125 Kayıt Bulundu.
Bize Müslim b. İbrahim, ona Ebân, ona Yahya, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu haber verdi: "Dul kadının emri alınmadan, bekâr kızın da izni alınmadan evlendirilemez." Onun izni nasıl alınır, ey Allah'ın Rasulü? diye sordukları zaman Hz. Peygamber, "onun izni susmasıdır" cevabını vermiştir.
Açıklama: Bu rivayette evlilik konusunda kadınların fikirlerinin esas alınması gerektiğini ifade edilmektedir. Bu konuda da kadınlar iki guruba ayrılmaktadır: Birinci gurupta daha önce başından bir evlilik geçmiş olan dul kadınlar yer alır. Dul kadın kendi tercihini ve kararını kendisi verebilir. Verdiği kararı da dil ile açıkça ifade eder. Çünkü daha önce başından bir evlilik geçmiş, dolayısıyla bu konuda yeterli tecrübe sahibi olmuştur. Ayrıca genç bir kız gibi utanıp sıkılma çağlarını da geride bırakmıştır. Dolayısıyla velinin karar yetkisi olmadığı gibi, kimsenin kadına baskı yapması da câiz değildir. Küçük bir azınlık istisna edilirse İslâm âlimleri arasında bu konuda ihtilaf yoktur. İkinci gurupta ise henüz hiç evlenmemiş olan genç kızlar yer alır. Her şeyden önce genç kızlar, utanıp sıkılma gibi fıtrî ve tabiî bir özelliğe sahiptirler. Bu itibarla bu konuda açıkça insiyatif ortaya koymaktan sıkılırlar. Ayrıca onların hayat ve evlilik tecrübeleri de yoktur. Dolayısıyla yanlış tercihte bulunmaları ve her şeyi etraflı bir şekilde düşünememeleri ihtimali vardır. İşte bundan dolayı anne-babanın, bir taraftan ona her şeyi güzelce anlatması, öte yandan da nihaî olarak yine onun düşüncesini alması gerekir. Yine de onun fikrini söylemekten utanıp sıkılacağı dikkate alınarak susmasının izin sayılacağı düşünülmüştür. Kaldı ki kıza, susmanın izin sayılacağının söylenmesi de gerekir. Bir kısım İslâm hukukçuları, kıza fikrini soran kişinin baba veya dede olması halinde susmasının izin sayılacağını, ama başkaları fikrini soruyorsa, sözle düşüncesini açıklamasının gerekli olduğunu söylemişlerdir. Çünkü bir kızın babasından daha çok utanabileceği hesap edilmiştir. Bekâr bir kızın evlendirilmesi konusunda velinin devreye sokulması, kolayca tahmin edilebileceği gibi, tecrübeli bir insanın gelecek konusunda daha iyi karar verebileceği düşüncesidir. Yoksa velinin mutlak karar mercii olduğunu göstermek değildir. Her anne-baba da evladının geleceği ile ilgili en iyi tercihi yapmayı gaye edinir. Hanefîler kadının evlenmesi konusunda genel bir ilke benimsemişler ve âkil, bâliğ, hür bir kadının nikâhı için velinin şart olmadığını, kadın ister dul ister bâkire olsun kendi rızasının yeterli olduğunu söylemişlerdir. Velinin rızasını şart gören fukaha da, dul kadında değil, özellikle bâkire kız konusunda gerekli görmüşlerdir.
Bize Muhammed b. el-Alâ, ona İbn İdris, ona da Muhammed b. Amr önceki hadisi aynı isnadla nakletmiş ve buna; "eğer ağlarsa ya da susarsa" kelimesini eklemiştir. [Ebû Davud dedi ki: "Ağlarsa" kelimesi mahfuz değildir, bu kelime bu hadiste, ravilerden İbn İdris'ten yahut Muhammed b. el-Alâ'dan kaynaklanan bir hatadır.] [Yine Ebû Davud dedi ki: Bu hadisi Ebu Amr Zekvân da Hz. Aişe'den rivayet etmiştir. Bu rivayete göre Hz. Aişe, Ey Allah'ın Rasulü, bekâr kız bu konuda konuşmaktan utanır demiş, Hz. Peygamber de "onun susması, kabul etmesi anlamına gelir," buyurdu.]
Açıklama: İlgili rivayet için bk. D002093.
Bize Ebu Kamil, ona da Yezid b. Zürey'; (T) Bize Musa b. İsmail, ona Hammad -mana ile, ona Muhammed b. Amr, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Yetim kızın kendi evliliği konusunda emri alınır; onun sessiz kalması izin vermesi demektir. Kabul etmez ise, üzerine gidilmesi câiz değildir." [Bu hadisin Yezid tarafından yapılan rivayette haddesenâ yerine ahberenâ lafzı kullanılmıştır.] [Ebû Davud dedi ki: Bu hadisi Ebu Halid Süleyman b. Hayyân ile Muaz b. Muaz da Muhammed b. Amr'dan aynı şekilde rivayet etmişlerdir.]