82 Kayıt Bulundu.
Bize İshak b. İbrahim ve Abd b. Humeyd, o ikisine Abdürrezzak, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona Urve, Ebu Humeyd es-Sâ'idî'nin şöyle anlattığını rivayet etti: Hz. Peygamber -Ezd (kabilesin)'den- İbnü'l-Lütbiyye'yi zekât memuru olarak görevlendirdi. İbnü'l-Lütbiyye, topladığı zekâtı getirerek, Nebî'ye (sav) verdi ve 'bu sizin malınız, bu ise bana verilen hediyedir' dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber ona şöyle dedi: "Babasının ve annesinin evinde otursa da kendisine hediye verilecek mi yoksa verilmeyecek mi bir görse!" Sonra Rasulullah (sav) bir konuşma yapmak üzere ayağa kalktı. Ravi bundan sonrasını Süfyan hadisi gibi aktardı. Süfyan hadisi şöyleydi: [Rasulullah (sav) Esd (kabilesin)'den İbnü'l-Lutbiyye isminde bir adamı memur olarak görevlendirdi. -Amr ve İbn Ebu Ömer 'zekât toplama memuru olarak görevlendirdi' dediler.- İbnü'l-Lutbiyye (görevini yapıp geri) geldiği zaman 'bu sizin, bu da benim; bana hediye edildi' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav), minbere çıkarak Allah’a hamd u sena etti. Ve şunları söyledi: "Benim gönderdiğim bir memura ne oluyor ki, bu sizin, bu da bana hediye edildi diyor! Babasının yahut anasının evinde otursa da kendisine hediye verilecek mi yoksa verilmeyecek mi bir görse! Muhammed'in canı (kudret) elinde olan Allah'a yemin ederim ki, sizden biriniz o zekâttan bir şey ele geçirirse kıyamet gününde onu boynunda taşıyarak getirecektir. İnleyip bağırması olan bir deve, yahut öğürmesi olan bir inek veya meleyen bir koyun!" Rasulullah (sav) daha sonra ellerini kaldırdı. Hatta koltuk altlarının beyazlığını gördük. Sonra iki defa şöyle dedi: "Allah'ım! Tebliğ ettim mi?"]
Açıklama: Nevevî bu rivayetleri "Memurlara hediye vermenin haramlığı" başlığı altında vermektedir. Memurun hediye alması, ganimet malından aşırmak/ kamu malını zimmete geçirmek şeklinde kabul edilmektedir. (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 10/233 [20474]) Diğer varyantlar: M004738; M004740; B002597; B006636; B006979; B007174; B007197;DM001711; DM002535; D002946.
Bize Hasan b. Ali, ona Veki, ona Zekeriya b. İshak el-Mekki, ona Amr b. Ebu Süfyan el-Cumahî, ona da Müslim b. Sefine el-Yeşkurî, -Hasan der ki: Ravh, Müslim b. Sefine'nin adının Müslim b. Şu'be olduğunu söylediğini nakletmiştir- şöyle demiştir. Nafi b. Alkame, babamı kabilesinin zekatlarını toplamak için zekât memuru olarak atadı. Babam da beni kabileden bir topluluğa gönderdi. Ben de Sa'r b. Desîm olarak anılan ihtiyara gittim ve “babam beni zekatını almam için sana gönderdi” dedim. İhtiyar bana “kardeşimin oğlu nasıl alıyorsunuz?” dedi. Ben de “koyunun memelerinin nasıl olduğuna bakıp iyisini seçeriz” dedim. İhtiyar şöyle dedi: Kardeşimin oğlu, ben sana anlatayım. Benim Hz. Peygamber (sav) zamanında şu vadilerden bir vadide koyunlarım vardı. Deve üzerinde iki adam geldi ve “biz koyunlarının zekatını ödemen için Rasulullah'ın (sav) sana gönderdiği elçileriz” dediler. Ben “Koyunlardan ne (ödemem) gerekir?” deyince, “bir koyun” dediler. Onlara iyi olduğunu bildiğim, süt ve yağ dolu bir koyunu çıkartmak için niyetlendim. Onlar “o karnında kuzusu olan bir koyundur. Hz. Peygamber (sav) kuzusu olan koyunu almamızı yasakladı” dediler. “Neyi alacaksınız?” deyince, “bir yaşında yavru dişi keçi (çebiç), iki yaşında oğlak” dediler. Ben de doğum vakti geldiği halde doğurmamış olan kısır bir keçiye yöneldim ve onlara vermek için çıkardım. “Onu bize ver” dediler ve bineklerinin üzerine koyup gittiler." [Ebu Davud der ki: Bu rivayeti Ebu Asım, Zekeriya'dan nakletmiş ve Ravh'ın dediği gibi ravi Müslim'in, Müslim b. Şu'be olduğunu belirtmiştir.]
