2844 Kayıt Bulundu.
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad, ona Süheyl b. Ebu Salih, ona babası (Ebu Salih es-Semmân), ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Âdemoğlunun her biri için zinadan bir payı vardır." (Bu hadiste) Hz. Peygamber (sav) şunu da söylemiştir: "Eller zina eder. Onların zinası, tutmaktır. Ayaklar zina eder. Onların zinası, yürümektir. Ağız zina eder. Onun zinası da öpmektir."
Açıklama: Söz konusu mesele için bkz. D002152 numaralı hadis.
Bize Haccac b. Şair, ona Fadl b. Dükeyn, ona Ebu Asım Muhammed b. Ebu Eyyüb, ona da Yezid Fakir şöyle rivayet etmiştir: "Haricilerin bazı görüşleri beni etkilemişti. Bundan dolayı hem hac yapmak, hem de insanları haricilik düşüncesine davet etmek niyetiyle kalabalık bir gurup halinde yola çıkmıştık. Medine'ye uğradık. Baktık ki Cabir b. Abdullah bir direğin yanında oturmuş, halka Rasulullah'tan (sav) hadis rivayet ediyor. Rivayet esnasında cehennemliklerden de bahsetti. Bunun üzerine ben 'Ey Allah Rasulünün sahabesi! Bize söylediğin bu sözler nedir? Halbuki Yüce Allah 'Ey Rabbimiz! Sen kimi cehenneme sokarsan, şüphesiz onu perişan edersin' [Ali İmrân, 3/192] ve 'Onlar cehennemden çıkmak istedikçe tekrar oraya geri gönderilirler'[Secde, 32/20] buyurduğu halde, sizin söylediğiniz bu sözler nedir?' dedim. Cabir 'Sen, Allah’ın o günde Hz. Muhammed’e (sav) vereceği makamı duydun mu?' diye sordu. Ben de 'Evet' dedim. 'İşte o, Hz. Muhammed’in, Makam-ı mahmûd’udur. Allah cehennemden çıkaracağı kişileri o makam vasıtası ile çıkarır' dedi. Sonra Cabir, Sıratın kurulmasını ve insanların oradan geçişini anlattı. Ben bunları tam olarak ezberleyememiş olmaktan korkarım. Ancak şu kadar var ki Cabir, bir gurup insanın, cehennemde bir müddet kaldıktan sonra oradan çıkacağını iddia etti. Yani onlar cehennemden çörek otu taneleri gibi (kapkara) çıkarlar. Sonra cennet nehirlerinden birine girer ve orada yıkanırlar. Oradan da kâğıt gibi bembeyaz halde çıkarlar. Sonra hacdan döndük ve 'Yazıklar olsun size! O ihtiyarın Rasulullah’a (sav) yalan isnat edeceğini mi sanıyorsunuz?' diyerek (haricîlik davasından) vazgeçtik. Vallahi bizden tek bir kişiden başka, (haricîlikten) dönmeyen kalmadı. Yahut Ebu Nuaym (benzer şekilde) dediği gibi."
