Giriş

Bize Yahya b. Yahya, ona Mâlik; (T) Bize Kuteybe b. Said, ona Mâlik b. Enes, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) cuma günü hakkında şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "O gün öyle bir saat vardır ki, bir Müslüman dua ederken Allah'tan (cc) bir şey dileyecek olsa, mutlaka kuluna istediğini verir." [Kuteybe, rivayetinde 'Eliyle o vaktin azlığına da işaret etti' ziyadesini de nakletmiştir.]


    Öneri Formu
1583 M001969 Müslim, Cum'a, 13

Bize Kuteybe b. Said, ona Yakub b. Abdurrahman el-Kârî, ona Süheyl b. Ebu Salih, ona babası, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Allah, her gece, ilk üçte biri geçince dünya semasına iner ve “gerçek hükümdar ve melik benim. Yok mu dua eden, onun duasını kabul edeyim! Yok mu benden isteyen, ona isteğini vereyim! Yok mu benden af dileyen, onu affedeyim” buyurur. Bu durum, fecir doğana dek devam eder."


    Öneri Formu
6248 M001773 Müslim, Salât'ül Müsâfirîn ve Kasruhâ, 169

Bize Ahmed b. Cafer el-Ma'kirî, ona Nadr b. Muhammed, ona İkrime b. Ammâr, ona Ebu AmmÂr Şeddad b. Abdullah ve Yahya b. Ebu Kesir, ona Ebu Ümame şöyle rivayet etmiştir. [-İkrime şöyle demiştir: Şeddad Ebu Ümame ve Ebû Vâsile ile görüşmüş, Enes'le birlikte Şam'a gitmiştir. Enes kendisinin fazilet ve hayır sahibi bir kişi olduğunu söylemiştir.-] ona da Amr b. Abese es-Sülemî şöyle rivayet etmiştir: "Ben cahiliye zamanında bütün insanların sapkınlık içinde bulunduğunu, doğru yolda olmadıklarını biliyordum. Çünkü onlar putlara ibadet ediyorlardı. Mekke'de bir kişinin bir takım haberler getirdiğini duydum. Bineğime binip hemen ona geldim. Rasulullah (sav) gizlenmiş ve kavmi kendisine karşı cüretkar bir halde tavır takınmıştı. Bunun üzerine kalbim yumuşadı ve Mekke'de onun yanına giderek 'Sen nesin?' diye sordum. 'Ben Peygamberim' buyurdu. 'Peygamber ne demektir?' diye sordum. 'Allah beni gönderdi' buyurdu. 'Ne ile gönderdi seni?' diye sordum. 'Allah beni, akrabaya yardım edilmesi, putların kırılması, Allah'ın bir olduğunun kabul edilmesi ve O'na hiç bir şeyin ortak koşulmaması vazifesi ile gönderdi' buyurdu. 'Bu konuda seni destekleyecek kimler var?' diye sordum. 'Bir hür ve bir köle' cevabını verdi. O sırada onunla birlikte iman edenlerden sadece Ebu Bekir ve Bilal vardı. 'Bende sana tabi oluyorum' dedim. 'Sen bu gün bunu yapamazsın. Benim ve insanların ne halde olduğunu görmüyor musun? Şimdi ailenin yanına dön. Ortaya çıktığımı duyduğun zaman yanıma gel' buyurdu. Ben de ailemin yanıma gittim." "Ben oradayken Rasulullah (sav) Medine'ye geldi. İnsanlardan haber alıyor ve onlara peygamberi soruyordum. Sonunda yanıma Yesriblilerden yani Medinelilerden bir grup geldi. Onlara 'Medine'ye gelen zat ne yaptı?' diye sordum. 