191 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Yahya, ona Malik ona da İshak b. Abdullah, Enes b. Malik'ten şöyle işittiğini rivayet etmiştir: Ebu Talha, Medine'de Ensar'ın en zenginiydi. Malları içerisinde en çok sevdiği yer, Mescidin karşısında bulunan Beyrahâ denilen bahçesiydi. Rasulullah (sav) bahçeye girer ve orada bulunan tatlı sudan içerdi. "Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe gerçek manada iyilik yapmış olmasınız" 3/92 ayeti nazil olunca Ebu Talha Rasulullah'ın (sav) yanına gelerek, Ey Allah'ın Rasulü! Şüphesiz Allah Teâlâ kitabında; "sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe gerçek manada iyilik yapmış olmasınız" 3/92 buyuruyor. Benim en çok sevdiğim malım Beyrahâ bahçesidir. O bahçeyi Allah için sadaka olarak veriyorum. Onunla Allah katında iyiliğe ulaşmayı ve benim için ahiret azığı olmasını umuyorum. Ey Allah'ın Rasulü, o bahçeyi Allah'ın uygun gördüğü yerde kullan dedi. Hz. Peygamber de (sav);"işte kazançlı mal budur" ya da "işte sevap kazandıran mal budur" dedikten sonra, "bahçe hakkında senin daha önce söylediklerini duymuştum. Ben onu kendi akrabalarına vermeni uygun görüyorum" dedi. Ebu Talha da öyle yapacağım, Ey Allah'ın Rasulü dedi. Ebu Talha bahçeyi akrabaları ve amcasının oğulları arasında taksim etti.
Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona Ebu Zinad, ona A’rec, ona da Ebu Hureyre Rasulullah’ın (sav) şöyle dediğini nakletti: "Aziz ve Celil olan Allah 'Ey kulum, sen (fakirlere) infak et ki, ben de sana edeyim' buyurdu. Rasul-i Ekrem (devamla şöyle) dedi: Allah’ın eli doludur (Nimetleri boldur.) (Kullarına) infakı onu eksiltmez. O gece-gündüz daima akar. (Rasulullah devamla) dedi ki: Allah'ın göğü ve yeri yarattığı günden beri infak ettiği (nimetlerin) ne kadar olduğunu bana söyleyebilir misiniz? Şüphesiz ki O'nun infakı, elindeki (hazinelerindeki) nimetlerinden hiçbir şey eksiltmemiştir. Çünkü O'nun Arş'ı (tahtı) su üzerindedir. Ve (amel ve rızıkların) terazisi O'nun elindedir, (nasibi ve rızkı bazen) kısar, (bazen de) artırır." ["İ’terâke= Senin başına gelip çattı", "Aravtu= Onu uzanıp aldım" kökünden ve İftiâl veznindedir. Ve "Fulânun ya'rûhu (Filan onu uzanıp alıyor) ve İ’terânî (Bana isabet ediyor, başıma geldi)" fiilleri de bu köktendir. “Âhizun bi nâsihatihâ= Çünkü her canlının kontrolü O’nun elindedir. (Hud, 11/56). Her şey onun mülkünde, idaresinde ve tasarrufundadır. "Anîdun", "Anûdun", "Ânidun" kelimeleri de aynı manaya olup "Çok inatçı" demektir ki vurgulu bir şekilde böbürlenmeyi ifade eder. “Ista'marakum'' Size orayı mamur hale getirme görevi verdi." (Hûd 11/61. "A’martuhu'd-dâra fehye umrâ" denilir ki, "Ben evi yaşadığı müddetçe ona mülk yaptım" demektir. "Nekirahum", "Enkerahum", "Istenkerahum"; bunların hepsi bir ma'nâya olup "Onlardan hoşlanmadı anlamına gelir. "İnnehu hamîdun mecîdun = Şüphe yok ki, O, asıl hamde layık, hayrı, ihsanı çok olandır." "Mecîd", "macid" kökünden olup faîl veznidir. "Hamîd" de "Hamide (Hamdetti)" fiilinden olup "Mahmûd", övülen manasınadır. 'Siccîlun", sert ve büyük demektir. "Siccîl" ve "Siccîn" aynı manayadır, bunlardaki lâm ile nûn, zâid harflerden olmaları ve her biri diğerine çevrilebilmeleri bakımından iki kardeştirler. (Câhiliye ve İslâm devirlerine erişmiş muhadram) Şâir Temîm b. Mukbil de bu manaya delil olacak şu beyti söylemiştir. "Nice yaya askerler kuşluk vaktinde miğferlerin yerlerine yani başlara öyle şiddetli darbe indiriyorlar ki, yiğitler bunu birbirlerine tavsiye ediyorlar." Bu beyitte geçen "Siccîn" kelimesi "şiddetli" anlamınadır.]
Açıklama: İlgili rivayet için bkz. M000241 numaralı hadis.
Açıklama: İlgili rivayet için bkz. D002213 numaralı hadis.
Bize Muhammed b. Hatim, ona Behz, ona Hammad b. Seleme, ona Sabit, ona da Enes şöyle demiştir: "Sevdiğiniz şeylerden vermedikçe asla iyiliğe ermiş olamazsınız" ayeti inince Ebu Talha ey Allah'ın Rasulü! Galiba Rabbimiz, mallarımızdan bir kısmını (yolunda vermemizi) istiyor. Sen şahidim ol ki ben Berîhâ'daki yerimi Allah (cc) için verdim dedi. Rasulullah (sav) ise ona; "orayı akrabalarına ver" buyurdu. Bunun üzerine Ebu Talha orayı Hassan b Sabit ve Übey b. Ka'b arasında paylaştırdı.