382 Kayıt Bulundu.
Bize [Yusuf b. İsa, ona Muhammed b. Fudayl, ona Fudayl b. Gazvan, ona] Ebu Hâzim, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etti: Çok acıkmıştım. (Yolda) Ömer b. Hattâb ile karşılaştım. Kendisinden bana Allah'ın (cc) Kitâbı'ndan bir ayet okumasını istedim. Ömer, evine girdi ve o ayeti bana okudu. (Ondan ayrıldıktan sonra) çok gitmeden meşakkat ve açlıktan yüz üstü yere kapandım. Bu sırada bir de baktım ki Rasulullah (sav) baş ucumda dikilmiş "Ey Ebu Hüreyre!" dedi. Ben de “Buyur ey Allah’ın Rasulü! Emrine hazırım, her saadet senindir!” dedim. Akabinde elimi tuttu, beni kaldırdı ve açlık çektiğimi anladı. Beni evine götürdü. Hemen benim için büyük bir bardak süt istedi. Sütten içtim. Sonra "Tekrar iç ey Ebu Hüreyre!" buyurdu. Tekrar bir bardak daha içtim. Sonra yine "Tekrar (iç)!" buyurdu. Ben de tekrar içtim. Artık karnımın vaziyeti düzeldi, karnım bir ok gibi dümdüz oldu. Ebu Hüreyre devamla dedi ki: Bir müddet sonra Ömer'le karşılaştım, başımdan geçen bu olayı ona anlattım ve “Ey Ömer! Allah benim karnımı doyurmağa senden daha layık bir kişiyi memur etti. Vallahi bana bir ayet okuyup öğretmeni istemiştim. Halbuki ben o ayeti senden daha düzgün okumakta idim” dedim. Bunun üzerine Ömer “Vallahi seni evime alıp doyurmak, bana kırmızı develerim olmasından daha sevimlidir” dedi.
Açıklama: İsnadın tamamı için bk. B005374.
Bana Muhammed b. el-Müsenna, ona Salim b. Nuh el-Attar, ona el-Cüreyrî, ona Ebu Osman, ona Abdurrahman b. Ebu Bekir şöyle rivayet etmiştir: Bize bazı misafirler gelmişti. Babam (Ebu Bekir) gecenin o vaktinde Hz. Peygamber (sav) ile sohbet ederdi. Hemen geldi ve Abdurrahman, misafirlere akşam yemeği ver dedi. Akşam olunca misafirleri ağırlamaya geldik; fakat evimizin babası (yani Ebu Bekir) gelip bizimle yemedikçe biz yemeyiz dediler. Onlara; babam hiddetli bir adamdır. Eğer dediğini yapmazsanız bana bir şey yapacağından korkarım dedim. Ama misafirler, yine de yemek yemediler. Ebu Bekir gelmeden yemeğe başlamadılar. (Babam gelince) Ziyafeti bitirdiniz mi diye sordu. Hayır, vallahi bitirmedik dediler. Ben Abdurrahman'a dememiş miydim dedi. Bunu duyunca bir kenara kaçtım. Abdurrahman deyince tekrar kaçtım. Seni gidi cahil! Yemin olsun! Sesimi duyuyorsan hemen buraya gel dedi. Ben geldim ve vallahi benim bir suçum yok. İşte misafirlerin (burada), onlara sor. Yemeklerini getirdim; ama sen gelmeden yemediler dedim. Onlara dönüp; neden bizim yemeğimizi kabul etmiyorsunuz diye sordu. Ebu Bekir bundan sonra; vallahi bu yemekten bu gece ağzıma sürmem dedi. Misafirler de yemin edip; vallahi sen yemeden biz de yemeyiz dediler. Babam, (daha önce) böyle kötü bir gece hiç görmemiştim. Yazık size! Neden bizim yemeğimizi yemiyorsunuz dedi. (Ettiğim) birinci yemin, şeytandandır dedi. Sonra yemek getirildi. Besmele çekti ve yemeye başladı. Bunun üzerine misafirler de yediler. Sabah olunca (Ebu Bekir), Hz. Peygamber'e (sav) gitti ve ey Allah'ın Rasulü! Onlar yeminlerinde durdu, ben ise yeminimi bozdum dedi ve (akşamki) hadiseyi anlattı. Hz. Peygamber (sav); "bilakis sen onların en iyisi ve en hayırlısısın" buyurdu. Abdurrahman; bu yeminin kefareti ile ilgili bir şey duymadım dedi.
