32 Kayıt Bulundu.
Bana İbrahim b. Münzir, ona İbn Ebu Füdeyk, ona İbn Ebu Zi'b, ona el-Makburî, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Ben Hz. Peygamber'e (sav) “ey Allah'ın Rasulü, Sen'den birçok hadis işittim, ama onları unutuyorum” dedim. Rasulullah (sav) "cübbeni yere ser" buyurdu. Ben de serdim. Hz. Peygamber (sav) eliyle bir şeyi avuçlar gibi yapıp cübbenin içine attı, sonra "topla" buyurdu. Ben cübbemi topladım, ve ondan sonra artık hiçbir hadisi unutmadım.
Bize Ebü'l-Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Said b. el-Müseyyeb ve Ebu Seleme b. Abdurrahman, onlara Ebu Hüreyre şöyle söylemiştir: Sizler, 'Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber'den (sav) çok hadis rivayet ediyor' diyorsunuz ve yine sizler: 'Muhacir ve ve Ensar niçin Rasulullah'tan (sav) Ebu Hüreyre'nin hadis rivayet ettiği kadar/gibi hadis nakletmiyor' diyorsunuz. Şu muhakkak ki muhacir kardeşlerimizi çarşılarda alış-veriş etmek meşgul ediyordu. Ben ise karın tokluğuna Rasulullah'tan (sav) hiç ayrılmaz, onların bulunmadıkları zaman onunla beraber bulunur, onlar unuttuklarında ben hafızamda tutar ezberlerdim. Ensardan olan kardeşlerimi de ziraatla ilgili işler meşgul ediyordu. Ben ise Suffe'nin yoksullarındandım. Diğer sahabiler hadisleri unuturlarken ezberimde tutardım. Hem de Rasulullah (sav) bir sözlerinde şöyle buyurmuştu: "Ben şu sözümü bitirinceye kadar elbisesini yayacak; sonra da elbisesini kendine doğru toplayacak kişi elbette benim söyleyeceğim sözleri kesin olarak ezberleyecektir." Bunun üzerine ben hemen üzerimdeki renkli elbiseyi yaydım. Rasulullah (sav) sözünü bitirinceye kadar da göğsüme doğru topladım. Bundan sonra Rasulullah'ın (sav) sözlerinden hiç bir şeyi unutmadım.
Bana Ebu Nua’ym –bu hadisin yaklaşık yarısı kadarını rivayet etti-, ona Ömer b. Zer, ona Mücahid, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etti: Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin olsun ki, açlık sebebiyle ciğerimi (karnımı) yere dayardım. Yine açlık sebebiyle karnıma taş bağlardım. Bir keresinde insanların geçtikleri yol üzerine oturdum. Derken Ebu Bekir uğradı, kendisine Allah’ın kitabından bir âyet sordum. Tabi, ona sadece beni doyurması için sormuştum. Asıl gayemi gerçekleştirmeden geçip gitti. Sonra Ömer uğradı. Ona da Kur’an’dan bir âyet sordum. Kendisine sadece beni doyurması için sormuştum. Asıl gayemi gerçekleştirmeden geçip gitti. Daha sonra da Ebu’l-Kâsım (sav) uğradı. Beni görünce gülümsedi, niyetimi ve yüzümdeki ifadeyi anlayıp "Ey Ebu Hirr" (kedi babası) dedi. Ben de “Buyur! Ey Allah’ın Rasulü” dedim. Benimle gel, buyurdu ve yürüdü ben de peşinden gittim. (Evine) girdi, ben de girmek için izin istedim ve bana izin verdi. Kendisi (sav) içeri girip bir bardak süt görünce "Bu süt nereden geldi" dedi. Onu, falan kimse veya falan kadın sana hediye etti, dediler. Rasulullah (sav): "Ey Ebu Hirr" buyurdu. Emrine amadeyim! Ey Allah’ın Rasulü, dedim. "Suffa mektebine git, onları bana çağır" buyurdu. (Ebu Hureyre): Ashabı Suffe İslam’ın misafirleridir. Onların sığınacakları ne aileleri ne malları ne de dayanacakları bir kimseleri vardı. Rasulullah’a (sav) bir sadaka gelince Allah’ın Rasulü (sav), hiç bir şey almadan bunu, onlara gönderirdi. Bir hediye geldiğinde ise kendisine biraz alır, bunu onlara da göndererek hediyeye onları da ortak ederdi, dedi. Bundan dolayı (onları çağırma) konusu hoşuma gitmedi. Kendi kendime: “Bu kadarcık süt, Ashabı