1248 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Adem ve Ebu Ahmed, onlara Süleym oğullarının Becle koluna mensup İsa b. Abdurrahman el-Becelî, ona Talha b. Musarrif, ona Abdurrahman b. Avsece, ona da Berâ b. âzib şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber’e (sav) bir bedevî geldi ve "Ey Allah’ın Rasûlü, bana, cennete girmeme vesile olacak bir amel öğret" dedi. Hz. Peygamber (sav): "kısa konuştun ama geniş bir soru sordun. Bir insanı özgürlüğüne kavuştur ve bir kölenin boyun bağını çöz" buyurdu. Bedevî, "Ey Allah’ın Rasûlü, bu ikisi aynı şey değil midir?" diye sorunca, Hz. Peygamber "Hayır! Bir insanı azat etmek (عِتْقَ النَّسَمَةِ) bedelini tek başına ödeyerek onu özgürlüğüne kavuşturmandır. Boyun bağını çözmek (فَكَّ الرَّقَبَةِ) ise özgürlüğüne kavuşmak isteyen kimseye destek olarak onun özgürlüğünü elde etmesine yardımcı olmandır. (Seni cennete götürecek bir diğer amel ise) sütünden istifade etsin diye sütü bol bir deveyi birine emanet vermek, zalim (ilişkiyi kesen) akrabaya yardım etmektir. Eğer buna gücün yetmezse aç olanı doyur, susamışa su ver, iyiliği tavsiye et, kötülükten alıkoy. Buna da gücün yetmezse o zaman dilini tut, hayırdan başka söz söyleme."
Bize Yahya b. Adem ve Ebu Ahmed, onlara Süleym oğullarının Becle koluna mensup İsa b. Abdurrahman el-Becelî, ona Talha, ona Abdurrahman b. Avsece, ona da Berâ b. âzib şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber’e (sav) bir bedevî geldi ve "Ey Allah’ın Rasûlü, bana, cennete girmeme vesile olacak bir amel öğret" dedi. Hz. Peygamber (sav): "kısa konuştun ama geniş bir soru sordun. Bir insanı özgürlüğüne kavuştur ve bir kölenin boyun bağını çöz" buyurdu. Bedevî, "Ey Allah’ın Rasûlü, bu ikisi aynı şey değil midir?" diye sorunca, Hz. Peygamber "Hayır! Bir insanı azat etmek (عِتْقَ النَّسَمَةِ) bedelini tek başına ödeyerek onu özgürlüğüne kavuşturmandır. Boyun bağını çözmek (فَكَّ الرَّقَبَةِ) ise özgürlüğüne kavuşmak isteyen kimseye destek olarak onun özgürlüğünü elde etmesine yardımcı olmandır. (Seni cennete götürecek bir diğer amel ise) sütünden istifade etsin diye sütü bol bir deveyi birine emanet vermek, zalim (ilişkiyi kesen) akrabaya yardım etmektir. Eğer buna gücün yetmezse aç olanı doyur, susamışa su ver, iyiliği tavsiye et, kötülükten alıkoy. Buna da gücün yetmezse o zaman dilini tut, hayırdan başka söz söyleme."
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona Yahyâ, ona da Amra’nın rivayet ettiğine göre Aişe şöyle demiştir: Berîre özgürlüğünü kazanmak için yaptığı yazışma bedeli hususunda, kendisine yardım etmesi için gelmişti. Aişe ‘Dilersen senin sahiplerine kalan borcunu ben verebilirim, velilik hakkı da bana ait olur’, dedi. Berîre’nin sahipleri ‘Sen istersen ona (borcunun) kalanını verebilirsin’, dediler. Süfyân bir keresinde ‘Sen istersen onun (Berîre’nin) hürriyetini ona verebilirsin. Bununla birlikte velâ hakkı, bizim olur’ dedi. Rasulullah (sav) gelince, Aişe Ona (sav) bu meseleyi sordu. O (sav) "Sen onu (Berîre’yi) satın alıp ona hürriyetini ver. Şüphesiz velâ hakkı, hürriyeti veren kimseye aittir." buyurdu. Sonra Rasulullah (sav) minberin üzerinde durdu. -Bir defasında Süfyân ‘Rasulullah (sav) minberin üzerine çıktı’ dedi- ve "Bir takım kimselere ne oluyor Allah’ın Kitabında olmayan şartlar öne sürüyorlar! Kim Allah’ın Kitabında bulunmayan bir şart koşarsa, isterse yüz defa şart koşmuş olsun, bundan dolayı onun bir hakkı bulunmaz’ buyurdu." Bize Ali, ona Abdülvehhab ve Yahya, onlara Amra rivayet etti. Cafer b. Avn ise Yahya’dan, o da Amra’dan ‘Ben Aişe’yi dinledim’ dediğini rivayet etti. Bu rivayeti Malik’e Yahya, ona Amra, ona da Berîre nakletmiştir. Ancak ilgili rivayette “Peygamber (sav) minbere çıktı” ifadesi zikredilmemiştir.