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Ebu Ahvas, ona Ebu Hasîn, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurdu: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden, komşusuna ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe iman eden, ya hayır konuşsun ya da sussun."
Bize Abdullah b. Muhammed, ona İbn Mehdî, ona Süfyan, ona Ebu Hasîn, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe iman eden, misafirine ikram etsin. Allah'a ve ahiret gününe iman eden, ya hayır söylesin yahut sussun!"
Bana Yakub b. İbrahim b. Kesîr, ona Ebu Üsâme, ona Fudayl b. Gazvân, ona Ebu Hâzim el-Eşca'î, ona da Ebu Hüreyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: Bir adam Rasulullah'a (sav) gelip "Ey Allah'ın Rasulü! Ben aç ve bitap kaldım" dedi. Hz. Peygamber (sav) eşlerine haber gönderdi; ama hiç birisinde yiyecek bir şey yoktu. Bunun üzerine "Bu adamı bu gece misafir edecek kişiye Allah merhamet etsin" dedi. Ensâr'dan bir zât kalktı ve "Ben misafir ederim, Ey Allah'ın Rasulü!" dedi. Ailesine gidip eşine "Rasulullah'ın (sav) misafirinden hiç bir şeyi saklama [ne varsa ikram et]" dedi. Kadın da "Vallahi evde çocukların yiyecekleri azıktan başka bir şey yok" dedi. Ensâr'dan olan sahâbî, "Çocuklar gece yemek istediklerinde onları uyut. Kandili söndür, biz karnımız aç bir şekilde geceleyelim" dedi. Kadın da kocasının dediği gibi yaptı. Sonra [Ensâr'dan olan o sahâbî] sabahleyin Hz. Peygamber'in (sav) yanına geldi. Hz. Peygamber (sav) "Allah (ac) falanca adam ve kadının yaptığından hoşlandı -veyahut güldü-" buyurdu. Bu hadise üzerine Allah (ac) "Onlar ihtiyaç halinde olsalar bile kendilerine başkalarını tercih ederler" (Haşr, 59/9) âyetini indirdi.
Bize Müsedded, ona Abdullah b. Davud, ona Fudayl b. Gazvân, ona Ebu Hâzim, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: Bir adam Hz. Peygamber'in (sav) huzuruna geldi. Hz. Peygamber (sav) hanımlarına o adama verecek yemek olup olmadığını sordurdu. Ancak "Yanımızda sudan başka bir şey yoktur" dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) yanında bulunan kişilere "Bu adamı kim misafir edecek?" diye sordu. Ensâr'dan bir adam kalkıp "Ben ederim" dedi ve onu evine eşinin yanına götürdü. "Rasulullah'ın (sav) misafirine ikram et" dedi. Kadın "Evimizde sadece çocukların azığı kaldı" deyince adam, "Yemeğini hazırla, kandili yak, akşam yemeği istediklerinde çocukları uyut. [Kadın] Yemeği hazırladı, kandili yaktı ve çocuklarını uyuttu. Sonra kandili düzeltir gibi yapıp söndürdü. Misafirin önünde yiyormuş gibi yaptılar. Aç gecelediler. Sabah olunca ev sahibi Rasulullah'a (sav) gitti. Rasulullah (sav) "Bu gece Allah (cc), yaptığınız güzel iş için güldü veya bu Onun (cc) hoşuna gitti" buyurdu. Allah (cc) bu hadise üzerine "Onlar kendileri ihtiyaç halinde olsalar bile başkalarını kendilerine tercih ederler. Nefislerinin cimriliğinden sakınanlar var ya işte kurtuluşa erenler onlardır." (Haşr, 9/59)
Bize Müsedded, ona Hammâd b. Zeyd, ona da Abbâs el-Cüreyrî, ona da Ebu Osman şöyle rivayet etti: "Ebu Hureyre'ye yedi gece konuk oldum. Ebu Hureyre, karısı ve hizmetçisi, geceyi üçte birlere ayırmış nöbetleşe (ibadet ediyorlardı.) Birisi (gecenin) üçte birinde namaz kılıyor, sonra ötekini uyandırıyordu." Ebu Osman dedi ki: Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini işittim: "Rasulullah (sav) sahâbîleri arasında hurma bölüştürdü, bana da yedi hurma düştü, bunların biri kalitesiz hurma idi." Bize Muhammed b. Sabbâh, ona İsmail b. Zekeriyya, ona Âsım, ona da Ebu Osman, Ebu Hureyre’nin (ra) şöyle dediğini nakletti: "Rasulullah (sav), aramızda hurma bölüştürdü. Benim payıma beş hurma düştü. Bunların dördü normal, beşincisi ise kalitesiz hurma idi. Sonra o beş hurmadan kalitesiz olanın (çiğnerken) dişime en dayanıklısı olduğunu gördüm."