Bize Kuteybe b. Said, ona Cerir, ona Abdülaziz b. Rufey, ona Zeyd b. Vehb, ona da Ebu Zer (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Bir gece dışarı çıkmıştım. Baktım ki Rasulullah (sav), yanında hiç kimse olmadan tek başına yürüyor. Hz. Peygamber'in (sav) bir başkasıyla yürümek istemediğini düşünerek, ben de ay ışığında kendi başıma yürümeye başladım. Bir ara Hz. Peygamber (sav) döndü, beni gördü 'Kim o?' dedi. 'Ebu Zer! Allah beni sana feda etsin' dedim. O zaman 'Ey Ebu Zer, yanıma gel' dedi. Yanına gittim, bir müddet O'nunla birlikte yürüdüm. Sonra 'Çok mal toplayanlar, kıyamet günü (sevabı) az olanlardır. Yalnız Allah'ın kendisine verdiği malı sağına-soluna, önüne-arkasına bol bol infak eden ve bu malı hayır yolunda harcayanlar hariç' buyurdu. Sonra kendisiyle bir müddet daha yürüdüm. Bana 'Şuraya otur' buyurdu. Beni etrafı taşlık olan bir tümseğe oturttu ve 'Burada otur, ben gelinceye kadar bekle' diye tembih etti." "Sonra Hz. Peygamber (sav), kara taşlık arazide yürüdü, Nihayet O'nu göremez oldum. Gelmesi biraz gecikti, hatta bu gecikme epey uzun sürdü. Sonra O'nun gelmekte olduğunu gördüm ve gelirken de 'Hırsızlık yapsa da zina etse de…' diye söylendiğini duydum. Yanıma gelince dayanamadım 'Ey Allah'ın elçisi! Allah beni sana feda eylesin! Şu taşlığın kenarında kiminle konuşuyordun? Sana birinin cevap verdiğini de işitmedim' dedim. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: O, Cibril'di. Taşlık arazinin yanında bana geldi ve 'Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölenin cennete gireceğini ümmetine müjdele' dedi. Ben 'Ey Cibril! Hırsızlık yapsa da zina etse de mi?' diye sordum. 'Evet' dedi. Ben yine 'Ey Allah'ın elçisi! Hırsızlık yapsa da zina etse de mi?' diye sordum. O da tekrar 'Evet' dedi. Ben tekrar 'Hırsızlık yapsa da zina etse de mi?' diye ısrar ettim. O 'Evet, şarap bile içse' diye ekledi."
Bize Muhammed b. Ubeyd, ona İbn Sevr, ona Mamer b. Raşid, ona da İbn Tâvus'un rivayet ettiğine göre İbn Abbas şöyle demiştir: Ebu Hureyre’nin Peygamber'den (sav) naklettiği hadisten, ‘lemem’ (küçük günah) kavramını daha iyi açıklayan başka bir söz görmedim: "Şüphesiz ki Allah, Âdemoğluna zinadan nasibini yazmıştır. Buna kesinlikle erişecektir. Binaenaleyh gözlerin zinası, bakmaktır. Dilin zinası, konuşmaktır. Nefis ise temenni eder ve şehvet duyar. Nihayet cinsel organı da ya onu tasdik eder ya da yalanlar."
Bize Ahmed b. Muhammed b. Musa, ona Abdullah b. Mübârek, ona Leys b. Sa'd ve İbn Lehî'a, onlara Kays b. Haccâc;(T) Bize Abdullah b. Abdurrahman, ona Ebu Velîd, ona Leys b. Sa'd, ona Kays b. Haccâc, -mana aynı olmak üzere- ona Haneş es-San'ânî, ona da İbn Abbas 'Bir gün Rasulullah'ın (sav) terkisindeydim. Bana şöyle buyurdu' demiştir: "Delikanlı, sana (bazı) şeyler öğreteceğim: Allah'ın (hukukunu) koru ki Allah da seni gözetsin, Allah'ın (hukukunu) koru ki onu yardımını bulasın. İsteyeceğin zaman Allah'tan iste. Yardım dileyeceğin zaman Allah'tan dile. Bil ki, bütün ümmet, sana bir fayda sağlamak üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı faydayı verebilirler. Yine sana zarar vermek üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı zararı verebilirler. Kalemler kaldırılmış, sahifeler ise kurumuştur." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir.]
