Giriş

Bize Muhammed b. Amr er-Râzî, ona Cerir, ona el-A'meş, ona Ebu Hszim, ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Bir erkek, karısını yatağına çağırır da kadın gelmekten imtina eder ve bu yüzden kocası ona kızgın olarak geceyi geçirirse, sabaha kadar melekler o kadına lânet okurlar."


Açıklama: “Yatağa çağırmak”, cinsî temastan kinayedir. Dolayısıyla bir erkek, karısıyla cinsî temasta bulunmak istediğinde, kadının meşru bir mazereti yoksa, kocasının bu isteğini karşılaması gerekir. Kocasının bu konudaki taleplerini devamlı reddeden bir kadın, zamanla kocasının yanlış yollara düşmesine sebep olabilir. "Kocası geceyi kızgın olarak geçirirse" ifadesi, kadının günaha düşmesini sadece bu şarta bağlamaktadır. Şayet kocası onu mazur görür veya talebinden vazgeçerse, kadın için de herhangi bir sorumluluk söz konusu değildir. İslâm’da lanet okumaktan ziyade, hidâyet ve rahmet dilemek ana ilkedir. Bu itibarla bu hadiste sözü edilen “meleklerin lâneti”, bazı âlimler tarafından bilinen lânet okuma şeklinde anlaşılmamış, meleklerin hoşnutsuzluğu ve yapılan işten duydukları rahatsızlık manasına hamledilmiştir. Belki de eşler arasındaki sevgi ve muhabbetin zedelendiğini gösteren bir ifâde tarzıdır.

    Öneri Formu
12187 D002141 Ebu Davud, Nikah, 39, 40

Bize Amr b. Avn, ona İshak b. Yusuf, ona Şerîk, ona Husayn, ona da eş-Şa'bî, Kays b. Sa'd'ın şöyle dediğini nakletmiştir: Hîre’ye gittim, insanların başkomutanlarına secde etmekte olduklarını gördüm. Kendi kendime, Allah'ın Rasulü, secde edilmeye bundan daha lâyıktır dedim. Hz. Peygamber'in (sav) yanına döndüğümde, O’na; Hîre’ye gitmiştim, orada insanların başkomutanlarına secde etmekte olduklarını gördüm. Halbuki sen, secde edilmeye daha lâyıksın dedim. Hz. Peygamber bana; "benim mezarımı ziyaret etsen, mezara secde eder miydin?" diye sordu. Ben, hayır dedim. "Öyleyse, böyle bir şeyi asla yapmayınız. Eğer ben, insanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, Allah Teâlâ'nın kadınlar üzerine kocaları için koymuş olduğu (itaat) hakkından dolayı kadınların, kocalarına secde etmelerini emrederdim" buyurdu.


Açıklama: İslâm’da bir insanın bir başkasına secde etmesi hiçbir şekilde meşrû değildir. Dolayısıyla bu hadis, mübalağa manasına hamledilmedilir. Âileyi ilgilendiren konularda verilen karara itaat şeklinde düşünülmelidir. Bilindiği üzere İslâm’da aile reisliği erkeğin sorumluluğuna verilmiştir. Bu reislik de asla despotluk manasında değildir. Ailede esas olan istişare, dayanışma, sevgi ve saygıdır. Âile reisinin, aileyi ilgilendiren konularda nihaî kararı vermek için gerekli istişarelerden sonra belki bir rüçhan hakkından söz edebilir. Bu da ailenin dirlik ve düzeni için gereklidir. Herkesin başına buyruk hareket ettiği bir ortamda âile düzeninden söz edilemez. Aile, Devlet’in küçültülmüş şeklidir. Devlet Başkanına da vatandaşların itâati zorunludur. Devlet düzeninin devamı için buna gerek vardır. Bu ise, hiçbir zaman kulluk anlamına gelmez. Kaldı ki, kadının âile reisi olan kocasına itaati, asla vatandaşın Devlet Başkanına itâati ölçüsünde sert ve katı da değildir. Bu itibarla hadîs, âilede düzenin tesisine ve dolayısıyla âilenin devamına matûf bir mübalağa manası taşımaktadır. Kaldı ki âyet-i kerîmede de; “Erkekler, kadınlar üzerinde yöneticidirler” (Nisâ, 34) buyurulmaktadır. Bu hadîsin senedinde yer alan Kadı Şerîk, sadûk olmakla birlikte çok hata eden biri olarak bilinir. Ayrıca yaşı ilerlediğinde hafızası da bozulmuştu.

    Öneri Formu
12185 D002140 Ebu Davud, Nikah, 39, 40

Bize Musa b. İsmail, ona Hammad, ona Ebu Kaze'a el-Bâhilî, ona Hakim b. Muaviye el-Kuşeyri, ona da babası rivayet etmiştir: Dedim ki: Ey Allah'ın Rasulü, bizden biri üzerinde karısının hakkı nedir? "Ona yediğinden yedirmen, giyindiğinden -yahut kazancından dedi- giydirmendir. Sakın yüze vurma, ona hakaret etme ve evin haricinde kendisini yalnız bırakma!" buyurdu. [Ebû Davud dedi ki: Ona hakaret etme ifadesi ile,Allah seni kahretsin! Ne kadar çirkinsin! manası kastedilmiştir.]