Açıklama: Karısı (Büsre bt. Ğazvan)
Bize Heddab b. Halid el-Ezdî, ona Süleyman b. el-Muğîra, ona Humeyd b. Hilal, ona Abdullah b. es-Samit rivayet ettiğine göre Ebu Zer şöyle demiştir: Haram ayları helal sayan kavmimiz Gıfâr'ın arasından ayrılmıştık. Ben kardeşim Üneys ve annem kabilemizin yanından çıkmıştık. Dayılarımdan birinin yanında misafir olduk. Bize ikram etti ve güzel davrandı. Ne var ki onun kavmi bize haset ettiler ve sen ailenin yanından çıktığın zaman Üneys onlara karşı çıkıyor dediler. Dayımız geldi ve bize ona söylenen bu sözü aktardı. Dayı yaptığın iyiliği de bu sözünle yok ettin. Artık seninle bir arada duramayız dedim. Sürümüzü yaklaştırdık ve yüklendik. Dayım elbisesine büründü ve gözyaşları döktü. Biz ise yola çıktık ve Mekke'nin kenarına geldik. Kardeşim Üneys sürümüz ve bir misli için şiir yarışına girmiş. Rakibiyle birlikte kâhinin yanına gitmişler ve kâhinin Üneys'i daha iyi bulmuş. Üneys sürümüz ve bir o kadar daha deveyle geldi. Ebu Zer şöyle devam etti: Amca oğlu! Ben Rasulullah'ı (sav) görmeden önce üç sene namaz kıldım. Kime kılıyordun diye sordum. Allah'a kılıyordum dedi. Ne tarafa dönüyordun diye sorunca; Rabbimin döndürdüğü tarafa dedi. Yatsı namazını kılıyor, gecenin sonu geldiği zaman güneş üstüme çıkana kadar secde ediyordum. Üneys; benim Mekke'de bir işim var. Benim yerime buraya göz kulak olur musun dedi. Üneys yola çıktı ve Mekke'ye geldi. Geri dönmekte gecikmişti. Sonra geldi. Ne yaptın diye sordum. Mekke'de senin dininden bir adama rastladım. Allah'ın elçisi olduğunu iddia ediyor dedi. Peki insanlar onun hakkında ne söylüyorlar diye sordum. Onun şair, kahin ve sihirbaz olduğunu söylüyorlar dedim. Üneys de şairdi. Üneyse; kahinlerin sözünü duydum. Onunkisi kahin sözü değil. Sözlerini şairlerin kalıplarına vurdum ama benden sonra gelen hiç kimse onun şiir olduğunu söyleyemez. Vallahi o doğru söylüyor, diğerleri ise yalan söylüyorlar. Üneyse; benim yerimde sen dur da ben gidip ona bir bakayım dedim. Sonra Mekke'ye geldim. Mekkelilerden birinden yardım isteyip; dinden çıktığını söylediğiniz kişi nerede diye sordum. Beni işaret etti ve alın size dinden çıkan dedi. Bunun üzerine bütün vadi halkı, toprak, taş ve kemiklerle üzerime saldırdılar. Bayılıp düştüm. Uyandığımda kırmızı dikili taşlar gibiydim. Zemzem kuyusuna geldim ve üzerimdeki kanları yıkadım. Amcaoğlu! Orada otuz gün ve gece kaldım. Zemzem suyundan başka ne yemeğim ne içeceğim vardı. Ancak ben kilo aldım, hatta karnımın büküntüleri kıvrıldı. Hiç açlık hissetmiyordum. Mekkeliler ay ışığının etrafı aydınlattığı bir gecede uykuya dalmışlardı. Kâbe'yi tavaf eden sadece iki kadın vardı. İsaf ve Naile'ye dua ediyorlardı. Tavafları sırasında benim yanıma geldiler. Bu iki putu birbirine nikahlamak