486 Kayıt Bulundu.
Bize Humeyd b. Mes'ade, ona Süfyân b. Habîb, ona Sevr b. Yezîd, ona Halid b. Ma'dân, ona Abdullah b. Büsr, ona da kız kardeşi (Nehime bt. Büsr), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah'ın size farz kıldığı oruçlar dışında cumartesi günü oruç tutmayın. Sizden biri (o gün) sadece bir üzüm çöpü veya bir dal parçası da olsa alsın onu emsin (iftar etsin, orucunu bozsun)." [Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, hasen bir hadistir. O günde orucun mekruh olması, kişinin orucunu sadece cumartesi günlerine denk getirmesinden dolayıdır. Çünkü Yahudiler, cumartesi gününü tazim ederler.]
Bize Harun b. İshak el-Hemdânî, ona Abde b. Süleyman, ona Hişâm b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe şöyle rivayet etmiştir: "Aşure, câhiliye döneminde Kureyş ehlinin oruç tuttuğu bir gündü. Rasulullah (sav) da aşure orucunu tutardı. Medine'ye hicret ettiğinde de aşure orucunu tuttu, insanlara da tutmalarını emretti. Ramazan orucu farz kılındığında ise ramazan orucu farz olan oruç oldu, Hz. Peygamber (sav) de aşure orucunu terk etti. Artık dileyen onu tuttu, dileyen ise tutmadı." [Bu konuda İbn Mesud, Kays b. Sa'd, Câbir b. Semüre, İbn Ömer ve Muâviye'den de hadis nakledilmiştir. Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: 'İlim ehli nezdinde uygulama (amel), Aişe hadisine göredir ki o, sahih bir hadistir. İlim ehli aşure günü oruç tutulmasını vacip görmemiş, ancak fazileti ile alakalı zikredilen delillerden (hadislerden) dolayı, o günde oruç tutmak isteyen tutabilir demiştir.]
Bize Kuteybe, ona Abdülvâris, ona Yunus, ona Hasan, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), aşure orucunun ayın (muharremin) onuncu günü tutulmasını emretti." [Ebu İsa şöyle demiştir: İbn Abbas hadisi, hasen-sahih bir hadistir. İlim ehli aşure günü konusunda ihtilaf etmiştir. Kimi dokuzuncu, kimi de onuncu gün olduğunu söylemiştir. İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre o, 'Dokuzuncu ve onuncu günde oruç tutun ve Yahudiler'e muhalefet edin' demiştir. Şâfiî, Ahmed (b. Hanbel) ve İshâk (b. Râhûye) de bu hadise göre görüş bildirmişlerdir.]
Bize Ahmed b. Menî, ona Ebu Muâviye, ona Sa'd b. Said, ona Ömer b. Sâbit, ona da Ebu Eyyûb (el-Ensârî), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ramazan ayını oruçlu geçirip akabinde şevvâlden de altı gün oruç tutan kimse, senenin tamamını oruçlu geçirmiş gibidir." [Bu konuda Câbir, Ebu Hureyre ve Sevbân'dan da hadis nakledilmiştir. Ebu İsa (et-Tirmizî), Ebu Eyyûb hadisinin hasen-sahih bir hadis olduğunu söylemiştir. (İlim ehlinden) bir grup, bu hadisten dolayı şevvâl ayından altı gün oruç tutmayı müstehap görmüştür. İbn Mübârek, şevval orucunun sevap ve tıpkı her ayın üç günü oruç tutmak gibi olduğunu söylemiş, bazı hadislerde 'Şevval orucu, ramazan orucuna ilave edilir' şeklinde nakledildiğini belirtmiştir. İbn Mübârek ayrıca, bu altı günün, şevvâl ayının başında tutulmasını tercih etmiştir. İbn Mübârek'in (bu konuda) şöyle dediği de nakledilmiştir: 'Kişi altı günü (peş peşe değil de) aralıklı olarak tutsa da caizdir.' Bana bu hadisi Abdülaziz b. Muhammed, ona Safvân b. Süleym ve Sa'd b. Said, onlara Ömer b. Sâbit, ona da Ebu Eyyûb, Nebî'den (sav) rivayet etmiştir. Şu'be de, Verkâ' b. Ömer kanalıyla Sa'd b. Said'den bu hadisi rivayet etmiştir. Sa'd b. Said, Yahya b. Said el-Ensârî'nin kardeşi olup, ehl-i hadisten bazıları Sa'd b. Said'i hafızası sebebiyle tenkit etmiştir. Bize Hennâd, ona Hüseyin b. Ali el-Cu'fî, ona da Ebu Musa İsrâîl, Hasan el-Basrî'den naklen şöyle rivayet etmiştir: Hasan'ın yanında şevvâl ayında tutulan altı günlük oruçtan bahsedildiğinde, şöyle demiştir: 'Vallahi, muhakkak ki Allah (cc), bu ayda tutulan oruç vesilesiyle senenin tamamından razı olmuştur!']
