Mısrî (Münkiz b. Kays)
3. Süfyan b. Münkiz el-Mısrî (Süfyan b. Münkiz b. Kays)
4. Ebu Hafs Harmele b. İmran et-Tücîbî (Harmele b. İmran b. Kirâd)
5. Ebu Salih Abdullah b. Salih el-Cüheni (Abdullah b. Salih b. Muhammed b. Müslim)
Konular:
Adab, oturma adabı
Namaz, mekruh vakitler
Sünnet, Abdullah b. Ömer'in uygulamaları