8054 Kayıt Bulundu.
Bize Ahmed b. Amr b. Serh, ona İbn Vehb, ona Amr b. Hâris, ona Ebu Hamza b. Süleym, ona Abdurrahman b. Cubeyr, ona babası, ona da Avf b. Mâlik şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah’ın (sav) bir cenazenin namazını kılarken şöyle dua ettiğini duydum: 'Allah’ım! Onu bağışla, ona mağfiret et, günahlarını affet, ona afiyet ver, ona huzurunda ikramda bulun, girdiği yeri (kabrini) genişlet. Onu su, kar ve dolu ile yıka, beyaz bir elbisenin kirden arındığı gibi onu da günahlarından arındır. Ona bu yurdundan daha hayırlı bir yurt, bu ailesinden daha hayırlı bir aile, zevcesinden daha hayırlı zevce ver. Onu kabir azabından ve cehennem azabından koru.' Hadisi nakleden Avf dedi ki: Rasulullah’ın (sav), mevtaya yaptığı bu duadan dolayı, ölmüş kişinin yerinde olmayı temenni ettim."
Bize Harun b. Abdullah, ona Ma‘n, ona Muaviye b. Salih, ona Habib b. Ubeyd el-Kelâî, ona Cübeyr b. Nüfeyr el-Hadramî, ona da Avf b. Mâlik şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah’ın (sav) bir cenaze namazı kıldırırken dua ettiği esnada, şunları söylediğini duydum: Allah’ım! Onu bağışla, ona merhamet et, ona afiyet ver, günahlarını affet, ona ikramda bulun, gireceği yeri (kabrini) genişlet. Onu su, kar ve dolu ile yıka. Beyaz elbisenin kirden ayıklandığı gibi onu günahlardan arındır. Ona bu yurdundan daha hayırlı bir yurt, ailesinden daha hayırlı bir aile, eşinden daha hayırlı bir eş ver. Onu cennete koy, cehennem ateşinden onu koru, –ya da- kabir azabından onu koru."
O bana Mâlik'ten rivayet edildiğine göre, Rasulullah (sav) şöyle buyurduğu Malik’e ulaşmıştır: "Dosdoğru olun! (Ne kadar çabalasanız da) tüm ibadetleri eksiksiz yapamazsınız. Buna rağmen yine ibadet yapmaya devam edin. Amellerinizin en hayırlısı namazdır. Sadece mümin kişi devamlı abdestini muhafaza eder."
Bize Malik, ona Zeyd b. Eslem, ona Ata b. Yesar, ona Abdullah es-Sunabihî'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Mümin bir kul abdest alırken ağzına su verdiğinde (ağzıyla işlediği) günahlar ağzından dökülür. Burnuna su verdiğinde (burnuyla işlediği) günahlar burnundan dökülür. Yüzünü yıkadığında göz kirpiklerinin altına varıncaya kadar (yüzüyle işlediği) günahlar yüzünden dökülür. Ellerini yıkadığında el tırnaklarının arasına varıncaya kadar (eliyle işlediği) günahlar ellerinden dökülür. Başını mesh ettiğinde kulaklarına varıncaya kadar (başıyla işlediği günahlar) başından dökülür gider. Ayaklarını yıkadığında ayak tırnaklarına varıncaya kadar (ayaklarıyla işlediği) günahlar ayaklarından dökülür gider. O kulun mescide yürümesi ve namaz kılması da onun için nafile bir ibadet olur."
Bize Ebu Yeman Hakem b. Nâfi, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona da Ebu Seleme b. Abdurrahman b. Avf şöyle rivayet etmiştir: "Hassan b. Sabit el-Ensârî, Ebu Hureyre'den şahitlik talep ederek 'Ey Ebu Hureyre, Allah aşkına söyle, Rasulullah'ın (sav) 'Ya Hassan! Allah Rasulü (sav) adına (müşriklere) cevap ver. Allah'ım onu Cebrail ile destekle' dediğini duymadın mı?' dedi, Ebu Hureyre de 'Evet' diye cevap verdi."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: اللَّهُمَّ أَيِّدْهُ بِرُوحِ الْقُدُسِ
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona Ebu'z-Zinâd, ona el-A'rec, ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Siz benim burada kıbleye böylece yüzümü çevirdiğimi görüyorsunuz ya, vallahi (bu halde iken bile), huşûnuz da rukûnuz da bana gizli kalmaz. Muhakkak ben sizi arkamda olduğunuz halde görüyorum."
