396 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Hatim, ona Behz, ona Hammad b. Seleme, ona Sabit, ona da Enes şöyle demiştir: "Sevdiğiniz şeylerden vermedikçe asla iyiliğe ermiş olamazsınız" ayeti inince Ebu Talha ey Allah'ın Rasulü! Galiba Rabbimiz, mallarımızdan bir kısmını (yolunda vermemizi) istiyor. Sen şahidim ol ki ben Berîhâ'daki yerimi Allah (cc) için verdim dedi. Rasulullah (sav) ise ona; "orayı akrabalarına ver" buyurdu. Bunun üzerine Ebu Talha orayı Hassan b Sabit ve Übey b. Ka'b arasında paylaştırdı.
Bize Hafs b. Ömer, ona Şube (b. Haccâc), ona Muhammed b. Ubeydullah Ebu Avn, ona Cabir b. Semure'nin şöyle rivayet ettiğini haber vermiştir. "Ömer (ra), Sa'd b. Ebu Vakkâs'a, 'halk senden namazına varıncaya kadar, her konuda şikâyetçi' dedi. (O da): Ben (namazın) ilk iki rekâtını uzatırım, son iki rekâtını de kısa tutarım. Peygamber'in (sav) namazına uymakta kusur etmem diye cevap verdi. (Hz. Ömer de): Senden beklenen de budur dedi."
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zuhrî, ona İbn Sabbâk, ona da vahiy katiplerinden Zeyd b. Sabit el-Ensârî (ra) şöyle demiştir: Yemâme savaşında çok şehit olunca, Ebu Bekir, yanında Ömer de varken beni çağırdı ve şunları söyledi: Ömer bana geldi ve “Yemâme gününde çok insan insan öldürüldü. Savaş meydanlarında, şiddetli muharebelerde, Kur'an hafızlarının şehit olması sebebiyle, eğer kayıt altına alıp bir araya getirmezsek, ben Kur'an'ın büyük bir kısmının kaybolup gitmesinden endişe ediyorum. Ben senin Kur'ân'ı kayıt altına alıp toplaman gerektiği kanaatindeyim” dedi. Ben de Ömer'e “Rasulullah'ın (sav) yapmadığı şeyi ben nasıl yaparım?” dedim. Ömer “vallahi bu hayırlı bir iştir” dedi. Ömer, Allah benim yüreğime bir ferahlık verip de onun görüşünü benimseyinceye kadar, sürekli bana gelerek bu konuyu gündemde tuttu. Zeyd b. Sabit der ki: Ömer, onun yanında konuşmadan otururken, Ebu Bekir bana hitaben “şüphesiz genç ve akıllı bir adamsın. Biz seni itham edecek bir kusur da görmüyoruz. Rasulullah (sav) için vahyi yazıyordun, bu yüzden Kur'an'ı dikkatli araştırıp, sen bir araya topla” dedi. Vallahi eğer Ebu Bekir bana, dağlardan bir dağın taşınmasını teklif etmiş olsaydı, bu iş bana Kur'an'ı toplama işinden daha hafif gelirdi. Bu yüzden ben “Peygamber'in (sav) yapmadığı bir işi nasıl yapıyorsunuz?” dedim. Ebu Bekir “vallahi bu hayırlı bir iştir” dedi. Allah, Ömer ve Ebu Bekir'in gönlünü ferahlattığı gibi benim gönlümü de ferahlatıncaya kadar karşı koymaya devam ettim. Sonra (bu iş gönlüme yatınca) kalktım, Kur'an'ın gereği gibi araştırdım ve onu yazılı bulunduğu deri parçalarından, kürek kemiklerinden, hurma dallarından ve hafızların ezberlerinden alarak bir araya topladım. Tevbe Suresi'nden iki ayeti, sadece Ebu Huzeyme el-Ensârî'nin yanında buldum. O iki ayeti ondan başka kimsenin yanında bulmadım "Andolsun ki size kendi içinizden öyle bir Peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir. Sizin sıkıntıya düşmeniz ona pek ağır gelir. O size çok düşkün, Müminlere karşı çok şefkatli ve çok merhametlidir. Rasulüm, bütün bunlara rağmen, onlar yine de sana inanmaktan yüz çevirirlerse de ki: “Bana Allah yeter. O’ndan başka ilâh yoktur. Yalnız O’na dayandım, O’na güvendim. O, büyük arşın Rabbidir.”" (Tevbe, 128-129). Kur'an'ın toplandığı sahifeler, vefat edinceye kadar Ebu Bekir'in, ardından vefat edinceye kadar Ömer'in, sonra da Hafsa bt. Ömer'in yanında kaldı. Bu hadisi, Yunus'un İbn Şihâb'dan rivayetinde Osman b. Ömer ve Leys b. Sa'd, Şuayb'e mutâbaat etmiştir. Leys der ki: Bana Abdurrahman b. Hâlid, bu hadisi İbn Şihâb'dan rivayet ederken “Ebu Huzeyme el-Ensârî'nin beraberinde buldum” ifadesini kullanmıştır. Mûsâ der ki: İbrahim, bu hadisi bize İbn Şihâb'dan rivayet ederken “Ebu Huzeyme'nin beraberinde” ifadesi ile aktarmıştır. Yakup b. İbrahim, bu hadisi babasından rivayetinde (Mûsâ b. İsmail'e) mutâbaat etmiştir. Ebu Sâbit der ki: Bize İbrahim b. Sa'd bu hadisi bize “Huzeyme'nin beraberinde” yahut “Ebu Huzeyme'nin beraberinde” ifadesi ile rivayet etmiştir.