Suffe için neye yetecek ki? Zira ondan içerek kendime gelebilmem için onu içmeye en çok ben layığım. Onlar geldiğinde Rasulullah (sav), (sütü ikram etmem için) bana emredecek ben de onlara dağıtacağım. (Dolayısıyla) bu sütten bana ne kalabilir ki? Ancak Allah’a ve O’nun Rasulü’ne (sav) itaat gerekirdi” dedim. Onlara varıp kendilerini çağırdım. Onlar geldi, (içeri girmek için) izin istediler ve kendilerine izin verildi. Evde yerlerini aldılar. Rasulullah (sav): "Ey Ebu Hirr" buyurdu. Emrine amadeyim! Ey Allah’ın Rasulü, dedim. "Bunu al ve onlara dağıt", dedi. Bardağı alıp dağıtmaya başladım. Birine veriyordum, doyasıya içiyor, sonra bardağı bana veriyordu. Arkasından diğerine veriyordum, doyasıya içiyor, sonra bardağı bana veriyordu. Nebî’ye (sav) varıncaya kadar bir başkası doyasıya içiyor, ardından bardağı bana veriyordu. Sonunda onların hepsi doymuştu. O (sav), bardağı alıp eline koydu, bana bakıp gülümsedi ve "Ebu Hirr!" buyurdu. Emrine amadeyim! Ey Allah’ın Rasulü, dedim. "Sen ve ben kaldık" dedi. Doğru diyorsun Ya Rasulallah, dedim. "Otur da iç" buyurdu. Oturup içtim. "Yine iç!" buyurdu. Ben de tekrar içtim. Sürekli iç, diyordu. Sonunda hayır, seni hak ile gönderene yemin olsun ki, artık süte gidecek bir yer bulamıyorum (doydum), dedim. "Bana ver" buyurdu. Bardağı kendisine verdim, Allah’a hamdedip, besmele çekerek geri kalan sütü içti.
Bize Muhammed b. Mütevekkil el-Askalani ve Hasan b. Ali, o ikisine Abdürrezzak, ona Mamer, ona Zührî, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) 'Bulaşıcı (kendi başına tesir eden) hastalık, uğursuzluk, Safer ayının uğursuzluğu ve baykuş uğursuzluğu yoktur' buyurdu. Bunun üzerine (orada bulunan) bir bedevi 'Peki, ya develer? Kumda ceylan gibi sağlıklı dolaşırken, içlerine uyuz bir deve giriyor da hepsi uyuz oluyor. Bu nasıl oluyor?' dedi. Hz. Peygamber de 'Peki hastalığı ilk bulaştıran kimdir?' karşılığını verdi." Mamer der ki: Bana Zührî, ona bir adam, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) 'Hastalık taşıyan, sağlıklı bir kimsenin yanına götürülmemelidir' buyurmuştur. Bunun üzerine bir adam Ebu Hureyre'ye dönüp 'sen bize (daha önce) Peygamber'in (sav) 'Bulaşıcı (kendi başına tesir eden) hastalık, uğursuzluk, Safer ayının uğursuzluğu ve baykuş uğursuzluğu yoktur' buyurduğunu söylememiş miydin?' dedi. Ebu Hureyre de 'bunu size ben söylemedim karşılığım' vermiş." [Zührî der ki: Ebu Seleme, Ebu Hureyre'nin bu hadisi rivayet ettiğini bildirdi ve 'ben Ebu Hureyre'nin bu hadisten başka (rivayet ettiği) bir hadisi unuttuğunu duymadım' dedi.]
Bize Humeydî, ona Süfyân, ona Zührî, ona Anbese b. Said, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: Hayber'in fethinden sonra Rasulullah (sav) orada iken yanına gelip “Yâ Rasulullah! Bana da ganimetten pay ver” dedim. Said b. Âs oğullarından biri “Yâ Rasulullah! Ona pay (falan) verme” dedi. Ebu Hureyre de ona “Bu (adam), İbn Kavkal'in katilidir” karşılığını verdi. Bunun üzerine Said b. Âs'ın oğlu “bak hele şu yaban kedisine, Da'n mevkiinden gelmiş de Allah'ın benim elimle kendisine (şehitlik) ikramında bulunduğu ve onun eliyle de beni hakir kılmadığı Müslüman bir adamın öldürülmesi sebebiyle beni ayıplıyor” dedi. (Râvi der ki:) Hz. Peygamber'in (sav) ona pay verip vermediğini bilmiyorum. Süfyân der ki: , "Bu hadisi bana Saîdî, ona dedesi, ona da Ebu Hureyre rivayet etmiştir. Ebu Abdullah (Buharî) der ki: Saîdî'nin adı Amr b. Yahya b. Said b. Amr b. Said b. Âs'tır.