Açıklama: Namazda saf tutma ve düzenini, disiplinini öğreten bu rivayet, Hz. Peygamber'in hasâisine dair bir bilgi de ihtiva etmektedir. Namazda nasıl saf tutulacağıNI ve düzenin nasıl sağlanacağını ashâbına öğreten Rasulullah (sav) arkasında olup bitenlere de muttali olduğunu ifade etmiştir.
Bize Ahmed b. Cafer el-Ma'kirî, ona Nadr b. Muhammed, ona İkrime b. Ammâr, ona Ebu AmmÂr Şeddad b. Abdullah ve Yahya b. Ebu Kesir, ona Ebu Ümame şöyle rivayet etmiştir. [-İkrime şöyle demiştir: Şeddad Ebu Ümame ve Ebû Vâsile ile görüşmüş, Enes'le birlikte Şam'a gitmiştir. Enes kendisinin fazilet ve hayır sahibi bir kişi olduğunu söylemiştir.-] ona da Amr b. Abese es-Sülemî şöyle rivayet etmiştir: "Ben cahiliye zamanında bütün insanların sapkınlık içinde bulunduğunu, doğru yolda olmadıklarını biliyordum. Çünkü onlar putlara ibadet ediyorlardı. Mekke'de bir kişinin bir takım haberler getirdiğini duydum. Bineğime binip hemen ona geldim. Rasulullah (sav) gizlenmiş ve kavmi kendisine karşı cüretkar bir halde tavır takınmıştı. Bunun üzerine kalbim yumuşadı ve Mekke'de onun yanına giderek 'Sen nesin?' diye sordum. 'Ben Peygamberim' buyurdu. 'Peygamber ne demektir?' diye sordum. 'Allah beni gönderdi' buyurdu. 'Ne ile gönderdi seni?' diye sordum. 'Allah beni, akrabaya yardım edilmesi, putların kırılması, Allah'ın bir olduğunun kabul edilmesi ve O'na hiç bir şeyin ortak koşulmaması vazifesi ile gönderdi' buyurdu. 'Bu konuda seni destekleyecek kimler var?' diye sordum. 'Bir hür ve bir köle' cevabını verdi. O sırada onunla birlikte iman edenlerden sadece Ebu Bekir ve Bilal vardı. 'Bende sana tabi oluyorum' dedim. 'Sen bu gün bunu yapamazsın. Benim ve insanların ne halde olduğunu görmüyor musun? Şimdi ailenin yanına dön. Ortaya çıktığımı duyduğun zaman yanıma gel' buyurdu. Ben de ailemin yanıma gittim." "Ben oradayken Rasulullah (sav) Medine'ye geldi. İnsanlardan haber alıyor ve onlara peygamberi soruyordum. Sonunda yanıma Yesriblilerden yani Medinelilerden bir grup geldi. Onlara 'Medine'ye gelen zat ne yaptı?' diye sordum. 'Halk ona koşuyor. Kavmi onu öldürmek istemiş ama bunu başaramamışlar' dediler. Ben de bunun üzerine Medine'ye gelip hemen onun huzuruna çıktım ve 'Ey Allah'ın Rasulü! Beni tanıdın mı?' diye sordum. 'Evet, Sen benimle Mekke'de buluşan adamsın' buyurdu. 'Evet, ben o adamım' dedim ve 'ey Allah'ın peygamberi! Allah'ın sana bildirdiği ve benim bilmediğim şeyleri bana haber ver' diye ekledim. Bana namazdan bahsetti ve 'sabah namazını kıl! Sonra güneşin doğmasından yükselmesine kadarki zamanda namaz kılma. Çünkü güneş doğduğu zaman şeytanın iki boynuzu arasından doğar. Kafirler de o zaman ona secde ederler. Sonra namaz kılabilirsin. Çünkü namaz ispatlı ve şahitlidir. Mızrağın gölgesi dimdik olana kadar namaz kılabilirsin. Sonra namazı kes! Çünkü o zaman cehennem ateşi kızdırılır. Gölge döndüğü zaman yine namaz kılabilirsin. Bu namazın da ispatlı ve şahitlidir. İkindiye kadar namazı kılmaya devam edebilirsin. İkindiden sonra güneş batana kadar namaz kılma, çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından batar ve o vakitte kafirler güneşe secde ederler' buyurdu. Ben 'ey Allah'ın Peygamberi! Abdestten de bahsedin bana' dedim. Allah Rasulü (sav) 'Abdest suyunu yakınına alıp ağzına ve burnuna su veren kişinin