Giriş


    Öneri Formu
163957 EM000145 Buhari, Edebü'l-Müfred, 80


    Öneri Formu
165777 EM001075 Buhari, Edebü'l-Müfred, 497

Bize Ayyâş, ona Abdüla'lâ, ona Ubeydullah, ona da Nâfi' şöyle söylemiştir: İbn Ömer (ra) namaza başlarken tekbir alır ve iki elini yukarıya kaldırırdı. Rükuya giderken yine ellerini yukarıya kaldırırdı. Semiallâhu limen hamideh (Allah kendisine hamd edeni işitti) dediği zaman da ellerini kaldırırdı. İkinci rekattan sonra ayağa kalktığında yine ellerini yukarı kaldırırdı. Bunları İbn Ömer Peygamber'den merfu olarak rivayet etti. Bu hadisi aynı şekilde Hammâd b. Seleme, Eyyub'dan; o da Nâfi'den; o da İbn Ömer'den; o da Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etti. Yine bu hadisi İbn Tahmân da Eyyub ile Musa b. Ukbe'den muhtasar ola­rak rivayet etmiştir.


Açıklama: Merfû: Hz. Peygamber’e nisbet edilen söz ve haber anlamında hadis terimi.

    Öneri Formu
5007 B000739 Buhari, Ezan, 86

Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Urve b. Zübeyr, ona da Hz. Aişe şöyle söylemiştir: Hz. Peygamber (sav) yatsıyı gece karanlığın yoğunlaştığı bir zamanda kıldırdı. Ayyâş şöyle dedi: Bize Abdula, ona Ma'mer, ona ez-Zuhrî, ona Urve, ona da Hz. Aişe şöyle söylemiştir: Rasulullah yatsı namazını geç vakte kadar bıraktı. Öyle ki Ömer (ra) 'kadınlar ve çocuklar uyuyakaldılar' diye Rasulullah'a seslendi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) dışarıya çıktı ve şöyle buyurdu: "Muhakkak ki, yeryüzünde sizden başka hiç kimse bu namazı kılmıyor." Ravi şöyle dedi: O günlerde Medine halkından başka kimse namaz kılmazdı.


Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Ayyaş b. Velid arasında inkita vardır.

    Öneri Formu
278373 B000862-2 Buhari, Ezan, 161

Bize İsa b. Şâzân, ona Ayyaş er-Rakkam, ona Abdüla'lâ, ona Kurra b. Halid, ona Büdeyl (b. Meysere), ona Şehr b. Havşeb, ona da Abdurrahman b. Ğanm şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Malik el-Eşarî, sizlere Hz. Peygamber'in (sav) namazından bahsedeyim mi? deyip Rasulullah (sav) namaza kalkar, erkekleri safa sokar, onların arkasına çocukları yerleştirir, ardından onlara namaz kıldırır dedi. (Sonra da) onun namazından bahsetti. (Ravi Abdüla'lâ'nın zannettiğine göre ardından) 'işte ümmetimin namazı böyledir, buyurdu."


    Öneri Formu
5842 D000677 Ebu Davud, Salat, 96

Bize Ayyaş, ona Abdüla'la, ona Said; (T) Bana Halife, ona İbn Zürey', ona Said, ona da Enes'in (ra) söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Kul kabrine konulduğu ve arkadaşları geri dönüp gittiğinde ölü onların ayakkabılarının sesini duyar. (Derken) ona iki melek gelir. Bunlar ölüyü oturturlar ve ona 'Şu Muhammed (sav) denilen kimse hakkında ne dersin?' diye sorarlar. Mümin kul, 'O'nun Allah'ın kulu ve Rasulü olduğuna şehadet ederim' der. Bunun üzerine melekler ona: 'Ey mümin! Cehennemdeki yerine bak. Allah bu azap yerini senin için cennetten bir makama çevirdi' derler. Hz Peygamber (sav), o mümin, cehennem ve cennetteki iki yerini birden görmüştür' buyurdu. Kafir veya münafık olarak ölene gelince o, (meleklerin sorusuna): 'Muhammed (sav) hakkında bir şey bilmiyorum. İnsanların onun hakkında söylediklerini duyar söylerdim' diye cevap verir. Bu iki melek tarafından o kafir veya münafık kimseye: 'Sen anlamaz ve uymaz olaydın! denilir. Sonra bu kafir veya münafık kişinin iki kulağı arasına de­mir bir topuzla vurulur. Bu kişi feryat ederek bağırır. Onun feryadını insan ve cin dışında bu ölüye yakın olan her şey işitir."


    Öneri Formu
10062 B001338 Buhari, Cenaiz, 67


Açıklama: Abdullah b. Ömer’in (r. anhüma) kıraati Nâfi’, İbn Âmir ve Ebû Ca’fer kıraatlerinde vardır. Meşhur kıraate göre her orucun ayrı ayrı fidyesi, bu okunuşa göre tutulamayan oruçlarının tamamının fidyesi anlaşılır. Bir fakiri doyuracak yemek ise dinen sa’ denilen ölçek ile buğdaydan yarım ölçek; arpa, hurma, kuru üzüm gibi yiyeceklerden ise yarım ölçektir. Buna göre bir fakirin dinen sabah akşam doyabileceği asgarî miktar …. gramdır. Fidye ise, bir şeyin yerine sayılmak üzere verilen bedeldir. Ayetin bir muhayyerlik ifade ettiğini düşünen Abdullah b. Ömer ve bazı alimler bundan sonra gelen ayetteki “Kim bu aya yetişirse oruç tutsun..” emriyle bu muhayyerliğin mensuh olduğunu, yani muhayyerlik hükmünün kaldırıldığını beyan etmişlerdir. Ancak her iki halde de ayetin hasta ve yolcu siyakında mazereti olanlar için ruhsat olduğunda şüphe yoktur. Ancak fidye vermek bir mazeret sebebiyle eda ve kazaya imkânı kâbil bulunmadığı takdirde kaza ve kısmen de eda manasında meşru kılınmıştır. Dolayısıyla “oruç tutmakta zorlananlar…” sürekli mazereti olanlar demek olur ki, bunda nesh yoktur. (Elmalı’lı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, I. 631-632. Konu hakkındaki geniş bilgi ve anlayışlar için bkz. Aynı eser, 632-640). Sürekli mazereti olanlar ise hastalığı sürekli olup iyileşmesi mevcut bilgilere göre mümkün olmadığı düşünülen hastalar, pir-i fâniler gibi olanlar demektir.

    Öneri Formu
144733 BS007976 Beyhaki, Sünenü'l Kübra, IV, 335


    Öneri Formu
4855 B000643 Buhari, Ezan, 28


    Öneri Formu
15937 D002619 Ebu Davud, Cihad, 85


    Öneri Formu
163958 EM000146 Buhari, Edebü'l-Müfred, 80