448 Kayıt Bulundu.
Bize en-Nüfeyl, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Zeyd b. Eslem, ona Ebû Vâkid el-Leysî'nin haber verdiğine göre, babası Ebu Vakıd, Veda haccında Rasulullah'ın (sav) hanımlarına şöyle dediğini işitmiş; "İşte bu (hac farizası tamamlandı). Bundan sonra size hasırların sırtı vardır."
Açıklama: “Bu hacdan sonra size hasırların sırtı vardır” cümlesi; bundan sonra tekrar hac yapmak size farz değildir, artık evlerde oturmak vardır anlamında kinaî bir ifadedir. Burada hac farizasının, bir defa hac yapmakla yerine getirilmiş olacağı anlatılmaktadır. Bununla birlikte nafile olarak hac yapmanın yasak olmadığında ve bu hükümde kadınların da erkekler gibi olduğunda şüphe yoktur
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Ebu Halid Süleyman b. Hayyan el-Ahmer, ona İbn Cüreyc, ona Ömer b. Atâ, ona İkrime, ona da İbn Abbas'ın (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "İslâm'da sarûret yoktur."
Açıklama: Sarûret sözlükte; mâni olmak, hapsetmek demektir. Daha çok hiç hac yapmamak, haccı terk etmek anlamında kullanılan bu kelime; ruhbanlar gibi, kadınlardan uzak durma manasına da gelir. Bazı âlimler bu hadisten, Harem dahilinde cinayet işleyen birinin cezalandırılacağı anlamını çıkarmışlardır. O anda suçlunun; “Ben hac yapmıyorum” şeklindeki sözüne itibar edilmez. Cahiliye döneminde, suç işleyenler Kâbe’ye sığınır ve kimse de onları cezalandıramazdı. Davacıya; “O adam sarûret halindedir” diye cevap verilirdi.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Said el-Makburî ona da Ubeyd b. Cüreyc şöyle rivayet etmiştir: "Kendisi, Abdullah b. Ömer'e 'Ey Ebu Abdurrahman! Görüyorum ki arkadaşlarından hiçbirisinin yapmadığı dört şeyi yapıyorsun.' demiş, Abdullah da 'O dört şey ey nedir, İbn Cüreyc?' diye sormuştur. Bunun üzerine İbn Cüreyc 'Kâbe'nin sadece Rüknülyemânî ile Hacerülesved rüknüne dokunuyor; tabaklanmış kılsız deriden ayakkabılar giyiyor; kıyafetlerini sarı boya ile boyuyor; Mekke'de insanlar [Zilhicce ayının] hilâlini gördüklerinde telbiye getir(ip ihrama gir)dikleri halde sen [Zilhicce ayının sekizine denk gelen] terviye gününe kadar telbiye getir(ip ihrama gir)miyorsun.' demiştir. Buna mukabil Abdullah, Ubeyd b. Cüreyc'e şöyle cevap vermiştir: 'Kâbe'nin sadece iki rüknüne dokunmamın nedeni, Hz. Peygamber'i (sav) yalnız bu iki rükne dokunurken görmemiş olmamdır. Tabaklanmış deri ayakkabı giymemin nedeni de yine Hz. Peygamber'in (sav) kılsız bir ayakkabı giydiğini ve onlar ayağındayken abdest aldığını gördüğüm için bu ayakkabıları giymeyi sevmemdir. Sarı boya kullanmamın nedeni de benzer şekilde Hz. Peygamber'in (sav) kıyafetlerini sarıya boyadığını gördüğüm için benim de kıyafetlerimi sarıya boyamayı seviyor olmamdır. Telbiye getir(ip ihrama girmeyi), terviye gününde gerçekleştirmemin nedeni de yine Hz. Peygamber'in (sav), bineğiyle hareket etmedikçe telbiye getirdiğini görmemiş olmamdır."
Açıklama: Abdullah b. Ömer'in "Hz. Peygamber'in (sav) kılsız bir ayakkabı giydiği ve onlar ayağındayken abdest aldığı " şeklindeki ifadesinde kastedilen mesh değil, ayakların yıkanmasıdır (‘Aynî, ‘Umdetü’l-kārî, Beyrut: Dârü ihyâi türâsi’l-‘Arabî, III, 24).
Bize Ebu Nuaym, ona Abdülaziz b. Ebu Seleme, ona ez-Zührî, ona İsa b. Talha, ona da Abdullah b. Amr şöyle rivayet etti: Nebî'yi (sav) Cemerat'ta (şeytan taşlamada) kendisine soru sorulurken gördüm. Bir adam, 'yâ Rasulullah, (taş) atmadan kurban kestim' dedi. O ise, "(taş) at, beis yok" dedi. Bir diğeri, 'yâ Rasulullah, kurban kesmeden önce traş oldum' dedi. O, "kurban kes, beis yok" dedi. Hz. Peygamber'e (o esnada taş atmak, kurbân kesmek, tıraş olmak, tavaf etmek gibi hac işlerinden) öne geçirilmiş veya geriye bırakılmış ne sorulduysa hepsine "Yap bir sakıncası yok" diye cevap verdi.