96 Kayıt Bulundu.
Açıklama: Musannif ile Şube b. Haccac arasında inkita vardır.
Açıklama: Burada söz konusu "el ve ayakların çaprazlama kesilmesi" hadisesi, Uraniyyin Hadisi diye meşhur olan rivayette anlatılmaktadır. Urayne kabilesine mensup 7-8 kişilik bir grup Medine'ye gelip Müslüman olmuşlar, ancak Medine'nin havası onlara ağır gelip hastalanmışlardı. Rasulullah (sav) da onları, süt ve idrarlarından istifade etmek üzere Kuba yakınlarında yayılan sağmal develerin yanına gönderdi. İyileşen bu insanlar, deve çobanını öldürüp ona müsle yaptılar ve develeri önlerine katıp götürdüler. Rasulullah (sav) da arkalarından bir birlik göndererek onları yakalatıp çobana yaptıklarının aynısını onlara tatbik etti. Ardından da onlar, güneş altında ölüme terkedildiler. Bu hadiste zikredildiği üzere müslenin İslam'da yasak olmasına rağmen Hz. Peygamber'in onu tatbik etmesi, onu had olarak değil de çobana yaptıklarının aynısına maruz bırakılmaları şeklinde kısas olarak uyguladığını göstermektedir.
Bize Yunus ve Affân, onlara Abdulvahid b. Ziyâd, ona Ebu Ravk Atiyye b. Hâris, ona Ebu Ğarîf Abdullah b. Halîfe, ona da Safvân b. Assâl el-Murâdî şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) bizi bir müfreze içinde gönderdi ve şöyle buyurdu: "Allah'ın adıyla, Allah yolunda gazâ edin! (Ganimetten) çalmayın, (antlaşmalarınıza) ihanet etmeyin, ölülere işkence etmeyin, hiçbir çocuğu öldürmeyin!
Açıklama: mütabileriyle sahihtir.
Bize Muhammed b. Beşşar, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyan, ona alkame b. Mersed, ona Süleyman b. Büreyde, ona da babası (Büreyde b. Husayb)'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) birini ordunun başına komutan olarak görevlendirdiğinde ona kendisinin Allah'a karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmesini, yanındaki Müslümanlara da iyi muamelede bulunmasını emreder ve şu tavsiyede bulunurdu: "Allah'ın adına, Allah yolunda, Allah'ı inkar edenlerle çarpışın. Ganimetten çalmayın. anlaşmanıza sadık kalın. Düşmanlarınızı öldürdükten sonra (gözlerini oyarak, kulaklarını veya burunlarını ya da diğer azalarını keserek) onlara müsle yapmayın. Hiç bir çocuğu öldürmeyin. Müşrik düşmanlarınla karşılaştığın zaman onlara şu üç alternatiften birisini teklif et. Bunlardan hangisini kabul ederlerse sen de kabul et ve onlara dokunma. Önce onları İslam'a ve kendi yurtlarından çıkıp muhacirlerin yurdu (Medine'ye) gelmeye davet et. Müslüman olarak Medine'ye hicret etmeleri durumunda oradaki muhacirlerin sahip oldukları haklara ve sorumluluklara sahip olacaklarını onlara bildir. Medine'ye hicreti kabul etmezlerse bedevî Müslümanlarla aynı konumda olacaklarını, onlarla aynı muameleye tabi tutulacaklarını ve cihad etmeleri dışında kendilerine ganimetten ve feyden herhangi bir pay ayrılmayacağını belirt. Eğer kabul etmezlerse Allah'tan sana yardım etmesini dile ve onlarla savaş. Bir kaleyi kuşattığında kaledekiler, kendilerini Allah ve Rasulü adına güvence isterlerse onlara Allah ve Rasulü adına güvence verme. Kendin veya arkadaşların adına güvence ver. Zira Allah ve Rasulü'nün güvencesine aykırı hareket etmiş olmanızdansa kendinizin ve arkadaşlarınızın verdiği güvenceye aykırı hareket etmiş olmanız daha iyidir. Yine savaş esnasında bir kalede bulunanları kuşatırsan ve kaledekiler kendilerine Allah adına hüküm uygulamanı isterlerse onlara Allah adına hüküm uygulama. Kendi hükmünü uygula. Çünkü Allah adına verdiğin hükümde isabet edip etmediğini bilemezsin." veya buna benzer (ifadeler kullanmıştır). Ebu İsa bu konuda Numan b. Mukarrin'den rivayet edilen bir hadisin de bulunduğunu ve Büreyde'nin yukarıdaki hadisinin hasen sahih olduğunu söylemiştir. Bize Muhammed b. Beşşar, ona Ahmed, ona Süfyan, ona da Alkame b. Mersed benzer muhtevalı hadisi "Eğer kabul etmezlerse onlardan cizye al. Şayet bunu da kabul etmezlerse Allah'tan onlara karşı sana yardım etmesini dile." ziyadesiyle rivayet etmiştir. Yine Ebu İsa şöyle demiştir: Bu hadisi Veki ve başkaları Süfyan'dan rivayet etmiştir. Aynı hadisi Muahmmed b. Beşşar'ın dışında biri Abdurrahman b. Mehdî'den rivayet etmiş ve bu rivayetinde düşmandan cizye isteme meselesini zikretmiştir.