Bize İshak b. İbrahim, ona Cerîr, ona MAnsur, ona İbrahim, ona da Alkame şöyle demiştir: Abdullah döğme yapan, yüzlerindeki tüyleri yoldurtan, güzellik için ön dişlerinin aralarını yontup seyrelten ve Allah'ın yarattığını değiştiren kadınlara lanet etmişti. Bunun üzerine Ümmü Yakûb, Abdullah'a “Bu lanetleme de neyin nesi?” dedi. Abdullah “Rasulullah'ın (sav) lanet ettiği kimseye ben niye neye lanet etmeyeyim ki? Hem bu Allah'ın Kitabı'nda var” dedi. Kadın “ben Mushaf'ın iki kabı arasında ne varsa hepsini okudum, ama onu bulamadım” dedi. Abdullah “eğer sen onu hakkıyla okusaydın "Rasul size ne verdiyse onu alın, size neyi da yasak ettiyse ondan da sakının" (Haşr, 7) ayetini bulurdun” dedi
Bize Muhammed b. Ahmed ve Ahmed b. Muhammed b. Hanbel, onlara İshak b. Yusuf’un şöyle dediğini rivayet etti: Bize Süfyan es-Sevrî, ona Abdülaziz b. Rufey’in şöyle dediğini rivayet etti: Enes b. Mâlik’e: Rasulullah’tan (sav) iyice bellediğin bir hususu bana anlatır mısın? O (Rasulullah (sav)), Terviye (Haccın rükünlerinden Arafat vakfesine çıkışın başlangıç vakti olan zilhicce ayının sekizinci günü) gününde öğle namazını nerede kıldı? diye sordu. (Enes b. Mâlik): Minâ’da (kıldı), dedi. (Abdülaziz b. Rufey’) dedi ki: Peki, Nefr (Minâ’dan ayrılma) günü ikindi namazını nerede kıldı?. O (Enes b. Mâlik): Ebtah’ta (Mekke ile Mina arasında bir yer) dedi. Sonra da: "Sen emirlerinin (haccı idare etmekle görevli âmirlerinin) yaptıklarının aynısını yap!" dedi.
Bize Ya'lâ, ona Muhammed b. İshak, ona Ka'ka' b. Hakîm, ona da Abdurrahman b. Va'le şöyle demiştir: İbn Abbas'a içkinin satışını sordum bana şöyle dedi: Hz. Peygamber'in (sav) Sakîf veya Devs kabilesinden bir dostu vardı. Mekke'nin fethi yılında, Hz. Peygamber'e (sav) bir tulum içki hediye etmişti. Hz. Peygamber (sav) de ona "ey Falanca, Allah'ın içkiyi haram kıldığını bilmiyor musun?" buyurdu. Adam hizmetçisine “bunu götür sat” dedi. Hz. Peygamber (sav) ona "hizmetçine ne söyledin" buyurdu. Adam “ona , satmasını emrettim” dedi. Hz. Peygamber "Şarabın içilmesini haram kılan satışını da haram kıldı" dedi. Bunun üzerine adam emretti ve içki Batha vadisine döküldü.
Bize Muhammed b. Ahmed ve Ahmed b. Muhammed b. Hanbel, onlara İshak b. Yusuf’un şöyle dediğini rivayet etti: Bize Süfyan es-Sevrî, ona Abdülaziz b. Rufey’in şöyle dediğini rivayet etti: Enes b. Mâlik’e: Rasulullah’tan (sav) iyice bellediğin bir hususu bana anlatır mısın? O (Rasulullah (sav)), Terviye (Haccın rükünlerinden Arafat vakfesine çıkışın başlangıç vakti olan zilhicce ayının sekizinci günü) gününde öğle namazını nerede kıldı? diye sordu. (Enes b. Mâlik): Minâ’da (kıldı), dedi. (Abdülaziz b. Rufey’) dedi ki: Peki, Nefr (Minâ’dan ayrılma) günü ikindi namazını nerede kıldı?. O (Enes b. Mâlik): Ebtah’ta (Mekke ile Mina arasında bir yer) dedi. Sonra da: "Sen emirlerinin (haccı idare etmekle görevli âmirlerinin) yaptıklarının aynısını yap!" dedi.