404 Kayıt Bulundu.
Bize Ebû Abdullah el-Hafız ve Ebû Saîd b. Ebî Amr, onlara Ebû’l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona Ahmed b. Abdülcebbâr el-Utâridî, ona Ebû Muâviye, ona el-A’meş, ona Mücahid, ona Tavus, ona da İbn Abbas rivayet etmiştir: “Hz. Peygamber (sav) iki mezarın yanından geçiyordu, ‘Onlar azap görüyorlar, ancak büyük bir günahtan dolayı azap edilmiyorlar; biri insanlar arasında laf taşıyordu, diğeri de küçük abdest bozarken örtünmüyordu’ dedi. Sonra taze bir dal parçası aldı, onu ikiye kırdı, sonra da onları mezarların her birine dikti. İnsanlar, “- Ey Allah’ın Rasûlü, neden böyle yaptın?” diye sordular. “- Bunlar kurumadıkları sürece umulur ki onların azapları hafifletilir” dedi.” Bunu Buhârî Sahîh’inde Muhammed b. el-Müsennâ vasıtasıyla Ebû Muâviye’den tahric etmiştir.
Bize Ebû Zekeriya b. Ebî İshak el-Müzekkî, ona Ebû'l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona er-Rabî' b. Süleyman, onba eş-Şâfiî, ona Abdullah b. Nâfi, ona Muhammed b. Salih et-Temmâr, ona İbn Şihâb, ona Saîd b. el-Müseyyeb, ona da Attâb b. Esîd'in (ra) rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Üzümün zekâtı, tıpkı hurmada olduğu gibi tahmini olarak takdir edilir. Sonra onun zekâtı kuru üzüm olarak ödenir. Nitekim hurmanın zekâtı da kuru hurma olarak ödenir." Hz. Peygamber, üzüm ve hurmanın zekâtında öşür uygulanması gerektiğini söyledi.
Bize Ebû Abdullah el-Hafız ve Ebû Saîd b. Ebî Amr, onlara Ebû’l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona Ahmed b. Abdülcebbâr el-Utâridî, ona Ebû Muâviye, ona el-A’meş, ona Mücahid, ona Tavus, ona da İbn Abbas rivayet etmiştir: “Hz. Peygamber (sav) iki mezarın yanından geçiyordu, ‘Onlar azap görüyorlar, ancak büyük bir günahtan dolayı azap edilmiyorlar; biri insanlar arasında laf taşıyordu, diğeri de küçük abdest bozarken örtünmüyordu’ dedi. Sonra taze bir dal parçası aldı, onu ikiye kırdı, sonra da onları mezarların her birine dikti. İnsanlar, “- Ey Allah’ın Rasûlü, neden böyle yaptın?” diye sordular. “- Bunlar kurumadıkları sürece umulur ki onların azapları hafifletilir” dedi.” Bunu Buhârî Sahîh’inde Muhammed b. el-Müsennâ vasıtasıyla Ebû Muâviye’den tahric etmiştir.
Bize Ebû Ali er-Rûzbârî, ona Muhammed b. Bekir, ona Ebû Davud, ona Muhammed b. el-Alâ’, ona İbn Bişr, ona Mis’ar şöyle dedi: Mescid-i Haram’da iken yaşlı birinin, ben Cabir b. Abdullah’ın (ra) şöyle söylediğini duydum, dediğini işittim: “Rasûlullah’ın (sav) konuşma tarzı tertîl yahut tersîl idi.”
Açıklama: Tertîl; her kelimenin hakkını vererek açık ve tane tane, düzgün ve kusursuz konuşmaktır. Tersîl de; kafiye uydurmaya çalışmamak, tekellüfsüz ve sade konuşmaktır.
Bize imlâ yoluyla Ebû Muhammed Abdullah b. Yusuf el-Isbahânî, ona Ebû Bekir Muhammed b. el-Hüseyin el-Kattân, ona Ali b. el-Hüseyin b. Ebî İsa, ona Kabîsa b. Ukbe, ona Süfyan es-Sevrî, ona Üsâme b. Zeyd, ona el-Kasım b. Muhammed, ona da Hz. Âişe (ra) şöyle demiştir: “Rasûlullah (sav), sizin gibi lafları sıralayarak konuşmazdı, O’nun konuşması tane tane ve gayet net idi, o kadar ki o sözleri duyan herkes onları ezberleyebilirdi.”