'Halk ona koşuyor. Kavmi onu öldürmek istemiş ama bunu başaramamışlar' dediler. Ben de bunun üzerine Medine'ye gelip hemen onun huzuruna çıktım ve 'Ey Allah'ın Rasulü! Beni tanıdın mı?' diye sordum. 'Evet, Sen benimle Mekke'de buluşan adamsın' buyurdu. 'Evet, ben o adamım' dedim ve 'ey Allah'ın peygamberi! Allah'ın sana bildirdiği ve benim bilmediğim şeyleri bana haber ver' diye ekledim. Bana namazdan bahsetti ve 'sabah namazını kıl! Sonra güneşin doğmasından yükselmesine kadarki zamanda namaz kılma. Çünkü güneş doğduğu zaman şeytanın iki boynuzu arasından doğar. Kafirler de o zaman ona secde ederler. Sonra namaz kılabilirsin. Çünkü namaz ispatlı ve şahitlidir. Mızrağın gölgesi dimdik olana kadar namaz kılabilirsin. Sonra namazı kes! Çünkü o zaman cehennem ateşi kızdırılır. Gölge döndüğü zaman yine namaz kılabilirsin. Bu namazın da ispatlı ve şahitlidir. İkindiye kadar namazı kılmaya devam edebilirsin. İkindiden sonra güneş batana kadar namaz kılma, çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından batar ve o vakitte kafirler güneşe secde ederler' buyurdu. Ben 'ey Allah'ın Peygamberi! Abdestten de bahsedin bana' dedim. Allah Rasulü (sav) 'Abdest suyunu yakınına alıp ağzına ve burnuna su veren kişinin günahları yüzünden, ağzından ve burnundan dökülür. Allah'ın emrettiği gibi yüzünü yıkarsa bütün günahları su ile birlikte sakalının etrafından dökülür. Sonra ellerini dirsekleriyle birlikte yıkar da eliyle işlediği günahlar parmak uçlarından suyla birlikte dökülür. Başını mesh eder ve başıyla işlediği günahlar su ile birlikte saçlarının kenarlarından dökülür. Sonra ayaklarını topukları ile birlikte yıkar da ayaklarının günahları suyla birlikte parmaklarından dökülür. Eğer bir de kalkıp namaz kılar, Allah'a hamd eder, onu tazim eder ve Allah için kalbindeki başka şeyleri bırakırsa anasından doğduğu günkü gibi günahlarından arınmış olur' buyurdu." [Amr b. Anbese bu hadisi Hz. Peygamber'in (sav) ashabından Ebu Ümame'ye anlatmıştı. Ebu Ümame “ey Amr b. Anbese! Bu adama nasıl bir makam verildiği hakkında söylediklerini bir düşün” deyince Amr “ey Ebu Ümame! Artık iyice yaşlandım. Kemiklerim zayıfladı. Ecelim geldi. Allah'a ve resulüne yalan söylemeye ihtiyacım mı var! Eğer bunu Rasulullah'tan (sav) bir, iki, üç hatta yedi defa duymasaydım onu anlatmazdım. Ama ben bunları Rasulullah'tan (sav) daha da çok duydum” dedi.]


