259 Kayıt Bulundu.
Bize Yezid, ona Hammâd b. Seleme, ona da Ya'lâ b. Atâ, Abdullah b. Yesar’ın şöyle anlattığını rivayet etmiştir: Amr b. Hureys, Hz. Ali’nin hastalanan oğlu Hasan’ı ziyaret için gitmişti. Hz. Ali 'İçinde beslediğin o duygulara rağmen, Hasan’ı ziyarete mi geldin?' deyince, Amr 'Sen benim Rabbim değilsin ki kalbimi dilediğin yöne çeviresin' diye onun söylediğine itiraz etti. Hz. Ali de “Bu durum, sana Hz. Peygamber'den (sav) işittiğimiz şu nasihati yapmamıza mani değildir' dedi: "Hasta kardeşini ziyaret eden her bir Müslüman için Allah (cc) yetmiş bin melek gönderir. Bu melekler, ziyaret vakti gündüzün hangi saatinde gerçekleşmişse o andan akşama, gecenin hangi saatinde yapılmışsa da o andan sabaha kadar ona dua ve istiğfar ederler." Amr (b. Hureys), Hz. Ali'ye 'Cenaze ile birlikte yürüme konusunda ne dersin? Önünde mi, yoksa arkasında mı yürümek daha faziletlidir?' diye sorunca, Hz. Ali 'Cenazenin önüne nazaran arkasında yürümenin fazileti, cemaatle kılınan farz namazın tek başına kılınan namaza olan fazileti gibidir' dedi. Amr 'Ama ben Ebu Bekir ve Ömer’i cenazenin önünde yürürlerken gördüm” deyince, Hz. Ali 'Onlar insanlara sıkıntı vermek istemedikleri için öyle yapmışlardır” diye cevap verdi.
Açıklama: Ebu Bekir ve Ömer’in insanlara sıkıntı vermemek için cenazenin arkasında değil de önünde yürümelerinin sebebi, ashâb içerisinde en faziletli görüldükleri için, insanların onların önünde yürümek istemeyecekleri ve bu konuda sıkıntıya düşebilecekleri ihtimalidir. Bundan dolayı cenazenin ve cemaatin arkasında değil de önünde yürümeleri muhtemeldir.
Bize İbn Ebu Meryem, ona Yahya b. Eyyûb, ona Humeyd, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: Selimeoğulları kaldıkları mahallelerinden taşınıp Nebi’ye (sav) yakın bir yere yerleşmek istediler. Fakat Rasulullah (sav) onların Medine’yi tenhalaştırmalarını hoş görmediğinden: "Neden (Mescid-i Nebevî'ye gidip gelirlen) (attığınız adımların) izlerini (mükâfatını) hesaba katmıyorsunuz?" buyurdu. Mücahid de dedi ki: Onların adımları, ayaklarıyla yerde yürürken bıraktıkları izleridir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Said b. Ebu Meryem arasında inkita vardır.
Bize Harun b. Abbad el-Ezdi, ona Veki', ona el-Mesudi, ona Ali b. Akmer, ona Ebu Ahves, ona da Abdullah b. Mesud şöyle rivayet etmiştir: "(Ezanların) okundukları zaman şu beş vakit namaza devam edin. Zira onlar, hidayet sünnetlerindendir. Allah, Nebî'sine (sav) hidayet sünnetlerini vazetmiştir. Nifakı ayan beyan açık olan münafıklar dışında beş vakit namazdan geri duran birini görmedim Yine ben, bir adamın namaz safına kadar iki adamın arasında taşınarak götürüldüğünü gördüm. Hepinizin evlerinde mescid bulunmaktadır. Şayet namazları evlerinizde kılar ve mescitlerinizi terk ederseniz Nebi'nizin (sav) sünnetini terk etmiş olursunuz. Nebi'nizin (sav) sünnetini terk ederseniz de kafir olursunuz."
Açıklama: لَكَفَرْتُمْ ifadesiyle, hakiki anlamda küfre düşmeyi değil, böyle bir alışkanlığın ne kadar büyük bir hata olduğu kastedilmektedir. Diğer bir ifadeyle namazların camilerde ve cemaat ile kılınmasına özen gösterilmesi talep edilmektedir. Nitekim başka bir rivayette 'küfür' yerine 'dalalet' kelimesi kullanılmış ve rivayetin bu tarikinin sahih olduğu belirtilmiştir.
Bize Bağdat'ta Mescid-i Harbiye Ebû'l-Kasım Abdurrahman b. Ubeydullah b. Abdullah el-Hurakî el-Harbî haber verdi. Ona da Ebû Bekir Muhammed b. Abdullah eş-Şâfiî, ona İshak b. el-Hasan, ona Ebû Nuaym, ona da Ebû'l-Umeys şöyle rivâyet etti: Ali b. el-Akmer'in Ebû'l-Ahvas'tan rivâyet etmiş olduğu Abdullah b. Mes'ûd'un (ra) şu sözünü işittim: “Yarın Allah’a müslüman olarak kavuşmak isteyen, şu beş vakit namazı ezan okunan yerlerde kılsın! Çünkü Yüce Allah, Peygtamberinize (sav) hidâyet yollarını (sünen-i hüdâ) göstermiştir; şüphesiz namazların bu şekilde kılınması da hidâyet yollarındandır. Eğer cemâati terk edip namazı evinde kılan gibi siz de namazlarınızı evlerinizde kılarsanız, şüphesiz Peygamber’inizin sünnetini terk etmiş olursunuz. Peygamber’inizin sünnetini terk ettiğinizde de hiç şüphesiz sapıtırsınız. Güzelce abdestini alıp sonra şu câmilerden birine giden hiç bir insan yoktur ki, Allah onun attığı her adıma bir sevap yazmasın, bir derecesini yükseltmiş ve bir günahını da silmiş olmasın! Vallahi biz, münâfık olduğu açıkça bilinenlerden başka hiç kimsenin cemâatten geri kaldığını görmedik. Vallahi iki kişinin yardımıyla cemâate getirilip safa dahil edilen kişiler vardı.” Bunu Müslim Sahîh'inde Ebû Bekir b. Ebî Şeybe vasıtasıyla Ebû Nuaym el-Fadl b. Dükeyn'den tahric etti.