Bize aslen Mısırlı olup Mekke’de oturan Ebû’l-Abbas Ahmed b. Ali b. el-Hasan el-Kisâî el-Mısrî Mescid-i Haram’da, ona Ali b. el-Abbas b. Muhammed b. Abdulğaffâr İbnu’l-Venn el-Ezdî, ona Abdullah b. Ahmed b. Zekeriya b. Yahya b. Hallâd b. Ebî Mesere, ona Hallâd b. Yahya, ona Süfyan es-Sevrî, ona Üsâme b. Ziyâd, ona ez-Zührî, ona Urve, ona da Hz. Âişe şöyle demiştir: “Rasûlullah (sav), sizin gibi lafları peşpeşe sıralayarak konuşmazdı, O’nun konuşması tane tane ve gayet açık idi, her duyan onları ezberleyebilirdi.”
Bize Ebû Tahir el-Fakîh, ona Ebû Bekir Muhammed b. İbrahim b. el-Fadl el-Fahhâm, ona Muhammed b. Yahya ez-Zühlî, ona Ya’lâ b. Ubeyd, ona Muhammed b. Sûka, ona Muhammed b. Ubeydullah es-Sekafî, ona da Verrâd şöyle rivayet etmiştir: el-Muğîre b. Şu’be, Halife Muâviye’ye bir mektup yazdı. –Verrâd, o mektubu kendi eliyle yazdığını iddia etti-. Mektupta, ben Rasûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim, diyordu: “Muhakkak ki Allah üç şeyi haram kılmış, üç şeyi yapmaktan da men etmiştir: Anne babaya isyan etmeyi, kız çocuklarını canlı canlı toprağa gömmeyi, verilmesi gerekeni vermeyip alınmaması gerekeni almayı haram kılmıştır. Üç şeyi de yasaklamıştır: Dedikoduyu, malı zayi etmeyi ve ısrarla çok soru sormayı.”
Bize Ebû Bekir b. Fûrek, ona Abdullah b. Cafer, ona Yunus b. Habîb, ona Ebû Davud, ona Şerîk ile Kays, onlara Simâk b. Harb şöyle dedi: Cabir b. Semüre'ye (ra) sordum: "- Sen Rasûlullah (sav) ile beraber bulundun mu?" "- Evet, dedi, O çok susar ve az gülerdi. O'nun ashabı bazen huzurunda şiir okuma yarışı ve kendilerine ait bazı şeyler yaparlardı, bu sırada ashabı güler, Rasûlullah (sav) ise bazen tebessüm ederdi."
Bize Ebû Bekir b. Fûrek, ona Abdullah b. Cafer, ona Yunus b. Habîb, ona Ebû Davud, ona Şerîk ile Kays, onlara Simâk b. Harb şöyle dedi: Cabir b. Semüre'ye (ra) sordum: "- Sen Rasûlullah (sav) ile beraber bulundun mu?" "- Evet, dedi, O çok susar ve az gülerdi. O'nun ashabı bazen huzurunda şiir okuma yarışı ve kendilerine ait bazı şeyler yaparlardı, bu sırada ashabı güler, Rasûlullah (sav) ise bazen tebessüm ederdi."
Bize Muhammed b. Abdullah el-Hafız ile Muhammed b. Musa b. el-Fadl, onlara Ebû’l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona İbrahim b. Merzûk, ona Ebû’l-Velîd et-Tayâlisî, ona Abdurrahman b. Hanzala el-Ğasîl, ona teyzesi Sükeyne bint Hanzala anlatmış: Sükeyne, Kuba’da amcasının oğlu ile evli idi. Kocası ölünce, henüz iddet halinde iken Ebû Cafer Muhammed b. Ali yanıma gelip selam vermiş, sonra şöyle demiş: “- Ne haldesn, ey Hanzala’nın kızı?” diye sordu. “- İyiyim, Allah da sana iyilikler versin” dedim. Sonra, “- Benim Rasûlullah (sav) ve Ali b. Talib ile olan akrabalığımı, İslâm’daki hakkımı ve Araplar arasındaki şerefimi biliyorsun” dedi. Ben, “- Allah sana mağfiret buyursun ya Ebâ Cafer, sen kendisinden (herşey) alınabilen ve rivayet edilebilen bir adamsın. Şu iddetli halimde bana talip mi oluyorsun?” dedim. O da, “- Ben sadece Rasûlullah (sav) katındaki konumumu sana haber vermek istedim” dedi ve sonra şöyle devam etti: “Hz. Peygamber (sav), Ümmü Seleme bint Ebî Ümeyye b. el-Muğîre el-Mahzûmiyye’nin yanına gitmişti. O sırada Ümmü Seleme, amcasının oğlu Ebû Seleme b. Abdul’esed’dan dul kalmıştı. Rasûlullah (sav) ona devamlı olarak Allah katındaki konumunu hatırlatıyordu. O kadar ki, çok sıktığından dolayı hasır elinde ezilmişti. Bu hâl, kız istemek değil idi.”