92 Kayıt Bulundu.
Bana Musa b. İsmail, ona Hemmâm, ona Katâde, ona Enes, ona da Muaz şöyle söylemiştir: Ben Nebi'nin (sav) terkisine (binekte arkasına) binmiştim. Rasulullah (sav): "Ey Muaz" diye seslendi. Ben, 'buyur, emret' dedim. Sonra aynı sözü üç kez söyledi. "Allah'ın kulları üzerindeki hakkı nedir, bilir misin? Ona kulluk etmeleri ve hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır" buyurdu. Sonra bir süre yol aldı ve "Ey Muaz!" diye seslendi. Ben, 'buyur, emret' dedim. O, "Bunu yerine getirdiklerinde kulların Allah üzerindeki hakkı nedir bilir misin? Onlara azap etmemesidir." buyurdu. Bize Hudbe, ona Hemmâm, ona Katâde, ona Enes, ona da Muaz bu hadisi rivayet etti.
"Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden (erkek ve kadının dölünden) yarattık; onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık."
“İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi?”
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: هَلْ أَتَى
“Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, demişti. Onlar: Bizler seni hamdinle tesbih ve takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.”
İnsan neden yaratıldığına bir baksın!
“Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör."
“Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem'e secde edin! diye emrettik. İblis'in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.”
"Andolsun ki; insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine ne fısıldadığını biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız."
Bize İshâk b. İbrâhîm b. İsmâîl, Büst şehrinde; Abdullâh b. Mahmûd b. Süleymân es-Sa'dî el-Mervezî de, Merv şehrinde; onlara Abdülvâris b. Ubeydillah el-Atekî, ona Müslim b. Hâlid ez-Zencî, ona el-Alâî, ona babası, ona da Ebû Hureyre, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir: "Kişinin asaleti dini, üstünlüğü aklı, değeri ise ahlakı ile ortaya çıkar."
Açıklama: Rivâyetin yaratma ile ilgisi “gençlik” ve “sabırlı olmak” noktasındadır. Gençliğin sıhhat olarak ifade edilmesi, “gençlik çağı” ile alakalıdır. Kusursuz yaratılışta insanda aslolan sıhhatli olmasıdır; hastalık veya noksanlıklar arızı ve sonradır. Arızî bir durum olmadığı sürece gençlik demek sıhhat demektir. Yaşlılık bunun tam tersidir. Yaşlılıkta sıhhatin gittikçe azalması veya yok olması önüne geçilemez tabiî bir durum ve yaratılış gereğidir. O halde gençliğin kıymeti iyi bilinmeli, dünya ve âhiret açısından iyi değerlendirilmelidir. Hadiste kişiliğin “sabırlı olmak” olarak ifade edilmesinin, sabırlı olmanın bir yönüyle yaratılışla ilgisi bulunması sebebiyle olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim insanlar yaratılıştan sabırlı bir tabiata sahip olabilecekleri gibi eğitim, gayret ve riyazatla da sabırlı olmayı başarabilirler. Dolayısıyla sabırlılık, “kısmî olarak fıtrattan gelen bir haslet” olduğunu söylemek mümkün olduğu gibi, “kısmî olarak sonradan kazanılabilecek bir haslet” olduğunu söylemek de mümkündür. Nice doğuştan sabırlı olan insanlar daha sonradan dış etkenlerle sinir küpüne dönebilmekte ve yine nice doğuştan sinirli olan insanlar eğitim ve riayazatla sabırlı olabilmektedirler. Sonuç itibariyle sabırlı olmanın yaratılıştaki payı ile eğitimdeki payını unutmamak gerekir.