    Öneri Formu
6836 M001930 Müslim, Salât'ül Müsâfirîn ve Kasruhâ, 294

Bize Abdullah b. Muhammed, ona Ebu Âmir Abdulmelik b. Amr, ona İbrahim b. Nâfi', ona Kesîr b. Kesîr, ona Said b. Cübeyr'in söylediğine göre İbn Abbas (ra) dedi ki: İbrahim ile ailesi arasında olanlar olduktan sonra o da İsmail'i ve İsmail'in annesini alıp çıktı. Yanlarında içinde bir miktar su bulunan bir kırba vardı. İsmail'in annesi kırbadan su içmeye başladı, böylelikle de çocuğu için süt oluyordu. Nihayet Mekke'ye geldi. İbrahim onu büyükçe bir ağacın altında bıraktı, sonra da ailesinin yanına geri döndü. İsmail'in annesi arkasından gitti. Kedâ denilen yere vardıklarında arkasından ona: Ey İbrahim, bizi kime bırakıyorsun, diye seslendi. O: Allah'a, dedi. İsmail'in annesi: Ben de (beni) Allah'a (bırakmana) razı oldum, dedi. Sonra tekrar geri dönüp kırbadan su içmeye ve çocuğu için o su dolayısıyla süt gelmeye başladı. Sonunda su bitince İsmail'in annesi: Bir gidip de baksam belki kimseleri görebilirim, dedi. Gitti Safa'nın üzerine çıktı, bir kimse görebilir miyim diye baktıkça baktı, fakat hiçbir kimse göremedi, vadiye vardığı zaman koştu ve Merve'ye geldi. Aynı şeyi defalarca tekrar ederek gidip geldi, sonra: Bari gideyim de –küçük çocuğu kast ederek- o ne yaptı, bir göreyim deyip gitti ve onu gördü, onun olduğu gibi durduğunu, adeta ölüm baygınlığındaymış gibi hırıltı çıkardığını gördü. Fakat yine içten içe huzursuz oldu. Keşke gidip belki birisini görürüm diye baksam, dedi ve gidip Safa'ya çıktı, uzun uzun baktıkça baktı kimseyi göremedi. Sonunda bunu yedi defaya kadar tamamladı. Sonra: Bari gidip çocuğun ne yaptığını bir görsem, dedi. Ansızın bir ses işitti. O: Eğer yanında bir hayır varsa imdadımıza yetiş, dedi. Meğer gelen Cebrail'miş. (İbn Abbas) dedi ki: (Allah Rasulü) ayağının topuğuyla işaret ederek gösterdi: Cibril ayağının topuğu ile yeri dürttü. Dedi ki: Akabinde hemen su fışkırdı. İsmail'in annesi dehşete düştü. Suyun önünde çukur yapmaya koyuldu. (İbn Abbas) dedi ki: (Ebu'l-Kasım) dedi ki: "Eğer o suyu (kendi haline) bırakmış olsaydı su açıkta görünür (bir nehir) olacaktı." (Devamla) dedi ki: (İsmail'in annesi) su içmeye başladı ve çocuğunun da sütü gelmeye devam etti, derken vadinin iç taraflarında Cürhümlülerden bir takım kimseler geçti. O sırada onlar bir takım kuşların dolanmakta olduğunu gördüler. Bunu garip karşılar gibi oldular ve: Bu kuşlar ancak su olan yerde bulunurlar deyip, elçilerini gönderdiler. O da duruma bakınca suyun yakınında olduklarını gördü. Elçileri yanlarına gidip, onlara durumu haber verdi, onlar da İsmail'in annesinin yanına geldiler. -Ey İsmail'in annesi, seninle beraber olmamıza yahut da seninle beraber burada yerleşmemize izin verir misin? dediler. Daha sonra oğlu buluğa erişti, onlardan bir kadın nikahladı. Dedi ki: Sonra İbrahim'in kalbine onların yanına gitmek doğdu. Eşine: Ben geride bırakıp geldiklerimi gidip görmek istiyorum dedi. Gelip selam verdi ve (İsmail'in eşine): İsmail nerede? dedi. Onun hanımı: Avlanmaya gitti, dedi. İbrahim: O geldiği zaman ona kapının eşiğini değiştir, de, dedi. İsmail döndüğünde eşi ona durumu haber verdi. İsmail: O eşik sensin, haydi ailenin yanına git, dedi. (Devamla) dedi ki: Sonra tekrar İbrahim'in içine (çoluk çocuğunu görmek düşüncesi) doğdu ve eşine: Ben orada bıraktıklarımı gidip görmek istiyorum, dedi. İbrahim gelince: İsmail nerede? dedi. Eşi: Avlanmaya gitti, dedi. Eşi: İnip de bir şeyler yiyip, içmez misin? dedi. İbrahim: Ne yer ne içersiniz? deyince, kadın: Yediğimiz et, içtiğimiz de sudur, dedi. İbrahim: Allah'ım, yediklerini ve içtiklerini onlar için mübarek kıl, diye dua etti. (İbn Abbas) dedi ki: Bunun üzerine Ebu'lKasım (sav): "(Onların yiyeceklerinde) İbrahim'in duası sebebiyle bir bereket vardır." buyurdu. Daha sonra tekrar İbrahim'in içine oğlunu ziyaret etmek düşüncesi doğdu. Ben gidip bıraktıklarımı göreceğim, dedi. Mekke'ye geldiğinde İsmail ile Zemzemin arkasında rastlaştı, oklarını düzeltiyordu. İbrahim: Ey İsmail, Rabbim bana kendisi için bir ev yapmamı emretti, dedi. İsmail: Rabbine itaat et, dedi. İbrahim: O bana bunu yapmak için senin de bana yardımcı olmanı emretti, dedi. İsmail: O halde ben de yardım ederim, dedi –ya da bunun gibi bir söz söyledi.- (Devamla): Her ikisi de kalkıp işe koyuldular. İbrahim binayı yapmaya, İsmail de ona taş uzatmaya koyuldu, her ikisi de: 'Rabbimiz, bizden kabul buyur. Şüphesiz ki sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin' diyorlardı. Dedi ki: Nihayet bina yükseldi, o yaşlı zat (Hz. İbrahim) taş taşımaktan yorulduğu için Makam-ı İbrahim'deki o taşın üzerine çıktı ve o bu halde iken, İsmail ona taşları vermeye devam etti. Her ikisi de: 'Rabbimiz bizden kabul buyur. Şüphesiz ki sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin.' (Bakara, 2/127) diye dua ediyorlardı.