Bize Ahmed b. Muhammed b. Musa, ona Abdullah b. Mübârek, ona Leys b. Sa'd ve İbn Lehî'a, onlara Kays b. Haccâc;(T) Bize Abdullah b. Abdurrahman, ona Ebu Velîd, ona Leys b. Sa'd, ona Kays b. Haccâc, -mana aynı olmak üzere- ona Haneş es-San'ânî, ona da İbn Abbas 'Bir gün Rasulullah'ın (sav) terkisindeydim. Bana şöyle buyurdu' demiştir: "Delikanlı, sana (bazı) şeyler öğreteceğim: Allah'ın (hukukunu) koru ki Allah da seni gözetsin, Allah'ın (hukukunu) koru ki onu yardımını bulasın. İsteyeceğin zaman Allah'tan iste. Yardım dileyeceğin zaman Allah'tan dile. Bil ki, bütün ümmet, sana bir fayda sağlamak üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı faydayı verebilirler. Yine sana zarar vermek üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı zararı verebilirler. Kalemler kaldırılmış, sahifeler ise kurumuştur." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir.]
Bize Ahmed b. Muhammed b. Musa, ona Abdullah b. Mübârek, ona Leys b. Sa'd ve İbn Lehî'a, onlara Kays b. Haccâc;(T) Bize Abdullah b. Abdurrahman, ona Ebu Velîd, ona Leys b. Sa'd, ona Kays b. Haccâc, -mana aynı olmak üzere- ona Haneş es-San'ânî, ona da İbn Abbas 'Bir gün Rasulullah'ın (sav) terkisindeydim. Bana şöyle buyurdu' demiştir: "Delikanlı, sana (bazı) şeyler öğreteceğim: Allah'ın (hukukunu) koru ki Allah da seni gözetsin, Allah'ın (hukukunu) koru ki onu yardımını bulasın. İsteyeceğin zaman Allah'tan iste. Yardım dileyeceğin zaman Allah'tan dile. Bil ki, bütün ümmet, sana bir fayda sağlamak üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı faydayı verebilirler. Yine sana zarar vermek üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı zararı verebilirler. Kalemler kaldırılmış, sahifeler ise kurumuştur." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir.]
Bize Muhammed b. Minhal ed-Darîr, ona Yezid b. Zürey, ona Said b. Arube ve ed-Destevâî'nin arkadaşı Hişam, ona Katade, ona Enes b. Malik (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur;(T) Bize Ebu Gassan el-Misma'î ve Muhammed b. el-Müsenna, o ikisine Muâz b. Hişam, ona babası (Hişam b. Ebu Abdullah), ona Katade, ona Enes b. Malik (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Lâilâhe illallâh diyen ve kalbinde bir arpa tanesi kadar iyilik olan herkes cehennemden çıkacaktır. Lâilâhe illallâh diyen ve kalbinde bir buğday tanesi kadar iyilik olan herkes cehennemden çıkacaktır. Lâilâhe illallâh diyen ve kalbinde bir zerre tanesi kadar iyilik olan herkes cehennemden çıkacaktır." [İbn Minhal rivayetinde şunları ilave etmiştir: Yezid der ki: Şube ile karşılaştım ve ona bu hadisi naklettim. Bunun üzerine Şube şöyle dedi: Bize bu hadisi Katade, Enes b. Malik vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir. Ancak zerre kelimesi yerine züre'yi koymuştur. Yezid şöyle der ki: Bu konuda Ebu Bistam tashif yapmıştır.]