Açıklama: Bu hadiste, kadının kocası üzerindeki haklarından bazısı sayılmaktadır. Hadisteki ifadeye göre bu haklar: 1- Erkek, karısının yiyeceğini teminle mükelleftir. Bu yiyecek de erkeğin kendisinin yediği kalitede ve zamanda olmalıdır. 2- Erkek, karısının giyim kuşam masraflarını da karşılamak zorundadır. Bu da yine kendi imkânları ve sosyal seviyesinden düşük olmamalıdır. Bu iki cümle ile kadının bütün tabii ve sosyal ihtiyaçlarının kocası tarafından temin edileceği, bunun kadının en tabii hakları cümlesinden olduğu hükme bağlanmaktadır. Bu ihtiyaçlar karşılanırken, şüphesiz ki erkeğin malî durumu da göz önünde bulundurulacaktır. 3- Şüphesiz esas olan kadını dövmemektir. Ancak hayatın seyri içinde böyle bir şeye3 tevessül eden olursa, başına ve yüzüne vurulması kesinlikle haramdır. Çünkü yüz insanın en şerefli ve en güzel organıdır. Ayrıca görme, işitme, tatma ve koklama gibi en önemli duyu organları da yüzünde bulunmaktadır. Bu konuda aşırıya gidilmesi, kadına kısas hakkını verir. 4- Şüphesiz ki herkes, kendisini beğenir ve başkaları tarafından da beğenilmek ister. Ancak başkaları tarafından beğenilmek duygusu, kadınlarda biraz daha galiptir. Bir kadına çirkin olduğunu söylemek, ona yapılabilecek en büyük hakarettir. İşte bir insanın, karısına böyle bir hakarette bulunması câiz değildir. Bu, karısına hakaret olduğu kadar, Allah’ın yarattığını hor görme, beğenmeme anlamına da gelir. Bu itibarla böyle bir davranış da haramdır. 5- Herhangi bir dargınlık ve kızgınlık sebebiyle kadının evden atılması da haramdır. Karı koca arasındaki meseleler, yine de âile içinde kalmalıdır. Dargınlık olacaksa da evde kalmalı, evin dışına taşmamalıdır. Yatağı terk etmek meselesi, erkeğin evi terk etmesi şeklinde de anlaşılmamalıdır.

    Öneri Formu
12188 D002142 Ebu Davud, Nikah, 40, 41

Bize Musa b. İsmail, ona Hammad, ona Ali b. Zeyd, ona Ebu Hurre er-Rakkaşî, ona da amcası, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Eğer karılarınızın geçimsizliklerinden (nüşûz) endişe ediyorsanız, onları yataklarında yalnız bırakın." [Râvî Hammâd dedi ki: "Onları yataklarında yalnız bırakın" sözü, bir müddet onlarla ilişkide bulunmayın anlamındadır.]


Açıklama: “Yatakta yalnız bırakmak” hususu, müfessirlerce farklı şekillerde yorumlanmıştır. Bazılarına göre maksat, aynı yatakta yatmamaktır. Bazılarına göre aynı yatakta yatmak, ama sırtını dönmektir. Bazılarına göre de temasta bulunmamaktır. Şüphesiz ki, yatakları ayırmak, psikolojik bir mücadele yöntemidir. Özellikle kadın ruhuna karşı müessir bir yoldur. Çünkü her kadın yaratılış itibariyle beğenilmek arzu ve ihtiyacındadır. Gönlünü, vücudunu ve yatağını paylaştığı hayat arkadaşının, kendisine ve yatağına bile yaklaşmak istemediğini görmesi, onun kendisine çeki-düzen vermesi için önemli bir sebep olarak görülebilir

    Öneri Formu
12193 D002145 Ebu Davud, Nikah, 41, 42

Bana Ahmed b. Yusuf el-Mühellebî en-Nîsâbûrî, ona Ömer b. Abdullah b. Razin, ona Süfyan b. Hüseyin, ona Davud el-Varrâk, ona Said b. Hakim, ona da babası vasıtasıyla dedesi Muaviye el-Kuşeyrî şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah'a (sav) gittim ve kendisine, hanımlarımız hakkında ne dersiniz? dedim. "Onlara yediklerinizden yedirin, giydiklerinizden giydiriniz, sakın onları dövmeyin, onlara (ve yaptığı şeylere) çirkin demeyin!" buyurdu.


    Öneri Formu
12192 D002144 Ebu Davud, Nikah, 40, 41


Açıklama: isnadı kavidir.

    Öneri Formu
62878 HM013479 İbn Hanbel, III, 233


Açıklama: isnadı kavidir.

    Öneri Formu
63027 HM013557 İbn Hanbel, III, 240


    Öneri Formu
2281 B000304 Buhari, Hayız, 6


    Öneri Formu
11004 D001686 Ebu Davud, Zekat, 44


    Öneri Formu
61581 HM006727 İbn Hanbel, II, 184