8293 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Yunus b. Muhammed, ona Şeybân, ona Katâde, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle demiştir: Mekke ahalisi Peygamber'den kendilerine bir mucize göstermesini istediler. Peygamber (sav) de onlara Ay'ın ikiye ayrılmasını gösterdi.
Bize Ebu Velîd, ona Şu'be, ona Ebu Teyyâh, ona da Enes (ra) şöyle demiştir: Mekke'nin fethi günü Rasulullah (sav), yeni Müslüman olan Kureyş büyüklerinden her birine (gönüllerini İslam'a ısındırmak için) bolca pay vermişti. Ensâr'dan bazı kimseler bunu görünce, sebebini, ve hikmetini anlamayarak “vallahi bu ne şaşılacak bir iştir. Kılıçlarımız henüz Kureyş kanı damlatırken, kazandığımız ganimetlerimiz Kureyş eşrafına geri veriliyor” dediler. Onların bu sözü Peygamber'in kulağına gelince, Peygamber (sav) Ensâr'ı davet etti ve onlara "Sizden bana erişen sözler nedir?" diye bunun mahiyetini sordu. Ensâr da yalan söylemez olduklarından “Sana ulaşan bu sözleri biz söyledik” dediler. Bunun üzerine Peygamber (sav) "insanlar, ganimetle evlerine dönerken, siz de Allah'ın Rasulü ile evinize dönmeye razı olmaz mısınız? Eğer Ensâr bir dere veya dağ yoluna girse, muhakkak ki ben de Ensâr'ın dere yoluna yahut dağ yoluna girerdim" buyurdu
Bize Müslim b. İbrahim, ona Şu'be, ona Abdullah b. Abdullah b. Cebr, ona ona da Enes b. Mâlik'in (ra) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "İmanın işareti Ensâr'a sevgi, münafıklığın işareti de Ensâr'a kin beslemektir."
Bize Yakub b. İbrahim b. Kesîr, ona Behz b. Esed, ona Şu'be, ona Hişâm b. Zeyd, ona da Enes ibn Mâlik (ra) şöyle demiştir: Bir keresinde Ensâr'dan bir kadın, yanında çocuğu ile beraber Rasulullah'a geldi. Rasulullah (sav) onunla konuştu ve konuşma esnasında iki defa "nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, siz Ensâr topluluğu bana insanların en sevimlilerisiniz" buyurdu.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Sufyân, ona Yahya b. Saîd, ona da, (Haccâc'ın zulmünü şikayet için) birlikte Velîd'in yanına çıktığı zaman, Enes b. Mâlik (ra) şöyle demiştir: Peygamber (sav) Bahreyn arazisini sahabîlere dağıtmak üzere önce Ensâr'ı çağırdı, ancak Ensar “hayır, Muhacir kardeşlerimize aynısını bölüştürmedikçe bize vermeyiniz” dedi. Rasulullah (sav) da "Madem feragat edip almadınız, o zaman Kevser havuzunda bana kavuşuncaya kadar sabrediniz. Çünkü benden sonra, başkalarının size tercih edileceği bir zaman gelecektir" buyurdu.
Bana Ebu Ali Muhammed b. Yahya, ona Abdân'ın kardeşi Şâzân, ona Şu'be b. Haccâc, ona Hişâm b. Zeyd, ona da Enes b. Malik şöyle demiştir: Ebu Bekir ile Abbâs (r.anhuma), bir Ensâr topluluğuna uğradılar, oradakiler (Hz. Peygamber (sav) hasta olduğu için, bir daha göremeyiz endişesi ile) ağlar vaziyetteydi. Bunun üzerine Ebu Bekir ya da Abbâs “sizi böyle ağlatan şey nedir?” diye sordu. Ensâr da “Peygamber'in bizimle beraber oturduğu zamanı hatırlayıp zikrettik” dediler. Sonra Hz. Peygamber'in yanına girip O'na, Ensâr'ın bu üzüntüsünü aktardı. Bunun üzerine Peygamber (sav) başına bir kumaş kenarıyla sarık sarmış halde mescide gelip minbere çıktı. Peygamber'in (sav) bu günden sonra bir daha bu minbere çıkmaya ömrü yetmedi. Peygamber(sav), Allah'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu: "Sizlere Ensâr hakkında iyi davranmanızı vasiyet ediyorum. Çünkü onlar benim sırdaşlarım, yakın dostlarımdır. Onlar üzerlerine düşen sorumluluklarını hakkıyla yerine getirdiler ve hakları baki kaldı. O hâlde siz Ensâr'ın iyilik edenlerinden iyiliklerini kabul edin, kötülük edenlerin de kusurlarını görmezden gelin."
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Katâde, ona da Enes b. Mâlik'in (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ensâr benim sırdaşım ve yakın dostlarımdır. İnsanlar çoğalacak, Ensâr ise azalacaktır. Siz onların iyilerini kabul edin, kötülerini de görmezden gelin."
Bana Muhammed b. Beşşâr, ona ona Ğunder, ona ona Şu'be, ona Katâde, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav) Ubeyy b. Ka'b'a "Allah 'Lem yekunillezîne keferû' Suresi'ni sana okumamı bana emretti" buyurdu. Ubeyy “Allah benim adımı (açıkça) andı mı?” diye sordu. Peygamber (sav) "Evet andı" buyurunca Ubeyy b. Ka'b (sevincinden) ağladı.
Bana Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya, ona Şu'be, ona Katâde, ona da Enes (ra) şöyle demiştir: Peygamber (sav) zamanında Kur'an'ı, hepsi Ensar'dan olan dört kişi ezberlemişti. Bunlar Ubey b. Ka'b, Muâz b. Cebel, Ebu Zeyd, Zeyd b. Sabit'tir. Ben Enes'e “Ebu Zeyd kimdir?” diye sordum. Enes de “amcalarımdan biri” cevabını verdi.
Bize Ebu Ma'mer, ona Abdülvâris, ona Abdülaziz, ona Enes (ra) şöyle demiştir: Uhud günü (Müslümanlar arasında bozgun) olduğunda, insanlar Peygamberin yanından dağıldı, Ebu Talha ise Peygamber'in (sav) önünde deriden kalkanını siper yaparak O'nu korumaya devam ediyordu. Kirişi gergin iyi bir ok atıcısı olan Ebu Talha, o gün iki yahut üç yay kırmıştı. Hz. Peygamber (sav), sadağı okla dolu olarak yanından geçen her kişiye "sadağındaki okları Ebu Talha'nın önüne boşalt" diyordu. Peygamber (sav) düşman okçularına bakmak için ayağa kalktığında hemen Ebu Talha “ey Allah'ın Rasulü, babam, anam sana feda olsun, sakın yukarı kalkma, ola ki düşman oklarından biri sana isabet eder. Benim göğsüm senin göğsünün siperidir” diyordu. Ben Uhud günü Ebu Bekir'in kızı Âişe ile annem Ümmü Suleym'i, ayaklarındaki halhalları göreceğim kadar eteklerini toplamış, sırtlarında kırbalarla, çevik bir şekilde su taşıyıp yaralıların ağızlarına dökerken görmüşümdür. Kırbalar boşalınca süratle geri dönüp gelerek kırbaları dolduruyorlar, sonra gelip yaralı mücahitlerin ağızlarına döküyorlardı. Yine o gün Ebu Talha'nın elinden iki yahut üç kere kılıç düşmüştü.