261 Kayıt Bulundu.
Bize Amr en-Nakıd ve Züheyr b. Harb, o ikisine Süfyan b. Uyeyne, ona ez-Zührî, ona Enes rivayet etti: "Rasulullah'ı (sav) son görüşüm, Pazartesi günü (vefat ettiği gün) perdeyi açtığı zamandır, diyerek kıssayı anlatmıştır." Salih'in hadisi daha noksansız ve daha kapsamlıdır: [(Ebu Bekir (ra), Hz. Peygamber’in (sav) vefatı ile sonuçlanan hastalığında onlara namaz kıldırıyordu. Pazartesi günü olunca cemaat saflar halinde namazda iken Rasulullah (sav) odanın perdesini açarak ayakta bize baktı. Mübarek yüzü mushaf yaprağı gibi pırıl pırıl ve güzeldi. Sonra Rasulullah (sav) gülerek tebessüm etti. Biz namazda iken Rasulullah'ın (sav) çıkmasına sevincimizden şaşırdık. Hz. Ebu Bekir ilk safa ulaşacak şekilde geri çekildi. Zira Rasulullah'ın (sav) namaz için çıktığını zannetmişti. Peygamber (sav) cemaate namazınızı tamamlayın diye işaret etti. Rasulullah (sav) sonra içeri girdi ve perdeyi indirdi. Allah Rasulü (sav) işte o gün vefat etti.)]
Bize İsmail b. Abdullah, ona Süleyman ibn Bilâl, ona Hişâm b. Urve, ona Urve b. Zübeyir, ona Peygamber'in eşi Âişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) vefat ettiğinde Ebu Bekir Sunh'da idi. -İsmail der ki: yani Âliye'de idi.- Ömer “vallahi Muhammed ölmedi” diyerek ayağa kalktı. Âişe der ki: Ömer yine “vallahi gönlüme düşen tek şey şu: Rasulullah (sav) ölmedi. Allah O'nu muhakkak diriltecek ve bir takım adamların ellerini ve ayaklarını kesecektir” dedi. Ebu Bekir geldi. Rasulullah'ın yüzünden örtüyü açıp O'nu öptü ve “babam anam sana feda olsun. Sen ölü olarak da, diri olarak da tertemizsin. Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah sana ebediyen iki ölüm tattırmayacaktır” dedi. Sonra odadan dışarıya çıktı ve “ey Rasulullah'ın ölmediğine yemin eden adam, ağır ol, acele etme” dedi. Ebu Bekir konuşunca Ömer oturdu.
Bize Muhammed b. Ar'are, ona Şu'be, ona Ebu Bişr, ona Saîd b. Cübeyr, ona da İbn Abbâs şöyle demiştir: Ömer b. Hattâb (ra) İbn Abbâs'ı kendi meclisine alır, kendisine yakın oturturdu. Abdurrahman b. Avf, Ömer'e “Bunun yaşında bizim oğullarımız var? (Neden bizim meclisimize alıyorsun?)” dedi. Ömer de “O bilgisi sayesinde burada” dedi, ardından İbn Abbâs'a: "İzâ câe nasru'llâhi ve'l-feth" ayetini sordu. İbn Abbâs da “bu ayet Rasulullah'ın ecelidir. Allah, Hz. Peygamber'e (sav) vefatını bildirmiştir” dedi. Bunun üzerine Ömer “ben de bu ayet hakkında sadece senin bildiğini biliyorum” dedi.
Bize Yesera b. Safvân b. Cemil el-Lahmî, ona İbrahim b. Sa'd, ona babası (Sa'd b. İbrahim), ona Urve, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber (sav) ölüm hastalığı sırasında Fâtıma (as) yanına çağırdı ve ona gizlice bir şey söyledi. Fâtıma ağladı. Sonra bir daha çağırıp yine gizlice bir şey söyledi. Bu defa da Fâtıma güldü. Biz bu ağlamanın ve gülmenin sebebini sorduk. Fâtıma “Peygamber (sav) ölmeden önceki hastalığında, vefat edeceğini bana gizlice haber verdi. Bunun üzerine ben ağladım. Sonra bana, yine gizlice, hane halkından kendisine ilk kavuşan kimsenin ben olacağımı haber verdi. Buna da güldüm” dedi.