lazım dedim. Sözlerini bırakmadılar. Bana geldiler. Bunların odundan farkı yok, gerçekten söylüyorum dedim. Bağıra çağıra gittiler. Keşke yanımızda bizden bir adam olsaydı dediler. Onların karşısına Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir çıktı. Aşağı doğru iniyorlardı. Hz. Peygamber; "size ne oldu" diye sordu. İnkârcı, Kâbe ve örtüleri arasında dediler. Hz. Peygamber; "size ne dedi" diye sordu. Ağız dolduracak bir söz söyledi dediler. Rasulullah (sav) arkadaşıyla birlikte, Kabe’ye geldi. Hacerü’l-esved'i selamladı, Kabe’yi tavaf etti ve namaz kıldı. Namazını bitirince, ona; selam sana olsun ey Allah'ın Rasulü dedim. –Ebu Zer; onu İslam selamıyla selamlayan ilk insan bendim-. "Sana da selam ve Allah'ın rahmeti olsun" diye selamımı aldı ve "sen kimsin" diye sordu. Ben Gıfâr'danım dedim. Elini kaldırdı, parmaklarını alnına koydu. Kendi kendime Gıfârlı olmamdan hoşlanmadı dedim. Gidip eline yapışayım dedim. Arkadaşı beni men etti. Onu benden daha iyi biliyordu. Sonra başını kaldırdı ve "ne zamandır buradasın" diye sordu. Otuz gündür buradayım dedim. " Sana kim yemek verdi" diye sordu. Zemzem suyundan başka yemeğim yoktu. Kilo aldım, karnımın büküntüleri bile kıvrıldı. Hiç susuzluk da hissetmedim dedim. "O mübarek bir sudur, gıdadır" buyurdu. Ebu Bekir; ey Allah'ın Rasulü! Bana bu akşam onu doyurmam için izin ver dedi. Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir oradan ayrıldılar. Ben de onlarla birlikte gittim. Ebu Bekir bir kapı açtı ve Taif’in kuru üzümünden avuçlamaya başladı. Bu Mekke’de yediğim ilk yemekti. Sonra bir süre orada kaldım. Ardından Hz. Peygamber'in yanına gittim. Bana; "ben hurmalık bir yere yönlendirildim. Oranın Medine olduğunu sanıyorum. Sen benim için kavmine gidip İslam'ı tebliğ etsen nasıl olur? Belki Allah senin sayende onlara fayda verir ve sen de onlardan ecir kazanırsın" dedi. Ben Üneys'in yanına döndüm. Bu kadar zamandır ne yaptın diye sordu. Yaptığım şu, Müslüman oldum ve tasdik ettim. Üneys; ben de senin dininden yüz çevirecek değilim. Ben de Müslüman oldum ve tasdik ettim dedi. Annemize geldik, o da şöyle dedi: Ben de sizin dininizden yüz çevirecek değilim. Ben de Müslüman oldum ve tasdik ettim dedi. Yüklerimizi yüklendik ve kavmimiz Gıfâr'a geldik. Onların yarısı Müslüman oldu. Onlara reisleri İma b. Rahda el-Gıfârî imamlık ediyordu. Kalan yarısı da Rasulullah (sav) Medine'ye geldiği zaman Müslüman oluruz dediler. Rasulullah (sav) Medine'ye gelince kalan yarısı da Müslüman oldu. Eslem kabilesi gelip; ey Allah'ın Rasulü! Onlar bizim kardeşlerimiz. Onların Müslüman olduğu şekilde biz de Müslüman olduk dediler ve İslam'a girdiler. Rasulullah (sav); "Gıfâr'a Allah mağfiret etsin. Eslem'e Allah selamet versin" diye dua etti.