    Öneri Formu
32854 B003365 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 9

Seher vakitleri de Allah’tan bağışlanma dilerlerdi. (Zâriyât, 51/18)


    Öneri Formu
58138 KK51/18 Zâriyât, 51, 18

Bize Ahmed b. Cafer el-Ma'kirî, ona Nadr b. Muhammed, ona İkrime b. Ammâr, ona Ebu AmmÂr Şeddad b. Abdullah ve Yahya b. Ebu Kesir, ona Ebu Ümame şöyle rivayet etmiştir. [-İkrime şöyle demiştir: Şeddad Ebu Ümame ve Ebû Vâsile ile görüşmüş, Enes'le birlikte Şam'a gitmiştir. Enes kendisinin fazilet ve hayır sahibi bir kişi olduğunu söylemiştir.-] ona da Amr b. Abese es-Sülemî şöyle rivayet etmiştir: "Ben cahiliye zamanında bütün insanların sapkınlık içinde bulunduğunu, doğru yolda olmadıklarını biliyordum. Çünkü onlar putlara ibadet ediyorlardı. Mekke'de bir kişinin bir takım haberler getirdiğini duydum. Bineğime binip hemen ona geldim. Rasulullah (sav) gizlenmiş ve kavmi kendisine karşı cüretkar bir halde tavır takınmıştı. Bunun üzerine kalbim yumuşadı ve Mekke'de onun yanına giderek 'Sen nesin?' diye sordum. 'Ben Peygamberim' buyurdu. 'Peygamber ne demektir?' diye sordum. 'Allah beni gönderdi' buyurdu. 'Ne ile gönderdi seni?' diye sordum. 'Allah beni, akrabaya yardım edilmesi, putların kırılması, Allah'ın bir olduğunun kabul edilmesi ve O'na hiç bir şeyin ortak koşulmaması vazifesi ile gönderdi' buyurdu. 'Bu konuda seni destekleyecek kimler var?' diye sordum. 'Bir hür ve bir köle' cevabını verdi. O sırada onunla birlikte iman edenlerden sadece Ebu Bekir ve Bilal vardı. 'Bende sana tabi oluyorum' dedim. 'Sen bu gün bunu yapamazsın. Benim ve insanların ne halde olduğunu görmüyor musun? Şimdi ailenin yanına dön. Ortaya çıktığımı duyduğun zaman yanıma gel' buyurdu. Ben de ailemin yanıma gittim." "Ben oradayken Rasulullah (sav) Medine'ye geldi. İnsanlardan haber alıyor ve onlara peygamberi soruyordum. Sonunda yanıma Yesriblilerden yani Medinelilerden bir grup geldi. Onlara 'Medine'ye gelen zat ne yaptı?' diye sordum. 'Halk ona koşuyor. Kavmi onu öldürmek istemiş ama bunu başaramamışlar' dediler. Ben de bunun üzerine Medine'ye gelip hemen onun huzuruna çıktım ve 'Ey Allah'ın Rasulü! Beni tanıdın mı?' diye sordum. 'Evet, Sen benimle Mekke'de buluşan adamsın' buyurdu. 'Evet, ben o adamım' dedim ve 'ey Allah'ın peygamberi! Allah'ın sana bildirdiği ve benim bilmediğim şeyleri bana haber ver' diye ekledim. Bana namazdan bahsetti ve 'sabah namazını kıl! Sonra güneşin doğmasından yükselmesine kadarki zamanda namaz kılma. Çünkü güneş doğduğu zaman şeytanın iki boynuzu arasından doğar. Kafirler de o zaman ona secde ederler. Sonra namaz kılabilirsin. Çünkü namaz ispatlı ve şahitlidir. Mızrağın gölgesi dimdik olana kadar namaz kılabilirsin. Sonra namazı kes! Çünkü o zaman cehennem ateşi kızdırılır. Gölge döndüğü zaman yine namaz kılabilirsin. Bu namazın da ispatlı ve şahitlidir. İkindiye kadar namazı kılmaya devam edebilirsin. İkindiden sonra güneş batana kadar namaz kılma, çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından batar ve o vakitte kafirler güneşe secde ederler' buyurdu. Ben 'ey Allah'ın Peygamberi! Abdestten de bahsedin bana' dedim. Allah Rasulü (sav) 'Abdest suyunu yakınına alıp ağzına ve burnuna su veren kişinin günahları yüzünden, ağzından ve burnundan dökülür. Allah'ın emrettiği gibi yüzünü yıkarsa bütün günahları su ile birlikte sakalının etrafından dökülür. Sonra ellerini dirsekleriyle birlikte yıkar da eliyle işlediği günahlar parmak uçlarından suyla birlikte dökülür. Başını mesh eder ve başıyla işlediği günahlar su ile birlikte saçlarının kenarlarından dökülür. Sonra ayaklarını topukları ile birlikte yıkar da ayaklarının günahları suyla birlikte parmaklarından dökülür. Eğer bir de kalkıp namaz kılar, Allah'a hamd eder, onu tazim eder ve Allah için kalbindeki başka şeyleri bırakırsa anasından doğduğu günkü gibi günahlarından arınmış olur' buyurdu." [Amr b. Anbese bu hadisi Hz. Peygamber'in (sav) ashabından Ebu Ümame'ye anlatmıştı. Ebu Ümame “ey Amr b. Anbese! Bu adama nasıl bir makam verildiği hakkında söylediklerini bir düşün” deyince Amr “ey Ebu Ümame! Artık iyice yaşlandım. Kemiklerim zayıfladı. Ecelim geldi. Allah'a ve resulüne yalan söylemeye ihtiyacım mı var! Eğer bunu Rasulullah'tan (sav) bir, iki, üç hatta yedi defa duymasaydım onu anlatmazdım. Ama ben bunları Rasulullah'tan (sav) daha da çok duydum” dedi.]