Bize Hasan b. Ali, ona Veki, ona Zekeriya b. İshak el-Mekki, ona Amr b. Ebu Süfyan el-Cumahî, ona da Müslim b. Sefine el-Yeşkurî, -Hasan der ki: Ravh, Müslim b. Sefine'nin adının Müslim b. Şu'be olduğunu söylediğini nakletmiştir- şöyle demiştir. Nafi b. Alkame, babamı kabilesinin zekatlarını toplamak için zekât memuru olarak atadı. Babam da beni kabileden bir topluluğa gönderdi. Ben de Sa'r b. Desîm olarak anılan ihtiyara gittim ve “babam beni zekatını almam için sana gönderdi” dedim. İhtiyar bana “kardeşimin oğlu nasıl alıyorsunuz?” dedi. Ben de “koyunun memelerinin nasıl olduğuna bakıp iyisini seçeriz” dedim. İhtiyar şöyle dedi: Kardeşimin oğlu, ben sana anlatayım. Benim Hz. Peygamber (sav) zamanında şu vadilerden bir vadide koyunlarım vardı. Deve üzerinde iki adam geldi ve “biz koyunlarının zekatını ödemen için Rasulullah'ın (sav) sana gönderdiği elçileriz” dediler. Ben “Koyunlardan ne (ödemem) gerekir?” deyince, “bir koyun” dediler. Onlara iyi olduğunu bildiğim, süt ve yağ dolu bir koyunu çıkartmak için niyetlendim. Onlar “o karnında kuzusu olan bir koyundur. Hz. Peygamber (sav) kuzusu olan koyunu almamızı yasakladı” dediler. “Neyi alacaksınız?” deyince, “bir yaşında yavru dişi keçi (çebiç), iki yaşında oğlak” dediler. Ben de doğum vakti geldiği halde doğurmamış olan kısır bir keçiye yöneldim ve onlara vermek için çıkardım. “Onu bize ver” dediler ve bineklerinin üzerine koyup gittiler." [Ebu Davud der ki: Bu rivayeti Ebu Asım, Zekeriya'dan nakletmiş ve Ravh'ın dediği gibi ravi Müslim'in, Müslim b. Şu'be olduğunu belirtmiştir.]
Bize (Ebu Ali) Hüseyin b. Muhammed Zâri' (es-Sa'dî), ona (Ebu Muaviye) Yezid -b. Zürey'- (el-Ayşî), ona Şube (b. Haccâc el-Atekî) (T) İsmail b. Mesut, ona Bişr -b. Mufaddal- (hadisin lafzı Bişr'e aittir), ona Şube (b. Haccâc el-Atekî), ona (Ebu Hattab) Katade (b. Diame es-Sedusî), ona Ebu Melih (b. Üsame el-Hüzelî), ona da babasının (Üsame b. Umeyr el-Hüzelî) rivayet ettiğine göre Rasûlüllah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah (azze ve celle) taharetsiz (abdestsiz) kılınan namazı ve ganimetten (kamu malından) aşırılarak verilen sadakayı kabul etmez."