Bize Hennâd, ona Ebu Avâne, ona Asım el-Ahvel, ona Ebu Osman en-Nehdî, ona da Ebu Zer, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Her aydan üç gün oruç tutan kimse, senenin tamamını oruçlu geçirmiş demektedir. Nitekim Allah (ac), Kitab'ında bunu tasdik eden şu ayeti indirmiştir: (Bir iyilik yapana, onun on misli ecir vardır.) Bir gün, on güne karşılık gelmektedir." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir. Bu hadisi Şu'be, Ebu Şimr ve Ebu Teyyâh'tan, onlar Ebu Osman'dan, o da Ebu Hureyre vasıtasıyla Nebî'den (sav) nakletmiştir.]
Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Ebu Davud, ona Şu'be ona da Simâk b. Harb şöyle rivayet etmiştir: Bu hadisi bana Ümmü Hânî'nin iki oğlundan biri rivayet etmiştir. Ben onların en faziletli olanı ile karşılaştım, ismi Ca'de idi ve Ümmü Hânî de onun ninesi olurdu. Bana ninesinden şöyle rivayette bulunmuştur: "Rasulullah (sav) (evime) gelip bir içecek istedi. Ondan içti ve bana verdi. Ben de içtim ve ardından şöyle dedim: 'Yâ Rasulallah! Ben oruçluydum, (unutmuşum)'. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu 'Nafile oruç tutan kişinin sorumluluğu kendisinin üzerindedir (emînü nefsih). Dilerse oruç tutar, dilerse tuttuğu orucu bozar'." [Şu'be, Ca'de'ye 'Bu rivayeti Ümmü Hânî'den sen mi işittin?' diye sorunca, o 'Hayır, bana bunu Ebu Salih ve aile efradımız, Ümmü Hânî'den aktarmıştır' diye cevap vermiştir. Bu hadisi Hammâd b. Seleme de Simâk b. Harb'den 'Ümmü Hânî'nin kızının oğlu Harun'dan, o da Ümmü Hânî'den' diyerek aktarsa da Şu'be'nin rivayeti, Hammâd'ınkinden daha sağlamdır (ahsen). Bize bu hadisi Mahmud b. Ğaylân da Ebu Dâvud'dan rivayet edip 'sorumluluğu kendisinin üzerindedir (emînü nefsihî)' ifadesini zikretmiştir. Aynı şekilde Ebu Dâvud'dan Muhammed'den başkası da 'Nefsinin hakimiyeti ya da sorumluluğu kendisinin üzerindedir (emîrü nefsihî ev emînü nefsihî)' şeklinde şüpheli bir ifade ile nakletmiştir. Şu'be'den de benzer şekilde pek çok tarik ile bu rivayet 'Nefsinin sorumluluğu ya da hakimiyeti kendisinin üzerindedir (emînü nefsihî ev emîrü nefsihî)' şeklinde şüpheli bir ifade ile nakledilmiştir. Tirmizî bu rivayetle ilgili şu değerlendirmelerde bulunmuştur: Ümmü Hânî hadisinin isnadı hakkında bazı eleştiriler vardır. Nebî'nin (sav) ashabından ve başkalarından bir kısım ilim ehli nezdinde uygulama (amel) şöyledir; nâfile oruç tutan kimse, orucunu bozduğunda kazâ etmeyi istemesi hariç, kendisine kazâ gerekmez. Bu, Süfyân es-Sevrî, Ahmed (b. Hanbel), İshâk (b. Râhûye) ve Şâfiî'nin de görüşüdür.]