günahları yüzünden, ağzından ve burnundan dökülür. Allah'ın emrettiği gibi yüzünü yıkarsa bütün günahları su ile birlikte sakalının etrafından dökülür. Sonra ellerini dirsekleriyle birlikte yıkar da eliyle işlediği günahlar parmak uçlarından suyla birlikte dökülür. Başını mesh eder ve başıyla işlediği günahlar su ile birlikte saçlarının kenarlarından dökülür. Sonra ayaklarını topukları ile birlikte yıkar da ayaklarının günahları suyla birlikte parmaklarından dökülür. Eğer bir de kalkıp namaz kılar, Allah'a hamd eder, onu tazim eder ve Allah için kalbindeki başka şeyleri bırakırsa anasından doğduğu günkü gibi günahlarından arınmış olur' buyurdu." [Amr b. Anbese bu hadisi Hz. Peygamber'in (sav) ashabından Ebu Ümame'ye anlatmıştı. Ebu Ümame “ey Amr b. Anbese! Bu adama nasıl bir makam verildiği hakkında söylediklerini bir düşün” deyince Amr “ey Ebu Ümame! Artık iyice yaşlandım. Kemiklerim zayıfladı. Ecelim geldi. Allah'a ve resulüne yalan söylemeye ihtiyacım mı var! Eğer bunu Rasulullah'tan (sav) bir, iki, üç hatta yedi defa duymasaydım onu anlatmazdım. Ama ben bunları Rasulullah'tan (sav) daha da çok duydum” dedi.]
Bize Ahmed b. Cafer el-Ma'kirî, ona Nadr b. Muhammed, ona İkrime b. Ammâr, ona Ebu AmmÂr Şeddad b. Abdullah ve Yahya b. Ebu Kesir, ona Ebu Ümame şöyle rivayet etmiştir. [-İkrime şöyle demiştir: Şeddad Ebu Ümame ve Ebû Vâsile ile görüşmüş, Enes'le birlikte Şam'a gitmiştir. Enes kendisinin fazilet ve hayır sahibi bir kişi olduğunu söylemiştir.-] ona da Amr b. Abese es-Sülemî şöyle rivayet etmiştir: "Ben cahiliye zamanında bütün insanların sapkınlık içinde bulunduğunu, doğru yolda olmadıklarını biliyordum. Çünkü onlar putlara ibadet ediyorlardı. Mekke'de bir kişinin bir takım haberler getirdiğini duydum. Bineğime binip hemen ona geldim. Rasulullah (sav) gizlenmiş ve kavmi kendisine karşı cüretkar bir halde tavır takınmıştı. Bunun üzerine kalbim yumuşadı ve Mekke'de onun yanına giderek 'Sen nesin?' diye sordum. 'Ben Peygamberim' buyurdu. 'Peygamber ne demektir?' diye sordum. 'Allah beni gönderdi' buyurdu. 'Ne ile gönderdi seni?' diye sordum. 'Allah beni, akrabaya yardım edilmesi, putların kırılması, Allah'ın bir olduğunun kabul edilmesi ve O'na hiç bir şeyin ortak koşulmaması vazifesi ile gönderdi' buyurdu. 'Bu konuda seni destekleyecek kimler var?' diye sordum. 'Bir hür ve bir köle' cevabını verdi. O sırada onunla birlikte iman edenlerden sadece Ebu Bekir ve Bilal vardı. 'Bende sana tabi oluyorum' dedim. 'Sen bu gün bunu yapamazsın. Benim ve insanların ne halde olduğunu görmüyor musun? Şimdi ailenin yanına dön. Ortaya çıktığımı duyduğun zaman yanıma gel' buyurdu. Ben de ailemin yanıma gittim." "Ben oradayken Rasulullah (sav) Medine'ye geldi. İnsanlardan haber alıyor ve onlara peygamberi soruyordum. Sonunda yanıma Yesriblilerden yani Medinelilerden bir grup geldi. Onlara 'Medine'ye gelen zat ne yaptı?' diye sordum. 'Halk ona koşuyor. Kavmi onu öldürmek istemiş ama bunu başaramamışlar' dediler. Ben de bunun üzerine Medine'ye gelip hemen onun huzuruna çıktım ve 'Ey Allah'ın Rasulü! Beni tanıdın mı?' diye sordum. 'Evet, Sen benimle Mekke'de buluşan adamsın' buyurdu. 