Bize Yesera b. Safvân b. Cemil el-Lahmî, ona İbrahim b. Sa'd, ona babası (Sa'd b. İbrahim), ona Urve, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber (sav) ölüm hastalığı sırasında Fâtıma (as) yanına çağırdı ve ona gizlice bir şey söyledi. Fâtıma ağladı. Sonra bir daha çağırıp yine gizlice bir şey söyledi. Bu defa da Fâtıma güldü. Biz bu ağlamanın ve gülmenin sebebini sorduk. Fâtıma “Peygamber (sav) ölmeden önceki hastalığında, vefat edeceğini bana gizlice haber verdi. Bunun üzerine ben ağladım. Sonra bana, yine gizlice, hane halkından kendisine ilk kavuşan kimsenin ben olacağımı haber verdi. Buna da güldüm” dedi.
Bize Ebuu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Urve b. Zübeyir, ona da Âişe şöyle demiştir: Rasulullah (sav) sağlığı yerinde iken şöyle derdi: "Hiçbir peygamberin ruhu cennetteki durağını görmedikçe alınmaz. Sonra (durağına gitmek) onun arzusuna bırakılır yahut muhayyer kılınır" buyurmuştu. Hastalanıp vefat anı gelince, başı benim dizimin üzerinde bulunduğu bir sırada kendisine bir baygınlık geldi. Sonra ayılınca gözü açılıp evin tavanına doğru dikildi. Sonra: "Allahım, beni Refîk-i A'lâ ulaştır" diye dua etti. Bunun üzerine ben kendi kendime “demek ki artık Rasulullah (sav) bizi tercih etmiyor” dedim ve Rasulullah'ın bu temennisinin, sağlıklı zamanında, bize söylediği bir haber olduğunu anladım.
Bize Süleyman b. Harb, ona Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb, ona İbn Ebu Müleyke, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber (sav) benim odamda, benim nöbetimde, kucağımda vefat etti. Hastalığı sürecinde bizden biri ona Allah'a sığınma duasını hatırlatırdı. Ben de gidip O'na Allah'a sığınma üzere hatırlatma yapacağım sırada başını yukarı kaldırıp da iki defa "fî'r-Refîki'l-a'lâ", "fî'r-Refîki'l-a'lâ" dedi. Bu sırada Abdurrahman b. Ebu Bekir, elinde yaş bir çubukla bize uğradı. Peygamber (sav) ona doğru baktı. Ben bu bakışından, Peygamber'in o çubuğa ihtiyacı var diye düşündüm de, çubuğu Abdurrahman'dan aldım, ucunu ağzımda yumuşattım ve bir kısmını kestikten sonra bunu Peygamber'e verdim. Peygamber (sav) de bununla en güzel şekilde dişlerini misvaklayıp, çubuğu bana uzattı, sonra da eli düştü yahut çubuk elinden düştü. Böylece Allah, Hz. Peygamber'in dünyadaki son, ahiretteki ilk gününde benim tükürüğüm ile O'nun tükürüğünü bu misvak çubuğu vasıtasıyla birleştirdi.
Açıklama: "Peygamber'in başı, Âişe'nin göğsüne dayalı olduğu halde.." konuya dair diğer rivayetler ve garib lafızların izahı için bk. https://dorar.net/hadith/sharh/34876 فَلاَ أَكْرَهُ شِدَّةَ الْمَوْتِ لأَحَدٍ ifadesi aslında Peygamber (sav) ki Allah'ın seçkin kulu olduğu halde ölüm esnasındaki durumu böyle ise diğer insanların karşılaşacağı şeyler hakkında niye bunlara muhatap olduklarını sorgulayamam. Yada ölüm esnasındaki karşılaşılan şeyler hakkında kötü bir şey diyemem.