Bize Ahmed b. Menî, ona Kesîr b. Hişâm, ona Cafer b. Bürkân, ona Zührî, ona Urve, ona da Âişe şöyle rivayet etmiştir: "Ben ve Hafsa oruçluyduk. Hoşumuza giden bir yemek ikram edildi ve biz de ondan yedik. Çok geçmeden Rasulullah (sav) geldi. Babasının (Ömer'in) kızı olduğundan Hafsa, benden önce davranıp hemen 'Yâ Rasulullah, biz oruçluyduk. Hoşumuza giden bir yemek bize ikram edildi ve biz de ondan yedik' dedi. Hz. Peygamber (sav) de 'Onun yerine bir gün kaza orucu tutun' buyurdu." [Ebu İsa (et-Tirmizî) bu rivayet hakkında şu değerlendirmede bulunmuştur: Bu hadisi Salih b. Ebu Ahdar ve Muhammed b. Ebu Hafsa, Zührî'den, o da Urve vasıtasıyla Aişe'den aynı şekilde rivayet etmiştir. Ancak Mâlik b. Enes, Ma'mer (b. Râşid), Ubeydullah b. Ömer, Ziyâd b. Sa'd ve hadis hafızlarından pek çok kimse, Zührî vasıtasıyla Âişe'den bu hadisi mürsel olarak nakletmiş, senette Urve'yi zikretmemiştir ki, hadisin bu mürsel tariki daha sahihtir. Nitekim İbn Cüreyc, Zührî'ye 'Urve, Aişe'den naklen sana bu hadisi rivayet etti mi?' diye sordum, o da 'Bu konuda Urve'den hiçbir şey işitmedim. Ancak, Süleyman b. Abdülmelik'in hilafeti döneminde bu hadis hakkında Aişe'ye soru soran bazı kimseleri duydum' dedi. Bu rivayeti bize Ali b. İsa b. Yezid el-Bağdâdî, ona Rahv b. Ubâde, ona da İbn Cüreyc nakledip, söz konusu hadisi zikretmiştir. Nebî'nin (sav) ashabından ve başka kimselerden bir kısım ilim ehli, bu hadisin gereğince görüş bildirmiş; nafile oruç tutup da orucunu bozan kimsenin orucunu kazâ etmesi gerektiğini ifade etmişlerdir ki bu, Mâlik b. Enes'in de görüşüdür.]
Bize Hennâd ve Ebu Küreyb, onlara Vekî, ona Hâcib b. Ömer, ona da Hakem b. A'rec şöyle rivayet etmiştir: "Ben, Zemzem kuyusunun yanında hırkasını yastık yapmış vaziyette yatmakta olan İbn Abbas'ın yanına gidip 'Aşure orucunun hangi gün olduğunu bana haber ver de o gün oruç tutayım" dedim. İbn Abbas da 'Muharrem ayının hilalini gördüğünde günleri saymaya başla. Ardından, dokuzuncu günü oruçlu olarak sabahla' dedi. 'Muhammed (sav) de mi aynı şekilde oruç tutardı?' dediğimde, 'Evet' cevabını verdi."
Bize Mahmûd b. Ğaylân, ona Ebu Davud, ona Şu'be, ona A'meş, ona Yahya b. Sâm, ona Musa b. Talha, ona da Ebu Zer, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ey Ebu Zer! Bir ayda üç gün oruç tutacaksan, on üç, on dört ve on beşininci günlerinde tut." [Bu konuda Ebu Katâde, Abdullah b. Amr, Kurre b. İyâs el-Müzenî, Abdullah b. Mesud, Ebu Akrab, İbn Abbas, Aişe, Katâde b. Milhân, Osman b. Ebu Âsî ve Cerîr'den de hadis nakledilmiştir. Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: 'Ebu Zer hadisi, hasen bir hadistir. Bir hadiste de şöyle rivayet edilmiştir: 'Her aydan üç gün oruç tutan kimse, senenin tamamını oruçlu geçirmiş gibidir.']
Bana Malik (b. Enes), ona Ebu Zinâd, ona A'rec (Abdurrahman b. Hürmüz), ona da Ebu Hüreyre (ra) Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir. (Allah (cc) şöyle buyurur:) 'Kulum cinsel arzusunu, yemesini ve içmesini benim için terk eder. Zira oruç benim rızam içindir, onun mükâfatını da (hakkıyla) ancak ben veririm. Yapılan her iyiliğin mükafatı, on katından yedi yüz katına kadar verilecektir, fakat oruç bundan istisnadır. Zira oruç benim rızam içindir, onun mükâfatını da (hakkıyla) sadece ben veririm'."