Bize Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Abdülhamîd b. Abdurrahman b. Zeyd b. el-Hattâb, ona Abdullah b. Abdullah b. el-Hâris b. Nevfel, ona da Abdullah b. Abbas (ra.) şöyle rivâyet etti: "Ömer b. el-Hattâb, Şam’a gitmek üzere yola çıkmıştı. Serğ mevkiine varınca, ordu komutanları Ebu Ubeyde b. Cerrâh ve arkadaşlarına rastladı. Kendisine Şam’da veba salgını başladığını haber verdiler. İbn Abbas, der ki: Hz. Ömer 'Bana ilk muhacirleri çağır' dedi. Hz. Ömer onlarla istişare etti. Onlara, Şam’da veba salgını baş gösterdiğini haber verdi (ne yapmak gerektiğini sordu). Onlar da konuyu tartıştılar. Bazıları 'Sen bir iş için yola çıktın, bundan geri dönmeni doğru bulmayız' derken, bazıları da 'Yanında insanların geri kalanı ve Rasulullah’ın ashabı var. Onları vebanın kucağına atmanı doğru bulmayız' dediler. Hz. Ömer 'Gidebilirsiniz' dedi. Sonra 'Bana Ensârı çağır' dedi. Gidip onları çağırdım. Onlarla da istişare etti. Onlar da Muhacirler gibi davrandılar ve onlar gibi tartıştılar. Hz. Ömer onlara 'Gidebilirsiniz' dedi. Sonra 'Bana, fetih muhacirlerinden burada bulunan Kureyş’in yaşlılarını çağır' dedi. Onları da çağırdım. Onlardan iki kişi bile ihtilafa düşmeden 'İnsanları geri çevirmeni, onları bu vebanın içine atmamanı uygun buluyoruz' dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer, halka 'Ben, sabahleyin hayvanıma binip (dönüyorum). Siz de binin' dedi. Ebu Ubeyde b.Cerrâh 'Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?' dedi. Hz. Ömer de ona 'Keşke bunu, senden başka biri söyleseydi ey Ebu Ubeyde! Evet, Allah’ın kaderinden, Allah’ın kaderine kaçıyorum. Senin develerin, iki yakası bulunan bir vadiye inseler, vadinin bir yakası yeşil otlak, diğeri kıraç olsa, sürünü yeşil otlakta otlatınca da, kıraç yakada otlatınca da Allah’ın kaderiyle otlatmış olmaz mısın?' dedi. Bu sırada, bir ihtiyacından dolayı ortalıkta gözükmeyen, Abdurrahman b. Avf çıka geldi ve şöyle dedi: Bu konuda bende bir bilgi var. Ben Rasulullah’ın (sav) 'Bir yerde veba olduğunu işitirseniz, oraya girmeyin. Bulunduğunuz yerde veba çıkınca da, kaçmak amacıyla oradan çıkmayın' buyurduğunu işittim. Bunu üzerine Hz. Ömer, Allah’a hamd etti ve geri döndü."
Bize Yahya b. Mâlik, ona Zeyd b. Ebî Üneyse, ona Abdülhamîd b. Abdurrahman b. Zeyd b. Hattâb, ona Müslim b. Yesâr el-Cühenî şöyle rivâyet etmiştir: Ömer b. Hattâb’a "Hani Rabbin Âdem oğullarının bellerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine şâhit tutarak: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sormuştu. Onlar da “Evet, şâhitlik ederiz ki sen bizim Rabbimizsin” demişlerdi. Böyle yaptık ki kıyâmet günü “Doğrusu bizim bundan haberimiz yoktu!” demeyesiniz." [A’râf, 7/172] ayetinin manası sorulunca, bu ayet Rasulullah’a (sav) sorulduğunda O’nun şöyle buyurduğunu işittim' dedi: "Şüphesiz ki Allah Teâlâ Âdem'i yarattı. Sonra kudret eliyle sırtını sıvazlayıp ondan zürriyetini çıkardı ve 'Bunları cennet için yarattım, cennetliklerin amelini işleyecekler' dedi. Sonra yine Âdem'in sırtına dokunup ondan bir nesil daha çıkardı ve 'Bunları cehennem için yarattım. Cehennem ehlinin amelini işleyecekler' buyurdu. Bir adam 'Ey Allah’ın rasûlü! O zaman amelin ne yararı var?' deyince Hz. Peygamber 'Şüphesiz ki Allah, bir kulu cennetlik yaratınca ölünceye kadar ona cennet ehlinin amelini işletir ve bu sayede onu cennete sokar. Bir kulu da cehennem için yaratınca, ona da ölünceye kadar cehennem ehlinin amelini işletir ve bu sebeple onu cehenneme sokar' buyurdu."