Bize Muhammed b. Mütevekkil el-Askalani ve Hasan b. Ali, o ikisine Abdürrezzak, ona Mamer, ona Zührî, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) 'Bulaşıcı (kendi başına tesir eden) hastalık, uğursuzluk, Safer ayının uğursuzluğu ve baykuş uğursuzluğu yoktur' buyurdu. Bunun üzerine (orada bulunan) bir bedevi 'Peki, ya develer? Kumda ceylan gibi sağlıklı dolaşırken, içlerine uyuz bir deve giriyor da hepsi uyuz oluyor. Bu nasıl oluyor?' dedi. Hz. Peygamber de 'Peki hastalığı ilk bulaştıran kimdir?' karşılığını verdi." Mamer der ki: Bana Zührî, ona bir adam, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) 'Hastalık taşıyan, sağlıklı bir kimsenin yanına götürülmemelidir' buyurmuştur. Bunun üzerine bir adam Ebu Hureyre'ye dönüp 'sen bize (daha önce) Peygamber'in (sav) 'Bulaşıcı (kendi başına tesir eden) hastalık, uğursuzluk, Safer ayının uğursuzluğu ve baykuş uğursuzluğu yoktur' buyurduğunu söylememiş miydin?' dedi. Ebu Hureyre de 'bunu size ben söylemedim karşılığım' vermiş." [Zührî der ki: Ebu Seleme, Ebu Hureyre'nin bu hadisi rivayet ettiğini bildirdi ve 'ben Ebu Hureyre'nin bu hadisten başka (rivayet ettiği) bir hadisi unuttuğunu duymadım' dedi.]
Bize Ebü'l-Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Said b. el-Müseyyeb ve Ebu Seleme b. Abdurrahman, onlara Ebu Hüreyre şöyle söylemiştir: Sizler, 'Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber'den (sav) çok hadis rivayet ediyor' diyorsunuz ve yine sizler: 'Muhacir ve ve Ensar niçin Rasulullah'tan (sav) Ebu Hüreyre'nin hadis rivayet ettiği kadar/gibi hadis nakletmiyor' diyorsunuz. Şu muhakkak ki muhacir kardeşlerimizi çarşılarda alış-veriş etmek meşgul ediyordu. Ben ise karın tokluğuna Rasulullah'tan (sav) hiç ayrılmaz, onların bulunmadıkları zaman onunla beraber bulunur, onlar unuttuklarında ben hafızamda tutar ezberlerdim. Ensardan olan kardeşlerimi de ziraatla ilgili işler meşgul ediyordu. Ben ise Suffe'nin yoksullarındandım. Diğer sahabiler hadisleri unuturlarken ezberimde tutardım. Hem de Rasulullah (sav) bir sözlerinde şöyle buyurmuştu: "Ben şu sözümü bitirinceye kadar elbisesini yayacak; sonra da elbisesini kendine doğru toplayacak kişi elbette benim söyleyeceğim sözleri kesin olarak ezberleyecektir." Bunun üzerine ben hemen üzerimdeki renkli elbiseyi yaydım. Rasulullah (sav) sözünü bitirinceye kadar da göğsüme doğru topladım. Bundan sonra Rasulullah'ın (sav) sözlerinden hiç bir şeyi unutmadım.
Bize Humeydî, ona Süfyân, ona Zührî, ona Anbese b. Said, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: Hayber'in fethinden sonra Rasulullah (sav) orada iken yanına gelip “Yâ Rasulullah! Bana da ganimetten pay ver” dedim. Said b. Âs oğullarından biri “Yâ Rasulullah! Ona pay (falan) verme” dedi. Ebu Hureyre de ona “Bu (adam), İbn Kavkal'in katilidir” karşılığını verdi. Bunun üzerine Said b. Âs'ın oğlu “bak hele şu yaban kedisine, Da'n mevkiinden gelmiş de Allah'ın benim elimle kendisine (şehitlik) ikramında bulunduğu ve onun eliyle de beni hakir kılmadığı Müslüman bir adamın öldürülmesi sebebiyle beni ayıplıyor” dedi. (Râvi der ki:) Hz. Peygamber'in (sav) ona pay verip vermediğini bilmiyorum. Süfyân der ki: , "Bu hadisi bana Saîdî, ona dedesi, ona da Ebu Hureyre rivayet etmiştir. Ebu Abdullah (Buharî) der ki: Saîdî'nin adı Amr b. Yahya b. Said b. Amr b. Said b. Âs'tır.