'Evet, ben o adamım' dedim ve 'ey Allah'ın peygamberi! Allah'ın sana bildirdiği ve benim bilmediğim şeyleri bana haber ver' diye ekledim. Bana namazdan bahsetti ve 'sabah namazını kıl! Sonra güneşin doğmasından yükselmesine kadarki zamanda namaz kılma. Çünkü güneş doğduğu zaman şeytanın iki boynuzu arasından doğar. Kafirler de o zaman ona secde ederler. Sonra namaz kılabilirsin. Çünkü namaz ispatlı ve şahitlidir. Mızrağın gölgesi dimdik olana kadar namaz kılabilirsin. Sonra namazı kes! Çünkü o zaman cehennem ateşi kızdırılır. Gölge döndüğü zaman yine namaz kılabilirsin. Bu namazın da ispatlı ve şahitlidir. İkindiye kadar namazı kılmaya devam edebilirsin. İkindiden sonra güneş batana kadar namaz kılma, çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından batar ve o vakitte kafirler güneşe secde ederler' buyurdu. Ben 'ey Allah'ın Peygamberi! Abdestten de bahsedin bana' dedim. Allah Rasulü (sav) 'Abdest suyunu yakınına alıp ağzına ve burnuna su veren kişinin günahları yüzünden, ağzından ve burnundan dökülür. Allah'ın emrettiği gibi yüzünü yıkarsa bütün günahları su ile birlikte sakalının etrafından dökülür. Sonra ellerini dirsekleriyle birlikte yıkar da eliyle işlediği günahlar parmak uçlarından suyla birlikte dökülür. Başını mesh eder ve başıyla işlediği günahlar su ile birlikte saçlarının kenarlarından dökülür. Sonra ayaklarını topukları ile birlikte yıkar da ayaklarının günahları suyla birlikte parmaklarından dökülür. Eğer bir de kalkıp namaz kılar, Allah'a hamd eder, onu tazim eder ve Allah için kalbindeki başka şeyleri bırakırsa anasından doğduğu günkü gibi günahlarından arınmış olur' buyurdu." [Amr b. Anbese bu hadisi Hz. Peygamber'in (sav) ashabından Ebu Ümame'ye anlatmıştı. Ebu Ümame “ey Amr b. Anbese! Bu adama nasıl bir makam verildiği hakkında söylediklerini bir düşün” deyince Amr “ey Ebu Ümame! Artık iyice yaşlandım. Kemiklerim zayıfladı. Ecelim geldi. Allah'a ve resulüne yalan söylemeye ihtiyacım mı var! Eğer bunu Rasulullah'tan (sav) bir, iki, üç hatta yedi defa duymasaydım onu anlatmazdım. Ama ben bunları Rasulullah'tan (sav) daha da çok duydum” dedi.]
Bize Abullah b. Mesleme, ona Malik, ona İbn Şihab, ona Said b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Allah, Yahudileri kahretsin. Onlar nebilerinin kabirlerini mescit edindiler."
Bize Said b. Âmir, ona Said b. Ebu Arûbe, ona Katâde, ona Yunus b. Cübeyr, ona Hittân b. Abdullah er-Rekâşî, o da Ebu Musa’nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) bize hutbe vererek namazımızı bize öğretti ve bizim için sünnetlerimizi açıkladı, zannederim o şunları da söyledi: "Namaz için kamet getirildiği vakit, sizden biriniz imam olsun. İmam 'Allahu Ekber' diyerek tekbir aldığında siz de tekbir alınız. İmam 'Ğayri’l-mağdubi aleyhim veleddâllîn' dediğinde siz de 'âmin' deyin. Allah duanızı kabul buyuracaktır. İmam tekbir alıp sonra rükûa vardığı zaman siz de tekbir alarak rükûa varınız. Şüphesiz imam sizden önce rükûa varır ve sizden önce (rükûdan) kalkar." [Allah’ın Nebi’si (sav) şöyle buyurdu:] "İşte bu (imamın önce rükua gitmesi ve önce rükudan kalkması) ötekine (sizin sonra rükû gitmeniz ve sonra rükudan kalkmanıza) denktir. (Yani aynı sevabı alırsınız.) İmam 'Semiallahu limen hamideh' dediği zaman siz de 'Allahumme Rabbenâ lekel-hamd' deyiniz. Çünkü Allah, Peygamberinin diliyle 'Semiallâhu limen hamideh' demiştir." [Ravi der ki: Yahut Hz. Peygamber (sav) 'Rabbenâ leke’l-hamd' dedi]