Bize Ahmed b. İshâk, ona Ubeydullah b. Musa, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona Amr b. Meymûn, ona Abdullah b. Mesûd (ra) şöyle rivayet etmiştir: Sa'd b. Muâz umre yapmak için Mekke'ye gitmişti ve Ebu Safvân Ümeyye b. Halef'in evinde konuk oldu. Ümeyye de Şam'a giderken Medine'ye uğradı, O da Sa'd'ın evinde kaldı [Yani ikisinin arasında bir dostluk vardı]. Ümeyye, Sa'd'a "Gün yarılandığında ve insanlar kuşluk uykusuna dalıncaya kadar bekle, daha sonr git Kabe'yi tavaf et!" dedi. Ben de o saatte gidip tavaf ettim. [Ümeyye ve] Sa'd, Kabe'yi tavaf ederken Ebu Cehil "Kabe'yi tavaf eden bu kişi de kim?" diye sordu. Sa'd, "Ben Sa'd!" diye cevap verdi. Ebu Cehil, "Ey Sa'd, sen Ka'be'yi emniyetle tavaf ediyorsun. Hâlbuki siz (Medîneliler) Muhammed ile ashâbına yardım ediyorsunuz!" Sa'd da "Evet öyledir!" diye cevap verip çekişmeye başladılar. Bunun üzerinde Ümeyye, Sa'd!a "Ebu'l-Hakem'e [yani Ebu Cehil'e] sesini yükseltme. Çünkü o, Mekke vadisinin reisidir" dedi. Sa'd, Ebu Cehil'e dönerek "Vallahi, benim Kabe'yi tavaf etmemi engellersen ben de senin [Medine'deki] Şam ticaret yolunu keserim!" dedi. Ümeyye, Sa'd'ı tutup "Sesini yükseltme" dedi. Sa'd ona kızdı ve "Yeter, bırak beni. Hz. Muhammed'in (sav) söylediğine göre bu adam (yani Ebu Cehil) seni öldürecek" dedi. Ümeyye "Beni mi öldürecek?" diye sordu. Sa'd "Evet!" diye cevap verdi. Bunun üzerine Ümeyye, "Muhammed (sav), konuştuğu zaman asla yalan söylemez" dedi ve [korku-endişe içinde] eşinin yanına dönüp "Medineli kardeşimin bana ne dediğini biliyor musun?" diye sordu. Karısı ne dediğini sorunca, "Muhammed'in söylediğine göre Ebu'l-Hakem (Ebu Cehil) beni öldürecekmiş" diye cevap verdi. Kadın "Vallahi, Muhammed (sav) asla yalan söylemez!" dedi. [Bir müddet sonra Bedir günü gelince] Bir tellal gelip seslenip Bedir'e çıktıkları vakit Ümeyye'nin karısı geldi ve "Yesribli kardeşinin [Sa'd'ın] sana söylediğini hatırlıyor musun?" diye sordu. [Sa'd'ın daha öce söylediklerini hatırlayan] Ümeyye, Kureyş ile Bedir'e çıkmak istemedi. Ebu Cehil, ona "Sen Mekke’nin eşrafındansın. En azından sefere katılıp bir iki gün yürü" dedi. O da onlarla gitti ve neticede Allah onu öldürdü.
Bize Müsedded, ona Hammâd b. Zeyd, ona da Abbâs el-Cüreyrî, ona da Ebu Osman şöyle rivayet etti: "Ebu Hureyre'ye yedi gece konuk oldum. Ebu Hureyre, karısı ve hizmetçisi, geceyi üçte birlere ayırmış nöbetleşe (ibadet ediyorlardı.) Birisi (gecenin) üçte birinde namaz kılıyor, sonra ötekini uyandırıyordu." Ebu Osman dedi ki: Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini işittim: "Rasulullah (sav) sahâbîleri arasında hurma bölüştürdü, bana da yedi hurma düştü, bunların biri kalitesiz hurma idi." Bize Muhammed b. Sabbâh, ona İsmail b. Zekeriyya, ona Âsım, ona da Ebu Osman, Ebu Hureyre’nin (ra) şöyle dediğini nakletti: "Rasulullah (sav), aramızda hurma bölüştürdü. Benim payıma beş hurma düştü. Bunların dördü normal, beşincisi ise kalitesiz hurma idi. Sonra o beş hurmadan kalitesiz olanın (çiğnerken) dişime en dayanıklısı olduğunu gördüm."