Açıklama: Bağlayıcılığı itibariyle sünnet, genelde ikiye ayrılır. Birine Sünen-i Hüdâ, diğerine de Sünen-i Zevâid denir. Bizim “Hidâyet yolları” diye tercüme ettiğimiz “Sünen-i Hüdâ”; Hz. Peygamber tarafından emredilen ve terk edilmesi meşrû olmayan cemâat, ezân gibi sünnetlerdir. Bunlar, farz ve vâcib olmamakla birlikte dinin kemâl vasıflarındandır. Sünen-i Zevâid ise; Hz. Peygamber’in bir insan olarak yaptıkları, oturup kalkmak, yemek-içmek gibi mûtad davranışlarıdır. Bunlar, uyulması dinen zorunlu olmayan şeylerdir.
وَحَدَّثَنِى أَبُو الطَّاهِرِ وَيُونُسُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى قَالاَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ الْحَارِثِ أَنَّ الْحُكَيْمَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ الْقُرَشِىَّ حَدَّثَهُ أَنَّ نَافِعَ بْنَ جُبَيْرٍ وَعَبْدَ اللَّهِ بْنَ أَبِى سَلَمَةَ حَدَّثَاهُ أَنَّ مُعَاذَ بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ حَدَّثَهُمَا عَنْ حُمْرَانَ مَوْلَى عُثْمَانَ بْنِ عَفَّانَ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ عَفَّانَ قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ: "مَنْ تَوَضَّأَ لِلصَّلاَةِ فَأَسْبَغَ الْوُضُوءَ، ثُمَّ مَشَى إِلَى الصَّلاَةِ الْمَكْتُوبَةِ، فَصَلاَّهَا مَعَ النَّاسِ، أَوْ مَعَ الْجَمَاعَةِ، أَوْ فِى الْمَسْجِدِ، غَفَرَ اللَّهُ لَهُ ذُنُوبَهُ."
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Ebu Bekir'in mevlası Sümey, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Şayet insanlar ezan okumak ile ilk saftaki fazileti bilselerdi bunlara ulaşmak için kura çekmekten başka yol olmasaydı, mutlaka kura çekerlerdi. Namazı ilk vaktinde kılmanın faziletini bilselerdi, bunun için yarışırlardı. Yatsı ve sabah namazlarındaki fazileti bilselerdi, emekleyerek dahi olsa namaza giderlerdi."
Bize Müsedded, ona Ebu Muâviye, ona el-A'meş, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "İnsanın cemaatle kıldığı namaz, evinde ve dükkânında kıldığı namazdan 25 derece daha faziletlidir. Sizden biri layıkıyla abdest alıp sadece namaz kılmak niyetiyle mescide geldiğinde, mescide girene dek attığı her adım ile Allah onu bir derece yükseltir ve (yine) attığı her adım ile onun bir günahını siler. Mescide girdiğinde ise, namaz onu alıkoyduğu müddetçe namazda gibidir. Namaz kıldığı yerde oturmaya devam ettiği ve abdest bozmadığı müddetçe melekler, 'Allah'ım, onu affet! Allah'ım, ona merhamet eyle!' diye dua ederler."
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Said b. Müseyyeb ile Ebu Seleme b. Abdurrahman, onalara da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Cemaatle kılınan namaz, sizden birinizin tek başına kıldığı namaza göre daha faziletlidir. Gece ve gündüzün melekleri sabah namazında bir araya gelirler." [Sonra Ebu Hureyre: Dilerseniz "Çünkü sabah namazı şahitli bir namazdır" (İsrâ, 17/78) âyetini okuyun, derdi.]
Bize Musa b. İsmail, ona Abdülvâhid, ona el-A'meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Kişinin cemaatle kıldığı namazın sevabı, evinde veya iş yerinde (tek başına) kıldığı namazın sevabından yirmi beş kat daha fazladır. Çünkü o kimse güzelce abdest alıp yalnızca namaz kılmak amacıyla evinden çıkarsa mescide giderken attığı her bir adım sayesinde bir sevap kazanır ve bir günahı silinir. Namaza başladığında mescidden ayrılmadığı sürece melekler onun için 'Allahım bu kuluna yardımını lütfeyle, ona merhametinle muamele eyle.' diye dua ederler. Ayrıca sizden biriniz mescidde namaz kılmayı beklediği sürece namazdaymış gibi değerlendirilir."
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Said b. Müseyyeb ile Ebu Seleme b. Abdurrahman, onalara da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Cemaatle kılınan namaz, sizden birinizin tek başına kıldığı namaza göre daha faziletlidir. Gece ve gündüzün melekleri sabah namazında bir araya gelirler." [Sonra Ebu Hureyre: Dilerseniz "Çünkü sabah namazı şahitli bir namazdır" (İsrâ, 17/78) âyetini okuyun, derdi.]