Bize Hennâd b. es-Serî, ona Abser, ona Mutarrif, ona Amir, ona Ebu Burde, ona da Ebu Musa (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Cariyesini hürriyete kavuşturup da onunla evlenen kimseye iki kat ecir vardır."
Bize Kuteybe b. Said, ona Malik, ona Nafi', ona da İbn Ömer (ra) rivayet etmiştir: Aişe (r.anha) azat etmek için bir cariye (Berîre'yi) satın almak istedi de onun sahipleri: Biz onu sana, velâsı bize ait olmak şartıyla satarız' dediler. Aişe (r.anha) bunu anlatınca Resulullah (sav) şöyle buyurdu: "Bu (şart geçersiz olup) sana mâni değildir. Zira velâ, azat edene aittir."
Bize Ebu Ma'mer Abdullah b. Amr b. Ebu'l-Haccac, ona Abdulvâris, ona Hüseyin el-Muallim, ona Amr b. Şuayb, ona da babası, dedesi (Abdullah b. Amr b. As)'ın (ra) şöyle dediğini nakletmiştir: Riâb b. Huzeyfe bir kadınla evlendi de kadın ondan üç erkek çocuk doğurdu. Sonra da çocukların annesi vefat etti. Çocuklar da annelerinin emlak ve hürriyetine kavuşturduğu kölelerinin velâ hakkına vâris oldular. Amr b. As (ra) da bu kadının oğullarının (annelerine yakınlığı sebebiyle mirasta onlardan arta kalana ortak olan) asabesi idi. (Amr) o çocukları Şam'a götürdü (çocuklar orada Amvâs taunundan) öldüler. Bunun üzerine Amr b. As (ra) geri geldi ve (o sırada) kadının hürriyetine kavuşturduğu bir kölesi (geriye) bir miktar mal bırakarak öldü. (Amr b. As da hem çocukların hem de bu kölenin mallarına vâris olarak el koydu.) Bunun üzerine (ölen) kadının hayatta bulunan) erkek kardeşleri Amr'ı Ömer b. Hattab'a (ra) şikayet ettiler. Bunun üzerine Ömer (ra); Rasulullah (sav): "Çocuğun yahut da babanın kazandığı mal onun (hayatta) olan asabesinindir" buyurdu’ diyerek (Amr b. As lehine hükmetti). (Hadisi rivayet eden Abdullah b. Amr b. As) dedi ki: Sonra (Hz. Ömer) Amr b. As'a (hitaben bu meseleyle ilgili olarak), içinde Abdurrahman b. Avf ile Zeyd b. Sabit'in ve diğer bir adamın şahitliğinin bulunduğu bir de mektup yazdı. Nihayet Abdülmelik halifelik makamına getirilince (daha sonra Hz. Ömer'in bu hükmüne uyulmadığından ölen kadının erkek kardeşleri bu hükmün hilafına) Hişam b. İsmail -veya İsmail b. Hişam'a- şikâyette bulundular. (Hişam b. İsmail de) onlar(ın davasını) Abdülmelik'e arz etti. (Biz de Abdülmelik'e, Hz. Ömer'in bu mektubunu getirdik. O da onu okuyunca:) (Hz. Ömer'in verdiği) bu hüküm, benim de uygun gördüğüm hükümdür’ dedi ve Ömer b. Hattab'ın (ra) mektubuna göre lehimize hüküm verdi. İşte biz şu ana kadar bu hüküm üzere amel edegeldik.
Bize Ebu el-Hasan Ali b. Ahmed b. Abdân, ona Ahmed b. Ubeydullah es-Saffâr, ona İsmail el-Kâdî, ona İbrahim b. Hamza ez-Zübeyrî, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Amr b. Ebu Amr, ona İkrime, ona da İbn Abbâs, Rasulullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Kendisini efendisinden başkasına nisbet eden köleye Allah lanet etsin, araziler arasındaki sınırı değiştirene Allah lanet etsin, âmanın yolunu şaşırtan kimseye Allah lanet etsin, anne babasına beddua edene Allah lanet etsin, Allah’tan başkası adına hayvan boğazlayana Allah lanet etsin, hayvanlarla cinsi münasebette bulunanlara Allah lanet etsin, Lût kavminin yaptığını (livatayı) yapana Allah lanet etsin, Lût kavminin yaptığını yapana Allah lanet etsin, Lût kavminin yaptığını yapana Allah lanet etsin."
Açıklama: Şayet o köle vefat ettiğinde kendisine varis olacak bir yakını yoksa, kendisini azat eden kimseyle arasındaki velâdan dolayı onu azat eden o köleye mirasçı olur.