1028 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Yahya b. Habib Arabi el-Basrî, ona Halid b. Haris, ona Muhammed b. Aclan, ona Nafi, ona da Abdullah b. Ömer (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), dört kişiye beddua ederdi. Bunun üzerine Aziz ve Celil Allah “Onların tevbelerini kabul etmek veya zulümleri yüzünden onlara azap vermek konusunda sana bir şey düşmez.” [Ali İmrân, 128] ayetini indirdi. Daha sonra Allah onlara Müslüman olmayı nasip etti." [Ebu İsa (et-Tirmizî) der ki: Bu hadis hasen garib sahihtir. Nafi'in, İbn Ömer'den yaptığı rivayet bu tarikiyle garib sayılmıştır. Bu hadisi Yahya b. Eyyub, İbn Aclan'dan rivâyet etmiştir.]
Bize Ahmed b. Muhammed b. Hanbel, ona Ebu Nuh, ona İkrime b. Ammar, ona Simak el-Hanefî, ona İbn Abbas, ona da Ömer b. Hattab şöyle rivayet etmiştir: "Bedir günü olduğunda (ve) Hz. Peygamber (sav) esirler karşılığında fidye aldı. Bunun üzerine Allah “Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hâkim duruma gelmedikçe, hiçbir peygambere esir almak yakışmaz. Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz, hâlbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Allah tarafından önceden verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap dokunurdu” (Enfal, 67-68) ayetlerini indirdi. Daha sonra Allah, onlar için ganimetleri helal kıldı." [Ebu Davud der ki: Ebu Nuh'un isminin Ahmed b. Hanbel'e sorulduğunu işittim. O, onun ismini ne yapacaksın! Onun ismi, kötü bir isimdir dedi. Ebu Davud der ki: Ebu Nuh'un ismi, Kurâd'dır. Ancak doğrusu onun ismi Abdurrahman b. Ğazvan'dır.]
Bize İshak, ona Nadr, ona Şu'be, ona Süleyman, ona Ebu Vâil, ona da Huzeyfe şöyle rivayet etmiştir: "Allah yolunda mallarınızı harcayın ve kendinizi tehlikeye atmayın" ayeti nafaka (Allah yolunda harcama yapmayı terk etme) hakkında indi.
Bize Kuteybe, ona Malik, ona Abdurrahman b. Kasım, ona babası (Kasım b. Muhammed), ona da Aişe (r.anha) şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) ile beraber seferlerden birine çıkmıştık. Beyda veya Zat-ül Ceyş bölgesine geldiğimizde gerdanlığım kayboldu. Rasulullah (sav) onu aramak için orada konakladı. Diğer insanlar da O'nunla birlikte konaklamış oldular. Orası bir su başı değildi. Yanlarında da su yoktu. İnsanlar, Ebu Bekir'e gelerek “Aişe'nin yaptığını görmüyor musun? Rasulullah (sav) ve insanların bu susuz yerde konaklamalarına sebep olmuştur. Yanlarında su kalmamıştır” dediler. Bunun üzerine, babam Ebu Bekir, yanıma geldi. O sırada Rasulullah (sav), başını dizimin üzerine koymuş uyuya kalmıştı. Bana “Rasulullah (sav) ve bu insanları bu susuz yerde, burada alıkoydun, üstelik yanlarında suları da yok” dedi. Aişe der ki: Babam Ebu Bekir beni böylece azarladı, ağzına geleni söyledi ve eliyle böğrüme dürttü. Rasulullah'ın (sav) dizimde uyuması hareket etmemi engelliyordu. Rasulullah (sav) sabah kadar uyudu sonra uyandı fakat su yoktu. Bunun üzerine Allah teyemmüm [Mâide, 6] ayetini indirdi. Bu olaylar üzerine Useyd b. Hudayr şöyle dedi: Ey Ebu Bekir ailesi! Bu sizin ilk bereketiniz değildir. Aişe der ki: (Gideceğimiz sırada) üzerine bindiğim deveyi kaldırdık ve gerdanlığı onun altında bulduk."
Bize Hibban b. Musâ, Abdullah, Ma'mer b. Raşid, Zuhrî, ona Salim, ona da babası (Abdullah ibn Ömer) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav), (Uhud'da, yaralanıp dişi kırıldığı zaman) sabah namazının son rekâtında, rükûdan başını kaldırıp “Semiallâhu li-men hamideh. Rabbena leke'l-hamd” dedikten sonra “Allah'ım, Falancaya, Falâncaya ve Filâncaya et lanet et” diye beddua etti. Bunun üzerine Allah “Onların tevbelerini kabul etmek veya zulümleri yüzünden onlara azap vermek konusunda sana bir şey düşmez.” [Ali İmrân, 128] ayetini indirdi"
Bize Hibban b. Musâ, Abdullah, Ma'mer b. Raşid, Zuhrî, ona Salim, ona da babası (Abdullah ibn Ömer) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav), (Uhud'da, yaralanıp dişi kırıldığı zaman) sabah namazının son rekâtında, rükûdan başını kaldırıp “Semiallâhu li-men hamideh. Rabbena leke'l-hamd” dedikten sonra “Allah'ım, Falancaya, Falâncaya ve Filâncaya et lanet et” diye beddua etti. Bunun üzerine Allah “Onların tevbelerini kabul etmek veya zulümleri yüzünden onlara azap vermek konusunda sana bir şey düşmez.” [Ali İmrân, 128] ayetini indirdi" [Bu hadîsi İshâk b. Râşid el-Harrânî de ez-Zuhrî'den rivayet etti.]