1248 Kayıt Bulundu.
Bize Ubeyd b. İsmail, ona Ebu Usame, ona Hişam, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe şöyle rivayet etmiştir: Bir Arap kabilesinin, azat ettiği ama kendileri ile beraber kalan, siyah bir cariye şunları anlattı: Hane halkından bir kız çocuğu, üzerinde ince tellerden yapılmış, kırmızı altından bir kemer bulunduğu halde dışarı çıktı. Kız kemerini ya yere koydu ya da düşürdü. O sırada, oradan geçen bir çaylak, onu et zannederek kapıp götürdü. Onu aramaya koyuldular, fakat bulamadılar. Bu sefer, beni onu almakla itham ettiler. Râvî der ki: Onu aramaya başladılar hatta onun fercini dahi araştırdılar. Cariye der ki: Vallahi, ben onlarla birlikte ayakta iken çaylak gelip onu bırakıverdi, o da aralarına düştü. Ben de onlara “işte sizin beni almakla itham ettiğiniz şey bu, siz böyle iddia ettiniz, hâlbuki ben bundan uzağım. İşte sizin bu aradığınız” dedim. (Aişe) der ki: O kadın, Rasulullah’a (sav) gelip Müslüman oldu. Bu kadının mescitte bir çadırı yahut da küçük bir odası vardı. Zaman zaman yanıma gelir, yanımda konuşup sohbet ederdi. Yanımda kaç kere oturduysa mutlaka “O kemer günü, Rabbimizin acayip takdirlerindendir. Şüphesiz ki O, küfür beldesinden beni kurtardı” derdi. Ben de ona “neden benimle oturduğun her seferinde mutlaka bu sözü söylüyorsun” dedim. Bunun üzerine o kadın bana bu olayı anlattı."
Bize Rabî' b. Yahya, ona Zâide, ona Hişam, ona Fatıma, ona da Esma şöyle demiştir: "Yemin olsun ki, Rasulullah (sav) güneş tutulması sebebiyle köle Azad etmeyi emretti."
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Hammâd, ona Sabit ve Şuayb b. Habhâb, ona da Enes b. Mâlik şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) Safiye'yi azat etmiş, azatlığını da mehir olarak saymıştır.
Bize Yahya b. Hakîm, ona Osman b. Ömer, ona Malik b. Enes, ona Nafi, ona da İbn Ömer'den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim bir köledeki hissesini azat eder ve kölenin (kalan) hissesine yetecek kadar malı var ise, kölenin piyasa değeri tespit edilir, o kimse ortaklarının hisselerini öder ve köle onun adına azat olur. Şayet o kimsenin, ortaklarının hisselerini karşılayacak kadar malı yok ise köleden hissesi kadarı azat edilmiş olur."
Bize İbrahim b. Musa er-Râzî, ona İsa b. Yunus, ona Ubeydullah, ona Nafi' ona da İbn Ömer'den rivayet olunduğuna göre; Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse bir köledeki hissesini azat eder de kölenin bütün kıymetine yetecek kadar malı bulunursa, kölenin tamamını azat etmek ona vacip olur. Şayet malı yoksa, köleden, azat olan miktarı, âzâd olur."
Bize Amr b. Ali, ona Yezîd b. Zürey, ona Eyyûb, ona Nâfi, ona da İbn Ömer'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse ortağı olduğu bir kölede kendi hissesini azat ederse ve diğer hisseleri alacak kadar da malı varsa, diğer ortakların hissesini de vererek köleyi tamamen azat etmesi gerekir."
Bana Ferve b. Ebu Mağrâ, ona Ali b. Müshir, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyir), ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Arap kabilelerinin birinden siyahî bir kadın Müslüman oldu. O kadının mescitte küçük bir odası vardı. Âişe der ki: Bu kadın bize gelir, yanımızda konuşur, konuşması bittikten sonra da “Vuşâh günü Rabbimizin hayret edilecek işlerindendir. Bilin ki Rabbim, beni küfür beldesinden kurtarmıştır” der idi. Kadın bu mısraı çokça söyleyince Âişe ona “Vuşâh günü nedir?” diye sordu. Bunun üzerine o kadın şöyle anlattı: Hane halkımızdan bir kız çocuğu, üzerinde kırmızı tirşeler dizilmiş deriden bir kemer olduğu hâlde dışarı çıkmıştı. O meşin kemer üzerinden düştü, hemen ardından bir çaylak inip, onu semiz bir et parçası sanarak kapıp gitti. Hane halkı beni hırsızlıkla suçlayıp bana işkence ettiler. Hatta işi, benim ön tarafımda kemeri araştıracak dereceye vardırdılar. Onlar bu şekilde benim etrafımda iken ve ben de kederim içinde bunaldığım bir sırada, birden o çaylak tam başımızın üzerine geldi, sonra da o kemeri aşağıya attı. Bunun üzerine onlar hemen kemeri aldılar, ben de onlara “alın işte, ben yapmadığım halde, beni hırsızlıkla itham ettiğiniz şey” dedim.
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Hammâd, ona Sabit ve Şuayb b. Habhâb, ona da Enes b. Mâlik şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) Safiye'yi azat etmiş, azatlığını da mehir olarak saymıştır.