    Öneri Formu
281108 M001930-2 Müslim, Salât'ül Müsâfirîn ve Kasruhâ, 294

Bize Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe, ona Ebu Usame, ona Ubeydullah b. Ömer, ona Muhammed b. Yahya b. Hibbân, ona A'rec, ona Ebu Hureyre, ona da Hz. Aişe şöyle demiştir: Ben, Rasulullah'ı (sav) bir gece yatağında bulamadım. Bunun üzerine, elimle namaz kıldığı yeri yokladım, bir de baktım ki O secde hâlinde, her iki ayağı dikilmiş vaziyette şöyle dua ediyordu: "Allahım! Gazabından (öfkenden) rızana, azabından da affına sığınırım. Senden sana sığınırım. Sana layık övgüler sayamayacağım kadar çoktur. Sen, kendini övdüğün şekilde övülmeye layıksın."


    Öneri Formu
3939 M001090 Müslim, Salât, 222

Bize Muhammed b. Yahya es-Sekafî el-Mervezî, ona Hafs b. Ğıyâs, ona İbn Cüreyc, ona da Abdurrahman b. Sâbıt, Ebu Ümâme'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah'a (sav) 'Ey Allah’ın Rasulü! Duaların hangisi daha makbuldür?' diye sorulduğunda, 'Gecenin son yarısında ve farz namazlardan sonra yapılan dualardır' cevabını verdi." [Tirmizî şöyle demiştir: Bu hadis hasendir. Ebu Zer ve İbn Ömer’den Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğu da rivayet edilmiştir: 'Gecenin son yarısında yapılan duadır. Zira o vakitte yapılan dua daha değerli ve (kabul edilmeye) daha yakındır' veya benzeri bir ifade kullanmıştır.]


    Öneri Formu
20989 T003499 Tirmizi, Daavât, 78

Bize Ebu Hişâm Muhammed b. Yezid el-Kûfî er-Rifâî, ona Yahya b. Yemân, ona Süfyan (es-Sevrî), ona Zeyd el-Ammî, ona Ebu İyâs Muaviye b. Kurre, ona da Enes b. Malik, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ezan ile kamet arasında edilen dua geri çevrilmez. Bunun üzerine sahabe 'Ey Allah'ın Rasulü! Öyleyse nasıl dua edelim?' dediklerinde, Hz. Peygamber (sav) 'Dünyada ve ahirette afiyet dileyiniz' buyurdular." [Ebu İsa (Tirmîzî) şöyle demiştir: Bu hasen bir hadistir. Bu hadisteki 'Öyleyse nasıl dua edelim?' Hz. Peygamber de (sav) 'Dünyada ve ahirette afiyet dileyiniz"' kısmını Yahya b. Yemân eklemiştir.]


    Öneri Formu
21300 T003594 Tirmizi, Daavât, 128


    Öneri Formu
281973 M001969-2 Müslim, Cum'a, 13