Bize Abdurrahman, ona Süfyân, ona Alkame b. Mersed, ona Süleyman b. Büreyde ona da Babası (Büreyde b. Husayb el-Eslemî) şöyle rivayet etmiştir. Rasulullah (sav) ordu ya da müfrezeye kumandan tayin ettiğinde ona Allah'ın rızasını dikkate alarak hareket etmesini ve beraberindeki Müslümanlara iyi davranmasını tavsiye eder ardından şöyle buyururdu: "Allah'ın adıyla, Allah yolunda gazâ edin! Allah'ı inkar edenlere karşı savaşın! (Ganimetten) çalmayın, (antlaşmalarınıza) ihanet etmeyin, ölülere işkence etmeyin, hiçbir çocuğu öldürmeyin! Müşrik düşmanlarınla karşılaştığında onları üç şeye çağır. Onlardan hangisini kabul ederlerse sen de onlardan kabul et ve onlara dokunma! Önce onlara yurtlarını bırakıp (Müslüman olarak) muhacirlerin yurduna hicret etmelerini teklif et ve gelmeleri durumunda muhacirlerin sahip olduğu hak ve sorumlulukların aynısına sahip olacaklarını onlara bildir. Eğer Muhacirlerin yurduna gelmeyi kabul etmezlerse onlara Müslüman bedevilerle aynı konuma sahip olacaklarını, kendilerine bedevi Müslümanlara uygulanacak hükümlerin aynısının uygulanacağını, Cihada katılmadıkları zaman kendilerine savaş ganimetinden ve (savaşmadan elden edilen) fey gelirinden pay verilmeyeceğini bildir. Eğer kabul etmezlerse onlardan cizye iste. Eğer kabul ederlerse onlardan cizye al ve onlara dokunma. Eğer bunu da kabul etmezlerse Allah'tan yardım dile ve onlarla savaş. Bir kaleyi kuşatma altına aldığında kaledekiler, senden Allah ve Rasulü adına güvence isterlerse Onlara Allah ve Rasulü'nün can ve mal güvencesini verme. Kendinin veya arkadaşlarının güvencesini ver. Çünkü kendinizin ve arkadaşlarınızın verdiği can ve mal güvencesine aykırı hareket etmiş olmanız Allah ve Rasulü'nün verdiği can ve mal güvencesine aykırı hareket etmenizden daha iyidir. Bir kaleyi kuşattığında kaledekiler kendilerine Allah'ın (adına) hüküm uygulamanı isterlerse onlara Allah'ın (adına) hüküm uygulama. Kendi hükmünü uygula. Çünkü Allah'ın onlar hakkındaki hükmüne isabet edip etmediğini bilemezsin." Abdurrahman "bunu ya da bu benzerini nakletti" dedi
Açıklama: Nebtîler, Şam bölgesinin gayr-i müslim halkıdır. (Bâcî, el-Müntekâ, II, 178) Azîmâbâdî, Nebtîler yerine Kıptîler kelimesini nakletmiş ve aslen Mısırlı olan (ve Hıms'ta ikamet eden) halkı kasdettiğini belirtmiştir. (Avnu'l-mabud, VIII, 207)